Kerviel: Hiç tatile çıkmayan borsacıdan şüphelenin
Jerome Kerviel, Societe Generale’de yıllık maaşı 70 bin dolar seviyesinde olan alt düzey bir trader’dı
Ancak bankanın toplam değeri kadar bir meblağı, vadeli işlemler borsasında pozisyon alarak, kumar masasının üzerine koydu. Kerviel sorgusu sırasında uyardı: “2007’de sadece 4 gün tatil yaptım. Bankalarda iç denetimde ilk bilinmesi gereken şu olmalı: Hiç tatile çıkmayan işlemci, aldığı pozisyonu başkalarının görmesini istemeyen işlemcidir.”
Jerome Kerviel’in telefonu 19 Ocak Cumartesi günü öğleden sonra çaldı. Arayan Societe Generale’de çalıştığı departmanın müdürüydü. “Bazı açıklamalara ihtiyacımız var” diyordu Delta 1’in müdürü. Delta 1, vadeli işlemler bölümünde düşük risk alarak işlemler yapan bir birimin adıydı.
Kerviel bu görüşme sırasında Fransa’nın kuzeyindeki ünlü tatil beldesi Deauville’in sahilindeydi. İlk trene binerek 3 saatlik bir yolculuğun ardından Paris’e ulaştı. Bankaya saat 19.00 sıralarında vardı. Doğruca eski bir paraşütçü ve akademisyen olan müdürü Jean-Pierre Mustier’nin ofisine gitti.
Sorgu önce tek bir olayla ilgili olarak başladı. Bir Alman finans kuruluşuyla yapılan ve o günkü fiyatlara göre 2.2 milyar dolarlık zarara yol açan bir işlem. Kerviel başlangıçta pek bir şey söylemek istemedi. Sorguya katılan bir banka yöneticisi, “Çok sessiz biriydi. Çok uzun ve zorlu bir proses oldu” diyordu.
Sorgu geceyarısına doğru uzarken, Kerviel Alman finans kuruluşuyla yapılan işlemin “kural dışı” olduğunu itiraf etti. Bu itirafın ardından müdür Mustier ve ekibi Kerviel’i sabah saat 3.00’e kadar işlemleriyle ilgili soru yağmuruna tuttu.
Kerviel, stres ve yorgunluktan yere yığılmak üzereydi. Çağrılan doktor, Kerviel’in evine gidip birkaç saat uyuması gerektiğini söyledi. Sorguya ertesi sabah devam edilmesi iznini verdi.
Sorgu Pazar günü devam eti. Akşam saatlerinde gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Yıllık maaşı 70 bin dolar seviyesinde olan alt düzey bir memur, bankanın toplam değeri kadar bir meblağı kumar masasının üzerine koymuştu. Rulet masasının üzerinde 50 milyar euro vardı, daha da kötüsü rulet Pazartesi sabahı yeniden dönmeye başlayacaktı.
(Vadeli işlemlerin tekniğini bilmiyorsanız lütfen haberin sağ tarafındaki kutuyu okuyup sonra haberi okumaya devam edin)
KİM BU KERVIEL?
Jerome Kerviel, Brittany adlı küçük bir kasabada doğmuştu. Annesi kuaför, babası demir çelik işçisiydi. Societe Generale’in vadeli işlemler bölümünde düşük bir pozisyonda çalışıyordu. Kendinden daha iyi eğitimli ve daha çok maaş alan iş arkadaşlarından eksiği değil, fazlası olduğuna inanıyordu. 2007’de birgün müdüründen 600 bin ile 1 milyon euro arasında “bonus” istedi. Bu rakam, onun seviyesindeki bir çalışanın alabileceğinden çok fazlaydı.
Kerviel, bankadaki statüsünün farkındaydı. Ama sorgu sırasında “Bu durum, hayallerimi yıkmıyordu” demişti.
Kerviel, zengin olma hayalleri peşinde koşarken, Societe Generale, o ve onun gibi sıradan işlemcilerle değil, okullarından çok yüksek derecelerle mezun olan ve gelişmiş matematik modellerle bankaya para kazandırmaya çalışan işlemcilerle yakından ilgileniyordu. Vadeli piyasalarda işlem yapan bu elit bölüm, Societe Generale’e yıllardır “vadeli payasaların en iyi bankası” ödülünü kazandırıyordu. Başlarında da aynı özellikleri taşıyan Mustier vardı.
Kerviel, Mustier’nin ekibine 2005 ortalarında katıldı. İyi bir eğitimi yoktu, Nantes ve Lyon’da ikinci sınıf okullarda okullarda okumuş, back-office denetimi eğitimi almıştı. Mustier, Kerviel’i Delta 1 ekibine verdi. Bu ekibin işlemlerinde, gelişmiş matematik yöntemleri kullanılmıyor, çok fazla risk alınmıyordu.
Ekipte Kerviel’in iki görevi vardı. İlki, Everest ve Kilimanjaro gibi ilginç isimleri olan yapılandırılmış yatırım ürünleri satmak, diğeri ise Avrupa borsalarının yönünü tahmin ederek vadeli pozisyon almak. Ekibin elemanları aynı anda borsaların yükseleceği ya da düşeceği öngörüsüyle farklı yatırımlar yapabiliyordu. Her iki yöndeki toplam pozisyonların farkı bankanın net pozisyonunu oluşturuyordu. Bu pozisyon bankaya ya para kazandırıyor ya da kaybettiriyordu.
Kerviel, ekipteki düşük pozisyonuna rağmen, borsaların yönünü herkesten daha iyi okuyabildiğine inanıyordu. Delta 1’e katıldıktan sonra pozisyonunu risklerden korumak (hedge etmek) yerine, tüm parasını tek bir yöne doğru yatırmaya başladı.
Örneğin 2005 yazında borsaların düşeceği beklentisiyle pozisyon aldı. Hemen ardından Londra metrosu saldırısı gerçekleşti. Borsalar düştü. Kerviel ilk kez ciddi bir para kazanmıştı. Sorgusuna katılanlan biri, Kerviel’in sevincini şöyle anlattığı aktardı: “Bingo, 500 bin euro.” Sonuçtan gurur duyuyordu.
İlk kazancı izleyen 18 ay boyunca, banka kurallarının kendisine tanıdığı limitleri aşarak, ancak çok büyük pozisyonlara girmeden vadeli piyasalarda oynamaya devam etti. Limitleri aşıyordu ama banka denetiminden nasıl kurtulacağını çok da iyi biliyordu. Çünkü, bankaya girdiği 2000 yılından, yeni bölümüne geçtiği 2005’e kadar back-office’te çalışmış, vadeli işlem trader’larının işlemlerini denetleme görevini yapmıştı.
Sorgusu sırasında banka denetimlerine ilişkin çok ilginç bir şey söyledi Kerviel: “2007’de sadece 4 gün tatil yaptım. Bankalarda iç denetimde ilk bilinmesi gereken şu olmalı: Hiç tatile çıkmayan işlemci, aldığı pozisyonu başkalarının görmemesini isteyen işlemcidir.”
KARTOPU ETKİSİ
Kerviel, 2007 Ocak ayından itibaren deyim yerindeyse “kumarı büyüttü”. Zaman zaman kaybediyor olmasına rağmen hiç duraklamadı. Örneğin Alman borsanının düşeceği yönünde yatırım yaptı. Tam tersine Alman borsa endeksi DAX, 6596 puandan 6789 puana yükseldi. Ciddi zararı vardı. Ancak sorgusunda savcıya, “O işlemdeki zararı yönetime rapor etmedim, çünkü o dönemde bankada sıkı bir denetim mekanizması yoktu” diyordu.
Societe Generale avukatı Jean Veil ise bu iddiayı reddederek Kerviel’i sahte işlemlerle pozisyonunu dengelemiş (hedge etmiş) gibi gösterip bankayı yanılttığını söylüyor.
Şubat 2007’de piyasalar hafifçe geriledi. Kervier’in Alman borsası endeksindeki pozisyonu zarardan kâra döndü: 28 milyon euro. Sorgusunda savcılara o günkü durumunu “gururlu ve tatmin olmuş” diye anlatıyordu.
2007 baharında ABD’deki mortgage krizi konuşulmaya başlandı. Artık Kerviel’le birlikte dünyanın bütün bankacıları dalgalı günler yaşamaya başlayacaklardı.
Kerviel, subprime-mortgage olayıyla ilgili her şeyi okumaya başladı. Savcılara “Hemen hemen tüm bankacılar sorunun bir krize dönüşmeyeceğini, piyasaları olumsuz etkilemeyeceğini düşünüyordu. Ben aksi görüşteydim” ifadesini verdi. Öyle de yaptı, piyasaların düşeceği yönünde pozisyon aldı.
Ancak, ilk dönemde yanlış ata oynamıştı. Mart ve Temmuz arasında piyasalar yükseldi. Kerviel’in tam 30 milyar euroluk pozisyonu vardı ve bankanın kağıt üzerindeki zararı piyasaların en yüksek olduğu günlerde 2.2 milyar euroya kadar yükselmişti.
Nisan 2007’de, Kerviel’in ekip arkadaşlarından biri, onun da bulunduğu bölümdeki işlemlerde bir tuhaflık olduğu yönünde bir e-mail aldı. Ancak Kerviel, müdürlerinin isimlerini kullanarak yolladığı e-mail’lerle kontrol bölümündeki “kuşkuları giderdi”.
Temmuz’da piyasalar gerilemeye başladı. Gelişmeler Kerviel’in para yatırdığı yöndeydi. Birkaç hafta önce 2.2 milyar euro zarardaki pozisyonu aniden 500 milyon euro kâr yazar hale gelmişti.
Ama bu durum yeni bir sorun yaratıyordu: Bu kazancı müdürlerine nasıl anlatacaktı. Savcılara bu durumu şöyle anlattı: “Yarım milyar euro kârım vardı, ama bunu nasıl izah edeceğimi bilmiyordum, gözüm korkmuştu.”
ALMANLAR FARKETTİ
Kerviel, bankanın denetçilerini kolayca atlatıyordu, sahte işlemlerle pozisyonunu gizlemeyi başarıyordu. Ancak Frankfurt’taki modern bir binada Kerviel’in işlemleri not edilmeye başlanmıştı. Bu bina Almanya Vadeli İşlemler Borsası’nın (Eurex) İşlem Gözetim Ofisi’ne aitti. Bu ofisten Societe Generale’e Kerviel’in nasıl olup da bu kadar büyük pozisyonlara girdiği soruldu.
Societe Generale yetkilileri bu mail’i Kerviel’e iletmekle yetindiler! Kerviel, Eurex’e yazdığı cevapta “İşlem sırlarını paylaşamam” gerekçesiyle yüzeysel bir cevap verdi. Tatmin olmayan Eurex ikinci bir mail daha yollayıp net açıklamalar istedi. Kerviel, birkaç yazışmayla hem kendi bankasını hem de Eurex’i, işlemlerinde herhangi bir terslik olmadığına ikna etti.
VE KAÇINILMAZ SON
2008 Ocak ayı geldiğinde piyasalar sarsılıyordu. Bu yönde oynayan Kerviel’in pozisyon kârı 1.4 milyar euroya ulaşmıştı. Ama bunu bankaya izah edemiyordu. Kerviel 3 Ocak’ta kârını gizlemek için fiktif bir Alman finans kurumuyla çok sayıda fiktif işlem (zarar yazan pozisyon) yaptı. Ancak bu kez şansı yaver gitmedi. Tek günde yapılan çok sayıdaki işlem bu kez Societe Generale’in kontrolörlerine takılmıştı.
Banka Kerviel’i sıkıştırmaya başlamıştı; o da son kumarını oynadı. İşlem yaptığı Alman finans kuruluşunun adını yanlış girdiğini, işlemin gerçekte Deutsche Bank’la yapıldığını söyledi.
Banka bu kez hiçbir boşluk bırakmadan işlemleri karşılıklı kontrol etmeye başladı. Kerviel de bu sırada işlem yapmaya devam ediyordu. Ancak işler ters gitmeye başlamıştı. FED’in olağanüstü toplantı yapıp faizi 0.75 puan düşürmesiyle piyasalar sert yükselişe geçti. Kerviel’in pozisyonu 1.5 milyar euro zarara dönmüştü.
Artık kıskaca girmişti. “Hafta başında durumu düzeltirim” diyerek, 18 Ocak’ta hafta sonu tatili için Deauville’e gitti.
19 Ocak Cumartesi sabahı Kerviel’in hesaplarını didik didik eden denetçiler dehşete düştü. O gün öğleden sonra gelen telefonla bankaya çağrılan Kerviel, Cumartesi akşamı ve Pazar günü bütün hikayesini anlattı.
Societe Generale, olayı açıklamadan önce Kerviel’in tüm pozisyonunu likide etti (sıfırladı). 50 milyar euroluk pozisyonun satılması sonucu banka 4.8 milyar euro (7.2 milyar dolar) zarar etti. Kağıt üzerindeki zarar gerçeğe dönüştü. (O günlerde borsanın yükselmesi ve Societe Generale’in Kervier’in pozisyonunu agresif şekilde, ne pahasına olursa olsun satması zararı yükseltti. Societe Generale, pozisyonu satıp olayı sonra açıkladı. Banka CEO’su aksini yapmaları halinde zararın birkaç kat daha büyük olabileceğini söyledi. Haklıydı)
Kerviel, polise teslim olduktan sonra 48 saat sorgulandı. İfadesinin alınmasının bitiminde bir sorgucu şu soruyu sordu:
- Kumarbaz mısın?
- Hayır. Bilardo oynarım.
Vadeli işlemler piyasası nedir?
Bu piyasada yatırdığınız paranın kat kat üzerinde pozisyon alabiliyorsunuz. Zaten Societe Generale’de olan da bu.
Türkiye’den (Vadeli İşlemler Borsası-VOB) bir örnek verelim. VOB’da 10 bin dolar tutarında dolar satın almak için yatırdığınız para yaklaşık 1000 dolar karşılığı YTL. 1000 dolarlık teminat yatırıp 10 bin dolarlık pozisyon alabiliyorsunuz. Diyelim ki pozisyon aldığınız dolar yüzde 10 değer kazandı. Pozisyonu likidite ederseniz yüzde 10, yani 1000 dolar kazanırsınız. Tersi olur da dolar yüzde 10 düşerse, yatırdığınız tüm parayı kaybediyorsunuz.
Avrupa’da ise bazı yatırım araçlarında 1’e 30’a kadar pozisyon alınabiliyor. Yani 1000 dolar teminatla 30.000 dolarlık döviz ya da endeks kontratı gibi pozisyonlara girebiliyorsunuz. Kelvier de bunu yapmış. Limitini aşarak, bütün parasını endeks kontratlarına yatırmış. 1’e 30’le oynadığını kabul edersek, yaklaşık her yüzde 3.3’lük (100/30) yukarı harekette teminatı kadar para kazanmış. Her yüzde 3.3’lük düşüşte ise teminatı kadar zarar etmiş. Burada soru şu: 50 milyar euroluk pozisyon için 1’e 30’da bile 1.7 milyar euroluk teminat gerekiyor. Kelvier, bu parayı bankadan nasıl gizlemiş veya bu teminatı yatırmadan mı pozisyon açmış? Bu konuda yeterli bilgi yok.