2018’de 130 bin yatak kapasitesi
Vatan ve Milliyet gazetelerini ziyaret eden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 2018 yılı içerisinde 130 bin hastane yatak kapasitesine ulaşılacağını söyledi ve “Türkiye dönüşümü yakaladı” diye ekledi.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, dün Milliyet ve Vatan gazetelerini ziyaret etti. Bakan Müezzinoğlu, “Şu anda sağlık turizminde 500 bin rakamını yakaladık. Ve 3 milyar dolar elde edildi. Ama hedefimiz 2018’te 1 milyon kişi ve 8-9 milyar dolar” dedi. Bakan Müezzinoğlu’nun ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarının satırbaşları ise şöyle:
- “Şu anda biz kamu olarak 40 bin, kamu özel işbirliğiyle 30 bin hastane yatak inşa ediyoruz. En az 3 yıl sonra bu 70 bin bitecek. Bu yıl ihalesini yapacaklarımızla birlikte 4 yıl sonra 90 bin hastane yatak inşaatı tamamlanacak. 90 bin yatak kapasitesi 2017, en geç 2018 yılı içerisinde hizmete girecek. 40 bini de geçtiğimiz 10 yılda yapmışız. Yani 130 bin hastane yatak kapasitesi. Son dönemde hastanelerin bütün fiziki yapılarını, ileri bina teknoloji ve ileri tıbbi donanımla yapan dünyanın tek ülkesiyiz. Bu çok önemli. Şimdi sağlık turizmiyle alakalı fiziki altyapı hazır. Burada boşluk ne? Bir hekim, iki hemşire, üç yardımcı sağlık görevlisi... Şimdi eğer bu 3-4 yıl içinde bu alanı da bu vizyona uygun yetiştirirsen, Türkiye yakın coğrafyasındaki 1,5 milyar nüfuslu bir bölgenin sağlık turizmi merkezi olur. ‘5 yıldızlı otel’ diyorlar yaptığımız hastanelere; Türkiye bu dönüşümü yakaladı. ABD’de, Avrupa’da bu yok. Şu anda sağlık turizminde 500 bin rakamını yakaladık. Ve 3 milyar dolar elde edildi. Ama hedefimiz 2018’te 1 milyon kişi ve 8-9 milyar dolar.”
- “Hekim kalitemiz, dünyanın gelişmiş her ülkesiyle yarışabilecek kalitede. Bu çok büyük bir avantaj. Bizim sağlık çalışanlarımızda bir Türk kültürü var. Avrupa o fedakarlığı yapmaz, yaptıramazsın. İsteyemezsin. Yunanistan’da doktor, ‘Mesai saati bitti, ben bu ameliyata girmem’, ‘Ben şunu yapmam’ der. Bizde böyle bir şey yok. Cumartesi, pazar; ‘Ben hastamı bir gidip göreyim’ der. Bir zorunluluğu yok, nöbetçi doktoru vardır ama o pazar ameliyatını yapar, hastasını gidip görür. Bu insanımızın artı özelliği. Şu anda OECD ülkeleri ortalamasında 10 bin nüfusa 37 hekim düşüyor. Bizde 17 hekim düşüyor. Ortalamanın yarısından daha az durumdayz. Hemşire ve sağlık yardım elemanında ondan da aşağı durumdayız. Yüzde 40’lardayız. Ama ona rağmen OECD ülkelerinde sağlık alanında memnuniyet ortalaması yüzde 58’lerde iken bizde yüzde 75’lerde... Bütün bunlar insanımızın duruşundan ve ekonomik maaliyetinden.”
- “Türkiye’de ambulans uçağı 10 yıl önce kimse konuşmuyordu. Hatta kara ambulansları, ‘Mazotu doldurursan hastanı alırız’ diyordu. 2002’de 634 ambulans vardı, biz her yıl 900-1000 arası ambulans aldık. Ambulansların ortalama yaşı 3.5 yaşını geçmesin diye...”
- “Türkiye sağlık hizmeti sunumunda Suriyeli nüfusuyla birlikte 80 milyona hizmet veren, dünyayla her alanda yarışabilecek bir seviyeyi yakaladı. Problem yok mu? Sağlıkta zaten ‘Bitti’ diyorsak kaybederiz. Ama çok güçlü sağlık tüketicisi bir ülke halindeyiz. Burada bazı alanlarda da üretebilen bir ülke olmalıyız. Mesela diyabete harcadığımız para yaklaşık 12 milyar dolar. Şimdi bunun insülini, ilacı, tetkik ürünleri bunların bazılarını Türkiye üretebilir. Uzun vadeli alımlar yapılıyor. Mesela 7 yıl alım garantisi veriyoruz. Diyoruz ki, ‘7 yıl boyunca senden alacağız ama bir şartımız var 3 yıl sonra Türkiye’ye şu yatırımı getirirsen. 7 yıl sonra ‘ar-ge’nle farklılık üretirsen, sonraki dönemde de devam edeceğiz.’ Şimdi şunu görecek, ‘Bana devlet burada her yıl 1 milyarlık alıcı veriyor ve ya 500 milyon, bu alıcıyı garanti cebime koyduysam ve bu anlamda ona yatırım getirme, ar-ge getirme ve ar-ge’yle yarın dünyaya pazarlayabileceği yenilikleri kazandırmam lazım.’ Bunları Türkiye başaramazsa 2023’teki hedeflerimizi tutturamayız.”
‘Sağcısından solcusundan korkan bir devlet olmaz’
- “Eskiden vatandaşın her renginden rahatsız olan bir devlet vardı. Solcudan, sağcıdan, muhafazakardan, İslamcı’dan, Güneydoğu’dan korkan bir devlet vardı; korkan bir devlet olmaz. Vatandaşına güvenen bir devlet olur. 78 milyona şefkat ve merhametle, hak hukukla gitmeli ama yanlış yapana da kudretle gitmeli. Burada belki son 3 yılın eleştirilecek boyutuna geçeyim, devlet şefkat elini, iyi niyetini alabildiğine serbest tutarken; kudret kısmını cebinde tuttu. Bu gerekli miydi, değil miydi; doğru muydu, değil miydi tartışılabilir. Şayet yürünecekse 2 ayak birlikte yürür. Hak, hukuk, meşruiyet istiyorsan gel kardeşim. Ama farklı bir şeyin varsa o zaman bugüne kadar görmediysen kudreti bugün göreceksin.”