Milyar dolarlık kavga
Forbes'a göre dünyanın en zengin 40. ismi olan Kurmel sektöre dair beklentilerini açıkladı
Toplam 35 bin hayvanı ile 20 bin dönümlük bir arazide Avrupa ve Ortadoğu'nun en büyük çiftliklerinden birine sahip olan Necati Kurmel, "Şimdi herkes tarlaya indi, 5 dönümü olan kendini geçindiriyor" diyor.
İşte Forbes'in 2012 listesine göre Türkiye'nin en zengin 40'ıncı ismi olan Kurmel'in Dünya Gazetesi'ne verdiği röportaj...
ARAZİ BULABİLSEM 100 BİN BAŞA KADAR ÇIKARIM
Kurmel'in sahip olduğu Kayseri-Develi'de bulunan Saray Çiftliği'nin büyüklüğü son 2 yılda 20 bin baştan 35 bin başa çıkmış. Bunun 5 bini süt hayvanı, geri kalan 30 bin de kasaplık hayvan. Arazi bulabilseler 50 hatta 100 bin başa kadar çıkabileceklerini anlatıyor. Kurmel, "Yetişemediğin köyün beri yanında yat derler bizimkiler, bizde işte öyle oluyor" diyor.
Türkiye'de araziler çok küçük, 3 dönüm, 5 dönüm... Hükümetin arazi toplulaştırma çalışmalarını çok önemsiyor ancak çiftçi rızasına bağlı olduğu için çok yavaş ilerlediğini söylüyor. Şimdilerde tarım ve hayvancılık çok gözde, "Herkes tarlaya indi" diyor ve arazi fiyatlarında ciddi bir artış olduğunu anlatıyor: "Adana 5 bin lirayken arazinin dönümü 15 bin liraya kadar yükseldi, Kayseri civarında dönümü 2 bin lirayken 4-5 bin lira oldu. Bunu alsanız dahi biraraya toplamak çok zor oluyor. Bizim devasa traktörlerimiz var. 100 beygirle 400 beygir arasında, küçük arazilere sığmıyor. 5- 10 dönüm toparlanmıyor, biri satıyor diğeri satmıyor; fasit bir daire..."
Bu noktada Kurmel bir öneri de getiriyor: "Avrupa'da gördüm, köylerde arazileri müteahhite veriyorlar, 10 bin dönüm, 50 bin dönüm, müteahhit devasa traktörlerle giriyor, ekiyor, sürüyor, hasat ediyor, kendi masrafını alıyor, köylüye ödüyor. İşletim hakkını alıyor yani. Bizde de böyle bir sistem olması lazım."
YEM FİYATLARI ÇOK ARTTI SÜT DANALARI KESİME GİDİYOR
Kayseri ve Adana'da toplam yaklaşık 30 bin dönüm arazide tarım yaptıklarını anlatıyor Necati Kurmel. "Bunu iki defa ekiyoruz, biri sonbaharda hububat ekiyoruz, nisan ayında hasat ediyoruz, yerine mısır ekiyoruz" diyor.
Tarım ve hayvancılık ona göre mutlaka birarada yapılmalı, aksi halde yem fiyatlarındaki artıştan korunabilmek mümkün değil. "700 ton yem tüketiyoruz. Bunu bir yerden bulmak, satın almak mümkün değil. Eğer biz kendi arazimizde üretmesek, dışarıdan yem alarak bu işle başa çıkamayız. Yem fiyatları çok yükseldi. Ortadoğu'ya yüksek fiyatla yonca ihraç ediyorlar ama bizim de ihtiyacımız var. 180 TL'ye yoncanın kilosunu satın alırken 450 TL'ye kadar çıktı. Süt hayvancılığında yonca olmazsa olmaz."
Yem fiyatlarındaki artışın, borcu olan çiftçiyi süt ineğini kesmek zorunda bıraktığını anlatıyor, "Sıkıntı çok büyük" diyor. Kurmel, Saray Çiftliği'ne yılda 30 bin hayvan ithal ettiklerini anlatıyor: Arjantin, Uruguay hatta Fransa ve Almanya'dan... 200 kilodan alıyorlar, 7 ay besleyip 550-600 kiloya gelince satıyorlar. Ama Kurmel'e göre bu tacirlik, asıl yapılması gereken ise üretim. Bunun yolu da sütten geçiyor:
"Ben Tarım Bakanlığı'na sık sık söylüyorum: Türk insanı süt içmiyor. Türk insanına sütü sevdirmek, içirmek lazım. Çok olumlu bir girişim çocuklara süt dağıtımı, askeriyeye de vermek lazım. Kadınlar 100 yıl doğurmasa, dünyada canlı kalır mı? Süt içilecek ki süt hayvanını adam besleyecek, ona yatırım yapacak. Bu işin içine teşvikle çok adamlar girdi, hevesleniyorlar, getiriyorlar ama sütten para kazanamıyorlar. Hala süt ucuz. Yem pahalı. Bir süt ineği getireceksin bu 5 tane doğuracak ortalama, 1 yıl sonra bir 1 inek 2 oluyor, 5 yıl sonra 36 tane olacak. Bunun yarısı kasaplığa gidecek, erkek olacak, yarısı da dişi olacak süt verecek. Ama sütten para kazanmazsa adam kesiyor onu da. Hükümetin buraya mutlaka teşvik vermesi lazım. Süte teşvik verecek, ahıra sokacak insanları. Şehirden köye göçü başlatacak."
TARIMA EN ÇOK ÖZEN GÖSTEREN BU HÜKÜMET AMA YETMİYOR
Necati Kurmel'e göre Türkiye topraklarından gereken gelir halen alınamıyor. İki mahsul ekilmesi lazım, hala Çukurova dışında iki mahsul eken yok. Topraklar zayıf, tamamen tabiat koşullarına bağlı tarım. Hükümetin damla sulama ile ilgili yaptıklarının çok iyi bir başlangıç olduğunu ama yetmediğini vurguluyor.
Kurmel şöyle devam ediyor: "Dışarıdan hayvan ithal etmek yol değil, evet yapıyoruz bunu ama yol bu değil, üretimi burada yapmamız lazım. Bunun yolu da sütten geçer. Bizde 30 bin hayvan var, her ay 3 bin 500 hayvan giriyor, 3 bin 500 hayvan satıyoruz. Hükümet bir teşvik uyguluyor, 200 hayvan satana 300 lira hayvan başına teşvik vereceğim diyor. Bana ise "Sana vermem sen büyüksün" diyor. E, senin de sattığın hayvan benim de sattığım hayvan... Biraz daha ileri gittiğin zaman "Benim bütçem bu kadar" diyor. Yorgan kısa, ya ayağın ya da başın açıkta kalıyor."
DEVLET ÜRETME ÇİFTLİĞİ, GÜBRE ATMAK İÇİN TAHSİSAT BEKLİYOR
Tarımdaki bir diğer sorun Kurmel'e göre devlet üretme çiftlikleri: "Osmanlı'nın son zamanında başlamış devlet üretme çiftlikleri, halka örnek olmak için. Ama şu anda halk, devlet üretme çiftliklerini yöneten adamlardan daha bilgili. Günde 8 saat çalışarak buradan randıman alamazsınız, buraların dağıtılması gerekir. Bazen satıyor, çok yüksek fiyat istiyor. Şimdi 3 çiftliği ihaleye çıkarıyorlar, dönümü 1000 lira.. Bunu hesabını bilen almıyor maceraperest alıyor, sonunda parasını ödeyemiyor. Devlet, sen bu işi yaparsın diyip işi bilene vermiyor, en yüksek parayı verene veriyor."
Bursa'da gezdiği bir devlet üretme çiftliğini anlatıyor Kurmel... 80 bin dönüm bir arazi... "Bana deseler ki "Buradaki aletlerden hangisini istersen al götür, valla hiçbirini almam. Benim alıp götüreceğim alet yok. Gübre vardı, 'Niye atmıyorsunuz' dedim, tahsisat gelmedi daha Ankara'dan dediler..."
Kurmel, Saray Çiftliği'nde Avrupa ve ABD seviyesinde teknoloji kullanıldığı bilgisini veriyor. Devasa biçerdöverler, bilgisayarlı traktörler, 500 kilo balya yapan makineler...
VERİMİ ARTIRMAK İÇİN BİR ÖNERİ: HOLLANDA MODELİ...
Türkiye'de belirli bölgeler dışında çiftçi doğru teknikleri kullanamadığı için çok düşük verim alıyor, kapasite kullanılamıyor. Peki ne yapılmalı? Kurmel çözüm önerilerinden birini anlatıyor: "Hollanda'da gezerken bizi bir çiftliğe götürdüler. 3 bin 500 dönümdü. Yarısı halkın, yarısı devletinmiş. Hem besi, hem süt inekleri var, tarım da yapılıyor. Giriyorsun kapıdan, seni bir profesör karşılıyor. Neyi görmek istiyorsun? Traktörün arkasındaki aleti mi, ahırdaki süt ineğini mi görmek istiyorsun? Tüm sistemi, ahır genişliğini, teknikleri profesör usanmadan her gelene anlatıyor. Yerinde göstererek anlatıyor. Bu çok ileri bir hareket. Bizde her şey kapalı kutu, devlet üretme çiftliğine randevun olmazsa giremezsin."
BANA ÇOK ARAZİSİ VAR DEMELERİNİN NEDENİ...
Necati Kurmel'le sadece tarım ve hayvancılık konuşmak olmaz. O, gayrimenkul zengini olarak tanınan işadamlarından biri. "Benim arsalarım İstanbul'da şehrin göbeğinde değil, kenarlarında. Herhalde 3-4 bin dönüm arsam vardır. Ama merkezde değil, 130 yaşına kadar yaşarsam, gelecekler birileri bir şeyler yapacaklar" diyor.
Kurmel, "İş hayatınızda 'keşke öyle yapmasaydım' dediğiniz bir şey var mı diye sorduğumuzda ise Ömerli Barajı yakınında İstanbul Ballıca'da aldığı arazinin hikayesini anlatmaya başlıyor:
"Ballıca'da 8 bin dönüm bir arazi aldım 22 yıl önce. Bana çok arazisi var demeleri oradan gelir. Özel bir orman. Bir şahıstan aldım, 6 kardeşindi arazi. Hepsini yurtdışından toplayıp getirdim ve satın aldım. Elimde Türkiye Cumhuriyeti Tapusu var. Bu aradamları zamanında Orman Bakanlığı dava etmiş bu arazi nedeniyle, Orman kaybetmiş davayı. Ben aldım araziyi, kazanılmış bir dava bir de tapu var. Aldıktan 10 yıl sonra Orman bana dava açtı, yine kaybetti. Sonra Maliye Bakanlığı dava açtı ve kazandı. Ben de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittim, alacağım orayı. Ya arazimi verecekler ya da paramı... Dava sürüyor, 100'de 100 kazanacağım. 20 yıldır uğraşıyorum."
İLK İMZAYI ATTIĞI JAPON OTEL ODASINDA İNTİHAR ETTİ
Arazide 8 bekçi, 4 arazöz var, yangına karşı birçok havuz ve 65 kilometre yol yaptırmış Kurmel. 8 bin dönümün tamamını tel örgüyle çevirmiş. "Daha elimden almadılar, AHİM sulh olun diyor hükümete. 1 milyar dolar gibi bir para tutuyor arazi. Tapuyu ben kesmedim ki, kesip verdiler bana" diyor. Bu dev araziye bir gayrimenkul projesi planladığını anlatıyor. Hatta ilk girişimi 20 yıl önce yapmış: "20 yıl önce Japonlar geldi, golf kulübü ve villalar yapılacaktı. Anlaşma yaptık imzaladık, hatırlar mısınız 3 Japon büyük işadamı bir otel odasında intihar etmişti, bizim imza attığımız kişi onlardan biriydi. Adam 5 milyon dolar kapora vermek istemişti, almamıştım... Arazi merakım da var, hala arazilere bakıyorum. 20 yıl bana 'o kadar arazin var niye hala bakıyorsun' dediler. Ama ben o araziyi alacağıma buralardan (Ataşehir) alsaydım bütün buralar benimdi. Burayı aldığımda (Saray Halı'nın merkez binası) 9 yıl önce 6-7 dönümdü, 150 dolardan aldım... Hiçbir bina yoktu..."
"Eskiden et tüketimi kişi başı 3 kiloyken şimdi 8 kiloya çıktı. Ama bu ABD'de 100 kilo, Avrupa'da 80-90 kilo, daha çok gerilerdeyiz. Anadolu'da bir laf vardır 'Tahıl akıllı' derler. Arpa, buğdayla beslenen adam az akıllı olur, proteinle beslenen akıllı olur. Bizim çocukluğumuzda koluna vururlardı "İki ekmekten, bir yemekten" diye... Öyle yemeği kaşıkladığında bu yemek dayanır mı derlerdi, şimdi ise birileri çıkıyor bilip bilmeden sağlığa zararlı diyor."
Necati Kurmel'den tarım ve hayvancılığın püf noktaları:
+ Bu iş fukara işi değil, imkanlı adam işi. Bu işi dört dörtlük yaparsan para kazanıyorsun, kar marjı düşük...
+ Anadolu'da hala 1 dönümden 200 kilo buğday alıyorlar. Hatta 50 kilo, 100 kilo alanlar var. Biz dönümünden bu yıl 700 kilo aldık... Çukurova ve Ege çiftçisi daha iyi biliyor ama genel olarak Türkiye ne tarımı ne de hayvancılığı gerektiği kadar iyi biliyor. Bir tevekkül var, rıskım bu kadar diyor. Oysa yeni yöntemleri, teknikleri öğrenmek gerek.
+ Avrupa'da, kalkınmış ülkelerde eğer tarlası varsa hayvanı da var, hayvanı varsa mutlaka tarlası da var. Biri kol, biri bacak diye düşünüyorum. Tek başına hayvancılık ya da tarım yapılmaz.
+ Süt kuzusunun 50 kilodan aşağı kesilmemesi, bunun yasaklanması lazım. Tüm kesimler erken yapılıyor. Biz 550-600 kiloda kesiyoruz hayvanı, çokları var 300 kiloda kesiyorlar.
Teşvikte bize bir şey yok kazandım da vergisi mi kaldı?
"Teşvikte bize bir şey yok. Bölge bazında yaptılar ama kaza bazında yapılmalıydı. Kayseri'nin içi çok zengin, bazı kazaları var fakir. Diyor ki arsa vereceğim sana, dağın başında arsa versen ne olur? Diyor ki kurumlar vergisinde indirim yapacağım, kazandım da kurumlar vergisini mi düşüneceğim. İşçinin sigortasını düşeceğim diyor, işçinin maaşını ödedim de sigortası mı kaldı?
Adana Aladağ'da madenim var; o kazada 5.500 kişi yaşıyor, 1100 kişi bizde çalışıyor. Günde 10 bin ton krom üretiyorum. Bunun içinden 600 ton krom alıyorum. İyi bir iş yapıyorum. Bütün girdilerim petrol ve elektrik... Bana petrol ve elektrikten teşvik verse öpüp başıma koyarım. Ben kazandım da vergisini vermekten mi imtina edeceğim?"
Kriz yorumu: Dünya bir geminin içinde
"Bizimkiler diyor ya dünya krizde biz iyiyiz. Dünya bir geminin içinde. Avrupalı almazsa ürettiğini kime satacaksın, hammaddeyi kimden alacaksın?"
İyi ki zamanında kazanmışız yoksa bugün açtık
"İnternet, iletişim dünyayı değiştirdi. Bir arkadaşım bana dedi ki 'Şu telefonu bir açmayı biliyorsun, bir de kapatmayı ama bu telefonda 160 tane hüner var. Biz zamanında iyi ki 3-5 bir şey kazanmışız, bugün kazanacağız desek bu halimizle açlıktan ölürdük...' Aklım ermiyor bazen..."
Turizm ne olduruyor, ne öldürüyor
Turizm: Bir Antalya'da 1000 yataklı, bir Adana'da otelimiz var. Ama ne olduruyor, ne öldürüyor, küçük karlar... Avrupa ucuz geliyor. Burada hükümet kazanıyor.
Halı: Kampanyalarla satış yapıyoruz. Orada da tüm dünyada olduğu gibi kar marjları çok daraldı. Ama Saray Halı kurumsallaştı artık. Ben bir şey yapmıyorum zaten, iyi yaptıklarında maşallah, maşallah diyorum...
Madencilik: 100 milyon dolara Türkiye'nin en büyük krom konsantre tesisini kurdum Aladağ'da. Taşı öğütüyorum, yüzde 6 krom alıp satıyorum. Tesisi kurduğumda krom 550 dolardı şimdi düştü 250 dolara, Ama ihracatımız tamamen Çin'e ve fiyatlar mutlaka yükselecek. Gümüşhane'de gümüş, Niğde'de altın çıkarıyoruz.
"İş hayatında beni mutlu eden şey..."
"Çok zengin bir adama sordum, vergi beyannamelerine imza atıyordu. Mutluluk duyuyor musun diye sordum. Alırken 3 gün mutlu oluyorum sonrası monoton, bakmıyorum bile dedi. Benim de öyle. Bir tek mutlu olduğum şeyi söyleyeyim, toplamda 6-7 bin adam çalıştırıyorum. Onların evlerine ekmek giriyor. Aladağ'da 150 haneli köydü, 5 bin 500 kişinin yaşadığı bir yer oldu. İşsizlik bitti, geriye göç oldu. 150 kamyonları oldu bize güvenerek, hepsi de bizde çalışıyor. 1100 kişi çalışıyor bizde. Oraya iki lise, 300 öğrencilik yurt, 1000 kişilik spor salonu yaptım. Şimdi hastanenin temelini attım. Bu mutluluk veriyor bana, zarar da etmiyoruz, 3-5 kuruş da para kazanıyoruz...
Aydın Doğan 'beni de ortak et' dedi
Gümüşhane'de Aydın Doğan ile bir fabrika kurduk. Onun madenle alakası yoktu. "Kaç kişi çalışır burda?" dedi, 150 kişi çalışır dedim, Gümüşhaneli biliyorsunuz, beni de ortak et dedi, ettik. Şimdi orada 300 kişi çalışıyor. Bu beni mutlu ediyor. Niğde Ulukışla'da altın fabrikası kurduk. 70 milyon dolar yatırım yaptık. 2 bin 300 rakımında çalışıyoruz, ayda 150 kilo altın elde ediyoruz. Orada da 300 kişi çalışıyor. Zarar da etmiyoruz, 3-5 kuruş da kazanıyoruz... Yeni iş heyecan veriyor, bazen güzel haber geliyor, yeni bir yer bulduk diyorlar, o anda para cebime girmiş gibi mutlu oluyorum... Yiyeceğin 1 ekmek, fakir olursan ulaşamıyorsun, zenginsen yine yiyemiyorsun, ya şekerin ya da kolestrolün var..."
Saray Çiftliği bu yıl halka açılabilir Posco'dan teklif var
"Saray Çiftliği'ni bu yıl halka arz etmek için çalışıyoruz. Entegre üretimde hızla büyüyoruz. Yabancılardan teklifler alıyoruz ama bize getirecekleri bir şey yok. Parayı veriyor karı alacak, istediğinde satacak. Bize işin içine girecek, büyütecek, rantabl hale getirecek ortak gerek. Madende de halka açılmak istiyorum ama o inşallah 2013'te... Glenco diye ABD'li büyük bir şirket var ortaklık istiyor, Posco işbirliği içine girmek istiyor... Bakıyoruz, belki"