Kulakları sağır eden sessizlikten rahatsızız
AB’nin Türkiye’ye karşı sergilediği tavrı eleştiren Ümit Boyner, “AB değerleri ve ilkelerinin en yüksek sesle dile getirilmesi gereken zamanlarda üye ülkelerden yükselen ve kulaklarımızı sağır eden sessizlik bizi az üzmüyor” dedi
TÜSİAD’ın girişimiyle Fransa’da kurulan Bosphorus Enstitüsü’nün 7’nci yıllık seminerinde mülteci kriziyle canlanan Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci tartışıldı. Açılış konuşmasını yapan Enstitü’nün Bilim Kurulu Eş Başkanı ve Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, son birkaç gündür Türkiye’ye ilişkin yorumlar, isteneceği söylenen ek şartlar ışığında varılan mutabakatın bir AB kararı haline dönmeme riskinin yükseldiğini söyledi. Boyner şöyle devam etti:
Vizede hayal kırıklığı
“Bu da vizesiz seyahat konusunda umutlanmış, bunu hak ettiğini düşünen Türkiye kamuoyu açısından da büyük bir hayal kırıklığı olacaktır. Gerçi kamuoyunun hayal kırıklıkları bununla sınırlı değil. AB’nin söz konusu Türkiye olduğunda sergilediği standart dışı tavırları, AB değerlerinin ve ilkelerinin en yüksek sesle dile getirilmesi gereken zamanlarda üye ülkelerden yükselen ve kulaklarımızı sağır eden sessizlik de bizi az üzmüyor.”
Türkiye şantaj yapacak ülke değil
Türkiye’nin Fransa Büyükelçisi Hakkı Akil, Türkiye’nin AB’ye “şantaj yaptığı” yorumlarının doğru olmadığını belirterek, “Türkiye GSYH’nin yüzde 1.5’ini yani 10 milyar dolarlık meblağı mülteciler için harcadı; Türkiye 3 milyar euro için şantaj yapacak bir ülke değildir” dedi. Büyükelçi Akil, AB için bu rakamın 215 milyar euro ettiğine işaret ederek, “AB aynı hassasiyeti gösterseydi bu rakamı harcaması gerekirdi” ifadesini kullandı.
Laik bir hukuk devleti olan Türkiye gerekli
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran, AB üyelik sürecinin olumlu enerjisi olmadan Gümrük Birliği, mülteci krizi gibi konularda ilerlemenin mümkün olmadığının altını çizdi. Başaran, AB’ye üyelik sürecinin bir dış politika konusu, mülteci akınını önlemeyi hedefleyen teknik bir mesele olarak algılanmaması gerektiğini söyledi. Başaran, “AB üyelik perspektifinin güçlü olduğu dönemden bu yana, ne yazık ki kazan-kazan denklemi yerine kaybet-kaybet denklemi oluştu” dedi. Savaş, baskı ve yoksulluk ortadan kalmadıkça insanların mülteci ya da göçmene dönüşeceğini kaydeden Başaran, Ankara, Suruç, İstanbul ve Paris’teki saldırılara değinerek, AB ile sorunların da ortak olduğunu vurguladı ve ekledi: “Demokratik, laik bir hukuk devleti olan, ortak değerlere sahip bir Türkiye gerekli.”
Fasıllar hep ekonomik özgürlükler neden yok?
Avrupa Birliği Derneği Başkanı Gül Günver Turan da, “Git gide Ortadoğu’laşan bir Türkiye, otoriter ve siyaseten kendini kapatan bir siyasi erk görüyoruz” dedi. Turan devamla, “Bu gelişmelere rağmen AB, ticaret oyununu sürdürmek için elinden geleni yapıyor. Açılan fasıllar da ekonomik. Yargı reformu, temel haklar, adalet ve özgürlüklere ilişkin fasıllar neden müzakerelerin ortak noktasını oluşturmadı? İki tarafın üyelikle ilgili gerçek tavrı nedir?” diye sordu.
Kırılma noktası
Ümit Boyner, Angela Merkel’in ülkesinin sınırlarını mültecilere açmasının maliyetini eyalet seçimlerinde ödediğini vurguladı. Boyner ayrıca, “Ankara’da tanık olduğumuz canilik, bir kırılma noktası. Bu hunharlıkla yaşamaya alışmak diye bir şey yok. Bu saldırıya nasıl cevap vereceğimiz, ülkemizin geleceği için de belirleyici olacaktır” ifadesini kullandı.