14 yıl sonra isteğine kavuştu!
'Ben talimatı verdim...'
Senegal’den Erdoğan mesajları: “(Dağdaki PKK’lıların) Silah bırakarak yapacakları çıkışlarda bu tür şeylere (operasyonlara) müsaade etmeyiz... Akil adamlar vs’ler çıkıp çok daha ileri şeyler istiyorlar. Onların istediklerini falan vermemiz sözkonusu değil... (Öcalan’ın) Radyosu vardı televizyon ile değiştirecekler. Ben talimatı verdim...”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Senegal ziyaretinde İmralı’yla yapılan görüşmelerle başlayan yeni sürece ilişkin mesajlar verdi. Erdoğan, Abdullah Öcalan’a televizyon verilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Dakar’daki King Fahd Palace Otel’de gazetecilerle sohbet eden Erdoğan, sorulara şu yanıtları verdi:
‘Dağda bölünme var’
- İmralı ile görüşmeler yeniden başladı. Bu Türkiye’nin en büyük meselesinin çözümü anlamına gelebilir, nitekim bu konuda umut var. Ancak Hakkari’de Karataş Karakolu’na bir saldırı oldu. Bu saldığı terör örgütü içerisinde bir çatlak olduğunu mu gösteriyor? Böyle bir çatlak ihtimaline karşı Türkiye nasıl bir adım atacaktır?
Yeni bir süreç sözkonusu değil. Mevcut süreç, seçimler vs nedeniyle kesintiye uğramıştı şimdi aynen devam ediyor. Tabii bu süre içerisinde de İmralı’nın tesir alanı farklı, dağın kendi içinde bölünerek tesir alanları farklı. Bir de Avrupa’nın tesir alanı farklı. Eskiden dağ İmralı’nın elindeydi. Şu anda kendisine sorarsan o yine “Dağ emrimde” diyor ama dağda bir bölünme var. Ki bir tanesi şiddet yanlısı bir tanesi de şiddeti farklı şekillerde değerlendirerek İmralı ile kontağı olan bir yanı var. Tabii bunların bir diğer ayağı da Avrupa. Siyasi ayağı orada. Malum bu işin bir de siyasi uzantısı var parlamentoda.
Geçmişte ne demiştik? Bölücü terör örgütüyle mücadele ederiz, siyasi uzantısıyla da müzakere ederiz. Biz o sözümüzdeyiz yine. Bu son olayda biz terör örgütüyle bir şey müzakere etmedik. Siyasi uzantasıyla arkadaşlarımız görüştüler. Kendi aralarındaki mutabakat üzere oraya bu iki kişiyi (Ahmet Türk ve Ayla Ata Akat) gönderdiler. Şimdi eğer müzakere edilen başlıklara sadık kalırlarsa bu süreç devam eder. Ama kalmazlarsa biz bunu devam ettirmeyiz. Şimdi bugün değişik değişik, bilmem 40 kişi şeye gidecekmiş, şöyleymiş böyleymiş... Bizim öyle bir şeyimiz yok.
Operasyon yapılmaz mesajı
Bizim istediğimiz köklü bir çözümdür. Bir defa silahların bırakılmasıdır. Silahlar bırakılmadığı müddetçe bunlarla böyle bir mutabakatı sağlamamız mümkün değil. “Şu kadarı gitsin, şu kadarı geride kalsın”... Böyle bir şey olmaz. Biz onlara neyi garanti edebiliriz... Bundan önce biliyorsunuz bazı denemeler oldu. Nedir? Sınır boylarında bunlara vurgun yapıldı. Biz buna elimizden geldiğince müsaade etmeyiz. Çünkü bir irade, eğer bu işe böyle bir söz veriyorsa, onlar da ülkemizi tek ediyorlarsa, terk edeceklerse silahlarını da bırakmak süretiyle bir ülkemizi terörden arındırma noktasında böyle bir şeye bizler muvaffakat ederiz. Atılan adım budur. Yani, daha önceki çıkışlarda bazı operasyonlar yapıldı. Silah bırakarak yapacakları çıkışlarda bu tür şeylere müsaade etmeyiz.
Çekilir bir hayat mı?
- Bunu neyin karşılığında yapacaksınız? Bir demokratikleşme paketi mi var?
Neyin karşılığı diye bir şey yok. Onlar çok ciddi bedel ödüyorlar. Bu bedeli ödemekten kurtulacaklar. Onlar uyuşturcu kaçakçılığından, insan ticaretine varıncaya kadar sürekli tehdide varıncaya kadar bu yollarla ayakta duruyorlar. Şu anda onların dağdaki hayatı normal mi? O çekilir bir hayat mı? Şimdi bu hayattan kurtulup belki normal bir hayatı benimsiyorlar ve ona dönecekler. Onların yazdıklarından, orada yaşam koşullarının ne kadar kötü olduğunu ve ne kadar ömürleri olduğunu aynı şekilde erkeklerin ne kadar ömürleri olduğunu, kendi ifadelerinde ve yazılı metinlerinde geçtiğini biliyoruz. Tabii kolay değil, farklı bir hayat, farklı bir yaşam söz konusu.
Bütün bunlar ülkemizdeki bu görüşmelerin dışında Kuzey Irak ile de yaptığımız görüşmelerin bir neticesidir. Bize, Kuzey Irak ile niçin görüşüyorsunuz diyenler işin bu yanlarını düşünmüyorlar veya düşünmek istemiyorlar.
Şimdi bazıları, akil adamlar vs’ler çıkıp çok daha ileri şöyler istiyorlar. Çok daha garip şeyler istiyorlar. Bizim onları, onların istediklerini falan vermemiz sözkonusu değil. Öyle bir şeyin içerisine asla giremeyiz. Bizden bazı kişilerin adaya gönderilmesi isteniyor. Gönderemeyiz. Bizim her şeyden önce oraya, müzakere ettiğimiz kimselere inanmamız ve güvenmemiz lazım. Ama onun ruh dünyası bu noktada karardıysa biz o insanları oraya nsıl göndeririz. Ondan sonra onlar gelecekler, bölücü terör örgütüne çalışmaya devam edecekler. Bu tabii olacak iş değil.
Bir takvim yok
- Başlıklar konusunda bilgi verebilir misiniz? Nasıl bir takvim işleyecek bu süreçte?
Bu tür şeylerde belirgin bir takvim olmaz. Ama yol haritası bizim belirlediğimiz hedefleri yakalamaya yöneliktir. Biz belirlediğimiz hedeflere ulaşıncaya kadar süreci devam ettireceğiz. Derdimiz odur ki bir an önce bir neticeye ulaşalım. Zaten neticeye ulaşırsak bunlar gündemden düşer.
- 2013 gibi mi?
Bir şey söyleyemem. Matematik bir olay değil.
- Mesela anadil var mı masada?
Ben açık söyleyeyim. Anadilde eğitim diye şu anda masamızda verilmiş herhangi bir şey söz konusu değil. Böyle bir göndemimiz de yok. Şu anda Türkiye’de anadilini öğrenmek ise mesele, ana dilini öğrenmek için bütün imkanları hazırladık. Üniversitedeyse üniversitede, orta - lisedeyse buyursun orta - lisede buyursun seçmeli ders olarak girsin anadilini öğrensin. Mesele anadilini öğrenmek değil mi? Mesele bitti. Ama biz ülkemizde bölünmeye vesile olabilecek bu tür fırsatları veremeyiz. Bakın birileri bizimle farklı konuları tartışıyorlar ve konuları da bilmiyorlar.
Bir eyaletteki uygulamayı Almanya’nın uygulanması diye veriyorlar. Almanya’da biz Türkçe eğitimi bir kenara bırak, Türkçe öğrenmeyi ben Merkel’e kabul ettiremedim. Almanya’daki vatandaşlarımız azınlık konu-munda ve hala bu haktan yararlanamıyorlar. Bir eyalette faraza böyle bir uygulama söz konusu olunca bakın Almanya’da şu var bu var... Bu tür yaklaşımları sağlıklı bulmuyoruz. Masamızda anadilde eğitim yok ama buyurun anadilini öğrenme eğitimi lise, orta ve üniversitede var. Bütün bunların ülkede birliğimiz, beraberliğimiz, dayanışmamız ve bütün insanların resmi dairelerdeki imkanları oluşturmak için büyük imkan taşıdığına inanıyorum.
Televizyon talimatı
- Öcalan’ın ev hapsine alınıp alınmayacağı?
Ev hapsi diye bir olay sözkonusu değil. Bu konuda her şey kesinleşmiştir. Ve Öcalan’ın konumu, yeri, her şey bellidir. İkide bir, hücre hapsi falan... Arkadaşlar ben sizi bilgiledireyim: Şu anda Öcalan’ın kaldığı yer, 12 metrekarelik bir odadır. Bugün 12 kişinin kaldığı yeri gösterdiler ya (Senegal Goree Adası’nda) o 12 kişinin kaldığı yer 2,60’a 2,60’tır. Öcalan 12 metrekarelik yerde kalıyor, karyolası, her şeyi var. Radyosu vardı, şimdi o radyoyu televizyon ile değiştirecekler. Ben talimatı verdim belki de değiştirmişlerdir bile. Talimatı vereli epey oldu. Bir televizyonu oraya koyun dedim. Bir diğer konu da, orada biliyorsunuz beş mahkum daha kalıyor. Her gün bir saat onlarla bir defa avluda voltasını atıyor, görüşüyorlar. Böyle de bir durum var. Şimdi böyle bir tablo içerisinde bir yaşam ve herhangi bir endişeye, dış saldırıya vs’ye karşı da herhangi bir şekilde speküle edilmesin diye, bu ülkeye, bu devlete maliyeti çok yüksek bir bakımla orada besleniyor. Böyle bir durum var.
‘Umudumu hiç yitirmedim’
- Terörü bitirmede umutlu musunuz?
Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Umarım medya da bu konuda gereken hassasiyeti gösterir ve bu sürece destek verir. Örgüt 2012’yi final yılı ilan etmişti ama aradıklarını bulamadılar. Güvenlik güçlerimiz bütün kararlılığıyla mücadelesini sürdürecektir. Ve askerimizi de, polisimizi de motive etmemiz lazım ama hala bazı medya organları askere saldırıyorlar. Bu insan arazide ölüme gidiyor. Gıyabında yargılamaya başlıyorsunuz. Kaldı ki şu anda askeri yönetimimizin de hassiyetleri ileri derecede. En ufak bir yanlışta üzerine gidiyorlar. Erken emeklilik olsun, ihraç olsun bu tür sistemleri işletiyorlar.
MİT’e yapılmak istenen operasyonlar
- MİT ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik sistemli bir faaliyet mi var? Teşkilat ve müsteşar birileri tarafından hedef mi alınıyor?
MİT’in gittikçe güçlendiğini görüyoruz. Güçlenen MİT’in bize getirileri çok daha iyi ve çok daha farklı olacaktır. Bu arada tabii MiT, kendisine yapılmak istenen operasyonlar karşısında, kendisini sahiplenen bir başbakan olduğunu görüyor. Bağlı olduğu başbakanın kendisini sahipleniyor olması kendisine güçlendirmiştir, güç veriyordur. Çünkü başarılı olan bürokratları da teknokratları da bazı çevreler yemek isterler. Bunlar maalesef Türkiye’nin kaderinde olmuştur. Ben inandığım bir insanı sonuna kadar savunur, yanında ve arkasında dururum. Yok eğer, ortaya konulanlar gerçekten beni inandırıyorsa, o zaman da kendisiyle çalışamayacağımı söylerim. MİT bana göre çok ciddi bir değişim yaşıyor. MİT de artık ulusal olmaktan çıkıyor, şimdi uluslararası konumu da olan bir istihbarat teşkilatına dönüşüyor. Şimdi yeni bir yapılanmayla inşallah Yenimahalle’deki yerden de başka bir yere taşınıyoruz. Eski GES Komutanlığı’nın olduğu bölgeye... Orada bir istahbarat örgütü için ne gerekiyorsa planlaması ve projelendirmesi yapılacak. Fiziki imkanlarını ve mekanlarını iletişimden tutun da insani iletişime varıncaya kadar hepsini hazırlayacağız.
Fransa’ya geri göndermek lazım!
Başbakan Erdoğan’ın, Senegal’deki ilk durağı, Afrika’dan Amerika’ya yapılan köle ticaretinin sembolü olan Afrika’nın batısı kıyısındaki Goree Adası oldu. Erdoğan, adada Fransa’nın gönderdiği köle ticaretini simgeleyen heykeli görünce Senegalli yetkililere, “Bunu Fransa’ya geri göndermek lazım” dedi. 1776 yılında yapılan ve köle ticaretinde kullanılan bir evi de gezen Erdoğan, anı defterine ”Afrikalıların yaşadıkları büyük dramın en önemli belgelerinden biri olan bu mekanın daha aydınlık bir gelecek için tefekkür vesilesi olmasını temenni ediyorum. Yaşasın Türkiye-Senegal dostluğu” yazdı.
Çanakkale’ye gelen Senegalliler
Başbakan, Afrika’yla tarihi bağlar konusuna değinirken ilginç örnekler verdi. Erdoğan, şunları söyledi: “15. asırda da Sultan Yunus buraya Nijer’e gelmiş. Orada bir adım atmış ve süreci öyle bir geliştirmiş ki bugün Nijer yönetiminde olanlar bile Sultan Yunus’u konuşuyor. Çanakkale savaşlarında Senegallileri Batı göderiyor. Osmanlı ordularında yer almak üzere gönderdiklerini söylüyorlar. Geldiklerinde hala Osmanlı’ya karşı savaştıklarının farkında değiller ancak ne zamanki ezan sesi duyuyorlar o zaman bir oyunun içerisinde olduklarını anlıyorlar ve bunların bir kısmı hemen orada ters bir şeyin içerisine giriyorlar ve hemen orada onları şehit ediyorlar. Şimdi Nijer’de de burda da durum aydı. Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Yusuf “Mali’deki problemi birlikte çözelim” diyor.”
‘Osmanlı Akıncıları gibi’
Türk sivil toplum kuruluşlarının 2003’ten itibaren Gabon ve Nijer’e “Osmanlı akıncıları” gibi gelmeye başladığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Sağlık konusunda çalışmalar yapıyorlar. Nijer’de genç evlilikler nedeniyle doğan hastalık- hanım bana akşamleyin biraz anlattı- gerçekten çok üzüntü verici. Bizim buralara gitmemiz lazım. Sadece bu konularda ihtisas sahibi hastaneleri kurar da buraya her hafta mesela doktorlarımız buraya gelir çalışır tekrar Türkiye’ye döner...”
‘Dünya Bankası’na kaldık mı...’
“Heyetteki iş adamları arasında bu barajı yapmaya talip çıktı mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “Türk-Nijer İş Forumu’nda konuyu gündeme getirdiğimde bazı arkadaşlar hemen şey yaptılar. Onları Zafer bey (Çağlayan) aracılığıyla hesaba çekeceğiz. Gelin bakalım siz orada el kaldırdınız ‘ben varım’ dediniz. Var mısın yok musun söyle” diyeceğiz” dedi. Erdoğan, “Dünya Bankası kredisi çıkar mı?” diye sorulunca, “Dünya bankasına kaldık mı öbün dünyaya kalırız” dedi.