Zorunlu deprem sigortası nedir? Zorunlu deprem sigortası yaptıranların hasar alacakları...
Türkiye'de, son günlerde meydana gelen depremler sonrası zorunlu deprem sigortasına talep arttı. , Manisa, Elazığ, Malatya'da meydana gelen ve yurdun diğer illerinde de hissedilen depremlerin ardından vatandaşlar sigorta şirketlerine koştu. Deprem sigortası yaptıranlar poliçelerini kontrol etmesi gerekiyor. Hasarınız ödenmeyebilir.
Türkiye genelinde 9.6 milyon konutun zorunlu deprem sigortası bulunuyor. Hürriyet'ten Noyan Doğan bugünkü köşesinde milyonlarca kişiyi yakından ilgilendiren deprem sigortasının detayları ile ilgili bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...
Bu da toplam konutların yüzde 55’e yakınının sigortalı olduğu anlamına geliyor. Bunların bir kısmı, ev sahipleri tarafından, ‘deprem ülkesiyiz, her an deprem olabilir, evim yıkılırsa devletten yardım beklemek yerine sigortamı yaptırayım’ bilinciyle sigortalanmış konutlar ve bu konut sahipleri her yıl da düzenli poliçelerini yeniliyor. Bu poliçelerin hiçbirinde sorun yok. Bir kısmı ise bankadan kredi ile alınmış konutlar ve zaten sigorta zorunlu olduğundan banka da otomatik deprem sigortasını yaptırmış ve her yıl da yeniliyor. Bu şekilde yapılmış sigortalarda da sorun yok. Bu konutlar olası bir depremde zarar görürse, Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) konutun yeniden inşa bedeli neyse tamamını öder.
UCUZ PRİMLİ POLİÇELER
Sorun, yeni elektrik ve su abonelikleri nedeniyle yaptırılan sigorta poliçelerinde. Malum, deprem poliçesi olmadan elektrik ve su aboneliği işlemleri yapılamıyor. Peki, sorun nerede? Vatandaşın, bu işlemler için ucuz primle yaptırdığı sigorta poliçelerinde. Şöyle anlatayım. Vatandaş, aboneliğini yenilemek için elektrik ya da su idaresine gittiğindi yetkili kişi, ‘DASK poliçen yoksa işlem yapamam, poliçeni yaptır öyle gel’ diyor. Vatandaş da kapıdan çıkıp, en yakın sigorta acentesine gidip, ‘bana ucuz yollu poliçe yap da şu işimi göreyim’ diyor. Acente de 70 liraya poliçeyi düzenleyip, vatandaşa veriyor. Konutun metrekaresi neymiş, hangi deprem bölgesindeymiş; bunların hiçbiri önemli değil, maksat vatandaşın işi görülsün. Primin ucuz olması için de konutun metrekaresi düşük, deprem risk bölgesi de farklı gösteriliyor. Vatandaş da o poliçeyle elektrik, su işlemlerini hallediyor; soranlara da ‘benim DASK’ım var’ diyor, işin kötüsü kendi de buna inanıyor.
ELAZIĞ’DA ORTAYA ÇIKTI
Bugün için İstanbul’da 100 metrekare konut için ödenecek deprem sigortası primi 266 lira. Karşılığında da depremde konut zarar görürse DASK, yeniden inşa bedeli olarak 115 bin liraya yakın hasar ödüyor. Türkiye genelinde ortalama zorunlu deprem sigorta primi ise 150 lira. Ne mi demek istiyorum? Vatandaşın evi 100 metrekare, birinci derecede deprem bölgesindeyse, ancak prim ucuz olsun diye metrekaresi düşük ve risksiz deprem bölgesinde gösterilmişse; depremde konut yıkılırsa DASK’ın ödeyeceği hasar da ona göre olur. Vatandaş da 115 bin lira hasar alacağına taş çatlasa 15-20 lira alır.
Şimdi birileri diyecek ki, ‘canım böyle ne kadar poliçe vardır ki?’. Araştırma yaptım. El değiştiren konut sayıları ile kiralanan konut sayılarına ve elektrik, su aboneliklerine baktım. Benim tahminim primi ucuz olsun diye bilgileri sigorta sistemine yanlış girilmiş bir milyondan fazla DASK poliçesi var. Daha da vahimini söyleyeyim; Elazığ ve Malatya’da da böyle yapılmış poliçeler var ve maalesef bu konutların bazıları da depremde yıkılmış. Şimdilerde bu konut sahipleri, ‘DASK hasarımızı öder mi, öderse ne kadar öder, poliçe de böyle yazıyor ama tamamını alabilir miyim?’ diye soruyor.
Acentelerle de konuştum; ‘ben yapmasam, vatandaş diğer acenteye gidecek o yapacak, o yapmasa mutlaka yapacak birisi olacak’ diyorlar. Kimse yapmamalı. Çünkü vatandaşa iyilik değil, kötülük yapılıyor; daha da önemlisi yanlış beyan ile vatandaş da, sigortayı düzenleyen de bir anlamda suç işliyor.