Ünlü milyarderin eşi Anne-Elisabeth Falkevik Hagen'e ne oldu? 4 yıllık sırda flaş gelişme...
Ülkenin ünlü ve en zengin iş insanlarından biri olan Tom Hagen'ın eşi Anne-Elisabeth Falkevik Hagen, 2018 yılının Ekim ayında kayboldu. Önce kaçırılma zannedilen olay ilerleyen zamanda açığa çıkan ayrıntılarla bambaşka bir boyuta ulaştı. Son olarak geçtiğimiz hafta Norveç basınında yer alan flaş detaylar ise herkese pes dedirtecek cinsten...
Anne-Elisabeth Falkevik Hagen, bir çarşamba günü aniden ortadan kayboldu. Takvimler 2018 yılının 31 Ekim gününü gösteriyordu. Anne-Elisabeth en son Norveç'in başkenti Oslo'nun biraz dışında bulunan Lorenskog semtindeki evinde görülmüştü.
68 yaşındaki Anne-Elisabeth, Kapital dergisinin 2018 verilerine göre Norveç'in en zengin 172'nci kişisi olan Tom Hagen'ın eşiydi. Anne-Elisabeth ve Tom henüz 19 yaşındayken evlenmişti. Üç çocuklarıyla gerçekten imrenilecek bir hayat yaşıyorlardı. Aralarındaki uyum da mükemmeldi. Tom genel olarak içine kapanık bir insandı. Basına röportaj vermekten ya da zenginliğine dair konuşmaktan hoşlanmazdı. Anne-Elisabeth ise çok daha arkadaş canlısı ve dışa dönük bir kadındı. Bu sayede çift olarak girdikleri her ortama kolayca ayak uydurabiliyorlardı.
Tom Hagen'ın en zenginler sıralamasındaki yeri daha yeni kaynaklarda 164 olarak belirtiliyor Yaklaşık 1,9 milyar Norveç kronluk (190 milyon dolar) servetiyle Hagen, 1992 yılında faaliyete geçen elektrik şirketi Elkraft'ın kurucusu ve sahibi. Büyük miktarda emlak yatırımı bulunan Elkraft, Norveç'in en popüler kayak merkezlerinden birinin de hissedarı. Hagen'ın bir de Financial Funds isimli bir yatırım şirketi var. Anne-Elisabeth Hagen ise şirketlerin yönetim kurulu üyelerindendi.
Bütün servetlerine karşın, Norveç'te oldukça yaygın olduğu üzere, Hagen ailesi de bir malikanede ya da güvenlikli bir sitede yaşamıyordu. Kendilerininkine benzer birkaç evin daha bulunduğu bir çıkmaz sokakta oturuyorlardı. Hatta Hagen'lar Tom'un Elkraft'ı kurup zenginleşmeye başlamasından önce de bu evde yaşıyordu. Evin içinde de dışında da güvenlik kamerası bulunmuyordu. İçeri girmek isteyen birileri elini kolunu sallaya sallaya ön kapıdan girebilirdi.
Hürriyet'in 10 Ocak 2019 tarihli haberi
31 EKİM GÜNÜ NELER OLDU?
Anne-Elisabeth ortadan kaybolmadan önceki gece Hagen'lar birkaç arkadaşlarıyla birlikte Oslo'ya "The Book of Mormon" müzikalini izlemeye gitmişti. Gösteri 22.30 gibi sona ermiş, çift de doğrudan eve dönmüştü.
Ertesi sabah gün yine çok sıradan başlamıştı. Tom, Rasta'da bulunan işine gitmek için saat 9 sularında evden çıktı. Trafiğe bağlı olarak ev ile şirket arası 10-15 dakika sürüyordu. Anne-Elisabeth o gün evde kaldı. Yeni sahiplendikleri köpek yavrusunu eve alıştırmak istiyordu. Saat 9.14'te bir akrabasını aradı Anne-Elisabeth. Şirketin güvenlik kameralarından alınan görüntülere bakılırsa Tom da aynı dakikalarda iş yerine varmıştı.
Saat 13.30 sularında Tom eve geri geldiğinde eşinin orada olmadığını fark etti. Anne-Elizabeth'in eşyalarının bazıları bir sandalyenin üzerine yığılmıştı. Bir şeylerin yanlış gittiğini anlayan Tom evi dolaşınca boğuşma izleri ve kan lekeleri olduğunu fark etti. Yavru köpek de banyoya kapatılmıştı.
Tom yatağın üzerine bırakılmış Fidye mektubunu görünce beyninden vurulmuşa döndü. Bilgisayarda yazılmış ve hatalarla dolu olan mektupta, Tom'dan 10 milyon dolar civarında fidye isteniyor, "Seni izliyoruz. Polise gidersen karını öldürürüz, ölüm videosunu da internette paylaşırız" deniyordu. Fidyeciler paranın izi sürülmesi mümkün olmayan Monero isimli bir Kripto Para ile ödenmesini talep ediyordu.
Anlatılanlara göre, Tom karısının kaçırılmasının kendisinden para koparmak isteyenlerin bir numarası olabileceğini düşünüyordu. Bu yüzden mektuptaki uyarıya karşın eve gittikten yarım saat kadar sonra polisi aradı.
Tom'la bir benzin istasyonunda buluşan polisler, Anne-Elizabeth'in hayatta olduğuna dair bir kanıt olmadığından "Parayı ödemeyin ve sessizce bekleyin" tavsiyesinde bulundu. Anne-Elizabeth'in kaybolmasından sonraki ilk 10 hafta boyunca da bir kaçırma soruşturması sürdürüldü. Daha sonra yaşanan gelişmeler ise filmlere taş çıkartacak cinstendi…
GİZLİLİKLE YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMA SONUÇSUZ KALDI
10'uncu haftanın sonunda, soruşturmada daha fazla ilerleyemeyen polis, Anne-Elisabeth'in kayıp olduğunu duyurmak ve halktan yardım istemek zorunda kaldı. Davadan sorumlu dedektif Tommy Broske, Ocak 2019'da gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bir fidye talebi ve ciddi tehditler söz konusu" diyor ve ekliyordu:
"Temel teorimiz kurbanın kimliği belirsiz faillerce evinden kaçırılmış olmasıdır. Hayatta olduğuna dair kanıtımız yok ama hayatta olmadığına dair de herhangi bir işaret almadık."
Anne-Elizabeth'i kaçıranlar kadının hayatta olduğuna dair bir kanıt göstermiyordu ama "Ödemeyi en kısa sürede yapmazsanız öldüreceğiz" tehditlerinin dozunu günden güne artırıyordu.
Aslına bakılırsa Norveç basını Anne-Elisabeth'in kaçırıldığı haberini Kasım 2018 başında almıştı. Ancak Norveç polisi ile İnterpol ajanlarının birlikte yürüttüğü soruşturmayı etkilememek adına gizlilik kararına uyulmuştu.
Ne var ki 2,5 aydır süren soruşturmaya karşın polisin elinde çok fazla delil yoktu. Eve zorla girildiğine dair herhangi bir işaret bulunmuyordu. Anne-Elisabeth'in kendisini korumak için sığındığı düşünülen banyodan bol miktarda adli delil toplanmıştı ama buradan da bir sonuç çıkmıyordu.
33 DAKİKALIK KÂBUS
Bilinenler oldukça sınırlıydı…
Anne-Elisabeth'in akrabasıyla yaptığı birkaç dakikalık telefon görüşmesiyle Tom'un eve gelişi arasındaki 4 saat 15 dakikalık zaman diliminde kaçırıldığı kesindi.
Eldeki bir diğer detay da elektrikçi Tommy Skansen'in ifadesiydi. Anne-Elisabeth'in önceki gün Skansen'i mutfaktaki bazı lambaların tamirine ilişkin arayıp eve çağırdığı biliniyordu. O sabah müsait olan Skansen saat 9.48'de Anne-Elisabeth'i aramış ama yanıt alamamıştı. Dolayısıyla polis nezdinde kadının başına ne geldiyse 9.15 ile 9.48 arasındaki o 33 dakikada gelmişti.
Ancak ortada bir şüpheli yoktu. Tom'un şirketlerinden Financial Funds, iş yaptığı bazı Rus şirketleri tarafından 4 milyon dolardan fazla zarara uğratılmış ve mesele mahkemelik olmuştu ama polis bu dava ile Anne-Elisabeth'in kaçırılması arasında bir bağ kuramamıştı.
Yerel basının manşetlerinde geniş yer bulan haberlerde polisler ile Anne-Elisabeth'i kaçıran kişiler arasında "sınırlı çevrimiçi temas" olduğu ifade ediliyordu.
POLİS VATANDAŞTAN YARDIM İSTEDİ, YENİ ŞÜPHELİLER ORTAYA ÇIKTI
Tüm bu nedenlerden ötürü polis son çare olarak basından yardım istemeye karar vermişti. Anne-Elisabeth'in yerini bilen ya da elinde konuyla ilgili en ufak bir ipucu bulunan herkesin desteği isteniyordu. Polisin bu çağrısının ardından kısa süre içinde 100'den fazla ipucu araması geldi.
Diğer yandan Tom'un iş yerinin bulunduğu Futurum binasındaki güvenlik kameraları tarafından çekilen görüntüler de kamuoyuyla paylaşıldı. Görüntülerde saat 7.36'da bir kişinin yürüyerek bir yöne gittiği, ardından kısa süre sonra geri döndüğü görülebiliyordu. 24 dakika sonra bu kez bisikletli bir kişi binanın önünden geçiyordu. Polis bu kişilerin gözcülük yapma ihtimali üzerinde duruyordu.
Bir başka ilginç nokta ise, Hagen çiftinin yaşadığı evin "suç mahali" ilan edilmesi, etrafının sarı bantlarla çevrilmesi oldu. Evin içinde Anne-Elisabeth'i bağlamak için kullanıldığına inanılan bir kablo bulundu. Bu kablonun Ekim ayındaki ilk soruşturmada bulunamamış olması biraz tuhaftı.
Aramaların kapsamı evin arka tarafındaki ormanlık araziye ve göl kıyısına da genişletildi. Burnu hassas köpeklerin de yardımıyla polis bir ayakkabı izi tespit etti.
Diğer yandan polisin şüpheli listesi de kabarıyordu. Hagen'ların komşularından biri ifadesinde gümüş rengi bir arazi aracından bahsetti. Anne-Elisabeth'in kaybolduğu sabah söz konusu araç evin önünde görülmüş hatta ön bahçedeki çimleri ezerek tuhaf bir dönüş yapmıştı.
Bir başka görgü tanığı da gölde Balık tutan iki kişinin Hagen'ların evine doğru bakmakta olduğunu gördüğünü söyledi.
Sözün kısası 10 hafta boyunca durağan seyreden soruşturmada bir anda yeni yollar açılmıştı.
Anne-Elisabeth Hagen'ın kaybolması, Norveç'te daha geniş kapsamlı tartışmaların da kapısını araladı. Bunlardan biri kripto paraların yasa dışı faaliyetleri kolaylaştırdığı yönündeydi. Uzmanlar genel olarak devletlerin kripto para çağına ayak uydurmakta geç kaldığını, piyasaların düzenlenmesi hatta yasaklanması, kolluk kuvvetlerinin de bu paraların kullanımına ilişkin soruşturmalara kaynak ayırması gerektiğini savunuyordu. Bir diğer önemli tartışma da Norveç'teki vergi şeffaflığıyla ilgiliydi. Bilindiği üzere, Norveç toplumunun en önemli değerlerinden biri olan eşitlikçilik bağlamında tüm vatandaşların bir yıl içinde ödedikleri vergilerin meblağının kamuoyuna açıklanması zorunlu. Anne-Elisabeth'in kaybolması bu uygulamanın zenginleri böyle saldırıların hedefi haline getirdiği tartışmasını alevlendirdi.
POLİS FİKRİNİ DEĞİŞTİRDİ, OKLAR TOM HAGEN'A DÖNDÜ
Haziran 2019'da beklenmedik bir gelişme yaşandı. Doğu Norveç Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, polisin Anne-Elisabeth'in halen hayatta olduğuna artık inanmadığı, fidye talebinin ve kaçırma olayının bir mizansen olduğu görüşünün güçlendiği belirtildi. Açıklamada şu ifadeler kullanılıyordu:
"Olayın başlangıçtaki görünüşüne bakarak, temel teorimiz Anne-Elisabeth Hagen'ın para motivasyonuyla hareket eden birileri tarafından kaçırıldığı yönündeydi. Ancak Haziran 2019'a gelindiğinde, Anne-Elisabeth'in öldürüldüğüne inanmaya başladık. Şu an bir kaçırma olayı olduğuna da gerçekten bir fidye pazarlığı yürütüldüğüne de inanmıyoruz. Bir başka deyişle polisi yanlış yönlendirmeyi amaçlayan açık ve iyi planlanmış bir çaba söz konusuydu."
Polisin bu açıklamayı yapmasından kısa bir süre sonra, Tom Hagen'ın avukatı Svein Holden'a bir e-posta gönderildi. Üslup ve dil hataları, bu metnin de fidye mektubunu yazan kişinin elinden çıktığına işaret ediyordu. E-postada, "Anne-Elisabeth'in hayatta olduğuna dair bir kanıt görmek istiyorsanız, ödemeyi yapın" deniyordu.
Tom, bu talebe boyun eğdi ve kendisine verilen adrese 1 milyon dolardan fazla kripto para transfer etti. Ancak vaat boşa çıktı ve Anne-Elisabeth'in hayatta olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt gönderilmedi. Zaten polis de herhangi bir kanıt gönderileceğine hiçbir şekilde inanmıyordu.
Hatta anlaşılan o ki kolluk kuvvetlerine göre Tom, Anne-Elisabeth'in başına ne geldiğini çok iyi biliyordu. Sessiz sedasız bir iddianame hazırlandı ve Tom eşinin ölümünde bir numaralı şüpheli ilan edildi. Bununla da kalmadı Nisan 2020'de bir sabah işine giderken Cinayet ve cinayete yataklık suçlamalarıyla gözaltına alındı.
Tom Hagen'ın bir arkadaşı Tom Nilsen, o günlerde Norveç ulusal televizyonu TV2'ye yaptığı açıklamada "Şoktayım" diyor ve ekliyordu: "En çılgın fantezilerimde bile bu davanın böyle bir yöne gireceğini düşünmezdim."
Bir kez daha Oslo'da kameraların karşısına çıkan Dedektif Tommy Broske, polisin, Tom'un karısını öldürdüğüne ya da öldürttüğüne inandığını vurguladı. Ortada hâlâ bir ceset olmadığını da sözlerine ekleyen Broske, çiftin yaşadığı evin çevresinde ve yakındaki gölde yeniden arama başlatıldığını söyledi.
Broske şöyle devam etti: "Bu davanın belirleyici unsuru açıkça planlanmış bir kandırmacadır. Diğer hipotezler zayıflamış, Tom Hagen hakkındaki şüpheler ise günden güne güçlenmiştir."
Davanın savcısı Aase Kjustad Eriksson da Tom'un duruşmalar öncesinde dört hafta boyunca hapiste tutulacağını belirterek, "Hagen'ın bu yanıltmayı önceden planladığına dair izler" olduğunu söyledi ama başka kişilerin gözaltına alınması ihtimalini de yadsımadı.
Nitekim aynı günlerde kimliği açıklanmayan 30 yaşında bir erkek daha gözaltına alındı. Norveç basınında bu kişinin bir kripto para uzmanı olduğu ve iki gün içinde serbest bırakıldığı bilgisi yer aldı.
SERVETİ BÖLÜŞMEMEK İÇİN Mİ ÖLDÜRDÜ?
Tom ise karısının ortada kaybolmasında parmağı olduğu iddialarını şiddetle reddediyordu. Gözaltı olayının ardından müvekkili adına bir açıklama yapan Holden, "Bay Hagen için hiç ilgisi olmayan bu konudaki suçlamaları şiddetle reddetmektedir" dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse polisin elindeki deliller de yeterince güçlü değildi. Tom'un evinde, otomobilinde ve iş yerinde yapılan aramalar sonuçsuz kaldı.
Bir cinayet silahı ya da ceset bulunamadığı gibi Tom'un Anne-Elisabeth'i öldürmesi için bir sebep de bulunamıyordu. Bu tür vakalarda öne çıkan bir numaralı cinayet sebebi "para" burada da akla geldi. Tom karısından boşanmak istemiş ama serveti bölüşmek istemediği için cinayet yolunu seçmiş olabilir miydi?
Ne var ki bu ihtimalin altı boş çıktı. Zira Tom ve Anne-Elisabeth 1993 yılında bir mal paylaşımı anlaşması yapmıştı ve boşanmaları durumunda Anne-Elisabeth evdeki mobilyalar, bir otomobil ile anne babasından kendisine kalan bir arazi dışında hiçbir şey alamayacaktı.
Bu kanıtlar ışığında Norveç Yüksek Mahkemesi Tom'un tutukluluğunun devamını gerektirecek bir sebep olmadığına karar verdi. Avukat Holden kararın ardından yaptığı açıklamada, mahkemenin üç yargıcından ikisinin "müvekkilimden şüphelenmek için makul sebep bulunmadığına karar verdiğini" belirtti. Polis gözaltına alındıktan 11 gün sonra serbest bırakılan Tom hakkında yeniden yakalama kararı çıkarttırmak istese de başarılı olamadı.
KATİLİ KRİPTO PARA MI YAKALATACAK?
Ve geldik günümüze... Hakkındaki suçlamalar halen geçerli olmakla birlikte Tom Hagen şu an serbest. Ancak geçtiğimiz hafta, gözaltına alınan 30 yaşındaki kişiyle ilgili çok ilginç bir detay ortaya çıktı. Ole Henrik Golf isimli bu kişinin gerçekte var olmadığı, 'Ole Henrik Golf'a ait kimlik bilgilerinin ise birkaç yıl önce dark web'de faaliyet gösteren CardPass isimli bir site üzerinden satıldığı anlaşıldı.
Norveç polisinin yaptığı soruşturma sonucunda bu kimlik paketinin, 2016 yılında, henüz yirmili yaşlarındayken internetten uyuşturucu almak isteyen başka bir kişiye satılmış olduğu tespit edildi. Adı açıklanmayan bu kişi Norveç'te yayın yapan E24 kanalına verdiği röportajda, sahte kimliklerin alım satımının takibi amacıyla polisle iş birliği yapmakta olduğunu söyledi.
E24'ün haberinde, söz konusu kişinin adı açıklanmadı onun yerine "ilk sahte Golf" ifadesi kullanıldı. İlk sahte Golf, 2016'da aldığı kimlik paketini daha sonra dark web'de yasa dışı kimlikleri yeniden kullanıma sokan bir site üzerinden sattığını belirtti.
Şimdi, bu kimlik paketini ikinci kez satın alan kişinin Anne-Elisabeth'in ölümünden sorumlu olduğu üzerinde duruluyor. "İkinci sahte Golf" diye adlandırılan bu kişinin ohgolf@mail.com adresini kullanarak bir dizi kripto para hesabı açtığı belirtiliyor. En önemlisi de bu e-posta adresinin Tom Hagen'la bağlantılı olduğuna dair kanıtlara ulaşılmış olması. Ancak polisin Anne-Elisabeth'in ya da cesedinin yerini bulabilmek için önce Golf'un kimliğini ikinci alıcıya satan kişiyi bulması gerekiyor.
MEKTUPTAKİ İZLER
Anne-Elisabeth'i kaçırdığı iddia edilen kişilerden bir daha e-posta gelmedi ancak polis evde bulunan ilk mektubu inceleyerek mektubun basılı olduğu kâğıt ve içinde bulunduğu zarfın satıldığı yer gibi kritik detaylara ulaştı.
E24'ün aktardığına göre, mektup Windows işletim sistemini kullanan bir bilgisayarda ve WordPad programında standart punto ve ölçülerde yazılmış. Mektubun üzerine basıldığı Clas Ohlson marka kâğıt Portekiz'de üretilmiş. Ancak bu markanın Norveç'teki kırtasiye mağazalarındaki satışı oldukça yaygın. Mektubun basımında kullanılan yazıcının da Hewlett Packard'a ait olduğu ve HP302 ya da HP304 model kartuş kullanıldığı biliniyor. Mektubun içinde bulunduğu zarf da Clas Ohlson için Mayert Kuvert kağıdıyla üretilmiş. Ancak zarfın yapıştırma bölümünde tükürük izi bulunamadığından ipuçları bu noktada tükeniyor.
Polis başlangıçta metindeki hatalardan hareketle mektubu yazan kişinin Norveççeyi sonradan öğrenmiş bir yabancı olduğunu düşünüyordu. Ancak E24'ün son haberinde bu görüşün de değiştiği belirtildi. Habere göre, şu an geçerli teori, mektubu yazan kişinin ana dilinin Norveççe olduğu yönünde. Yazarın metindeki hataları da kimliğini gizlemek için kasten yaptığı üzerinde duruluyor.
Polisin odaklandığı bir diğer alan da Ole Henrik Golf kimliğinin satıldığı CardPass sitesi. Site şu an faaliyette değil ya da farklı bir isimle faaliyet gösteriyor. Polis siteyi yönetenleri korkutmamak ve daha fazla yer altına inmelerini önlemek için çok dikkatli hareket ediyor. Yapılan açıklamalarda ikinci sahte Golf'a kimlik bilgilerini satan kişinin gözaltına alınmayacağı vurgulanıyor. Polisin asıl bulmak istediği şey bu kişinin biyometrik verileri. Zira alıcının alışveriş sırasında da sahte bir isim kullanmış olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Son aylarda ortaya çıkan bir diğer detay da Anne-Elisabeth'i kaçıranların polisle iletişim kurmak için bir kripto para alım satım sitesinin sohbet özelliğini kullanmış ve polise şifreli mesajlar yollamış olması. Fidye mektubunda metin belgelerini gizlice transfer etmek için kullanılan pasted.co isimli bir başka siteye giden bir link bulunduğu ve belgelere ulaşmak için "Anne" şifresini girmek gerektiği de bildirildi. Anne-Elisabeth'i kaçıran kişilerin paranın izini kaybettirmek için az bilinen bir kripto para olan Dash'i kullandıkları da anlaşıldı. Polis halen tüm bu alışverişin ve Anne-Elisabeth'in ölümünün ardında Tom Hagen'ın olduğuna inanıyor.
POLİS BİR KEZ DAHA HALKTAN YARDIM İSTEDİ
Diğer yandan güvenlik güçleri bir kez daha vatandaşların desteğini istedi. Lorenskog Savcısı Gjermund Hanssen, E24'ün televizyon kanalı VG'ye "becerikli" birini aradıklarını belirterek, "2018 yılında Anne-Elisabeth Hagen'a bunları yapacak beceriye ve isteğe sahip olan kişinin kim olduğunu merak ediyoruz" dedi.
Mektupta Tom'a aşama aşama komutlar verildiği, her yeni komut için kripto para ödemesi yapmasının beklendiği Tom'un da bu ödemeleri yaptığı da açıklandı. Diğer yandan Tom'un elinde ödemeyi toptan yapabileceği bir kripto adresi de bulunuyordu. Ancak Norveçli iş adamı buna yetecek kaynağı olmasına rağmen ödemeyi tek seferde yapmadı. Onun yerine polisin de desteğiyle 1,45 milyon Dolar değerinde bir kripto para transferi gerçekleşti. Bunun ardından iletişim tamamen koptu.
Polis şimdi halkın desteğiyle iletişim kanallarını yeniden açmayı, "Anne-Elisabeth Hagen'a ne oldu?" sorusunun yanıtını ve Tom Hagen'ın süreçteki rolünü aydınlatmayı umuyor. (Sevin Turan/Hürriyet)