Evliya Çelebi'nin hacca giderken yolu Adana'dan geçmiş! Ünlü seyyahın gördükleri meşhur seyahatnamesinde
17. yüzyılın önde gelen gezgin ve yazarlarından olan Evliya Çelebi'nin 1671 yılında hacca giderken geçtiği Adana'da şahit oldukları ve ve gördüğü yerleri ünlü Seyahatnamesinde anlatır.

Yaşamı boyunca 47 ülke ve onlarca eşhir gezen Evliya Çelebi, yaşının ilerlemesi dolayısıyla artık hac görevini de yerine getirmek istemektedir. Yine gördüğü bir rüya üzerine İstanbul’dan ayrılıp Mekke ve Medine yollarına düşer. Bildiğimiz kadarıyla Evliya Çelebi’nin İstanbul’u son görüşüdür. Zira hacdan dönüşte Mısır’a geçmiştir.

İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Bursa üzerinden Kütahya’ya geçer. Kütahya yazarımızın ata yurdudur. Şehrini gezip gördükten sonra Uşak üzerinden Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Antalya, Karaman, Tarsus, Adana, Antep, Kilis, Halep, Şam, Kudüs, Sayda yolunu takip ederek Medine’ye ulaşır. Medine ve Mekke’de hac farizasını yerine getirdikten sonra hac kafilesiyle Mısır’a döner. Bu cilt bir nevi hac rehberidir.

Birkaç Anadolu şehri sayılmayacak olursa seyyahımızın takip ettiği yol hac alaylarının gittiği yoldur. Adana, eskiden kara yoluyla hac’ca gidenlerin mutlaka ziyaret ettikleri şehirler arasındadır. Evliya Çelebi bu gezisinde nerelerin ziyaret edilmesi gerektiği, kimlerin nerelerde yatmakta olduğu, ziyaretin ve haccın uyulması gerekli olan kurallarını, dualarını ve adabını bir bir anlatmaktadır.

17. yüzyılın en önemli seyyah ve enetellektüellerinden olan Evliya Çelebi'nin seyahatnmaesi yaşadığı devirde Osmanlı toplumu ve ve diğer toplumların soyut ya da somut kültür varlıları ile ilgili detaylı bilgiler veren önemli bir kaynak olmuştur.

1671 yılında hac yolculuğu vesilesiyle şehre gelen Evliya Çelebi, Adana'da 70 mescit bulunduğunu söyleyerek bunun üzerinden analizler yapmıştır. İşte Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nin 9. cildinde yer alan Adana gezisinde kaleme aldıkları...

Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür.

Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.)