Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan enflasyon vurgusu: Yeniden tek haneye çekilecek
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi kapsamında Meclis'te konuşuyor. Yılmaz "Dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir" dedi.
Yılmaz'ın açıklamaları şöyle:
2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Gazi Meclisimize sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonunda yoğun bir mesaiyle görüşülerek kabul edilmiştir.
Orta Vadeli Program ile On İkinci Kalkınma Planı hedef ve politikalarını gözeterek, 2053 vizyonu doğrultusunda, topyekûn kalkınma anlayışıyla hazırlanan 2024 yılı Bütçesi’nin Genel Kurul görüşmelerine bugün itibarıyla başlamış bulunuyoruz.
Sözlerimin başında, komisyon görüşmelerinde görüş, yapıcı eleştiri ve önerileri ile sürece katkı sunan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bugün itibarıyla başlayan görüşmelerin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
2024 Yılı Bütçesi, Hükümetlerimizin 22’nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin 6’ncı, Türkiye Yüzyılı’nın ilk bütçesidir.
AK Parti hükümetleri döneminde aralıksız olarak yapılan 22 bütçe, sahip olduğumuz siyasi istikrarın en önemli göstergelerinden biri olmuştur.
Bu siyasi istikrar beraberinde ekonomik istikrarı da getirmekte, büyüme ve sosyal refah artışına katkı sunmaktadır.
Plan ve programlarımızda olduğu gibi bütçe hazırlığı sürecinde de katılımcılığa azami ölçüde önem verilmiş, çeşitli alanlarda öne çıkan hususlar bütçe çalışmalarımıza yansıtılmıştır.
2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, “dirençli şehirler, güçlü ekonomi ve sağlıklı toplum” anlayışıyla hazırlanmıştır.
Bu çerçevede bütçemiz, her alanda inşa, ihya ve Türkiye’nin büyümesini önceleyen kalemleri içermektedir.
Bütçemiz; depremle yıkılan şehirlerimizi daha iyi şekilde yeniden ayağa kaldıran, geleceğe dönük afet risklerini azaltan, maliye ve para politikaları koordinasyonunu güçlendiren bir anlayış içerisinde, makro finansal ve fiyat istikrarını sağlama hedefiyle uyumlu bir yapıdadır.
2024 yılı bütçesi; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahiptir.
Bütçemizde, istikrarlı büyümenin sağladığı imkânların, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleri ile paylaşılmasına öncelik verilmiştir.
İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış, 81 ilimizin, her bir yöremizin gereksinimleri düşünülmüştür.
EKOSİSTEMİ DESTEKLEYECEĞİZ"
2024 yılı bütçemizi; milli teknoloji hamlesi, enerji ve gıda arz güvenliği, yeşil ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için kullanacağız.
Çığır açan teknolojiler başta olmak üzere her alanda reel sektörümüzün yanında olacak üretim ekosistemimizi destekleyeceğiz.
Ülkemizin her köşesinde huzur ve güven ortamını korumaya devam edeceğiz.
Zengin kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkarak aile kurumuzu sağlamlaştıracak, zararlı akımlara karşı nesillerimizi koruyacağız.
Küresel ve bölgesel dengelerin belirleyici ülkesi olarak diplomaside aktif rolümüzü sürdüreceğiz.
Ekonomi politikalarımızı güçlü bir eşgüdüm ve kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.
Yatırım ortamını iyileştirecek, güven ve istikrar iklimini daha da güçlendireceğiz.
Ülkemiz ve milletimiz için ihtiyaç duyulan yatırımlara kaynak ayıran ve sosyal yapıyı güçlendiren bütçe teklifimizin bir kez daha hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Konuşmamda; öncelikle küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki değerlendirmelerin ardından, 2024 yılı bütçemizde öngördüğümüz ana hususlara değineceğim.
Dünya ekonomisi, 2020 yılında küresel salgının etkisiyle gerçekleşen ekonomik daralmanın ardından 2021 yılında yüzde 6,3'lük bir büyümeyle toparlanma göstermiş, 2022 yılında ise bir miktar ivme kaybıyla yüzde 3,5 oranında büyüme kaydetmiştir.
Bu büyüme hızındaki azalmanın, bu yıl ve önümüzdeki yılda da devam etmesi beklenmektedir.
Nitekim Uluslararası Para Fonu, IMF’nin güncel tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,0 ve 2024 yılında yüzde 2,9 oranında büyümesi öngörülmektedir.
OECD, sıkı finansal koşullar, zayıf ticaret büyümesi, düşük iş ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam ettiğini belirtmekte, bu çerçevede 2023'te önceki beklentilerden daha fazla yavaşlama olacağını öngörmektedir.
Güncel verilere göre OECD, küresel büyümenin bu yıl yüzde 2,9'dan 2024'te yüzde 2,7'ye gerileyeceğini, 2025'te ise reel gelirdeki toparlanma ve düşük faiz oranları nedeniyle yüzde 3'e yükseleceğini tahmin etmektedir.
Küresel büyümenin büyük ölçüde hızlı büyüyen Asya ekonomilerine bağlı olmaya devam etmesi, özellikle Avrupa’nın zayıf büyüme performansını sürdürmesi beklenmektedir.
Küresel ekonomik ortamda salgın sonrası yaşanan yapısal sorunlar azalmakla birlikte devam etmektedir.
İşgücünün verimliliği düşmekte, jeopolitik gerilimler ile savaşlar bölgesel riskleri artırmaktadır.
Yapay zekâ kullanımı ve dijitalleşme gibi teknolojik gelişmeler emek piyasası ve şirketler üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli etkilere neden olmaktadır.
Salgın sonrası dönemde hareketlilik ve ertelenmiş talep artışı kaynaklı olarak küresel ticarette önemli bir toparlanma gerçekleşmiş, 2022 yılında dünya mal ve hizmet ticaret hacminde yüzde 5,1'lik bir artışla salgın öncesi seviyelere dönüş eğilimi gözlenmiştir.
Öte yandan, OECD verilerine göre 2023 yılının ilk yarısında yıllıklandırılmış mal ticareti hacmi yüzde 1,9 oranında gerilemiştir.
Küresel hizmet ticareti hacminin ise Asya’daki seyahat trafiğindeki normalleşmenin turizme olumlu katkısıyla, yüzde 6,6 oranında artacağı tahmin edilmektedir.
Üçüncü çeyrek verileri, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Güney Kore'de ticaret hacminin büyümesinde bir miktar toparlanma kaydedildiğini, Çin'in ticaret büyümesinin daha yavaş ancak hala pozitif olduğunu, buna karşılık Almanya, Fransa, İspanya ve Hollanda'da ticaret hacimlerinde daralma gerçekleştiğini göstermektedir.
Bu gelişmeler ışığında, OECD reel ticaret hacmindeki büyümenin 2023 yılında yüzde 1,1 olacağını tahmin ederken IMF 2023 yılında gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama ve jeopolitik gerilimler nedeniyle küresel mal ve hizmet ticaretinin yüzde 1'in altında büyümesini öngörmektedir.
2024 yılı küresel mal ve hizmet ticaretine ilişkin tahminler ise daha olumlu bir görünüme işaret etmektedir.
IMF tarafından 2024 yılında mal ve hizmet ticaretinin yüzde 3,5, OECD tarafından ise reel ticaretin yüzde 2,7 oranlarında büyüyeceği öngörülmektedir.
PETROL TAHMİNİ
Salgın sonrası dönemde jeopolitik gerilimler ve arz sorunlarına bağlı olarak birçok ülkede tarihsel zirvelere ulaşan küresel enflasyon son dönemde aşağı yönlü bir seyir izlemeye başlamıştır.
Ancak hedeflenen seviyelere ulaşmak için daha fazla çaba ve zaman gerekeceği değerlendirilmektedir.
Küresel çekirdek enflasyon göstergelerinde genel olarak ılımlı bir seyir izlenmekle birlikte, hizmet fiyatlarının diğer kalemlere göre daha dirençli olduğu gözlenmektedir.
Yüksek enflasyon oranlarının devam etmesi nedeniyle küresel ekonomide parasal sıkılığın bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. Diğer yandan 2024 yılında gelişmiş ekonomilerde faiz artırımlarının sonlandırılması beklentisi yaygın hale gelmektedir.
Bilindiği gibi, 2022 yılının ilk yarısında petrol varil fiyatları 73 dolar seviyesine kadar gerilemiştir.
Son dönemde ise Brent petrol varil fiyatları küresel arz fazlalığı sebebiyle 80 doların altına gerilemiştir.
Böylece ilk 11 ayda ortalama Brent petrol fiyatı 82,9 dolar olup 2023 yılı için OVP tahminimiz olan 82,3 dolar ile uyumludur.
İlerleyen dönemde petrol fiyatlarının, Rusya ve Ukrayna ile Orta Doğu'daki gelişmeler, ABD'deki üretim seviyeleri, OPEC'in üretim kesintileri, küresel talebi etkileyen ekonomik aktivite ve ticaret gerilimlerinin seyrine bağlı olarak hareket etmesi beklenmektedir.
Bununla birlikte, Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaş ortamının genişlemesi gibi jeopolitik risklerdeki artışlar, özellikle enerji ve gıda fiyatları üzerinden küresel enflasyonu ve dolayısıyla küresel ekonomiyi olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır.
"TÜRKİYE’NİN PERFORMANSINDAKİ OLUMLU AYRIŞMA GÖZE ÇARPMAKTADIR"
2022 yılında küresel büyümedeki ivme kaybına, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara ve başta enerji ve gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisi zamanında alınan tedbirlerle bu zorlu dönemde büyümeye devam etmiştir.
İktisadi faaliyetin canlılığını sürdürmesiyle ülkemiz 13 yıllık kesintisiz büyüme başarısı göstermiş, 2022 yılında yüzde 5,5'lik büyüme oranıyla OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde bir performans sergilemiştir.
Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerin ortalama yüzde 2,6 oranında büyüdükleri düşünüldüğünde, Türkiye’nin performansındaki olumlu ayrışma göze çarpmaktadır.
Salgın sonrası dönem büyümelerine bakılacak olursa, dünya ekonomisinin 2020-2022 döneminde kümülatif olarak yüzde 7 büyümesine karşın, Türkiye ekonomisi kümülatif olarak yaklaşık yüzde 20 büyüme kaydederek, küresel ekonomilerden olumlu ayrışmıştır.
"MİLLİ GELİRİMİZ 1 TRİLYON 76 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNE YÜKSELMİŞTİR"
Dünya genelinde ve özellikle en büyük ticaret ortaklarımızın bulunduğu Avrupa ekonomilerinde durgunluk endişeleri devam ederken, Türkiye ekonomisi 11 ilimizde yaşanan deprem felaketlerine rağmen, Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu bir büyüme performansı sergileyerek 2023 yılında da kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz 13 çeyrektir kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.
2023 yılının ilk dokuz ayında, yurtiçi talep ve hizmet sektöründeki önemli katkı ile Türkiye ekonomisi yüzde 4,7 oranında büyüme kaydetmiş, yıllıklandırılmış milli gelirimiz 1 trilyon 76 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.
Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla, Programımızla uyumlu bir patikada, büyümede daha dengeli bir kompozisyon ortaya çıkmakta, üçüncü çeyrekte tüketim ivmesinin hız kesmesi, makine teçhizat yatırımlarındaki güçlü artış öne çıkmaktadır.
Sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin temel yapı taşlarından olan ve özel önem verdiğimiz makine teçhizat yatırım harcamaları 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 23,7 oranında artmış ve 15 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam etmektedir.
Ayrıca, net mal ve hizmet ihracatının ekonomik büyümeye yaptığı daraltıcı yöndeki katkının bir önceki çeyreğe göre azalması ile ana sektörlerin tümünde büyümenin gerçekleşmesi öne çıkan diğer unsurlardır.
Neticede yılın tamamında ekonomimizde Orta Vadeli Program hedefimiz olan yüzde 4,4 büyüme oranına ulaşılacağı beklenmektedir.
Küresel siyasi ve ekonomik huzursuzlukların yaşandığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 büyüme hedefiyle, IMF'nin 2023 yılı için gelişmekte olan ülkeler için öngördüğü yüzde 4 büyüme tahmininin üzerinde bir performans sergilemesi öngörülmektedir.
2024 yılı için ise ekonomimizin üretim ve talep yönüyle dengeli bir görünüm sergileyerek, büyümeyi sürdürülebilir kılan net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının desteğiyle, yüzde 4 büyüme oranına ulaşması hedeflenmektedir.
2023 yılı genelinde jeopolitik gerilimlerle emtia fiyatlarında yükseliş ihtimali küresel enflasyonist görünüm üzerinde riskleri canlı tutarken, merkez bankalarınca atılan sıkı politika adımları karşılığını tam anlamıyla alamamıştır.
"ENFLASYONDA BELİRGİN DÜŞÜŞ BEKLENMEKTE"
Küresel enflasyonist etkilerin hissedildiği 2022 yılı Ekim ayında yurtiçi tüketici enflasyonu, özellikle kur gelişmeleri, küresel arz kısıtlamaları, artan kredi büyümesi ile canlı iç ve dış talebin etkisiyle son yılların en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Türkiye ekonomisinde 2022 yılı sonunda TÜFE yıllık artış oranı, baz etkisi yanı sıra küresel enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelerle birlikte yüzde 64,3 olarak gerçekleşmiştir.
2023 yılında, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, hizmet enflasyonundaki katılık, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, vergi düzenlemeleri ve maliyet baskılarına bağlı olarak güçlenen atalet etkisi enflasyon görünümünde belirleyici olmuştur.
Bu bağlamda, 2023 yılı Haziran ayında başlatılan parasal ve miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesiyle enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması hedeflenmiştir.
Para ve maliye politikaları arasındaki şeffaf ve güvenilir eşgüdüm ile 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyonda yıllık bazda belirgin bir düşüş beklenmekte, bu dönemden itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine geçilmesi öngörülmektedir.
"ENFLASYON 2026'DA TEK HANEYE ÇEKİLECEKTİR"
Nitekim açıklanan güncel veriler son aylarda bir düşüş eğiliminin başlamış olduğunu göstermektedir. 2022 yılında açıklanan aylık enflasyon oranlarının ortalaması yüzde 4,26 düzeyindeyken son üç ayda açıklanan aylık enflasyon oranları ortalaması yüzde 3,82 düzeyindedir.
Bu oranının önümüzdeki aylarda enflasyon oranlarının açıklanmasıyla daha da düşeceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir.
Bu doğrultuda, enflasyonu istikrarlı ve tek haneli seviyelere çekmek için tüm politika araçlarını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz.
Dünya geneli ekonomik görünümdeki sorunlar ve jeopolitik gerilimlere rağmen dış ticarette pazar payımızı artırmayı sürdürüyoruz.
2000’li yılların başında 30 milyar dolar seviyesindeki ihracatımız, 2022 yılında 254,2 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır.
Bu dönemde ülkemizin dünya ihracatından aldığı pay da artış eğilimi göstermiştir.
Dünya genelindeki mal ihracatındaki payımız 2000’li yılların başında yüzde 0,4 düzeyinde iken 2021 yılında ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmış, 2023 yılı ikinci çeyreğinde ise çeyreklik bazda yüzde 1,05’e yükselmiştir.
2023 yılında, Kovid-19 sonrası dünya genelinde uygulanan genişletici politikaların yerini daraltıcı politikalar almış, küresel büyüme ve ticarette ivme kaybı yaşanmıştır.
Bu dönemde, özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde ekonomik aktivitede yavaşlama gözlenmiştir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Ocak-Kasım ayları arasındaki ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7’lik düzeyde artmıştır. Orta Vadeli Program tahminimize yakın seyreden ihracat değerimizi ilerleyen yıllarda daha üst seviyelere çıkarmayı hedefliyoruz.
İthalat tarafında ise yılın ilk aylarındaki artış eğiliminin tersine döndüğü görülmektedir. Bu eğiliminin devam etmesiyle cari işlemler dengemizde son aylardaki olumlu görünümün sürmesini bekliyoruz.
Cari işlemler açığındaki Mayıs ayı sonrasında yaşanan toparlanma, aylık bazda iki defa cari işlemler fazlası verilmesini, mal ve hizmet ticaretine ilişkin dış dengenin iyileşmesini sağlamıştır.
Önümüzdeki süreçte cari işlemler dengesi açığının azalmaya devam etmesi öngörülmektedir.
2023 yılı Ocak-Eylül dönemi cari işlemler açığı 40,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Ekim ayında ise cari işlemler dengesinin fazla vereceği tahmin edilmektedir.
Bu doğrultuda, yılsonunda cari işlemler açığının 42,5 milyar dolar olan Orta Vadeli Program tahmin değerinin bir miktar üzerinde de olsa yakın bir gerçekleşme yaşanacağı öngörülmektedir.
Bununla birlikte, cari işlemler dengesinin milli gelire oranının da Orta Vadeli Program tahmini olan yüzde 4’e yakın bir oranda gerçekleşmesi beklenmektedir.
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejimiz doğrultusunda, büyümede dengelenme, ithalata bağımlılığı azaltma ve cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme yolunda çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Bu kapsamda yüksek teknoloji ürünlerinin üretimine yönelik yatırımlarımızı, ihracatçılarımızın finansmana erişimini ve hizmet ihracatımızı güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz.
Son dönemde attığımız emin adımlarla, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programını yeniden yapılandırarak hayata geçirdik.
Buna göre, yatırım projeleri için teknoloji/strateji puanları dikkate alınarak, toplam yatırım tutarı en az 1 milyar lira olan yatırım projelerine aracı bankalar kanalıyla Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi tahsis edilebilecektir.
Program kapsamında 3 yıl boyunca toplam 300 milyar lira limit tahsis edilmesi öngörülmektedir.
İlave olarak, ihracatçılarımıza destek olmak üzere, Eximbank’ın sermayesini artırarak günlük reeskont kredi limitini 10 katına çıkarmak suretiyle 3 milyar liraya yükseltmiş bulunuyoruz.
Aynı zamanda, Kredi Garanti Fonu uygulamasında ihracat yapan ve ithalata bağımlılığımızı azaltma yönünde üretim yapan
KOBİ’leri önceliklendirmeyi sürdürüyoruz.
Eylül ayında kredi garanti limitini KOBİ’ler için 100 milyon liradan 150 milyon liraya yükseltirken; KOBİ dışı büyük işletmeler için 350 milyon liradan 500 milyon liraya çıkarmış bulunuyoruz.
Bütçe performansındaki iyileşmeler ile birlikte oluşacak mali alanla da öncelikli olarak yatırım, ihracat ve sosyal refahı arttırıcı harcamalara tahsis edecek ve bununla birlikte kamu harcamalarında en üst düzeyde tasarrufa ve verimliliğe önem vereceğiz.
Enflasyonla mücadele konusunda kararlı adımların atıldığı bu dönemde, işgücü piyasalarımız olumlu görünümünü korumakta, ekonomimiz istihdam oluşturma kabiliyetini güçlü bir şekilde sürdürmektedir.
Genç istihdam da dâhil olmak üzere istihdam artmakta, işsizlik oranları gerilemeye devam etmektedir.
2023 yılında, yaşanan deprem felaketi sonrasında, işgücü piyasasında alınan önlemler sayesinde, istihdam kaybının sınırlı düzeyde kalması sağlanmıştır.
Bu kapsamda, deprem ve emeklilik ile ilgili düzenlemeler sonrasında, mevsim etkilerinden arındırılmış aylık verilere göre Ocak-Eylül döneminde istihdam 504 bin kişi artmış, işsizlik oranı ise 0,9 puan azalarak yüzde 9,1’e gerilemiştir. Bugün, konuşmamın hemen öncesinde açıklanan, Ekim ayına ait en son güncel işsizlik oranı ise yüzde 8,5 olmuştur.
Bu oran Kasım 2012'den bu yana 11 yılın en düşük oranıdır.
Bu eğilimler doğrultusunda ve yılın dördüncü çeyreğine ilişkin bazı öncü göstergeler ışığında 2023 yılı geneli için işsizlik oranının da Orta Vadeli Programda öngördüğümüz yüzde 10,1’den daha düşük bir seviyede, tek haneli olarak gerçekleşeceğini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.
Önümüzdeki dönemde daha güçlü ve daha müreffeh bir Türkiye için işsizlikle mücadeledeki kararlılığımızı ve istihdam dostu politikalar izlemeyi sürdüreceğiz.
Bu doğrultuda, On İkinci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı gibi temel politika belgelerimizde, istihdamın ve işgücüne katılımın artırılması temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
İşgücü piyasasını doğrudan etkileyen istihdam teşviklerinin ve yapısal dönüşüm adımlarının etkisiyle işgücü piyasası göstergelerindeki iyileşmenin daha da hızlanması beklenmektedir.
Böylelikle, gelecek beş yılda istihdamın yıllık ortalama 1 milyon kişi artış göstermesi ve 2028 yılında işsizlik oranının yüzde 7,5’e gerilemesi hedeflenmektedir.
Türkiye ekonomisi güçlü yapısını sadece yatırım, istihdam, ihracat ve büyümeyle değil, aynı zamanda finansal yapısının sağlamlığıyla da korumaktadır.