Suriye'de büyük oyun
Suriye’yi rekabet sahası haline çeviren Amerika, Rusya ve İran farklı ajandalarla hareket ediyor. Amerika, PKK devleti için uğraşırken, Rusya Akdeniz’deki gaz havzalarına hakim olmak istiyor. İran da Lübnan’dan Hizbullah’a giden yardım yolunun güvenliğini sağlamayı amaçlıyor.
ABD’nin PKK’ya yaptığı silah yardımını en üst seviyeye çıkarması, Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki askeri varlığını arttırması ve Rusya’nın ABD ile Suriye’de yeni bir ateşkes ve çözüm süreci başlatmaya çalışması 6. yılını geride bırakan Suriye iç savaşında ilk günden çok daha farklı bir fotoğrafı ortaya çıkardı. ABD, Rusya ve İran’ın rekabet sahası haline gelen Suriye’de her devletin farklı bir ajandası bulunuyor.
İRAN'DAN PKK İÇİN KRİTİK ANLAŞMA
İran’ın Suriye’deki en temel amacı Lübnan’da Hizbullah’a ulaştırılan lojistik yardım yolunun tehlikeye girmemesi. Bu nedenle ABD ile anlaşarak Irak-Suriye sınırındaki ABD Özel Kuvvetleri’nin bölgeden aşamalı olarak geri çekilmesini sağlamaya çalışıyor. İddiaya göre Tahran yönetimi bu konuda, Suriye’de kurulacak PKK-PYD devletine destek karşılığında Tanif bölgesindeki ABD’lilerin ÖSO’dan desteğini çekmesini istedi. Tahran, kendi adına bölgenin güvenliğini sağlamak için meşru zemini ise bölgedeki DEAŞ varlığı üzerinden kurgulamayı amaçlıyor. İran güdümündeki milisler ile Irak’tan bölgeye sevk edilecek Haşdi Şabi gruplarının da bu harekatta kullanılacağı, karşılığında ise PKK Devleti projesine sessiz kalınacağı ifade ediliyor. İran’dan Hizbullah’a ulaşan yolun uzunluğu yaklaşık 900 km.
RUSYA GAZ İÇİN ÇABALIYOR
Rusya’nın ise Suriye denkleminde son süreçte ABD ile yakınlaşması dikkat çekiyor. Ülkenin güneyinde ABD-Rusya ittifakıyla ilan edilen ancak tam anlamıyla yerleşmeyen ateşkes süreci bunun göstergelerinden biri. Akdeniz Üsleri ve petrol-gaz havzalarında kontrol sağlamaya çalışan Rusya’nın acil bir ateşkese ihtiyaç duyduğu biliniyor. Şam kırsalındaki ateşkesi kontrol altına almak için kuşatma altındaki Doğu Guta bölgesi yakınlarına kadar ilerleyerek bölgede konuşlanan Rus askerler başkentin yanısıra Palmira bölgesinde de bulunuyor.
ABD, PKK DEVLETİ HAYALİ KURUYOR
Suriye’de PKK işgali altındaki kuzey bölgelerinde 11 askeri üs kuran ABD ise ‘siyasi çözüm’ tartışmalarıyla hızla federasyon sürecinin başlatılmasını amaçlıyor. Bu konuda Fransa’nın da desteğini alan ABD Suriye’nin kuzeyini PKK eliyle kontrol etmeyi amaçlıyor. PKK’ya adeta silah yağdıran ABD, Irak Kuzeyi’ni PKK eliyle kontrol etmeyi amaçlıyor. Böylece, bağımsızlık sürecini manüple etmeye çalıştığı Kuzey Irak ve Maliki Yönetimi’ne etkisiyle yönlendirdiği Irak’la birlikte Ortadoğu’da hakim olduğu alanı 500 bin kilometrekare’ye çıkarmayı amaçlıyor. Bu durum Münbiç’in Fırat kıyılarından Basra Körfezi’ne kadar ABD kontrolüne girmesi demek.
TÜRKİYE HANÇERİ ENGELLEMEK İSTİYOR
Türkiye ise tüm konsantrasyonunu Suriye’nin kuzeyinde PKK eliyle kurulmak istenen terör devleti projesini ortadan kaldırma üzere kurgulamış durumda. Fırat Kalkanı Harekatı sürecinde ve sonrasında Cerablus’tan Azez’e kadar olan bölgede 20’ya yakın askeri üs kuran TSK son süreçte çok daha fazla tank ve zırhlı aracı Suriye içine soktu. PKK’nın Fırat Kalkanı bölgesine yaptığı tacizlere angajman gereğince anında karşılık veren TSK’nın PKK açısından sembolik ve stratejik değeri olan Afrin’e operasyona hazırlanıyor.
Federasyon tartışmaları
Tüm bunlar yaşanırken Suriye’de siyasi çözüm süreci ABD ve Rusya Dışişleri ve istihbarat görevlileri tarafından resmi olmasa da başlatılmış oldu. Suriye’yi Sünni, Nusayri ve Kürt bölgesi olarak 3 federatif bölgeye bölünmesi ilk planlardan biri. Cumhurbaşkanı’nın Sünniler’den seçilmesi ve ABD, Rusya ve Fransa’ya yakın profil çizen Riyad Hicab, Firas Tlas ve Menaf Tlas’ın bu süreçte önemli roller oynayacağı bildiriliyor. Ancak Türkiye, PKK devletine kapı aralayacak olan bu planın karşısında. İran ise Esed gitse dahi Baas rejiminin devam etmesini istiyor.
İdlib’i Musul’a çevirecekler
Suriye’de taraflar artık kartlarını açık oynarken İdlib’deki yaşananlar “Suriye’de yeni Musul” korkusunu gündeme getiriyor. Birleşik bir yapılanma olan Heyeti Tahrir Şam (HTŞ) ile ülkenin büyük gruplarından Ahraru’ş Şam arasında yaşanan çatışma süreci şimdilik bitse de ABD HTŞ’nin içindeki eski Nusra Cephesi savaşçılarını bahane ederek İdlib’e saldırı işareti verdi. Kuşatma altındaki bölgelerden ve çatışma alanlarından çıkarak İdlib'e gelen yüz binlerce iç mültecinin son sığınağı olan İdlib’e saldırı ağır insani dramların yaşanması a nlamına geliyor. Öte yandan İdlib’de ana ağırlık HTŞ’de olsa da tek grup HTŞ değil. Bölgede Ahraru’ş Şam, Ceyş’ül İzze, Ceyş’ül Nasır, Ceyş’ül Cünne, Feylaku’ş Şam gibi muhalif gruplar da varlığını sürdürüyor.
Telafer’i de yakacaklar!
Musul ve Rakka’yı DEAŞ teröründen temizleme iddiasıyla yakıp yıkan Amerika, Irak ordusu ve Haşdi Şabi teröristleri gözünü Türkmen yurdu Telafer’e dikti. Amerika’nın iki günde yaptığı bombardımanda 30 sivil hayatını kaybetti. İç savaş öncesi 600 bin sivilin yaşadığı Telafer son saldırılarla hayalet kente döndü.
Musul ve Rakka’yı harabeye çeviren ABD güçleri ve müttefiki terör örgütleri Telafer’e saldırı başlattı. Telafer’e 2 günde atılan bombalarla 30 sivil hayatını kaybetti. Nüfusunun tamamı Türkmenlerden oluşan Telafer kenti Irak’ın Suriye’ye açılan kapısı olma özelliği taşıyor. 600 bin nüfusa sahip Türkmen kenti büyük oranda boşaldı.
KENTTE 800 DEAŞ’LI VAR
Yeni Şafak, ABD, Haşdi Şabi Irak ordusu ve PKK koalisyonunun saldırı başlattığı Telafer’de yaşayan sivillerle konuştu. Telafer Türkmenlerinden Ahmet Şıhlar, geçtiğimiz salı gününden itibaren kentin havadan ve karadan yoğun bombardıman altında tutulduğunu, perşembe öğle saatlerin de ise kara işgal saldırısı başlatıldığını söyledi. Savaş öncesi 450 bin sivilin yaşadığı Telafer’de DEAŞ sonrası 60 bin kişinin kaldığını söyleyen Şıhlar, ABD ve müttefiklerinin saldırı hazırlığından dolayı şehirde yaşayan sivil sayısının 25 -30 bine düştüğünü belirtti.
YÜZDE 30’U HARAP OLDU
Irak’ta nüfusunun tamamını Türkmenlerin oluşturduğu Telafer kenti Suriye sınırında bulunduğundan ile stratejik öneme sahip. Hem Iran hem ABD’nin Irak-Suriye bağlantısı açısından Telafer’i ele geçirmek istediğini belirten Türkmen Cephesi Musul-Telafer Temsilcisi Adil Selbi, Türkiye‘nin Telafer konusunda acilen harekete geçmesi gerektiğini, Telafer’in kaybedilmesi durumunda, Irak'da Türkmen varlığının bitme noktasına geleceğini ifade etti.
YERLEŞİM BİRİMLERİ HEDEFTE
Irak Türkmen Cephesi Musul Temsilcisi Adil Selbi ise, “Saldırının başlaması ile ABD bombaları Allo köyünde onlarca insanımızı şehit etti. Musul örneğinde olduğu gibi birkaç ay içinde Telafer’den geriye enkaz kalacak. Bu kadar teknolojiye sahip süper güç ABD, terör örgütü karargahlarını değil, rastgele yerleşim birimlerini hedef alıyor” diye konuştu.
SİLAH PAZARLIĞI
Telafer’den peşmerge güçlerinin bulunduğu bölgeye kaçan terör örgütü DEAŞ militanları Talabani’ye bağlı KYB milisleri yardımı ile Dey er Zor’a geçiyor. Ayrıca DEAŞ’ın Musul’dan getirdiği bomba, silah ve cephaneler peşmerge aracılığı ile PYD-PKK’ya satılıyor. Geçtiğimiz pazartesi günü örgütler arasında 500 bin dolarlık silah ve cephane satışı gerçekleşti.
800 DEAŞ'lıya karşı 110 bin kişilik ordu
Telaferli mültecilerden sorumlu İbrahim Himmetoğlu, Telaferin 110 bin kişilik ordu ile çevrildiğini, hedefin DEAŞ olmayıp, Musul -Kerkük benzeri soykırım, sivil katliamlar ve kentin harabeye çevrilmesi olduğunu söyledi. İbrahim Himmetoğlu ayrıca bütün dünyayı Musul benzeri bir katliam ve tahribat öncesi harekete geçmeye çağırdı. İbrahim Himmetoğlu, sürgün edilen Türkmenlerin Irak'da demografik yapıyı değiştirmek isteyen kişilerin kurbanı olduğunu belirtti.
(Yeni Şafak)