'TL, değer kaybının önemli kısmını geri kazanabilir'
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen’e göre kurda yaşanan değer kaybının en önemli iki sebebi; para politikasındaki etkinsizlik ve iç siyasetin ürettiği riskler. Türkiye’nin en büyük şansı ise iki sorunun da çözümünün kolay kendi elinde olması.
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, “TL’nin dolar karşısında direncini koruması için, yatırımcılar nezdinde ‘Merkez Bankası’nın faiz artırımına gidemeyeceği’ algısının bir an önce kırılması gerektiğini, TL’nin değer kaybının oldukça önemli bir kısmının Merkez Bankası’nın müdahalesi, makro ihtiyatı tedbirler ve iç siyaset tarafından geri kazanılabilecek yapıda olduğunu söyledi.
Son ekonomik gelişmeleri Dünya Gazetesi'nden İbramih Ekinci'ye değerlendiren Orhan Ökmen, 2017’de FED faiz oranlarının beklenenden daha hızlı yükseleceğine dair algılarla sermaye akımlarında yönünün gelişmiş ülkelere kaydığını, doların diğer paralar karşısındaki değerini küresel düzeyde kademeli olarak artırmasının TL’nin değer kaybının en önemli “dışsal nedeni” olduğuna dikkat çekti. Ökmen, “Merkez Bankası’nın TL’nin değer kayıplarına karşın politika faizlerini ekonomi dışı nedenlerle sabit tutması ve faiz artırımına gidemeyeceği algısı, sistem değişikliği girişimlerinin ve siyasetin her alanındaki belirsizlik hali, OHAL’in yeniden uzatılmasının ekonomik ortam üzerinde yarattığı gerginlik, jeopolitik ve güvenlik sorunlarının devam etmesi TL nin dolar karşısındaki değerini içsel nedenler olarak güçlü bir şekilde aşağı yönlü baskılıyor” dedi.
KAYIP, ETKİNSİZLİK VE BELİRSİZLİKTEN
Gelişmekte olan ülke paraları içerisinde TL’nin dolara karşısında en fazla değer kaybı yaşayan para olmasının “para politikasındaki etkinsizlik ve iç siyasetin ürettiği riskler”den kaynaklandığını belirten Ökmen, şöyle konuştu: “Reel efektif döviz kurunun 100 seviyesinin altına düşüşü, TL’nin reel olarak değer kaybettiğini ve Türkiye’nin fiyat düzeyinin dış ticaret yapılan diğer ülkelerin fiyat düzeylerine oranının giderek düştüğünü gösteriyor. Gelişmiş Ülkeler Bazlı ‘Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi’nin (REK) gelişmekte olan ülkeler bazlı ‘Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi’nden yukarıda olmasının nedenleri, TL’nin göreceli olarak en çok değer kaybeden para olması, para politikasındaki etkinsizlik ve iç siyasetin ürettiği risklerdir. TL’nin değer kaybının oldukça önemli bir kısmı MB'nin müdahalesi, makro ihtiyatı tedbirler ve iç siyaset tarafından geri kazanılabilecek yapıda.
2003’ten itibaren % 100 oranının altında olmak üzere düşebileceği en düşük değerine inen ve 2001 krizindeki değerine yaklaşan REK, TL’nin olağan üstü değersizleştiğini ve TCMB’nin müdahalesinin şart olduğunu gösteriyor. Gelişmiş ülkeler bazlı REK’in, Gelişmekte olan ülkeler bazlı REK’ten % 72 civarında daha yukarıda oluşması, TL’deki değer kaybının önemli bir kısmının iç siyaset ve bağımsız para politikası tarafından çözebilecek bir problem olduğunu gösteriyor. Çözümü kendi kontrolünde olan bir ekonomik probleme sahip olma avantajı Türkiye için önemli bir ayrıcalık.”
BANKACILIKTA SİSTEMİK KRİZ RİSKİ YOK
Fiyat istikrarındaki ilave bozulmalar ve TL’deki değer kayıplarının bankacılık sektörünün varlık kalitesi üzerinde bozulmalara sebep olmakla birlikte, bu bozulmanın 2017’de karlılık, likidite ve sermayeleşme düzeylerinde sistemik bir soruna dönüşme riskinin bulunmadığını belirten Ökmen, “Yeterli likidite olanakları, yüksek sermayeleşme düzeyi ve küresel ekonomilerle ulaşmış olduğu geniş yelpazeli entegrasyon seviyesi bankacılık sektörünün en önemli koruyucu tamponları olarak hala devam ediyor” dedi.
KUR, FİNANSMAN YÜKÜ OLUŞTURUYOR
Orhan Ökmen, iki önemli noktaya daha dikkat çekti. Bunlardan biri firmaların finansman giderleri ile ilgili. Bilindiği gibi İSO’nun açıkladığı 500 büyük firmanın bilanço verileri de finansman giderlerinin şirket karlılıklarını erittiğini ortaya koymuştu. Ökmen de rating verdikleri büyük firmaların verilerine dayanarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Bizim rating verdiğimiz önemli büyük firmalar var. Bunlar, Türkiye ekonomisini önemli ölçüde temsil edebilir firmalar. Bunların rakamları üzerinden izlediğimiz şu; Türk firmalarının finansman yükü ağır ve bu yükün yaklaşık yüzde 60’ı kur artışından geliyor. Bu açıdan kur artışlarının firmaların bilançolarına olumsuz etkisinin kalıcı sorunlara yol açmaması için tedbir alınması önem taşıyor.”
CARRY TRADE YAPILIYOR
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen’in dikkat çektiği ikinci konu TL ile carry trade işlemleri yapılması konusunda. Düşük faiz ortamının TL ile carry trade fırsatı olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Ökmen, “Londra piyasasında yapılıyor. Yüzde 8’den TL borçlananlar, Rusya ve Brezilya’da yatırıyor. Bu ülkelerle Türkiye arasındaki faiz farkı 4 – 5 puan civarında. Dolara dönüşte de faiz ve faiz farkı dışında ilave kur kazancı oluşuyor. Toplam kazanç % 40 - % 60 aralığında oluşabiliyor. TL üzerinden yapılan bu carry Trade’in fasit dairesi TL’yi dolar karşısında daha kırılgan yapıyor. Londra piyasasında ciddi ölçüde carry trade işlemi yapıldığını izliyoruz.
“FİYATLAR REEL DURUMU TEMSİL ETMİYOR”
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye’deki döviz piyasalarının mevcut durumun; yüksek TL likiditesi, düşük döviz likiditesi, politik gelişmeler, hacimsiz arz-talep yapısı ve MB’nin kısıtlı ve etkisiz hamleleri şeklinde özetlenebileceğini belirten Ökmen, “Bu durum döviz piyasalarını spekülatif hareketlere ve ani şoklara açık hale getirdi. Şu anda oluşmuş fiyatların reel durumu temsil etmediğini de rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani bu fiyatlar TL’nin dış değeri için gösterge niteliğini taşımıyor. Ekonomik verilerle desteklenmiş bilimsel analizlerle yanıt vermek yerine, ekonomi dışı açıklamalarla piyasalar oldukça geriliyor. Para politikasının en etkin aracı faiz konusunda verilen ekonomi dışı ve iktisadi kurallara aykırı mesajlar bizatihi bu aracın etkin kullanılmasına da engel oluyor. TL’nin dış değerini belirleme sorunu, faiz artırımıyla ve ekonomide yapısal reformlarla çözülebilir olmaktan çıkarak siyaset alanına girdi. Bundan sonra dolar küresel değerini koruyacak. TL’nin kırılganlığı mevcut uygulamalar değişmezse devam eder.”