Gazete Vatan Logo

Merkez Bankası Başkanı Karahan'dan asgari ücret açıklaması!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Enflasyon Raporu 2024-IV'ün tanıtımı amacıyla bilgilendirme toplantısı düzenliyor. Karahan "Enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin hızı arzu ettiğimiz gibi değil" dedi.

Merkez Bankası Başkanı  Karahan'dan asgari ücret açıklaması!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde yılın 4. "Enflasyon Raporu"nun tanıtımı amacıyla bilgilendirme toplantısı düzenledi.

Dış talebe ilişkin varsayımları koruduklarının altını çizen Karahan, "Ham petrol fiyatı varsayımımızı, gerçekleşme kaynaklı olarak, 2024 ve 2025 yılı için aşağı çektik. Gıda fiyatları varsayımımızı ise işlenmemiş gıda enflasyonu kaynaklı olarak yukarı yönlü güncelledik." ifadelerini kullandı.

Karahan, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceğini ve ekonomi politikalarındaki eş güdümün de artarak devam edeceğini orta vadeli tahminlere yansıttıklarına işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu çerçevede, 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik. Enflasyonun, 2026 yıl sonunda yüzde 12'ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5'te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 42 ve 46, 2025 yılı için yüzde 16 ve 26, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18'e tekabül etmektedir."

Haberin Devamı

Son dönemde yüksek seyreden gıda fiyatlarının 2024 yıl sonu tahminin güncellenmesine 1,6 puan etki ettiğine dikkati çeken Karahan, şunları kaydetti:

"Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve talep koşullarının tahmin güncellememiz üzerindeki toplam etkisi yarım puan oldu. Beklentilerdeki gerilemenin öngörülerimizden yavaş gerçekleşmesi, başlangıç koşulları ve enflasyonun ana eğilimi, 2024 yıl sonu tahminimizi 3,9 puan yukarıya çekti. 2025 yıl sonu tahmin güncellemesinde ise, gıda fiyatları, Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve yönetilen yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi 3,3 puan olarak hesaplıyoruz. Ayrıca, 2024 tahminimizdeki güncelleme, enflasyon ataleti ve ana eğilim vasıtasıyla, 2025 yıl sonu tahminimizi 3,5 puan yukarı çekti. Son olarak, çıktı açığı patikasındaki güncellemenin 2025 yıl sonu tahminimiz üzerindeki etkisi 0,2 puan oldu."

Haberin Devamı

Karahan, "para politikasındaki kararlı duruşun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edeceğini" vurgulayarak, "Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, finansal koşullardaki sıkılıkla beraber talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek. Hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak." diye konuştu.

"Geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz"

Para politikasındaki sıkı duruşu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerini bildiren Karahan, "Daha önce de vurguladığımız gibi, bu süreçte iki ana koşul gözetiyoruz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin belirgin ve kalıcı bir şekilde düşüş göstermesi. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsaması. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz." dedi.

Haberin Devamı

Karahan, fiyat istikrarının sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğuna dikkati çekerek, dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlenen ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceklerini belirtti.

"Sıkı parasal duruşun makroihtiyati adımlarla destekleniyor"

Sıkı parasal duruşun korunduğunu ifade eden Karahan, martta yüzde 50'ye çıkarılan politika faizini yedi aydır sabit tuttuklarını söyledi.

Karahan, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla, makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ettiklerini ifade ederek, sıkı parasal duruşun makroihtiyati adımlarla desteklendiğini dile getirdi.

Haberin Devamı

Makroihtiyati tedbirlerin üç ana grupta özetlenebileceğini belirten Karahan, şu ifadeleri kullandı:

"Bunlardan ilki mevduata yönelik düzenlemeler. Bu kapsamda lira mevduatın payını artırmak ve KKM'yi kademeli olarak azaltmak amacıyla aldığımız tedbirler bulunuyor. Ağustos ve eylül aylarında konjonktürel gelişmeleri dikkate alarak bu düzenlemelerde güncellemeler yaptık. İkinci olarak kredilere yönelik düzenlemelerimiz geliyor. Lira ve yabancı para kredilere aylık büyüme sınırı getirerek kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçtik. Kredi piyasasında sağlıklı fiyat oluşumunu desteklemek amacıyla da ticari kredi azami erken ödeme ücretlerini güncelledik. Üçüncü olarak da likidite yönetimine ilişkin adımlarımız var."

Karahan, dönemsel olarak ortaya çıkan likidite fazlasını, zorunlu karşılıklar ve mevcut diğer araçları kullanarak sterilize ettiklerine işaret ederek, likidite fazlasını, Türk lirası depo alım ihalelerine ek olarak, döviz ve altın karşılığı satım yönlü swap ihaleleri yoluyla da sterilize ettiklerini anlattı.

Likidite koşullarını, muhtemel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yakından izlediklerini dile getiren Karahan, araç setini etkili bir şekilde kullanmaya devam edeceklerini söyledi.

Karahan, finansal koşullara bakıldığında, bileşik bazda ticari kredi faizlerinin yüzde 56, tüketici kredisi faizlerinin yüzde 66 ve mevduat faizlerinin yüzde 59 civarında fiyatlandığını belirterek, "Mevduat faizlerinde, politika faizi, makroihtiyati politikalar ve piyasadaki likiditenin yanı sıra enflasyon ve kur beklentileri de belirleyici oluyor. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçevemiz, mevduat faizlerinin, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları destekleyecek seviyelerde kalmasını sağlayacak. Beklentilerdeki iyileşmenin devam etmesi de kredi fiyatlamalarını dezenflasyon patikamız ile uyumlu hale getiriyor." diye konuştu.

"Türk lirası varlıklara ilgi ve güven arttı"

Enflasyon beklentilerinin iyileşmesiyle özellikle uzun vadeli Türk lirası finansman maliyetlerinin de azaldığını gözlemlediklerini bildiren Karahan, beklentilerdeki iyileşmenin sürmesiyle bu eğilimin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini öngördüklerini ifade etti.

Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesinin kritik önemde olduğunu vurgulayarak, "Bu yılın ilk çeyreğinde kredi talebinin hızlanması, tüketici kredi büyümesinin kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olmuştu. Aldığımız makroihtiyati önlemler ve sıkı para politikası duruşumuz ile tüketici kredilerinde büyüme zayıflayarak daha ılımlı bir patikada hareket ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Ticari tarafta Türk lirası kredi büyümesinin aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu olduğunu belirten Karahan, diğer taraftan, yabancı para cinsi kredilere mayıs ayında getirdikleri aylık büyüme sınırını temmuzda düşürdüklerini hatırlattı.

Karahan, bu sınırlamaların etkisiyle yabancı para cinsinden kredilerdeki büyümenin, hedeflerle uyumlu bir patikada seyrettiğini kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Kararlılıkla sürdürdüğümüz sıkı parasal duruşumuz ve KKM bakiyesinin azaltılmasına yönelik uygulamaların etkisiyle Türk lirası varlıklara olan ilginin ve güvenin arttığını görüyoruz. Türk lirası mevduatın payı yüzde 56 seviyesine ulaştı. KKM payı yüzde 8'in altına indi. KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut bakiye 37 milyar dolara gerilemiş durumda. Vadesi dolan KKM hesaplarından liraya geçiş oranları yıl başında yüzde 10'lu seviyelerdeyken son dönemde yüzde 25'in üzerinde. KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve Merkez Bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor."

Türk lirası mevduat payındaki kademeli ve istikrarlı artışın dezenflasyon patikasının önemli bir unsuru olmaya devam edeceğini öngördüklerini belirten Karahan, diğer taraftan, son dönemde, küresel piyasalarda azalan risk iştahıyla sermaye girişleri yavaşlarken Türkiye'ye yönelik sermaye hareketlerinin ılımlı seyrettiğini anlattı. Karahan, gelecek dönemde sermaye girişlerinin jeopolitik gelişmelere bağlı oynaklık gösterebileceğine dikkati çekti.

"Sıkı para politikası duruşu Türkiye'ye yönelik risk algısını iyileştirdi"

Karahan, yurt içi ve dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güvenlerinin artmasının rezervlere olumlu yansımasının devam ettiğini ifade ederek, "Ağustostan itibaren, sterilizasyon amaçlı ters swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 1 Kasım tarihleri arasında, brüt rezervler 36 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 110 milyar dolar iyileşti. 1 Kasım itibarıyla brüt rezerv düzeyimiz 159 milyar doların üzerine çıktı. Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız lira karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde, 46 milyar dolara yükseldi." değerlendirmesinde bulundu.

Sıkı para politikası duruşunun Türkiye'ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşüşünü desteklediğini vurgulayan Karahan, uyguladıkları politikalara olan güven sonucunda rezerv seviyesinin ve kompozisyonun kayda değer şekilde iyileştiğinin altını çizdi.

Karahan, risk priminin, jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de ılımlı seyrini sürdürdüğünü işaret ederek, bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımlarının da dış finansman görünümünü desteklediğini belirtti.

"Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz"

Dezenflasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Karahan, makroekonomik göstergelerin de bu süreçle uyumlu şekilde ilerlediğini söyledi.

Karahan, iç talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğine dikkati çekerek, "Bu yavaşlamanın da etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor. Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz." diye konuştu.

Küresel büyüme görünümüne paralel olarak kademeli toparlanma öngörüsünün korunduğuna işaret eden Karahan, bununla birlikte aşağı yönlü risklerin daha fazla ağırlık kazandığını gözlemlediklerini dile getirdi. Karahan, imalat sanayisi ve hizmetler sektörü arasında önceki rapor döneminde gözlenen farklılaşmanın sürdüğünü, öncü göstergelerin özellikle imalat sanayisinde aşağı yönlü risklerin bir miktar arttığına işaret ettiğini anlattı.

Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörlerin emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğini belirten Karahan, şu değerlendirmede bulundu:

"Enerji dışı emtia fiyatlarında son dönemde genele yayılan artışlar görülürken jeopolitik gelişmeler özellikle enerji fiyatlarındaki oynaklığı artırdı. Enflasyon görünümüne bağlı olarak, gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim süreçlerine başladı. Fed ilk faiz indirimini eylülde yaptı. Gelişmekte olan ülkelerde ise daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da dahil olduğunu görüyoruz. Küresel ölçekte ılımlı büyüme ve enflasyon görünümü, merkez bankalarının önümüzdeki dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ediyor."

"Cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz"

Enflasyondaki ataletin zayıflamakla birlikte devam ettiğini, yılın ikinci çeyreğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısının belirgin olarak azaldığını, net ihracatın büyümeye pozitif katkısının sürdüğünü bildiren Karahan, şöyle devam etti:

"Bu dönemde yurt içi talep büyümeye 1,2 puan katkı verirken net ihracatın katkısı 1,3 puan olarak gerçekleşti. Böylelikle, büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Bu dönemde, perakende ve ticaret satış hacim endeksleri, bir önceki çeyreğe kıyasla bir miktar arttı. Bununla birlikte, perakende satış hacim endeksine daha detaylı baktığımızda, altın hariç olarak artışın daha ılımlı olduğunu görüyoruz. Bu göstergelerin yanı sıra, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz saha gözlemleri de iç talepteki yavaşlamayı teyit ediyor. Üçüncü çeyrekteki mevcut arz göstergeleri, iç talepteki yavaşlamayla uyumlu seyretti. Bu dönemde, sanayi üretimi düşmekle birlikte, oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında, üretimdeki azalış daha sınırlı oldu. Hizmet üretim endeksi ise sanayi üretimine kıyasla daha güçlü bir görünüm izlemekle birlikte, temmuz-ağustos verileriyle çeyreklik bazda sınırlı azaldı. Üçüncü çeyrekte, genel anlamda üretim göstergelerindeki ılımlı ivme kaybı, talepte özetlediğim görünümle uyumlu."

Karahan, bu çerçevede talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını, farklı yöntemlerle hesapladıkları göstergelerin, üçüncü çeyrekte çıktı açığının gerilediğini gösterdiğini belirterek, "Bu gerilemenin yılın son çeyreğinde de devam ettiğini değerlendiriyoruz." ifadesini kullandı.

Sıkı para politikaları sonucu iç talepteki dengelenmenin süreceğini vurgulayan Karahan, "Önümüzdeki dönemde negatif düzeylerde gerçekleşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır." dedi.

Karahan, iç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğini, bunun yansımasıyla ikinci çeyrekte, cari açığın milli gelire oranının yüzde 1,7 seviyesine gerilediğini anlattı.

Üçüncü çeyrekte ise birikimli cari açığın azalmaya devam edeceğini öngördüklerini belirten Karahan, "Parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor. Önümüzdeki dönemde, sıkı parasal duruşumuzla uyumlu olarak cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz"

Karahan, tüketici enflasyonunun ekimde yüzde 48,6 gerilemeyle mayıstaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştüğüne işaret ederek, küresel emtia fiyatlarının ekim hariç gerileme eğilimini sürdürdüğünü ve dezenflasyon sürecini desteklediğini dile getirdi.

Nominal döviz kurunun ağustosta gerçekleşen artış sonrasında ılımlı bir seyir izlediğine dikkati çeken Karahan, şunları söyledi:

"Talep de yavaşlamaya devam ederek, enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Ayrıca enflasyon beklentilerindeki iyileşme kademeli bir şekilde devam etti. Enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz. Ana eğilim göstergelerimizi yansızlık, oynaklık ve tahmin performansı açısından değerlendirdik. Yaptığımız analizler, göstergelerin performansının söz konusu kriterlere göre değiştiğini gösteriyor. Bu durum enflasyonun ana eğilimini farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemine işaret ediyor. TCMB bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz."

Karahan, temel mal enflasyonunun düşük seyrini koruyarak, ana eğilimdeki söz konusu yavaşlamayı sürüklediğini, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin ise öngörülerinden daha yavaş gerçekleştiğini belirterek, "Burada kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere, kademeli bir iyileşme izliyoruz. Ekim ayında ise talebe duyarlı bazı hizmet kalemlerinde ılımlı bir seyir gözledik. Bu görünümün süreceğini değerlendiriyoruz." diye konuştu.

Çekirdek dışında kalan gruplara baktıklarında üçüncü çeyrekte enerji fiyat artışının güçlendiğini gözlemlediklerine işaret eden Karahan, bu gelişmede yönetilen enerji kalemlerindeki fiyat gelişmelerinin yanı sıra maktu vergi güncellemelerinin etkilerinin öne çıktığını ifade etti.

Karahan, "Gıda tarafında üçüncü çeyrekteki iyileşen görünüm, ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları kaynaklı olarak sekteye uğradı. Bu dönemde para politikasının görece etki alanı dışında olan taze meyve ve sebze grubunda yüksek fiyat artışı gözledik. Diğer taraftan, taze meyve ve sebze dışındaki gıda enflasyonu daha düşük seyretti." bilgisini verdi.

Hizmet enflasyonundaki üçüncü çeyrekteki yüksek seyrin, dönemsel fiyatlama ve geçmişe endeksleme davranışı güçlü olan kira ve eğitim öncülüğünde sürdüğünü belirten Karahan, üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonu üzerinde okula dönüş etkisinin belirgin olduğunu anlattı.

Karahan, eğitim ücretlerinin üniversite kaynaklı yüksek oranda arttığına dikkati çekerek, "Okul servis ücretleri ulaştırma hizmetlerini, okul yurt ücretleri ise konaklama hizmetleri fiyatlarını yukarı çekti. Okula dönüşün tamamlanmasıyla bahsi geçen gruplarda göreli fiyat uyarlaması büyük ölçüde tamamlandı." değerlendirmesinde bulundu.

"Son çeyrekte aylık kira enflasyonu yavaşlayacak"

Hizmet fiyatları dinamiklerine kira ve kira dışı şeklinde bakmanın daha sağlıklı olduğunu vurgulayan Karahan, şunları kaydetti:

"Kiralar, deprem, kentsel dönüşüm, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle diğer hizmet kalemlerinden ayrı ele alınması gereken, yapısal boyutu da olan bir husus. Nitekim, kiralarda yüksek fiyat artışı, sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyrekte yükselmesinin de etkisiyle geçtiğimiz çeyrekte de sürdü. Gerek PÖS (Perakende Ödeme Sistemi) verilerinden, gerekse konut değerleme raporlarından elde edilen kira artış oranlarının, TÜFE yıllık kira enflasyonunun altında kaldığı ve gerilediği görülüyor. Kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranlarının düşüşü, son çeyrekte aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret ediyor. Kira enflasyonundaki ataletin öngörülerimizden yüksek olduğunu değerlendirmekle beraber, kira hariç hizmetlerin daha belirgin yavaşladığını görüyoruz."

Karahan, sanayide firmaların fiyatlama davranışlarında net iyileşme gözlemlediklerini söyledi.

İmalat sanayisinde gerek yurt içi talepte gerekse birim maliyetinde artış bekleyen firmalar arasında fiyat artırmayı planlayanların oranının düzenli gerilediğini bildiren Karahan, "Birim maliyetinde artış beklemeyen firmalar arasında da fiyat artırmayı planlayanların oranı azalıyor. Üretici aylık enflasyonu son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrediyor. Dolayısıyla, tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatları kaynaklı baskılar zayıflıyor." değerlendirmesinde bulundu.​​​​​​​

Karahan, üretici enflasyonundaki bu seyrin TÜFE'de mal fiyatlarını olumlu etkilediğine, temel mallarda fiyat artışlarının önemli ölçüde zayıfladığına işaret ederek, "Ağustos ayında Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle kısmi bir yükseliş olsa da genel itibarıyla temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ediyor. Temel mallarda son üç aylık dönemdeki yıllıklandırılmış ana eğilim yüzde 20 civarında. Özellikle dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürmekte." ifadelerini kullandı.

Fiyatlama davranışlarının seyrinde fiyat artışlarının boyutu kadar yaygınlığının da önemli olduğunu dile getiren Karahan, talep koşullarının fiyat artışının büyüklüğü yanında yayılımını da etkilediğini anlattı.

Karahan, çıktı açığıyla yayılım endeksi arasında belirgin bir pozitif ilişki söz konusu olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Çıktı açığının negatif değerler aldığı soğuma dönemlerinde tüketici fiyat artışlarının genele yayılımı da azalmakta. İçinde bulunduğumuz dönemde de talep koşullarındaki normalleşmeyle birlikte yayılım endeksinde gerileme söz konusu. Analizler çıktı açığının düşüş eğilimini sürdürmesiyle önümüzdeki dönemde fiyat artışlarının yayılımının daha da güç kaybedebileceğine işaret ediyor."

Enflasyon beklentilerinin seyrinin dezenflasyonun hızı açısından önem arz ettiğini belirten Karahan, piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinde dağılımın beklentilerin iyileştiğine işaret ettiğini bildirdi.

Karahan, beklentilerdeki iyileşme hızının henüz arzu edilen seviyede olmadığını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Dezenflasyonun maliyeti bakımından, enflasyon beklentilerinin tahmin aralığımıza yakınsaması kritik önemde. Reel sektör ve hane halkı enflasyon beklentilerinde de iyileşme devam ediyor. Manşet enflasyondaki düşüşle birlikte, tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor. Sıkı para politikası duruşumuzla beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız."

"Mevcut durumda bu seviyeye aralık yerine ocak ayında ulaşacağız"

Karahan, bilgilendirme toplantısında, Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.

Dezenflasyonun tesisi için gerekli koşulların talepte dengelenme, beklenti kanalının çalışması ve fiyatlama davranışlarının iyileşmesi olduğunu vurgulayan Karahan, talepte dengelenmenin devam ettiğini, beklentilerde de iyileşmelerin görülmeye başlandığını söyledi.

Karahan, fiyatlama tarafında hedeflerde bazı revizyonlar yapıldığını dile getirerek, "Yıl sonu hedefimiz enflasyonu yüzde 38'e getirmekti. Şu anda ortaya çıkan durumda yıl sonunda yüzde 44 gibi rakam ortaya çıkacak gibi gözüküyor. Yıl sonunda üst bant olarak yüzde 42'yi öngörüyorduk, en kötü ihtimalle. Mevcut durumda bu seviyeye aralık yerine ocak ayında ulaşacağız. Üst bant olarak değerlendirirsek bir aylık gecikme söz konusu. Ancak bizim hedefimiz tabii ki orta nokta." dedi.

Enflasyonda yüzde 38 seviyesine mart ayında ulaşılacağını bildiren Karahan, hedefte 3 aylık gecikme olduğunu, birkaç yıllık dezenflasyon programında bu durumun ciddi bir sapma olmadığını ifade etti.

Karahan, maliye politikası harcamalarında deprem kaynaklı belli katılıklar olduğunu vurgulayarak, "Hem bu harcamaların azalmasıyla hem de son dönemde alınan tedbirlerin önümüzdeki sene daha net bir şekilde devreye girmesiyle daha olumlu bir görünüm ortaya çıkacak. Seneye ciddi bir revizyon olacağını düşünmüyoruz ." diye konuştu.

"Türk lirasına geçişi destekleyecek adımları atmaya devam edeceğiz"

Kasım ve aralık aylarındaki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantılarında faiz indiriminin olup olmayacağına yönelik soru üzerine Karahan, bugüne kadar metinlerinde hep enflasyon görünümü üzerinden karar verdiklerini belirtti.

Karahan, bu noktada enflasyonun ana eğiliminin önemli bir faktör olduğuna işaret ederek, bunu anlamak için yurt içi talepteki dengelenmeyi, fiyatlama davranışlarını ve beklentileri yakından takip ettiklerini söyledi.

Talep koşullarının dezenflasyonist seviyeye gecikmeli olsa da ulaştığını vurgulayan Karahan, gelecek dönemde bu kanaldan daha net katkı alacaklarını söyledi.

Karahan, beklentilerin tüm sektörlerde gerilemeye başladığını ve bunun devam edeceğini öngördüklerini bildirerek, ay içinde enflasyon ölçümü yaptıklarını anlattı.

Bunları da öncü gösterge olarak dikkate aldıklarını belirten Karahan, şu değerlendirmede bulundu:

"Önümüzdeki dönemde politika faizinin ve makroihtiyati düzenlemenin optimal bileşimini dikkate alarak, enflasyonu patikamızla uyumlu bir şekilde düşürecek sıkılığı sağlayacağız. Bununla birlikte enflasyon ve enflasyon beklentileri düzeldikçe faizin mevcut seviyesinin korunması, parasal sıkılığın artması anlamına geliyor. Enflasyonun ana eğilimindeki düşüşe bağlı olarak indirim döngüsü başladığında, sıkı duruşumuzu koruyacağımızı ifade etmek istiyorum. Talepte dengelemeye devam edecek finansal sıkılığı sağlayacağız, Türk lirasına geçişi destekleyecek adımları atmaya devam edeceğiz. Revizyonun yukarı yönlü olması ya da yüksek olması herhangi şekilde para politikasında bir duruş değişikliğine işaret etmiyor."

"Kira dışı hizmette 4-5 aydır daha olumlu bir görünüm söz konusu"

Karahan, tahmin güncellemelerinin kaynaklarına bakmak gerektiğini ifade ederek, hizmet enflasyonundaki katılığın beklenenden yüksek seyretmesinin bunlardan biri olduğunu söyledi.

Bu noktada kira konusunun öne çıktığına işaret eden Karahan, şunları kaydetti:

"Kira dışı hizmette, aslında lokanta-otel gibi kalemler baktığımızda, bunlar, talebe oldukça duyarlı ve 4-5 aydır daha olumlu bir görünüm söz konusu. Kirada yapısal unsurlar öne çıkıyor. Burada deprem harcamaları, geçmişte yapılan fiyat kontrolleri var. Bir süre bunların etkisini göreceğiz. Bunlar, para politikasının görece etki alanı dışında. Sıkılığı daha artırarak ya da daha uzun tutarak bu kanaldan burayı etkileyemeyiz. Dolayısıyla bunu tahminimize yansıtmak durumundayız. Çünkü tek başımıza çözebileceğimiz bir problem değil. Benzer bir kalem de gıda fiyatları. Yılın yarısına geldiğimizde gıdada çok daha olumlu bir görünüm söz konusuydu, biz de tahminlerimizi buna göre oluşturmuştuk. Fakat ortaya çıkan son birkaç veride bunun değiştiğini görüyoruz. Bu da özellikle işlenmemiş gıdadan kaynaklandığı için bu da para politikası etki alanı dışında göreli olarak, bunu da tahminlerimize yansıtmamız gerekti. Buradaki güncellemenin aslında para politikasındaki duruş değişikliğiyle kesinlikle alakası yok. Artık iyice ortaya çıkan birtakım katılıkların bizim para politikamızın nispeten dışında olması ve bunun bizim tarafımızdan çözülemeyecek olması nedeniyle bunu tahminlerimize yansıttık."

"Araç setimizi zenginleştirdik"

Karahan, yeniden bir faiz koridoru olup olmayacağına yönelik bir soruya ise şu yanıtı verdi:

"Zaten koridor sistemi uyguluyoruz. Dolayısıyla para politikası faizi, likidite koşullarına ve çeşitli etkenlere bağlı olarak bu koridor içinde dalgalanabiliyor. Üst banttan fonlama nasıl bir faiz artışı değilse, alt banttan fonlama da kesinlikle hiçbir şekilde faiz indirimi olarak algılanmamalı. Para politikasının temel aracı haftalık repo faiz oranıdır. İndirim ya da artış yapacağımızda bunu kullanıyoruz. Örtülü bir şey kesinlikle yapmıyoruz. Son günlerde likidite yönetimi 500 milyar fazla olmasına rağmen TLREF'in yüzde 50, son iki haftalık ortalama yüzde 49 civarında dar bir aralıkta dalgalandığını görüyoruz. Aslında etkin bir yönetim yaptığımızı söyleyebiliriz. Burada son dönemde aldığımız önlemlerin oldukça etkisi var. Araç setimizi zenginleştirdik. Özellikle gün içinde 2. depo ihalesinin açılması, likidite fazlasına rağmen TLREF'in tutulması konusunda bize oldukça faydalı."

"Biz karar verici değiliz"

Asgari ücretin tespitine ilişkin tartışmaların sorulması üzerine Karahan, yabancı ve yerli yatırımcılarla görüştüklerinde de iddia edildiği gibi kapalı kapılar ardında farklı şeyler söylemediklerini bildirdi. Karahan, şöyle konuştu:

"Bunu net bir şekilde yalanlamak istiyorum. Bu konuda bizim normatif 'Şöyle olmalıdır' gibi bir değerlendirme yapmamız söz konusu değil, doğru da olmaz. Neden? Biz karar verici değiliz. Bir kurul var, kurul toplanıyor ve belli süreçleri var. Biz bu kurulun bir tarafı olmadığımız gibi, resmi ya da gayriresmi herhangi bir tavsiyede de bulunmuyoruz. Bununla birlikte raporumuzda enflasyon tahmini vermek durumundayız, hedefleme yapıyoruz. Dolayısıyla ücret gelişmeleri dahil çeşitli varsayımlar yapmamız gerekiyor. Varsayımlarımızı yaparken de yetkili mercilerin yaptıkları açıklamalar üzerinden farklı senaryolar oluşturuyoruz."

Karahan, yüksek enflasyon ortamında ücretlerin reel olarak eridiğine dikkati çekerek, yapmaları gerekenin enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak olduğunu, bu konuda kararlı bir duruş sergilediklerini söyledi.

Enflasyonun net şekilde düştüğünde alım gücünün arttığına işaret eden Karahan, refah artışının toplumun tüm kesimleri tarafından daha düzgün paylaşıldığını dile getirdi.

"Eş güdüm içinde karar veriliyor"

Enflasyonda etkili olan yönetilen-yönlendirilen fiyatlara ilişkin soruya da Karahan, bu hususlarda bugüne kadar eş güdüm içinde karar verildiğini, sürprize uğratan durumun olmadığını, 2025'ten başlayarak daha olumlu görünüm olacağını düşündüklerini anlattı.

Karahan, "Merkez Bankasının vadeli olarak parayı çekmekten neden kaçındığı" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:

"Burada kaçınma söz konusu değil. Yapmak istemiyoruz çünkü çok etkili olacağını düşünmüyoruz. Buraya yabancı da girebiliyor, öncelikle Türk lirası bozuyor, daha sonra onun üzerinden likidite senedine girip o Türk lirasını bize veriyor. Dolayısıyla nette sterilizasyon etkisi miktardan daha düşük olabiliyor. Bu şekilde bir değerlendirmemiz oldu ama ilerleyen dönemde bunu yapmayacağız diye bir şey yok. Gerek görülürse araç setimizi tekrar zenginleştirebiliriz ama şu ana kadar gereken sıkılığı sağlayabildiğimizi düşünüyoruz."

DİBS stokuna "yüksek frekansta" takip

Karahan, tezgah üstü piyasa işlem iddialarına ilişkin soru üzerine, bu konunun özellikle temmuzdan sonra dönem dönem gündeme geldiğine dikkati çekti. Bunu geçmişten bu yana takip ettiklerini vurgulayan Karahan, şunları kaydetti:

"Yurt dışı yerleşiklerin DİBS sahipliğinde olan kısmı şu anda 18 milyar dolar civarında. Giriş olarak da 16 milyar dolar civarında. Denetçilerimizle muhasebe denetimi yapıyoruz ve diğer yandan da kağıt bazında sahiplikleri de inceleme kapasitemiz var, bunları inceliyoruz. Bu konuda çok konuşuluyor ama ne yazık ki veriye dayalı konuşulmuyor. Bunun miktarı kesinlikle öyle konuşulduğu kadar değil. Bunu kendimiz Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerinden de hesaplayabiliyoruz. Son dönemde, kişi başı bazında alım satıma konu olan DİBS stokunun 1,5 milyar dolar olduğunu ölçüyoruz. Bunu yüksek frekansta takip ediyoruz. En yüksek olduğu dönemde de 2,1 milyar dolar olduğunu gördük. Bu da ne demek oluyor? 16 milyar dolarlık bir girişten bahsediyorsak şu anda bunun yüzde 10'u bile değil. En yüksek olduğu dönemde de 2 milyar dolar yani yüzde 15'in altında. Ciddi bir miktar olduğunu düşünmüyoruz. Net hesaplarımız var. Likit bir DİBS piyasasında, farklı saiklerle alım satım işlemi yapılabiliyor. Yani biri DİBS aldığında ben onun satma niyetiyle alıp almadığını, o anda işlemin olduğu anda bilmem mümkün değil, siz de bilemezsiniz, bunu kimse bilemez. Burada niyeti okumak zor ama geçmişe dönük bakıp tahmin edebiliriz. İşlem desenlerine baktığımızda, bunu bu şekilde yaptığımız hesaplamada 1,3, şu anda 1,5 milyar dolar. Söylenenin, iddia edilenin çok altında. En yüksek olduğu dönemde de 2,1 milyar dolar."