Bu süreye dikkat! Tazminat davası açabilirsiniz...
Evliliğe hazırlıkta söz ve nişanlar önemli bir adım. Ancak nişan sürecinde ‘Nişan atma’ olarak bilinen olaydan sonra takılan ziynetten, verilen hediyelere kadar birçok konuda anlaşmazlık çıkıyor. Hatta tazminat hakkı dahi doğuyor. Eğer maddi veya manevi tazminat davası açmak istiyorsanız bunun bir zamanaşımı süresi olduğunu da bilmeniz gerekiyor. İşte merak edilen detaylar...
Nişanlanma evlenme vaadi ile olur, bir nevi ön sözleşmedir, şekil şartı yoktur. Toplumda kabul edilen karşılıklı yüzük takmadır. Ancak bu toplumsal bir gelenektir, hukuki olarak yüzük takma mecburiyeti yoktur. Posta yazarı Tamer Heper'in yazısına göre tarafların birbirlerine evlenme vaadi, sözlü olabileceği gibi evlilik hazırlığı şeklinde de olabilir. Bütün bunlar nişanlanmadır.
TAZMİNAT İSTENEBİLİR
Evet. Nişanı bozmanın bazı sorumlukları vardır. Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu takdirde kusurlu olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde evlenme amacı ile yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılığında uygun bir ‘tazminat’ vermekle yükümlüdür.
Bu tazminatı nişanlı kişi isteyebileceği gibi aynı nedenle harcama yapan aile fertleri yani nişanlının anne veya babası veya onlar gibi davranan kişiler de isteyebilir. Nişanın bozulması yönünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat da isteyebilir.
NİŞAN BOZULURSA VERİLEN HEDIYELERİN DURUMU NE OLUR?
Nişanlılık, evlilik dışında bir nedenle sona ererse, nişanlıların birbirine veya anne-babalarına ya da onlar gibi davrananlara vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Dikkat edilirse iade bir mecburiyet değildir, talebe bağlıdır. Ancak her eşya olduğu gibi muhafaza edilmeyebilir, aynen saklama şartı da bulunmadığından, aynen iade olunamayan eşyanın bedelleri iade edilir.
1 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİNE DİKKAT!
Evet, nişan bozma ile ilgili ihtilaflarda maddi tazminat veya manevi tazminat talepleri için zamanaşımı vardır ve dava açma süresi nişanlılığın sona ermesinden itibaren 1 yıldır.
EVLİLİĞİN HUKUKEN OLUŞTUĞU AN HANGİ ANDIR?
Bu husus zaman zaman sorulmakla birlikte hukuki problem olarak ender karşımıza çıkar. “Nikah masasında tarafların ‘EVET’ demesi ile mi evlilik oluşmuştur, yoksa nikah defterini imzalamakla mı?” sorusu sorulmaktadır. Her ne kadar bu olay birbirini takip eden kısa sürede olmaktaysa da hayatta her türlü ihtimal vardır.
Ancak evlilik, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Tanık beyanlarında ve defter imzalanmasında taraflar artık evlidir. Tanıklar konusunda da halk arasında bir inanış vardır, tanıkların biri gelinin, diğeri damadın tanığı gibi algılanır. Oysa böyle bir ayrım yoktur, en az iki tanık olayın tanığıdır.
‘AİLE REİSİ’ KAVRAMI ARTIK YOK
Medeni Kanun’daki hüküm şudur: ‘Birliği eşler beraberce yönetirler.’ n Eşlerden her biri ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder. n Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. n Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. n Eşlerden her biri meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Görüleceği gibi aile reisi kavramı artık yoktur, aile içinde eşler eşittir. Artık eskiden olduğu gibi karı veya koca kavramları da kullanılmamakta, taraflar ‘eşler’ olarak ifade olunmaktadır.
YAŞ SINIRI VAR MI?
Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez. Eski kanunumuza göre erkek 17, kadın 15 yaşını doldurmadıkça evlenemezdi. Ancak 2002’de yasada yapılan düzenlemeyle yaş sınırı da değişmiştir. Erkek ve kadın yaşı aynı sınıra çekilmiştir. Ancak pek önemli bir sebebin varlığı halinde evlilik daha erken yaşa çekilebilir. Erkeğin veya kadının 16 yaşını doldurmuş olması halinde, hakimden izin almak şartıyla evlilik gerçekleştirilebilir.