Gazete Vatan Logo

Asıl yayınlanması gereken liste gönlü zenginler listesi

Hüsnü Özyeğin’in yaşam öyküsü “Bir Dünya Kurmak” adıyla kitaba dönüştü. Özyeğin’in, ‘Nasıl anılmak istersiniz?’ sorusuna cevabı “Adam gibi adam denilsin yeter” oldu. Defalarca Türkiye’nin en zengini seçilen, sosyal yatırımları ile 1.5 milyon kişiye dokunan Hüsnü Özyeğin’e göre, asıl yayınlanması gereken liste ‘gönlü zenginler listesi’...

Asıl yayınlanması gereken liste gönlü zenginler listesi

Türk iş dünyasının ‘seri girişimci’ olarak nitelendirilen en önemli isimlerinden Hüsnü Özyeğin’in 72 yıllık yaşam öyküsü kitaba dönüştü. Rıdvan Akar tarafından kaleme alınan “Bir Dünya Kurmak” adlı kitapta Özyeğin’in girişimciliğe, iyiliğe ve hayata dair başarı sırları paylaşılıyor. Yazım süreci 9 yıl süren kitap, Özyeğin’in çocukluk ve gençlik yıllarını, eğitim-öğretim hayatını, ilk iş deneyimlerine ait tüm detaylarla beraber iş hayatındaki yükseliş hikayesini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Hanutçulukla başladı

1945’te İzmir’de doğan Hüsnü Özyeğin, Robert Kolej’in ardından Oregon State Üniversitesi’nden ve Harvard Business School’dan mezun oldu. Özyeğin, iş yaşamına başlamasından çok kısa bir süre sonra 32 yaşında Pamukbank Genel Müdürü oldu. Bundan 7 yıl sonra Türkiye’nin köklü bankalarından Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü olarak göreve başladı. Üç yıl sonra da kendi bankası Finansbank’ı kurdu. Finansbank’ı Yunan NBG’ye satan Özyeğin, şu anda bankacılık sektöründe Fibabanka ile etkin rol alıyor.

Haberin Devamı

Perakendeden eğitime, enerjiden limancılığa birçok alanda imzası olan Fiba Grubu’yla yola devam eden Hüsnü Özyeğin, ilk iş deneyimini henüz 6 yaşındayken dedesinin iş yerinde hanutçuluk yaparak kazandı. Özyeğin, mühendislik okumak için 1.000 dolar ile gittiği ABD’de garsonluk yaparak harçlığını çıkardı. Harvard Üniversitesi’nde işletme master’ı yaparken okul kantinin işletmesini devralan Özyeğin, mezun olduktan sonra bir süre daha ABD’de farklı şirketlerde çalışıp 29 yaşında Türkiye’ye döndü.

Duayen olarak anılıyor

Profesyonel iş hayatına başlarken tek serveti eğitimi ile diplomaları olan Özyeğin, bugün Türk bankacılığının duayeni olarak anılıyor...

Hüsnü Özyeğin’e hayatta en değerli varlığı sorulduğunda her zaman için “ailem” yanıtını veriyor. Bugün çocukları Murat ve Ayşecan ile beraber Fiba Holding’i yöneten Özyeğin, sosyal sorumluluk çalışmalarında ilhamı eşi Ayşen Özyeğin’den aldığını belirtiyor. Türkiye’nin en zenginleri listesinde defalarca ilk sırada yer alan Özyeğin, bir söyleşide “Türkiye’nin en zengini olmak nasıl bir duygu?” sorusuna “Asıl yayınlanması gereken liste gönlü zenginler listesidir” şeklinde cevap veriyor ve bugün sosyal yatırımları ile 1.5 milyon kişiye dokunmanın en büyük başarısı olduğunu vurguluyor.

Haberin Devamı

‘Adam gibi adam’ denilsin yeter

Finansbank’ı sattıktan sonra Özyeğin’in iş yaşamında yeni yuvası büyüme ve kurumsallaşma hedefleri doğrultusunda 1989 yılında kurduğu Fiba Holding oldu. Buzdağının üstünde her ne kadar bankacılık sektöründeki başarılarından söz edilse de Hüsnü Özyeğin, FİBA Holding bünyesinde Rusya’dan Çin’e, Hollanda’dan Romanya’ya birçok ülkede altına imza attığı yatırımlarıyla iş yaşamındaki tecrübelerini ve başarısını yurt dışına da taşıdı. Bankacılık faaliyetlerini, yurt dışında değişik ülkelerde faaliyet gösteren en büyük bilançoya sahip Türk sermayeli banka ölçeğine taşıyan Özyeğin’in bugün FİBA Holding çatısı altında bankacılıktan perakendeye, enerjiden limancılığa pek çok yatırımı bulunuyor. Bunların yanı sıra başarılı olamadığı, zararla çıktığı girişimleri de “Başarısızlıkla yüzleşmek, başarının anahtarı. Çünkü bunlardan çıkarılacak dersler çok daha önemlidir” sözleri ile paylaşıyor.

Haberin Devamı

Kitap hazırlanırken Özyeğin’e, yaşamına sığdırdığı bunca deneyim ve başarıdan sonra en can alıcı soru yöneltildi: “Nasıl anılmak isterdiniz?” Özyeğin’in buna cevabı çok basit oldu: “Adam gibi adam” denilsin yeter.”

Ailesi karşı çıksaydı bankayı satmayacaktı

Kitapta Hüsnü Özyeğin’in bankasını nasıl sattığı şöyle anlatılıyor: “Türkiye’de bankalar ardı ardına yabancı şirketler tarafından alınmaya başladı. Fortis Dışbank’ı, BNP Paribas TEB’i bünyesine kattı. Ardından satışa çıkarılan Garanti Bankası ile 12 yabancı banka ilgilendi. Doğuş Grubu elindeki yüzde 50 hissenin yarısını ABD’li GE’ye 1.5 milyar dolara sattı. Garanti’nin değeri 6 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Bunu gören Özyeğin, Rusya, Ukrayna ve Romanya’da büyümeyi planlıyordu. Ama elinde yeterli sermaye yoktu. İçeride büyümek için de yeni sermayeye ihtiyaç vardı. Bir akşam yemeğinde aile neşe içinde sohbet ederken babalarının yüzündeki ciddiyeti ve heyecanı hissettiler. Bir gariplik vardı. Yemek bittiğinde Hüsnü Özyeğin, “Sizlerle birşey konuşmak istiyorum” dedi. Babalarının yüzünde gerginlik vardı... “Bankayı satmak istiyorum” dedi ve devam etti: “Bu bankayı birlikte kurduk. Sizler de özveride bulundunuz. Bu banka benden çok size ait. Burada sizin geleceğinizden söz ediyoruz. O nedenle benimle açık konuşun.”

Haberin Devamı

Özyeğin, bu düşüncesini ilk kez ailesiyle paylaşmak istemişti. Henüz hiç kimsenin haberi yoktu. Aileden gelebilecek bir tepki halinde bu düşüncesinden vazgeçecekti. Ancak ailesi kendisine “ne isterse yapabileceği” noktasında görüş bildirdi ve duygulanan Hüsnü Özyeğin, uzun bir suskunluktan sonra “Teşekkür ederim” diyebildi. Ondan sonra da kararını yol arkadaşlarına açıkladı. 2006 yılında da Finansbank’ın yüzde 46 hissesi NBG Grubu tarafından satın alındı.

Asıl yayınlanması gereken liste gönlü zenginler listesi

Koltuğa asılı ceket

Harvard Business School hayatının dönüm noktası oldu. Onu geleceğe taşıyacak olan şey hem eğitimi hem de bu okulda edindiği iş yaşamına farklı bakabilme ve kriz çözme becerisiydi. Hüsnü Özyeğin, dünyanın en seçkin okulunun parasını kendi çalışarak ödedi. Dahası ülkesine döndüğünde cebinde 50 bin doları vardı. ABD’den Türkiye’ye geldiğinde, öylesine bir özgüveni vardı ki, ülkenin önde gelen 3 işadamına “Ben geldim, sizinle çalışmak istiyorum” mektubu gönderdi. Özyeğin’in belirgin özelliklerinden biri aynı anda birkaç farklı konuyu düşünme ve çalışma yetisi olsa gerek. Özyeğin örneğinde bu özellik “koltuğa asılı ceket” metaforuyla biliniyor. Özyeğin, Pamukbank genel müdürlüğünden itibaren aynı anda birkaç işi takip etme, yönetme ve sürdürme hasletiyle tanınıyor. Yani bir toplantı sırasında ceketini sandalyesinin arkasına astıktan sonra toplantıdan sık sık dışarı çıkarak, uzaklaşarak ya da telefonla başka işlerini de devam ettiriyor.

En keyifli ve en değerli girişim üniversite

12 ülkede 100’e yakın şirket kuran Türkiye’nin “seri girişimcisi” Hüsnü Özyeğin, 2007 yılında Özyeğin Üniversitesi’ni kurarak eğitim alanındaki hayalini de gerçeğe dönüştürdü. Hayatındaki en keyifli ve değerli girişiminin üniversite olduğunu her fırsatta vurgulayan Özyeğin, “12 ülkede 100’e yakın şirket kurdum, bundan sonra 100 şirket veya 10 vakıf daha kuramayacağımı biliyorum. Eğer Özyeğin Üniversitesi’nde gençlere ilham verebilirsek, iyi yetiştirebilirsek onların Türkiye’ye katkıları benim şirketlerimin katkısından katbekat fazla olur” diyor.

2007 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülen Özyeğin’e 2011 yılında da Harvard Business School, ‘Alumni Achievement Award’ (Başarılı Mezun Ödülü) verdi.

Basket sahasında ders çalıştı flörtün bile bütçesini tuttu

Kitabın ‘İmbik’ten Süzülenler’ bölümünde Hüsnü Özyeğin’le ilgili şu notlar yer alıyor: Özyeğin’in çoklu düşünme becerisi ya da deyim yerindeyse her koltuğunda birkaç karpuz taşıması meslek yaşamında edindiği bir haslet değildi. Lisede basketboldan tiyatroya farklı uğraşları vardı. Basket takımında yedek otururken eşofmanının cebine koyduğu küçük kartlarla İngilizce kelime ezberleyerek eksik tamamlardı. ABD’de mühendislik eğitiminde talebe birliği başkanlığı yaptı ve sporda da aktif biriydi. Bu da Harvard’a kabul edilmesinde önemli rol oynadı. Bu dönemde hesabını bilen, ailesinden aldığı maddi desteği minimize etmeye çalışan bir öğrenciydi. Kızlarla flörtünün bile bütçesini tutar, hesap yapardı.

Cebinde 1000 dolar vardı

Özyeğin, orta-üst bir ailenin çocuğuydu. Babasıyla İtalya’da geçirdikleri dönem dışında büyük bir maddi sıkıntı çekmemişler ama hiçbir zaman da bolluk içinde yaşamamışlardı. Eğitim için ABD’ye gittiğinde elinde sadece 1.000 doları vardı. Yaşama atıldığında elindeki en büyük sermaye, aileden kalan entellektüel birikimi yani eğitimiydi.