Gazete Vatan Logo

'2007'de Erdoğan'ı istemedik, çünkü...'

Nihat Ergün: 2007'te Başbakan'ın C.Başkanı olmasını istemedik

24 TV'de 'Siyaset 24' programında Yaşar Taşkın Koç ve Mustafa Kartoğlu, Eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün'ü konuk etti.
Darbenin Türkiye'nin normal demokratik düzeyini alt üst eden etkilerinin olduğunu söyleyen Ergün, Ergün, 27 Mayıs darbesi için şunları söyledi:

1960 DARBESİ İKİLİ SİYASET SİSTEMİNİ TAHRİP ETTİ

Eğer darbe olmasaydı zaten Türkiye'de iktidar 1961 yılında değişecekti. O günkü seçim sistemi çoğunluk sistemiydi. Bir siyasi parti bir vilayette bir oy fazla alsa bütün milletvekillerini alıyordu. Eğer iktidarın demokratik yoldan el değiştirmesine Türkiye'de belki de Amerika'ya benzer veya İngiltere'ye benzer, veya Almanya'ya benzer Demokratlar, Cumhuriyetçiler gibi ikili siyaset sistemi Türkiye'de de oturmuş olacaktı. Bu ikili siyaset sistemini tahrip etti. O günden bu güne kadar Türkiye'ye en büyük hizmetleri yapan partiler muhafazakar partiler olmasına rağmen kurumsallaşabilmiş bir sağ muhafazakar parti göremezsiniz. Demorkat Parti yok, Anavatan Partisi de yok. AK Parti var şimdi. 15 yıldır AK Parti var ve 12 yıldır da memlekete büyük hizmetler yapıyor. Ama Cumhuriyet Halk Partisi hep var. Kurumsallaşmış bir parti olarak görülüyor ama millet partileri; sağ muhafazakar partiler. Ve esas hizmeti yürüten siyasi partilerin kurumsallaşmasına bile bu düzen buna imkan vermiyor.

MUHALEFET PARTİLERİ BİLE BUNU KULLANDILAR

Henüz AK Parti seçime girerken iki darbe ile karşılaştığını söyleyen Ergün, muhalefet partilerinin de bunu kullandıklarını söyledi.

AK Parti, daha seçime girerken iki önemli darbe teşebbüsüyle karşılaştı. Birincisi; Tayyip Erdoğan’ın YSK’nın kararıyla milletvekili adaylığından çekilmesi. Bu resmen seçime müdahaledir. Başka aynı durumda olan insanlar aday olabilirken, siz dediniz ki; “hayır kardeşim, sen olamazsın.” Biz nasıl uğraştık biliyor musunuz? Muhalefet partileri bile bunu kullandılar. Demokrat bir adam bunu kullanır mı? Kullanmamalıydı. Buna karşı çıkmalıydılar ki ben onların yürekli bir demokrat olduklarını görebilseydim o zaman. Ama başka bir manzara gördük. Bu da yetmedi seçime on gün kala Sabih Kanadoğlu kapatma davası açtı AK Parti’ye. Bu da Yargıtay ve AYM’nin seçime müdahalesidir. Ama buna rağmen iktidara geldik.

MİLLİ İRADENİN BAŞKA BOYUTU CUMHURBAŞKANLIĞI’NA YANSIMIŞ OLACAK

Milli iradenin parlamentoya yansıdığını, darbeyle iş göremez hale geldiğini söyleyen Ergün, milli iradenin bir başka boyutunun da Cumhurbaşkanlığı’na yansıyacağını ifade etti.

Milli iradeyi güçlendiren bir şey yaptık. Milli iradenin tamamı parlamentoya yansıyor, bir kısmı iktidar olarak, bir kısmı parlamento olarak. Milli iradenin yansıdığı tek yer var şuanda; parlamento. Onun için parlamentonun sistem içinde çok saygın olmalı. Ama şimdi milli iradenin bir başka boyutu da Cumhurbaşkanlığı’na yansımış olacak. Milli irade Cumhurbaşkanı ile birlikte, parlamento ile birlikte Türkiye’de daha da güçlenmiş hale gelecek.

KİMSE “SEN CUMHURBAŞKANI OLMA” DİYEMEZ

Dana önceki seçimlerde Başbakan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemediklerini, o zamanın şartlarının olgunlaşmadığını fakat şuan için Cumhurbaşkanı olmak istemesi halinde kimsenin “olma” demeyeceğini aktardı.

2007 yılında da Başbakanımız Cumhurbaşkanı adayı olabilirdi, olmadı. Biz de olmasını istemedik açıkçası. Neden? Çünkü, en üst şartlar olgunlaşmamıştı. İşlerimiz vardı, yoluna koymamız gerekiyordu. Türkiye’de karizmatik liderler siyasette önemli. Bir karizmatik liderin yapacakları henüz bitmemişti. Bitti mi şimdi derseniz, halen çok iş yapılabilir. Türkiye’nin ihtiyacı bitmez ama nihayetinde bugün kimse Başbakan’ımıza “sen Cumhurbaşkanı olma” diyemez.

Haberin Devamı