Güçlü devlet, terörizmi hukuk içinde kalarak alt etmeyi başarır
TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, “Seçimden ne sonuç çıkarsa çıksın, kurulacak tek parti hükümeti veya koalisyon hükümetinin önceliği piyasalara güven vermek, iç güvenliği sağlamak ve hukuk üstünlüğünü geçerli kılmaktır” dedi.
Terörü şiddetle kınadıklarını kaydeden Cansen Başaran Symes, “Demokratikleşme çabalarımıza ara vermeden devam etmemiz şart. Güçlü olan devlet, terörizm ile hukuk içinde kalarak mücadele etmeyi ve onu alt etmeyi başarır” diye konuştu.
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Cansen Başaran Symes, iş dünyasının belirsiz kur ve öngörülemeyen hareketleri karşısında zor durumda kaldığını söyledi. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Symes, “Son yıllarda üst üste yaşanan seçim dönemleri nedeniyle zaten reformlar ertelenmiş ve küresel koşullarında katkısıyla Türkiye resmi maalesef bozulmaya başlamıştı. Giderek daha ciddi bir sorun haline gelen denetleyici ve düzenleyici kurumların özerklik erozyonunu yavaşlayan büyüme, gelir eşitsizlikleri, giderek püskürtüldüğü köşeden çıkmaya başlayan enflasyonu kontrol altına almak, verimlilik ve eğitim gibi temel meselelerdeki eksiklikler önümüzde apaçık duruyordu. Bu yapısal sorunlara çözüm aramamız gerekirken yeniden seçim ile uzayan belirsizlik dönemi maalesef makro dengelerimizi tehdit eder hale geldi. Orta vadeli programlarda, yıllık programlarda öngörülen kur seviyeleri bugün gerçekleşenlerden çok uzak. İş dünyası ve hane halkı, belirsiz kur ve öngörülmeyen hareketleri karşısında giderek daha zor durumda kalıyor” diye konuştu.
Keşke koalisyon kurulabilseydi
7 Haziran’daki seçimlerin sonucunda yüzde 95’lik bir temsil gücüne ulaşan parlamentonun varlığının kendilerini umutlandırdığını kaydeden Symes, toplumun verdiği uzlaşma mesajı bu denli açıkken erken seçime gidildiğine dikkat çekti. Symes, “Hükümet kurulma aşamalarında toplumun pek çok farklı kesiminde bu yöndeki destek açıkça dile getirildi. Biz de TÜSİAD olarak bir koalisyon hükümeti kurulmasını çok önemsedik. Eğer bir koalisyon kurulabilseydi, ihtiyaç duyulan uzlaşma örneği toplumun önünde sergilenmiş olacaktı. Seçimlerden önce olağan üstü artmış olan hatta çok daha öncesinden beri toplumumuzu sağlıksız bir yöne götüren kutuplaşma ortamı yumuşayacaktı. Bugün yaşadığımız toplumsal gerginlikler kayda değer ölçüde bertaraf edilmiş olabilirdi. Kurulabilseydi güçlü bir koalisyon hükümeti, bugün karşı karşıya kaldığımız siyasi ekonomik ve sosyal sorunlara daha kapsamlı ve daha tatmin edici çözümler üretebilirdi” dedi.
Mutlak şekilde geçerli kılınmalı
Cansen Başaran Symes, seçim sonrası beklentilerini ise şöyle aktardı: “Mali disiplin bugüne kadar hep başarıyla yürütüldü. Bu, büyümenin istikrarın temelini oluşturdu, bunu takdirle karşılıyoruz. Ancak gittikçe uzayan belirsizlik ortamında kamu maliyesinin bozulmadan aynı şekilde devam etmesi için ek çaba sarf edilmesi gerekiyor. Bu seçimden her ne sonuç çıkarsa çıksın, kurulacak tek parti hükümeti veya koalisyonun hükümetinin önceliği belirttiğimiz bu sorunlarla uğraşmak, piyasalara güven vermek, iç güvenliği sağlamak ve hukuk üstünlüğünü mutlak şekilde geçerli kılmaktır.”
Terör içimizi kan ağlatıyor
Artan terör ve şiddet olaylarına da değinen TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, sözlerine şöyle devam etti:
“Kuşkusuz bu toplantımızı daha farklı koşullarda, terörün ve şiddetin olmadığı, toplumumuzun, kaygılarının artmadığı bir ortamda, küresel ekonomideki gelişmelerin, Türkiye’nin giderek kırgınlaşan ekonomisini fazlasıyla etkileyebilecek korkusunu taşımadan ve terörün ve şiddettin, hiçbir şekilde olmadığı bir ortamda yapabilmeyi isterdik. Terör ve şiddet hakikaten içimize kan ağlatıyor. Maalesef öyle bir Türkiye’de değiliz şu anda. Bununda acısını şu anda hep birlikte hissediyoruz. Haftalardır şehit haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Bir daha geri gelemeyeceğini ümit ettiğimiz terör dalgası maalesef hayatımıza çok yoğun bir şekilde yeniden girdi. Cenaze törenlerinde sevdiklerini kaybeden eşlerin, kardeşlerin, annelerin, babaların feryatları hepimizin içini yakıyor. Duygularımızı ifade etmekte güçlük çekiyoruz. Terörü şiddetle kınadığımızı bir kez daha yineliyorum.”
Hukuk içinde mücadele şart
Konuşmasında ’demokrasi’ vurgusu da yapan Symes, “İç ve dış tüm koşulları masaya koyan, kapsamlı, kararlı ve yepyeni bir bakış açısına ihtiyacımız var. Hem de acilen. Her durumda demokratikleşme çabalarımıza ara vermeden devam etmek mutlaka şart. Güçlü olan devlet, terörizm ile hukuk içinde kalarak mücadele etmeyi ve onu alt etmeyi başarır” şeklinde konuştu.
İZLENİMLER... İZLENİMLER...İZLENİMLER...
Yoğun ilgiye ‘Patronlar kenetlendi’ yorumu
- TÜSİAD’ın dün gerçekleştirilen Yüksek İstişare Konseyi toplantısına geniş katılım oldu. Rahmi Koç, Mustafa Koç, Cem Boyner, Ümit Boyner, Bülent Eczacıbaşı, Ömer Dinçkök, Haluk Dinçer toplantıya katılan isimler arasındaydı.
- Hemen hemen aynı kadro önceki akşam yapılan kokteylde de vardı. Memduh Boydak’ın gözaltına alınmasından sonra hem kokteylde hem de dünkü toplantıda bu kadar yoğun ve üst düzey katılımın olması üyeler tarafından “TÜSİAD sıkıntılı dönemde kenetlendi” yorumlarına neden oldu.
- Yine hem kokteylde hem Yüksek İstişare Konseyi toplantısında üyelerde ekonomik ve siyasi belirsizliğin yanı sıra terör ve şehit cenazeleri yüzünden ciddi bir moral bozukluğu göze çarptı.
- Üyelerin en çok konuştuğu seçim ve sonrasında neler yaşanabileceğine ilişkin senaryolar oldu.
- Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’un genel kurulda VATAN gazetesini okuması dikkat çekti. Mustafa Koç’un da iki sandalye öteden gazeteyi okumaya çalışması ilginç bir görüntü oluşturdu.
- Tuncay Özilhan ve Cansen Başaran Symes’in konuşmalarının ardından basına kapalı bölümde TÜSİAD üyeleri ile yönetim görüş alışverişinde bulundu. Bazı üyeler Özilhan ve Symes’in konuşmalarının yumuşak kaldığı eleştirisi yaptı.
- Basına kapalı bölümün ardından “Sanayide Yeni Bir Dönem: Endüstri 4.0” konulu bir oturum düzenlendi ancak üyelerin çoğu salondan ayrıldı.
Adli kontrol kaydıyla serbest kaldı
Cansen Başaran Symes, toplantıda konuşmasına “Maalesef yönetim kurulum bu toplantıda tam kadro olarak aramızda değil” diyerek başladı. Symes, “Yönetim Kurulu üyemiz Memduh Boydak’ı bir an önce aramızda görmeyi ümit ediyoruz. Bu konuda kapsamlı bir açıklamayı dün kamuoyuyla paylaştık. Değerli üyelerimiz TÜSİAD yönetim kurulu olarak Memduh Boydak’a, Boydak Ailesi’ne, çalışma arkadaşlarına bir kez de burada sizlerin huzurunda geçmiş olsun demek istiyorum. Gerçekten eksikliğini bugün bu salonda hissediyoruz” dedi.
Öğleden sonra bırakıldı
TÜSİAD kanadında dün sabah temenni bu şekilde dile getirilirken Kayseri’deki soruşturmada gözaltına alınan Melikşah Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak, Kayseri Ticaret Odası Meclis Başkanı işadamı Mehmet Filiz, işadamı Ahmet Türkmen savcılıkta alınan ifadelerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Aynı nitelikli yağma suçlamasıyla gözaltına alınan işadamı ve Melikşah Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeleri Halit Gazezoğlu, Necmi Sontaş ile Melikşah Üniversitesi Genel Sekreteri Veli Demirci ve üniversite çalışanı Özcan Karasu ise tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi.
2023 yılı için altın fırsatı kullanamadık
Tuncay Özilhan, “Türkiye, 2010-2011 döneminde ciddi fırsat yakaladı. Bu fırsatı iyi kullansaydık bugün rekabet gücümüz daha yüksek, dış açığımız daha düşük olurdu. Maalesef bu altın fırsatı iyi kullanıp 2023 hedeflerini yakalamaya hazırlanamadık” dedi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, “Türkiye, 2010-2011 döneminde çok ciddi bir fırsat yakalamıştır. Bu fırsatı iyi kullanıp enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşü kalıcı hale getirip, aynı anda üretim alt yapımızı güçlendirebilmiş olsaydık, bugün rekabet gücümüz daha yüksek, dış açığımız daha düşük ve küresel şoklara karşı daha dayanıklı olurduk. Maalesef bu altın fırsatı iyi kullanıp kendimizi geleceğe, büyük bir heyecan uyandıran 2023 hedeflerini yakalamaya hazırlayamadık” dedi.
“2023 hedefleri ve AB vizyonu bizi yeniden bir araya getirebilecek, ortak bir gelecek hayaliyle beraberlik ruhunu harekete geçirebilecek hedeflerdir” diye devam eden Özilhan, “Bugün bu beraberlik ruhuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Toplumumuzun renkleri arasındaki ciddi güvensizlik, beraber yaşama ortamımızı zedeleme noktasında. İçinden geçtiğimiz bu süreçte tarihe tanıklık yapmak değil tarih karşısındaki sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor. Bu kabaran dalga karşısında başta siyasetçilerimiz olmak üzere hepimizin yan yana durması, birbirini anlayabilmek için de dinlemesi gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
Tahammül gücü kalmadı
Tuncay Özilhan, Türkiye’de en önemli ekonomik değişkenin kur olduğuna da değinerek, herkesin kurdaki değişiklikleri sürekli takip ettiği günlere dönüldüğünü ifade etti. 1990’lı yıllarda TL’deki oynaklığın insanları nasıl etkilediğini anlatan Özilhan, uzun vadeli düşünmeyi imkansızlaştıran, yatırım kararı alma koşullarını ortadan kaldıran kurdaki oynaklığın, zayıf olan yatırım performansını daha da zedelemesi ve tüketim talebini zayıflatması riskiyle karşı karşıya olduklarını savundu. Özilhan, “Maalesef ihracattaki düşüş hız kazanırken ithalattaki azalma yavaşlıyor. Cari açık sorunu varlığını koruyor. Bir çok işletme TL değil yabancı para cinsinden borçlanıyor. Bu yüzden TL’nin değer kaybının reel kesimde sıkıntıya yol açabileceği gayet açık. Ancak şirketler döviz riski karşısında 2001 krizi öncesindeki kadar korumasız değil. Bu nedenle üretim ve yatırım boyutunun daha önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Gelecekten umutluyum
Var olan sorunların üzerine bir yenisini eklemeye tahammül etme güçlerinin kalmadığını dile getiren Özilhan, şöyle devam etti: “Bu nedenle seçimlere giderken tüm partilerden beklentimiz AB standartlarında demokrasi hedefinin seçim bildirgelerinde yer alması. Tüm partilerin demokrasiye bağlılığını ve yaşadığımız sorunları demokratikleşerek aşma kararını güçlü şekilde deklare etmesi, bugün yaşadığımız tansiyonu düşürecektir. İçinde bulunduğumuz tüm zorluklara rağmen ülkemizin geleceği için çok umutluyum. Toplumdaki kamplaşmayı giderecek daha demokratik bir anayasayı hazırlamak ve demokratikleşmeyi kaldığı yerden ileri götürmek üzere de parlamenter siyasetin önünü açmaya ihtiyacımız var. Bunun için de Kasım’da oyumuzu kullanalım. Sorunlarımızı tek tek ve derhal ele alabilecek bir iktidarın oluşmasının önünü açalım.”