Artık avantaj Türkiye'de! 30 trilyon dolar...
Salgın sürecinde ülkeler, üretimde riski dağıtma, yakın coğrafyalarla çalışma ve daha butik imalata odaklanırken, Türkiye yatırımın ve tedarikin önemli bir merkezi olmaya aday. Sadece 4 saatlik uçuşla Türkiye, 30 trilyon dolar, yani toplam küresel ticaret hacminin yarısına karşılık gelen pazara ulaşabiliyor. Genç, dinamik ve hızlı yapısıyla potansiyeli yüksek.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) her anlamda dünyayı büyük bir dönüşüme itiyor. Özellikle ticarette, üretimde bildiğimiz pek çok şeyi unutup, yeni sistemlere kapılarımızı açmaya başlayacağız. Dünyanın daha önce ticarette başladığı değişimler çok daha hızlı yaşanacak. Tam bu noktada 4 saatlik uçuş mesafesi ile 30 trilyon dolar, yani toplam küresel ticaretin yarısına karşılık gelen bir pazara ulaşabilen Türkiye, yeni üretim sisteminde ana tedarikçi olmaya en güçlü aday. Tekstilden makineye kadar geniş bir yelpazede üretimin merkezi olması beklenen Türkiye’nin bu kapsamda tüm sektörlerde hazır hale gelmesi öneriliyor.
Bu üç günlük yazı dizimizde başta Avrupa olmak üzere büyük firmaların, ana tedarikçisi ve üretim merkezi olma yolunda Türkiye’nin güçlenen algısını sektör temsilcileri ve uzmanlarıyla konuşuyoruz. Türkiye’nin bu potansiyelini en iyi şekilde kullanması için yapılan önerileri, mevcut sistemlerin durumunu ve rekabet gücüne yönelik yorumları sayfamıza taşıyoruz.
‘Teveccüh oluştu’
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da sık sık bu konuyu gündeme getirirken, Türkiye’ye karşı bu süreçte büyük bir teveccüh oluştuğunu vurguluyor. Bu teveccühün ise iş birliklerine, yatırımlara yansıyacağına dikkat çekiyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da küresel şirketlerin üretim merkezlerini çeşitlendirmeye çalıştığını, Türkiye’nin çok kolay bir şekilde bu merkezlerden birisi olabileceğini ifade ediyor. Sanayicilere sektörlerinde faaliyet gösteren küresel şirketlerle irtibata geçmeleri önerisinde bulunan Varank, “Onların tedarikçisi olmak için teklifte bulunun. Yeni ortaklar bulun, yeni piyasalara açılın” diyor.
‘Dönem lehimize’
Makine İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran, “Makine sektörü yüzde 50-60 cirosunu ihracattan elde ediyor. Bu ihracatın da yüzde 50’den fazlası Avrupa’ya yapılıyor. Bu süreci doğru yönetirsek daha sonrası için avantaj elde ederiz. Lehimize bir dönem oluştuğu söylenebilir” diye konuştu. Bu dönemde tedarik zincirindeki aksamaların ülkelere, daha yakın coğrafya ile çalışma gerekliliğini gösterdiğini anlatan Dalgakıran, bu kapsamda Avrupa ile Türkiye’nin daha fazla yakınlaşması sonucunun doğabileceğini dile getirdi. Dalgakıran, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kovid-19 ile pek çok şey değişecek. Endüstri 4.0’ı yani otomasyonu hızlandıracak. Bu da ülkelerin dışarıdaki üretimlerini daha yakın yerlere ve kendilerine çekmesi demek. Altyapımızı hazır tutarsak, konsolidasyon gerekliliğini kavrarsak fırsatlara hazır oluruz. Aynı üretimi çok sayıda yapan küçük küçük işletmeler var. Dünyada teknoloji kadar ölçek ekonomisi de çok stratejik. Ölçek ekonomisi ile rekabet etmek zor. Bu dönemde birleşmelere ciddi destekler verilmesi, dönemin avantaja çevrilmesi için çok önemli bir adım olacaktır.”
‘Yerli milli fırsat’
Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Varlık, ana yatırım malı olarak kullanılan takım tezgahlarının, sanayide üstlendiği önemli rolü ‘makineleri yapan makineler’ şeklinde anlatırken, imalat sanayisinin bütün alanlarına çalıştıklarını söyledi. Takım tezgahlarının çok stratejik bir sektör olduğuna vurgu yapan Varlık şöyle konuştu:
“Böylesine stratejik sektörde sahip olduğumuz avantajları doğru kullanmamız ve eksik taraflarımızı hızla tamamlamamız çok önemli. Bu üretim krizi dönemini yerli ve milli üretime daha fazla ağırlık vererek fırsata çevirmeliyiz. Doğru yapmamız halinde lider pazarlarımız olan ABD, Rusya, Polonya, Almanya ve Kanada başta olmak üzere 173 ülkedeki Türk makinesinin kullanım oranını artırabiliriz.”
Varlık, takım tezgahları sektörünün güçlendirilmesine yönelik önerilerini şöyle sıraladı:
“Almanya, Tayvan, Japonya, İspanya, İtalya’da başarıyla uygulanan kümelenme modelini Kocaeli, Bursa, İzmir, Konya’da hayata geçirebiliriz. Teknik üniversitelerde ‘Takım Tezgahı Mühendisliği’ bölümü açabiliriz. Sektöre yönelik ‘Ar-Ge ve Mükemmeliyet Merkezi’ kurabiliriz. Yatırım finansman destekleri oluşturulabiliriz.”
‘Bursa yatırım, üretim, ihracat merkezi adayı’
“Sosyal ve toplumsal yönleriyle olduğu kadar ekonomik açıdan da önemli bir sınavdan geçiyoruz” diyen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı İbrahim Burkay, bu dönemde hükümetin destek paketleriyle Türkiye’nin, pozitif ayrışan ülkeler arasında yer aldığını dile getirdi. Ürettiği mal ve hizmeti dünyanın 187 ülkesine sunan Bursa’nın yerli ve milli üretim yeteneğiyle birlikte yeni ekonomi modelinin ihtiyaç duyduğu en önemli yatırım, üretim ve ihracat merkezi olmaya aday olduğunu vurgulayan Burkay, “Bursa iş dünyası olarak pandemiyle mücadele döneminde üretim ve hizmet kapasitemizi muhafaza etmek ve istihdamımızı korumak temel önceliğimiz oldu. Bu süreçte salgının Türkiye’de görüldüğü ilk günden itibaren oluşturduğumuz kriz masasıyla başta ihracatçılarımız olmak üzere ticaret zincirinin tüm aktörleriyle yakın temas içinde bulunarak destek mekanizmalarını harekete geçirdik” diye konuştu.
Bu dönemde daha hızlı gelişecek e-ihracat nedeniyle yeni dönemde firmaların ticaretini dijital teknolojinin de desteğiyle yeni bir boyuta taşımayı hedeflediklerini anlatan Burkay, sanal fuarlara ilişkin hazırlıklara da başladıklarını söyledi.
‘Güvenilir tedarikçiyiz’
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, uluslararası yatırımların dünyadaki dağılımını derinden etkileyeceğini söyledi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Avrasya ve Sektörel İş Konseyleri başkanlarıyla video konferans yöntemiyle bir araya gelen Pekcan şunları söyledi:
“Biz, salgın ile başarıyla mücadele edip salgın sonrası dönemde ortaya çıkan dönemi hazırlıklı bir şekilde karşılayan ülkelerin bu süreçte öne geçeceğine inanıyoruz. Bu süreç zorlukların yanı sıra bazı sektörlerimiz için de yeni fırsatlar ve imkanlar doğuracaktır. Türkiye zaten sağlık turizmi konusunda başarılı bir ülke. Bu süreçte de bunu bütün dünyaya anlatmış oldu. Öte yandan salgın, uluslararası yatırımların dünyadaki dağılımını derinden etkileyecek. Uzak Doğu’dan birçok yatırımı da etkileyecek. Artık ülkeler içlerine kapanmaya başladı. Ancak Türkiye’nin konumu, güvenilir tedarikçi oluşu, endüstriyel altyapısı ve iş gücü kapasitesi bizi burada bir adım daha öne çıkarıyor. Bu fırsatları iyi değerlendirip, Türkiye’yi yatırımların merkezi haline getirmeliyiz. Burada da iş konseylerinin katkıları son derece önemli.”
İSO’dan yol haritası
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, salgının, tedarik zincirinin tek bir coğrafyaya bağlı olmasının sakıncalarını tüm dünyaya gösterdiğini, Avrupa dahil olmak üzere gelişmiş ekonomilerin alternatif tedarik merkezlerinin arayışı içinde olduğunu söyledi. Türkiye’nin, dinamik üretim yapısı ve avantajlı coğrafi konumu ile birçok sektörde tedarik noktası anlamında konumunu güçlendirmeye aday ülkelerin başında geldiğini bildiren Bahçıvan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ülkemizin aydınlık yarınları için bu arzuyu ve üretim gücümüzü ayakta tutmak zorundayız. İSO olarak ‘Kovid 19 Sonrası Sektörel Riskler, Fırsatlar ve Yol Haritaları.’ projemizi başlattık. Proje ile küresel gelişmeleri de yakından takip ederek önümüzdeki yeni dönem için tüm sektörlerimizin güçlü ve geliştirmeye açık yönlerini tespit etmeye ve her yönüyle önümüzdeki dönemi Türk sanayisi için fırsata çevirmeye yönelik aksiyonları ortaya koymaya çalışacağız.” (Duygu Erdoğan / Milliyet)