Gazete Vatan Logo

Türkiye'de yerin altında yatan mucize

Yıllarca toprak altında kendini fark ettirmeden yatan cevher: Diaspor Kristali. Elmastan bin kat daha nadir bulunuyor ve yer altında yatan mucize sadece Türkiye'de çıkarılıyor.

Türkiye'de yerin altında yatan mucize

Yıllarca toprak altında kendini fark ettirmeden yatan bir cevher... Elmastan bin kat daha nadir bulunuyor ve üzerinde yaşadığımız toprakların altında yıllardır uyuyor, uyuyordu... Ancak girişimci Murat Akgün Diaspor Kristali'ni tüketicilerle tanıştırdı. Akgün, taşın dünyadaki tek madeninin işletmecisi. Bu değerli taş şimdi Hollywood ünlülerinin takılarında kullanılıyor. Yeraltında yatan mucize Diaspor Kristali'nin ilginç hikayesini Hürriyet Muhabiri Murat Şuşut, girişimci Murat Akgün'den dinleyip yazdı.

Öncelikle şunu sormak lazım, Diaspor Kristali nedir? Nasıl keşfedildi? Bunu sizden öğrenelim...
Diaspor alüminyum bazlı bir mineral... Bildiğim kadarıyla ilk olarak 1800'lü yıllarda Rusya ve Pennsylvania'da keşfedildi. Ama bunlar hep opak yani arkasını göremediğiniz kristaller oluyor. Ancak ilk defa 'Gem Quailty' yani mücevher kalitesinde olan ve renk değiştiren taş sadece Türkiye'den çıkıyor. 70'li senelerde Etibank'ın açtığı bir alüminyum madeninde rastlanmaya başlıyor. Ama dünyada 1990'lı senelerde duyuluyor. Buradan Etibank çalışanlarının veya oradaki köylülerin yasadışı yollarla elde ettiği taşlarla bir şekilde alıcı buluyor. Bölgeye gelen turistlere satılıyor. Konu ile ilgili bazı profesörlere veriliyor. Onlar da yurtdışına yolluyorlar. 1990'lı senelerde GIA (Gemological Institute of America) bu konuda dünyada söz sahibi olan kuruluş, bunu bir makalede yayınlıyor. Bu şekilde Diaspor kristalinden tüm dünyanın haberi oluyor.
Türkiyede yerin altında yatan mucize
Peki şunu merak ediyorum, dünyada bir çok noktada bilinen bir taş Türkiye'de neden bu kadar geç keşfedildi?
Türkiye'de taş, yani değerli taş çok fazla kimsenin ilgilendiği bir konu değil. Aslında belli yörelerde potansiyel var, belli yörelerden belli taşlar çıkıyor. Ama bu işin madenciliği bir şekilde bizim tarihimizde yok. Hindistan'la kıyasladığımızda mesela ,adamların ataları milattan önce 1400'lerden beri bu taşları kesiyorlar madenciliğini yapıyorlar. Bizde öyle bir potansiyel yok ama bizde de birkaç önemli süs taşı madeni bulunuyor. Bunlardan biri de Diaspor kristali... Ancak bu taşın enteresanlığı dünyada bugüne kadar başka hiç bir yerde bulunmaması...
Yani şunu söyleyebiliriz ki: Bu taş bir tek Türkiye'den çıkıyor.
Evet, renk değiştirebilen mücevher kalitesindeki Diaspor yalnızca Türkiye'de ve bir tek madenden çıkıyor. Bu da şu anda benim ruhsat sahibi olduğum ve Milenyum Madencilik A.Ş. tarafından işletilen maden.
Peki bu taş ile nasıl tanıştınız? Maceranız nasıl başladı?
Taş ile tanışmam 1998 senesinde oldu. Uzun yıllardır Amerika'da yaşayan halam bir gün bir telefon alıyor, arkadaşı telefonda diyor ki burada cezaevinde yaşayan bir Türk var, yardıma ihtiyacı var yardımcı olur musun? Halam da yardım etmeyi sever , tabi diyor ver numaramı. O şekilde bu adamla konuşmaya başlıyorlar. Adam değerli bir taş madeni olduğunu bu yüzden bayan arkadaşının bir kumpasla kendini içeri attırdığını söylüyor. Kendine bir ortak aradığını, buradan çıkmasına yardımcı olup olamayacağını soruyor. Bir yıl boyunca konuşuyorlar. Ben de o zamanlar Kapalıçarşı'da kuyumculukla uğraşıyorum. Aylar sonra olayı bana anlatıyor, ben de gidip adamı cezaevinde dinliyorum. Konuşmanın üzerine bir araştırma yapıyorum, inanıyorum anlattıklarına. Ardından konuyla ilgili makaleleri araştırıyorum, GIA'e gidiyorum, orada böyle bir taşın olduğunu doğruluyorlar. Ve adama ortak olmak için ABD'ye yerleşiyorum.
VE ABD MACERASI BAŞLIYOR
Adama ortak oluyorum derken davasına ortak olmuşum meğerse. Ama o arada öğreniyorum ki adam gerçekten bu madenin ruhsatının sahibi değil. Orada hasbelkader bu madeni, ocakları yağmalayan köylülerden bu taşları alıyor ve yurtdışında fuarlarda 'ben maden sahibiyim' diye kendini tanıtıyor. Bu kandırmacayı büyük bir dersle öğrendim ama, en azından bu işe girmeme vesile oldu.
Türkiyede yerin altında yatan mucize
MADENDE 6 AY KALDIM
Sonrasında 2005' e kadar bu işi A'dan Z'ye araştırdım. Madende 6 ay kaldım. Oradaki köylülerle tanıştım, bana taşları ve nereden çıktığını gösterdiler. Bu sırada madenin 9000 hektarlık bir ruhsat olduğunu ve ruhsatın da Etibank'ta olduğunu öğrendim. Aynı zamanda 15-20 milyon ton alüminyum rezervi de olduğunu öğrendim. Yani ruhsatı almak o kadar kolay olmayacaktı. Ama 2005 senesinde bunu bir ihale yoluyla tüm hak ve vecibeleriyle, bedellerini ödeyerek aldım. Sadece ruhsatı almak yeterli değildi. Senelerce yağmalanan ocaklardan yasa dışı yollarla yurt dışına çıkartılan, kötü ve bilinçsizce kesilmiş taşların dünya piyasasında bıraktığı kötü izlenimi silebilmek, bir Türk taşını diğer bilinen taşlar arasında hakkettiği yere getirebilmek işimin en zor tarafıydı. Bunun içinde şirketi ilk olarak bir ortak ile Florida'da kurdum.
BABAANNEMİN BABASI SULTAN VAHDETTİN'İN DOKTORUYDU
Ruhsatı almadan önce ismi ne olsun diye düşünüyordum. Benim babaannemin babası Reşat Paşa, Sultan Vahdettin'in özel doktoruydu. Dedemin dedesi Fazlı Paşa'da değerli bir komutan olarak hep padişaha yakın isimlerdi. Bir de tabi Türk taşı olması önemliydi. Tüm bunlar yüzünden ismini "Sultanlara Yaraşır" anlamına gelen Zultanit™ koymaya karar verdim.
Zultanit™ ismiyle ilk defa 2006 yılının Şubat ayında Tucson'da – dünyanın en büyük taş fuarlarından biri- taş çok büyük ilgi gördü. Yine aynı fuarda bu isimle ödül aldık AGTA'dan(American Gem Trade Association). Basında da çok büyük yankı uyandırdı taşımız.
2005'te ismi hiç kimseyle paylaşmadan önce ABD'de resmi marka başvurusunda bulunmuştum. Ortakla kurduğum şirkete bu markayı devrettim. Bu sırada şirket mevzularıyla ortağım ilgileniyordu ve bana bazı belgeler imzalattı. Ben de o zamanın tecrübesizliğiyle fark etmeden hisse oranlarının belirtilmesi gereken belgelere imza atmışım. Ancak işin aslı sonradan ortaya çıktı.
Ancak bu kadar tanıtımı için emek harcadığınız bir markayı bazı talihsizlikler sonucu kaybettiniz sanırım...
2008 yılına kadar biz taşımızı çok güzel tanıttık dünyada fakat 2008 yılına geldiğimizde ABD'de ekonomik krizin patlak vermesiyle ortaklık yaptığım kişiyle aramızda bazı anlaşmazlıklar çıktı. Kendisi maden işinden vazgeçmemi maden işçilerine ve esnafa olan borçları ödemeyerek elimizdeki taşları satıp bu işi bırakmayı teklif etti. Ancak ben buna şiddetle karşı çıktım. O kadar insanın hakkını yemek istemedim. Bence ekonomik kriz gelip geçiciydi ve bu kadar emeği çöpe atmak olmazdı. Uzun mailleşmelerin sonunda iş tırmandı ve o dönem ortağım bir gecede elimizdeki bütün taşları kendi evine taşıdı, şirketin adresini kendi evi yaptı ve benim marka üzerinde hiçbir hükmüm kalmadı.
Daha sonra açtığım davalar sonucunda öğrendik ki, daha bana ilk günlerde imzalattığı belgelere kendi hissesini %95 olarak yazarak kendisini garantiye almış.
KENDİ MARKASINI KURDU
Yaşananların ardından bu iş ilgili insanların hepsine maden sahibinin ben olduğumu ve artık bu ismi kullanmadığımı bir basın bülteni ile duyurdum. Ardından yeni bir isim düşünmeye başladım. Aslında bu taşın Diaspor kristali olarak satılması daha mühim. Çünkü bu işin gönül verenleri bu tarz taşlara isim verilmesini pek sevmezler. Ekstra isim koyup resmi marka almanın gereksiz olduğunu söylerler. Dünyanın en büyük madencileri dahi –çoğunlukla dışardan yönlendirme yüzünden- maalesef madenlerinden çalınan taşların önüne geçemiyorlar. Bu çalınan taşlar da vergisiz ve emeksiz ne yaptıklarını bilmeden önlerine gelene satılıyor ve bambaşka yerlerde bu taşları görmeye başlıyorsunuz. Ve bu taşı mineral ismiyle Diaspor olarak sattığınızda bu durumlar için hiçbir yaptırımınız olamıyor. Taşın geleceğini ve madeni korumak için taşa verilen ismin yasal marka hakkına sahip olmanız çok önemli. Csarite™ gibi tek madenden çıkan bir taşı dünyanın hiçbir yerinde saklamanız mümkün değil ve mutlaka bu çalıntı taşlarla karşılaşıyoruz.
İlk markanız gibi özel bir anlamı var mı?
Csarite'ın (Sarayt) kelime olarak hiçbir anlamı yok. Bu isim İngiltere de markalar üzerine profesyonelleşmiş bir firma tarafından kulağa çok seksi geldiği için önerildi ve bende kabul ettim. İnsanlar da bu ismi çok sevdi.
Peki bu taşı bu kadar değerli kılan nedir?
Dünyada aşağı yukarı 300 tane değerli taş var. Csarite kendi başına Diaspor minerali sınıfına ait bir taş. En büyük özelliği de dünyada tek madenden çıkması yani nadirliği. Bu çok büyük bir artı. Pırlanta mesela 5 kıtadan çıkıyor şu anda. Zümrüt deseniz öyle, yakut deseniz öyle... En nadir bilinen taşlar bunlar. Pırlanta, son rakamlara bakmadım ama, senelik 122 milyon karat gibi bir üretim seviyesinde şu an. Ve Csarite işlenmesi çok zor bir taş. Taş kesimi konusunda "perfect cleveage" denilen bir durum var. Katmanlı bir yapısı olduğu için de kesiminin çok dikkatli ve büyük özenle yapılması gerekiyor. Ayrıca şu anda satılan bütün taşlar 6-12 cm'den baktığınız zaman içinde hiçbir leke görülmeyen (eye clean dediğimiz), dünyanın en tecrübeli taş kesicileri tarafından kesilen taşlardır. Bütün bunlar ve renk değişimi için maksimumumda olması için alınan önlemler taşın kesilirken çoğunun ziyan olmasına neden oluyor. Buna 'yield' deniyor taş kesim piyasasında. Yani geri dönüşüm. Yani taşın kesimi yapıldıktan sonra geriye kalan kısım.... Mesela bu oran zümrütte yüzde 20 iken Csarite'ta yüzde 2'dir. Dünyanın getirisi en düşük taşıdır Csarite...Bunun nedeni de bizim taşı 'Eye Clean' olarak kesmemiz. Kesiminin zorluğu da bu taşı çok değerli kılıyor.
IŞIĞA GÖRE RENK DEĞİŞTİRİYOR
Diğer bir özellik ise Csarite'ın renk değiştiren bir taş olması... Dünyada doğal olarak renk değiştiren 5-6 tane taş var. Csarite da onlardan biri... Aynı taş gün ışığında yeşil olurken, mum ışığında da pembe renk alabiliyor. Bu iki renk tabii taşın renk skalasında iki uç nokta. Bu pembe ve yeşil arasındaki bir çok tonu gün ışığına, ortamdaki ışığa hatta bazen üzerinizdeki kıyafete göre bu renkleri alabiliyor Csarite. Taştaki bu renk değişiminin yapısal bir sürü sebebi olmakla birlikte bu özellik hala araştırılıyor GIA tarafından.
Yine renk değiştirme özelliği yüzünden taşın çok özel ve işin ehli taş kesimcilerinin elinden yapılması gerekiyor. Biz yıllarca bu insanları taşın kesimi konusunda eğittik. Normal bir taş kesicisi tarafından sağlıklı bir kesim yapılması mümkün değil. Kesilen taşların renk değiştirmesinin maksimum olabilmesi için belli bir açıda kesilmesi gerekiyor.
Bu taşı değerli taşlar skalasında bir sıraya yerleştirsek, bir alt ve bir üst sıradaki taş ne olur?
Bence dünyada Csarite'dan daha değerli bir taş yok. (Gülüyor) Maddi değer olarak da kesinlikle olması gereken yerde değil. Yakut, zümrüt, Pırlanta gibi rakiplerin olduğu bir piyasada bir taşı tanıtmak maalesef çok zor. Taşlar için değerli taş, yarı değerli taş gibi ayrım yapılıyor. Bu çok yanlış. Öyle yarı değerli taşlar var ki o 4 tane değerli taştan daha nadir ve daha pahalılar. O yüzden biz yeni nesil taşçılar olarak "yarı değerli taş" ibaresini hiç kullanmıyoruz.
Değerine gelecek olursak yine de iyi sayılabilecek bir yer buldu kendine Csarite. Her yerde bulunabilen Topaz, Quartz, Ametist, Citrine gibi taşlardan daha pahalı satılıyor şu anda. Ama maddi olarak pırlanta veya zümrüdün seviyesinde değer görmüyor hala. Bunun nedeni de yine bir taşı meşhur etmenin çok zor oluşu.
Çünkü rakiplerimiz dünyada yıllardır var olan ve kadın, erkek herkes tarafından bilinen taşlar. Renk açısından da dünyada en çok satılan renk lacivert, sonra kırmızı renkli taşlardır. Yeşil taşlar daha zor satılır. Ve kuyumcular yeşil ve daha ucuz taşları ellerinde bulundurdukları için taşı satmanın zor olacağını söylüyorlar. Orada da taşın nadirliği ve renk değiştirme özelliği devreye giriyor.
İŞİMİZİ İYİ YAPIYORUZ
'Ethical Mining' denilen bir şey var. Bu dünyada herkesin çok fazla üstünde durduğu bir konu. 'Kanlı Elmas' filmini çoğu insan izlemiştir. İnsanlar bu işi takip ediyor ve çalıntı olmayan, çocuk işçilerin çalıştırılmadığı, vergilerin ve devlet haklarının ödendiği özet olarak tümüyle yasal madenlerden çıkan taşları almaya özen gösteriyorlar. Biz de her türlü imkanı sağlamaya çalışıyoruz maden işçilerine ve ülkemizde bu konuda son yıllarda çok bilinçlendi.
DISCOVERY CHANNEL'DA BELGESEL YAYINLANACAK
Discovery Channel geçen yıl Milas'taki madenimize gelip "How do they do it?" programı için maden, madencilik ve Csarite ile ilgili bir belgesel yaptı. Programın bir bölümünü bize ayırdı. İngiltere başta olmak üzere tüm Dünya'da yayınlandı program. 3-4 ay içinde ABD'de, 1 Mart'ta ise Türkiye'de yayınlanacak.
Piyasada Csarite'ın alıcısı şu anda kim? Ve hangi fiyat aralığında satılıyor?
Biz madencisi olduğumuz için işlenmemiş halde ve sadece anlaşmalı olduğumuz firmalara satıyoruz. Bu firmalarda kendi kapasitelerine göre markalı veya markasız olarak çok çeşitli fiyatlar talep ediyorlar. Benim de ortağı ve yöneticisi olduğum firma ise Csarite markasıyla karatı 30 ila 500 Dolar arası satılıyor. Bunlar toptan satış fiyatları. Bu fiyatın üzerine kuyumcu veya tasarımcı istediği etiketi koyup satıyor. Biz bunlara karışamıyoruz. Bu rakamda taşın boyutuna, satan şirketin imkanlarına ve pazarlamaya ayırdığı bütçesine göre değişiyor.
HOLLYWOOD ÜNLÜLERİNİ SÜSLÜYOR
Amerika'da tanığım bir Designer (tasarımcı) var taşın karatını 20.000- 30.000 dolara da satıyor. Bu tasarımcının işleri şu an Hollywood ünlülerini süslüyor. Örneğin son olarak Türk tasarımcı Pınar Öner'in tasarladığı yüzük Victoria's Secret'ın ünlü meleklerinden Alessandra Ambrossio tarafından kullanıldı. Öte yandan Christina Milan, Nina Dobrev gibi ünlüler de bu taşa oldukça ilgi gösteren Hollywood yıldızlarından. Yani Csarite taş dünyasında yükselen bir trend... (Kaynak:Hürriyet)

Haberin Devamı