Çölyak, Boğaziçi Üniversitesi’nde ders oldu
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler, toplumda ve üniversite içerisinde çölyak hastalığına dair farkındalık oluşturmak amacıyla bir ders açtı. Çölyakla Yaşam Derneği ile yapılan çalışmalarla birlikte bir gönüllülük projesi biçiminde gerçekleşen ders, bu hastalık hakkında daha önce hiç bilgisi olmayan pek çok öğrencinin çölyak ile ilgili farkındalığını artırmayı amaçlıyor. Boğaziçililer, TBMM’de çölyak hastalarıyla ilgili kurulan araştırma komisyonunun çalışmalarına da katkı sağlıyorlar.
2017-2018 akademik yılının güz döneminde Sibel Akmehmet Şekerler tarafından toplumda ve üniversite içinde çölyak hastalığına dair bilinç geliştirilmesini amaçlayarak açılan ders bir gönüllülük projesine dönüştü. Ders kapsamında yürütülen çalışmalar sonucu Boğaziçi Üniversitesi yemekhanesine glutensiz ekmek getirilmesi sağlandı. Dersi alan öğrenciler, Çölyakla Yaşam Derneği aracılığıyla TBMM’de kurulan çölyak hastalarıyla ilgili araştırma komisyonuna da destek sundular.
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler, çölyak hastalığına dair tanıların hastalığın toplumda pek bilinmemesi sebebiyle 5 ila 11 yıla dek geç alınabildiğini belirterek şunları söyledi; “Çölyakla Yaşam Derneği'nde başlattığım araştırma çerçevesinde katılımcı araştırmacı olarak veri toplayıp gönüllülük de yapıyordum. Dernek yetkilileri, başta Oya Özden ve Nafiz Kenan Gönen olmak üzere bu işe gönül vermiş ve yıllardır içtenlikle çölyaklı bireyler için emek vermiş kişiler. Araştırma süresince üniversite öğrencilerinin o ortamda çok güzel işler yapabileceği fikrine vardım. Dönem başında 3. sınıf öğrencilerine bir e-posta attım. Bu klasik bir ders olmayacaktı. Hep beraber konuşarak süreci şekillendirecektik. Bir sözleşme gibiydi aramızda. Mesajı attıktan sonra ‘’Herhalde bu konuyla ancak birkaç kişi ilgilenir’’ diye düşündüm. Ancak umduğumdan da fazla öğrenci ilgilendi. Dersin ötesinde hayata katıldık. Hiçbir şeye tek başımıza karar vermedik. Her hafta dersin teorik kısmında üç ayrı grup halinde buluşup bilgilenme ve planlama süreci gerçekleştirdik. Konuyu tanıtmak adına kendi çölyak deneyimlerimi de anlattım. Gördüm ki gerek yüz yüze gerek çevrimiçi soruları çok isabetli. Ortak çalışmalara ek olarak herkes hem kendisi konuyla ilgili okuyup bilgileniyor, hem de kendi projesini geliştiriyordu. Bazı günler dernekte, Pediatri Kongresi’nde ya da Gıda Şenliği’nde çölyaklılara destek oldular. Yurtdışında çölyaklılar için yapılan destekler hakkındaki detaylı çevirileri doküman olarak komisyona teslim edildi. Dönem süresince görsel malzeme tasarımı, revir ve yemekhane dahil yetkililerle ve çölyaklılarla onlarca görüşme, el afişi hazırlama gibi işlerin yanı sıra dönem sonunda gerçekleştirdikleri çay etkinliği de yüzlerce detayıyla başlı başına bir organizasyondu. Çölyaklı bireyleri yiyecek de içeren bir etkinlikte ağırlamak çok büyük sorumluluk. Öğrencilerimiz yaptıkları çalışmaların dökümünü getirdiklerinde bazen yükümlü oldukları saatlerin ötesinde çalıştıklarını gördüm”.
Hastalığın şu an için bilinen tek tedavisinin çölyak hastalarının ömür boyu glutensiz diyetlerine sadık kalmaları olduğunu hatırlatan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler, öğrencileri ile birlikte üniversitedeki çölyak hastalarını belirlemek adına çalışmalar da yürüttüklerini söyleyerek; “Öğrencilerimiz ile, hastaların kim olduğunu bulup, onlara özel yemekler çıkaracak birimi ayarlamak konusunda bir çabamız oldu. Ama bu testler çok pahalı olduğu için SGK'nın geçerli olmadığı özel hastaneler buna çok yanaşmıyor. İkinci dönem yine bu konuda çalışmalar olacak. Bu arada Kampüse glutensiz ekmek getirilmesiyle ilgili bir çalışma yürüttük. Öğrencilerimizin azmi ve enerjisi beklentimin çok üzerinde oldu. Çok çeşitli projeler çıktı. Bu dersin özelliği, öğretim üyesi, öğrenciler ve STK'nın üçünü ortak bir çerçevede bir araya getirmesi idi. Bu konuda hala yapacak çok iş var. Artık öğrencilerimin de hayat boyu bu işin gönüllüsü olduğunu biliyor ve duygusal olgunluklarını sergileyerek, hiç tanımadıkları insanların yaşam kalitesini yükseltmek ve faydalı olmak adına içtenlikle emek verdikleri için onlarla gurur duyuyorum” dedi.