Dünya nefesini tutmuş Tahran'da yapılan Türkiye, Rusya ve İran zirvesinden çıkacak kararı bekliyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Rusya lideri Vladimir Putini "Üçlü Zirve" de bir araya geldi. Toplantının tamamı televizyonlardan canlı yayınlandı. Zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan ateşkes çağrısı, zirve sonrası düzenlenen basın toplantısına ise Rusya Devlet Başkanı Putin, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teklifiyle bütün taraflara silahları bırakma çağrısında bulunduk" sözleri damga vurdu. Zirve sonrası 12 maddelik bildiri yayımlandı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN ATEŞKES ÇAĞRISI
İran Liderler Konferans Salonu'nda Başkan
Erdoğan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir
Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan
Ruhani, "Suriye" konulu "Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi" başında açılış konuşması yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İdlib'e düzenlenecek operasyonun yaratacağı insani dırama değindi ve ateşkes çağrısı yaptı. Erdoğan şunları söyledi: Zirveden çıkacak sonuçların tüm dünya tarafından sabırsızlıkla beklendiğini belirten Erdoğan, "Alacağımız kararlar ile bu beklentileri boşa çıkarmayacağımıza inanıyorum. Konuşmamın başında kısaca bir durum muhasebesi yapmak istiyorum." ifadesini kullandı.
Erdoğan, Astana ruhunun özünde bu asgari müştereklerin Suriye'nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ihtilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunması olduğunu anımsattı. Bu amaçla baştan beri sahada şiddetin durdurulmasını, insani durumun iyileştirilmesini ve siyasi sürecin önünün açılmasını hedeflediklerini belirten Erdoğan, "Aynı anlayışla Cerablus, El Bab ve Afrin gibi yerlerde sahaya inerek, kendi askerimizin canı ve kanı pahasına terörist unsurları bölgeden temizledik. Böylece Suriye topraklarını güvenli hale getirerek, huzur ve istikrarı temin ederek, mültecilerin evlerine dönebileceği şartları hazırlamaya çalıştık." ifadesini kullandı. Erdoğan, diğer taraftan Astana kapsamında hayata geçirdikleri en kritik adımın gerginliği azaltma bölgelerinin tesisi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Ancak zamanla bunlar farklı bahanelerle tek tek tasfiye edildi. Bugün gerginliği azaltma bölgelerinden geriye sadece
İdlib kaldı. Burada muhalefet, bölgelerin tesisinin ardından yaşanan gelişmeler sebebiyle 'kendileri bu konuda aldatıldıklarını' düşünüyorlar.
Türkiye olarak, şehitler verdiğimiz ve ciddi özveride bulunduğumuzu bu sürecin şu an itibarıyla çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz. Şunu bir kere daha vurgulamak istiyorum; İdlib, sadece Suriye'nin siyasi geleceği için değil, bizim milli güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme sahiptir. Bölgede kurduğumuz 12 gözlem noktasının sahadaki anlamlarından biri de Türkiye'nin İdlib halkına ve buraya sığınanlara can güvenlikleri konusunda güvence vermiş olmasıdır."
"Rus ve İranlı dostlarımızın güvenlik endişelerini anlıyoruz"
Bu bölgenin ve Türkiye'nin sağladığı örtülü güvencenin kendi halkına yönelik katliamlarının hala hafızalarda olan Esed rejiminin insafına bırakılmasına rıza gösteremeyeceklerine işaret eden Erdoğan, her ne gerekçeyle olursa olsun İdlib'e yapılan veya yapılacak bir saldırının katliamla ve çok büyük bir insani dramla sonuçlanacağına dikkati çekti.
Erdoğan, bölgedeki 3,5 milyonu aşkın sivilin tamamının bundan etkileneceğini belirterek, on binlerce sivilin bombardımanlarda can verirken, gidecek başka yerleri kalmadığı için milyonlarcasının Türkiye sınırına dayanacağını dile getirdi. Çoğunluğu Suriyeli 4,5 milyon sığınmacıyı topraklarında hala barındıran Türkiye'nin, mülteci ağırlama kapasitesini zaten doldurduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Rus ve İranlı dostlarımızın İdlib'deki bazı terörist oluşumlardan kaynaklanan güvenlik endişelerini elbette anlıyoruz. Bölgeye doğrudan komşu olmamız sebebiyle benzer kaygıları en az sizler kadar bizler de duyuyoruz. Ancak İdlib gibi her şeyin iç içe olduğu bir yerde, teröristlere karşı etkili mücadelede zaman ve sabır gerektiren farklı yöntemlere ihtiyaç var. Türkiye olarak, biz bu konuda gereken çabayı gösterdik, daha fazlasını da göstermeye de hazırız. İdlib'in kan gölüne dönmesini asla istemiyoruz. Siz dostlarımızdan da bu çabalarımızda bize destek olmanızı bekliyoruz. İdlib'de ortak kaygılarımızı dikkate alan makul bir çıkış yolu bulmalıyız. Gerek Halep'in gerekse Hmeymim Hava Üssü'nün güvenliğine yönelik tehditlerin bertaraf edilebilmesine yönelik her türlü çabayı göstereceğiz."
"Türkiye'nin hassasiyetinin doğru anlaşılmasını özellikle rica ediyorum"
Başkan Erdoğan, "Bu çerçevede, Rus dostlarımızın rahatsızlık duyduğu unsurları, Halep ve Hmeymim bölgesine yönelik saldırılara girişemeyecekleri yerlere çekmeyi deneyebiliriz. Böylece İdlib bölgesinde kritik yerlerin kontrolü sadece ılımlı muhalifler tarafından sağlanır hale gelecektir." dedi.Meselenin Astana ruhuna uygun şekilde ve suhuletle çözmenin hedeflenmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti: "Zira bu konuda Astana'nın itibar ve güvenliğinin sınanacağı son fırsattır. İdlib'in akıbeti konusunda varacağımız anlayış, Suriye bağlamındaki iş birliğimizin geleceğini de şekillendirecektir. Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin ve kararlılığının doğru anlaşılmasını sizlerden özellikle rica ediyorum.
Ülkemizin ve kardeşimiz olarak gördüğümüz Suriye halkının geleceğini bu derece yakından ilgilendiren bir konuda Türkiye'nin tavrı bellidir. Astana garantörlerinin Suriye'de yeni bir şiddet dalgası ve insani kriz yaşanmasına izin vermeyeceği mesajı, bu zirveden uluslar arası kamuoyuna verilmelidir."Erdoğan, "Bizler İdlib'e odaklanırken ve dünya gözlerini buraya çevirmişken, Fırat'ın doğusunda arzu etmediğimiz gelişmeler yaşanıyor." diyerek, birtakım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ ile mücadele bahanesiyle attığı adımların, bambaşka bir istikamete yöneldiğinin gizlenemez bir gerçek olduğunu belirtti.
DEAŞ tehdidi ve tehlikesi kalmamış olmasına rağmen Amerika'nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden fevkalade rahatsız olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Amerika'nın 20 bine yakın tırı silah ve mühimmatıyla bölgeye göndermesi, 3 bine yakın kargo uçağını aynı şekilde bölgeye göndermesi bu terör örgütünün ne denli güçlendiğinin çok açık ifadesidir. Suriye rejiminin de göz yummasıyla, Fırat'ın doğusunda güçlenen terör örgütü sahadaki varlığını, yabancı güçlerin desteğiyle kalıcı hale getirmeye çalışıyor." diye konuştu. Erdoğan, bu durumun sadece Türkiye'nin milli güvenliğini ilgilendirmekle kalmadığını aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve geleceğine de tehdit oluşturduğunu kaydetti.
PYD-YPG dahil Suriye'den kaynaklanan terörün her türlüsüne ve Suriye'nin siyasi birliğiyle toprak bütünlüğüne kast eden bütün girişimlere ayrım yapmadan ortak tavır alınması gerektiğine işaret eden Başkan Erdoğan, şöyle devam etti: "Ülkenin bir bölümünde sergilenen hassasiyetlerin diğer bölümünde gösterilmiyor olması hem Suriye halkının hem de uluslararası toplumun burada verilen mücadeleye bakışını olumsuz etkiliyor. Türkiye, özellikle Suriye'nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır. Ülkemizin bekasına tehdit oluşturan yapıların, hudutlarımızın hemen ötesinde cirit atmasına müsaade edemeyiz. Tehdidin kaynağına ve boyutuna göre gereken adımları atmayı sürdüreceğiz. Biz Suriye'de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararına uygun kalıcı bir çözüm bulunmasından yanayız. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisiyle iş birliği halinde Anayasa Komitesi'nin oluşumunun tamamlanmasına, serbest adil
seçimler yapılması için şartların bir an önce hazırlanmasına önem veriyoruz."
"Birinci derecede Rusya Federasyonu'na büyük görev düşmektedir"
Erdoğan, Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünün ve ülkenin yeniden inşasının ancak bu gelişmelerin ardından daha anlamlı bir şekilde ele alınmaya başlanabileceğine değindi. Geri dönüş sürecinin gönüllülük esasına göre, uluslararası hukuka aykırı olarak ve Birleşmiş Milletlerle iş birliği halinde yürütülmesinin esas olması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Burada özellikle bir konuyu da gündeme getirmem gerekiyor. O da şudur; kimyasal silahların yasaklanması sözleşmesi 1915'te imzalanmış, 1997 kimyasal silahların yasaklanması örgütünün kurulması. Kimyasal silahlarla ilgili tavırlar koyuyoruz, doğrudur ve yerindedir. Fakat kimyasal silahlarla ölenlerin, öldürülenlerin sayısına baktığımız zaman orada bin, iki bin, üç bin, beş bin kişiyi görüyoruz. Ancak konvansiyonel silahlarla öldürülenlere baktığımız zaman orada on binler, yüz binler görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı tavır almakta gecikildiğini ama kimyasal silahlara karşı tavır konulduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Neticesi ölüm olduktan sonra kullanılan kimyasal olsa ne fark eder, konvansiyonel olsa ne fark eder. Buna karşı bizim bu yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da bu işi gündeme getirmek suretiyle yeniden bunu güncellemenin, ortaya koymanın kimyasal, konvansiyonel buna karşı bir ortak tavır takınmanın ki burada birinci derecede Rusya Federasyonu'na büyük görev düşmektedir, zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde de Rusya Federasyonu'nun yer alması böyle bir kararın alınmasının da bana göre neticesini çok daha açık ve net hale getirecektir. Bu zirveden çıkacak sonuçların, Suriyeli kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını ve Suriye'de barış ortamının tesisine katkıda bulunmasını temenni ediyorum. 12 maddelik bir sonuç bildirgesi var, bu bildirgeyle inanıyorum ki şu anda dünyanın da bugün
Tahran bildirisi diyeceğiz. Tahran bildirisini herkes şu anda bekliyor ve bunun tesirini de inanıyorum ki göreceğiz." Ruhani'ye gösterdiği misafirperverlikten dolayı şükranlarını sunan Başkan Erdoğan, "Bundan sonraki toplantıyı Rusya'da yapacağız. Rusya Federasyonu'ndaki yapılacak toplantıya da çok daha olumlu gelişmelerle gitmeyi temenni ediyorum." dedi.
"Zirveden çıkacak sonuçlar tüm dünya tarafından şu anda sabırsızlıkla bekleniyor. Alacağımız kararlarda bu beklentileri boşa çıkarmayacağıma inanıyorum. Asgari müşterekler suriye'nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ithilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunmasıdır. Bu amaçla baştan beri sahada şiddetin durdurulmasını, insani durumun iyileştirilmesini ve siyasi sürecin önünün açılmasını hedefledik. Aynı anlayışla Cerablus, El Bab ve Afrin gib iyerlerde sahaya inerek terörist unsurları bölgeden temizledik. Böylece Suriye topraklarını güvenli hale getirerek huzur ve istikrarı temin ederek, mültecilerin evlerine dönebileceği şartları hazırlamaya çalıştık. Diğer taraftan yine Astana kapsamında hayata geçirdiğimiz en kritik adım gerginliği azaltma bölgelerinin tesisidir. Ancak zamanla bunlar farklı bahanelerle tek tek tasfiye edildi. Bugün sadece İdlib kaldı."
ESED'İN İNSAFINA BIRAKAMAYIZ
Liderlerin konuşmaları sonrasında zirvenin müzakere bölümüne geçildi ve liderler söz aldı. Burada Suriye'deki duruma ilişkin konuşan Erdoğan, sözlerine, "Benim şu anda üzerinde durmak istediğim İdlib'deki bombardımanların artık bir ateşkese şu anda adım atılmasında büyük fayda var." diyerek başladı.Recep Tayyip Erdoğan, şu anda İdlib halkının ciddi manada bir korku içinde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Sivil halkı kastediyorum. Burada böyle bir göç, iltica başladı. Bunların da tabii gidebildikleri yer sürekli olarak bizim sınırlara doğru şu anda geliyorlar. (İdlib) Burada bir ateşkesin sağlanması ve terör gruplarına karşı da alınabilecek tedbirleri, yine birlikte ilgili arkadaşlarımızın yapacakları çalışmalarla bunu yapalım.Burada istihbarat örgütlerimizin müşterek çalışması önem arz ediyor. Savunmayla ilgili arkadaşlarımızın yapacakları çalışmalar önem arz ediyor. Bu konuda süratle bir adım atıp ateşkesin sağlanması çok önem arz ediyor."
"Şu anda 45 kişilik bir liste belli"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle bugün burada bir ateşkes ilanı yapabilirsek inanıyorum ki bu zirvenin en önemli adımlarından birisi bu olacak ve sivilleri bu ciddi manada huzurlu kılacaktır, rahatlatacaktır." diye konuştu. Erdoğan, "Bu konuyla ilgili bir adımın atılması ve böyle bir ilanın yapılması bu zirvenin de zaferi olacaktır diye düşünüyorum." ifadesini kullanarak, "Sayın Putin'in anayasa ile ilgili zaten bu adımlar atıldı, şu anda 45 kişilik bir liste belli. Bu anayasa ile ilgili çalışmalar da hız kazandığı takdirde Suriye'de artık halk genel itibarıyla beklentilerine doğru gidildiğini görmüş olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"3'üncü maddeye 'ateşkes maddesi' konulsun"
Bildirinin 3'üncü maddesine vurgu yapan Erdoğan, diplomatik olarak bu maddenin güzel olduğunu ancak burada "ateşkes" ifadesinin yer almasını istedi. Recep Tayyip Erdoğan, "Burada 'ateşkes' ifadesi eğer yer alacak olursa bu yapılacak açıklamada çok daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum. Yani 3'üncü maddeyi bu güçlendirir diye düşünüyorum. 3'üncü madde çok diplomatik ama buraya bir de 'ateşkes' ifadesi koyarsak bu işi çok daha güçlendirecektir, rahatlatacaktır." şeklinde konuştu.
Putin'in açıklamalarının ardından yeniden söz alan Başkan Erdoğan, İdlib'de tüm tarafların silahı bırakması gerektiğini tekrarlayarak, "Silahı bırakın ki buraya sulh gelsin. Bu çağrıyı zirveden yapmış olalım." diyerek konuşmasını tamamladı.
RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN'DEN SİYASİ ÇÖZÜM MESAJI
Suriye'de siyasi çözüm mesajı veren Rusya Devlet Başkanı Putin ise şunları dile getirdi:
"Öncelikle sayın Ruhani'ye teşekkür etmek istiyorum tarafımıza gönderdiği davetiye için.
Kalan teröristler şu an İdlib'de bulunuyor. Ateşkesi ihmal etmeye çalışıyor. Çeşitli provakasyon hazırlamaya çalışıyorlar.
Suriyeliler arasında barış başlatılması adına somut adımlar atılabildi.
BM nezdinde bir Anayasa Komitesi hazırlanacak. Suriye'ye insani yardım yapılması lazım"
İnsanlar yavaş yavaş barışa doğru adım atıyor. Dolayısıyla Rusya bu adımda somut bir adım attı.
Ortak mutabakatlarımızın başarılı şekilde hayat geçirilmesi siyasi çözüm sürecini ilerletebildi"
RUHANİ'DEN AÇIKLAMA:KALICI BARIŞ İÇİN TERÖRİZMLE MÜCADELE ETMEK GEREKİR
"Suriye'de terörizmle mücadele için bu buluşma ne geçmişte ne gelecekte kendi kararımızı kabul ettirmek üzerine olmamıştır. Suriye halkı dostumuzdur. Bölgedeki bazı ülkelerin terörizmle ilgili endişelerini anlıyoruz, ama bu endişeler için en iyi yönetmin Suriye hükümetiyle organize olmadan doğrudan müdahelenin krize neden olacağını biliyoruz.
Rejim örgütlerinin savaş için savaş yönteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Kalıcı barış için terörizmle mücadele etmek gerekir. ABD ve siyonist rejiminin terörizm destekleyicileri, hengame yaratarak suçu değiştiremezler. İşgalci bir rejim olan ırk ve rejim olan işgalci rejimin, Suriye'nin işgal ettikleri topraklarını derhal terk etmesini gerekir. Kanunsuzca Suriye'de bulunan ve tecavüze gerçekleştiren ABD hükümetinden olumlu ve yapıcı bir adım beklenemez. Suriye'de kalıcı barışla ulaşması için ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yüz binlerce Suriyeli'nin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye'nin geleceği için her türlü rol Suriye'ye aittir.
İdlib'de teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır. Yabancı askeri güçlerin topraklardan çıkması Suriye'nin geleceği açısından önemlidir. Libya'da dış güçlerin müdahalesi, geçmiş tecrübeler Suriye'nin geleceği açısından da önemlidir. Dünya özellikle bizim bölge dış müdahale, bazı hükümetlerin maceraperetliği yüzünden çok fazla insani kayba neden olmuştur. Yemen krizi ve dünyadaki benzer krizleri çizecektir. Bölgede ve dünyadaki kriz yaşayan ülkelerin geleceği ve barış sürecini belirleyemez."
Yüz binlerce Suriyeli'nin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye'nin geleceği için her türlü rol Suriye'ye aittir.
SURİYE'DE GÜVENSİZLİĞİN SON BULMASI İÇİN ABD'NİN VARLIĞI SON BULMALI'
Suriye'de barışın gelmesi için, her müzakerede Suriye'de toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. Terörizm son bulana kadar özellikle İdlib'De terörle mücadele bulunmalıdır. Suriye'de güvensizliğin son bulması için ABD'nin varlığı son bulmalıdır. Suriye krizinin çözülmesi için Suriye'de barış için üç ülkenin iş birliğine saygı duyulmalıdır."
RUHANİ: ABD'Yİ FIRAT'IN DOĞUSUNDAN ÇIKMAYA ZORLAYALIM
Erdoğan'ın ardından bir kez daha söz alan Ruhani "ABD'yi Fırat'ın doğusundan çıkmaya zorlayalım, çünkü krizin devam etmesindeki en büyük etken ABD'dir" dedi.
ÜÇLÜ ZİRVE SONRASI LİDERLER ORTAK BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "Suriye" meselesi için gerçekleştirdikleri Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
İranlı şair Sadi Şirazi'nin "Eğer sen başka insanların mihnetinden, ızdırabından gamlanıp kederlenmiyorsan sana Ademoğlu demek yakışmaz." sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, "Bizim de bugün burada bulunma sebebimiz Suriyeli kardeşlerimizle hemdert olmak, yaşanan insani drama son vermenin yollarını aramaktır." diye konuştu.
Soçi formatında bugün üçüncüsünü gerçekleştirdikleri üçlü zirvelerin Suriye'de istikrar ortamının tesisi yönünde belli bir mesafe alınmasına katkı sağladığını belirten Erdoğan, "Bu zirveler, Suriye'de gelinen noktanın muhasebesini yapmak ve ileriye dönük adımların tespiti bakımından da önemli fırsatlar sunmaktadır." ifadelerini kullandı. Yaklaşık 8 yıldır devam eden ihtilafın bir günde çözülmesini beklemenin mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, "Ancak biz başkaları gibi geriye yaslanıp yangını seyretmek yerine onu söndürmenin yollarını arıyor, bunun için elimizi taşın altına koyuyoruz." dedi. Aralarındaki farklara değil asgari müştereklere odaklandıklarına dikkati çeken Erdoğan, bu sayede Soçi ve Astana'nın, Cenevre'de siyasi çözüm için yürütülen çabaların katalizörü olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinde bulunulan kritik günlerde büyük bir emeğin ve özverinin sonucu olan bu kazanımların muhafazasının büyük önem taşıdığını, nitekim bu amaçla iş birliğini sürdürme kararlılıklarını bugün teyit ettiklerini bildirdi.
Nisan ayında Ankara'da gerçekleştirilen ikinci zirveden bu yana sahada ve uluslararası ortamda birçok gelişme cereyan ettiğini belirten Erdoğan, bunları etraflıca ele aldıklarını, Türkiye olarak Suriye'de rejimin dizginlenmemesinin yol açacağı tehlikeleri de dile getirdiklerini aktardı.
"Önemli bir sorumluluk üstlendik"
İdlib bölgesine yönelik saldırıların, sahadaki durumu daha da kötüleştireceğini ve siyasi süreci çökme noktasına getireceğini ifade ettiklerini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin İdlib'de 12 gözlem noktasının bulunduğunu, bu şekilde sahadaki sükunetin idamesi için önemli bir sorumluluk üstlendiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bölgedeki sivil halkın korunması, terörist unsurların ayrıştırılması ve İdlib'in mevcut statüsünün muhafazası hayati önem taşıyor. İdlib tüm Suriye'nin küçük bir modeli konumundadır. Burada atılacak yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir. Suriyeli sivillerin can güvenliğini hiçe sayan yöntemler teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir fayda sağlamayacaktır. Türkiye olarak baştan beri Suriye'de akan kanın durması için mücadele ettik. Hiçbir ayrım gözetmeden Suriyeli kardeşlerimize sahip çıktık. Dün olduğu gibi bugün de tek bir Suriyeli kardeşimizin dahi burnunun kanamasını istemiyoruz. Özellikle büyük çileler çekmiş İdlib halkının yeni felaketlere maruz kalmasını asla arzu etmiyoruz. Zirveye atfettiğimiz önem de işte bu hassasiyetimizden kaynaklanıyor. İdlib meselesi yeni acılara, yeni gerginliklere, yeni sıkıntılara mahal vermeden Astana ruhuna sadık kalınarak çözülmelidir. Astana'da mutabakata vardığımız ilkelerin muhafazası, Suriye krizine sürdürülebilir siyasi çözüm bulunması bakımından da mühimdir."
"Sürece yeni bir dinamizm kazandıracak"
Ruhani ve Putin ile yaptıkları fikir teatisinde bu görüşleri paylaştığını anlatan Erdoğan, Ankara Zirvesi'nde mutabık kalınan terörle mücadele kisvesi altında sahada oldu bittilere gidilmemesi gerektiğini vurguladığını bildirdi.uriye'nin toprak bütünlüğüyle komşu ülkelerin milli güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durmanın gerekliliğini özellikle ifade ettiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Önümüzdeki günlerde 3 garantör ülkenin temsilcileri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi ile Cenevre'de yeniden bir araya gelecekler. Anayasa komitesinin kuruluş süresine dair hazırlıklar ele alınacak ve son aşamaya gelindi diyebiliriz. Astana süreci sayesinde gündeme gelen bu komitenin bir an evvel kurulması ve işlevsel hale gelmesi siyasi sürece yeni bir dinamizm kazandıracaktır."
Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunu da ele aldıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"3,5 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde geri dönüşlerine ilke olarak olumlu yaklaşıyoruz. Elbette bunun için Birleşmiş Milletler ile eşgüdüm sağlanması sahada ve siyasi süreçte elverişli şartların oluşturulması şarttır. Arzumuz Suriye ihtilafının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararıyla ortaya konan parametreler temelinde kalıcı ve muteber bir çözüme kavuşturulmasıdır. Şüphesiz bu sorumluluk sadece 3 garantör ülkenin değil tüm uluslararası toplumundur. Suriye ihtilafına çözüm bulunması için ilgili tüm paydaşların ortak bir zeminde buluşması gereklidir. Türkiye olarak bu hedef doğrultusundaki çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız."
İDLİB'DEN GÖÇ
Başkan Erdoğan, ortak basın toplantısında bir basın mensubunun İdlib'de askeri bir operasyonun ardından ciddi bir göç dalgasının başlayabileceği ihtimalinin zirvede ele alınıp alınmadığına, garantör ülkelerin buna karşı tutumunun ne olacağına yönelik sorusunu yanıtladı. Astana sürecinin üç garantör ülkesi olarak bir gayret ve çalışmanın içerisinde olduklarına işaret eden Erdoğan, bu kapsamda Soçi'de başlayan sürecin Ankara ve bugün de Tahran ile devam ettiğini söyledi.Erdoğan, şu anda terör nedeniyle İdlib'den Türkiye'ye doğru bir yönelişin söz konusu olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Genel itibarıyla baktığımızda malum Suriye'de en uzun sınıra biz sahibiz. Bu sınırda İdlib halkının kaçacağı yer neresi, Türkiye. Biz şu anda zaten 3,5 milyona ev sahipliği yapıyoruz. İdlib'in şu anda nüfusu 3,5 milyon. Böyle bir 3,5 milyona daha ev sahipliği yapmaya gücümüz de imkanlarımız da yetmez. Şu anda atacağımız adım, birlikte buradan olabilecek göçü engellemektir. Bunun için de terörle mücadelede başarılı olmamız lazım. Onun için bu toplantının özellikle silahların bırakılmasını sağlamaya yönelik buradan çıkan mesaj, artık terör gruplarına da çok kararlı bir duruşun ifadesidir. Bunu bizim başarmamız gerekiyor."
"Zirvede de konuşulan bir konu oldu"
Söz konusu göç dalgasının durdurulmasının, Türkiye açısından önemini vurgulayan Erdoğan, Rakka olayını anımsattı. Ardından yaşanan Dara olayında da binlerce insanın öldüğünü aktaran Erdoğan, Türkiye'nin bu süreçte yüzlerce insanı alarak ihtiyaçlarını karşıladığını anımsattı. Erdoğan, İdlib'de benzer bir durumla karşı karşıya kalınabileceğine dikkati çekerek şunları kaydetti: "Bunu da aramızda ikili görüşmelerde ele aldığımız gibi zirvede de konuşulan bir konu oldu. Zaten açıklanacak olan 12 maddelik sonuç bildirgesinde de bunlar etraflıca ele alınmış durumda. Temennim odur ki bu süreci artık sona erdirmenin yollarını bulalım. Çünkü Suriye halkı bir an önce kendi anayasasını ve adil bir seçimi bekliyor ve bunu hep birlikte başarmamız lazım."
'TÜM TARAFLARA SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI YAPIYORUZ'
Rusya Devlet Başkanı Putin, "Suriye'de çözüm için Astana yöntemini kullanacağız. Önceliğimiz Suriye'den terörizmi tamemen temizlemektir. Tüm taraflara silahları bırakma çağrısı yaptık" dedi. Suriye’de çözüme ulaşmak için Astana formatının imkanlarını kullanacaklarını söyleyerek bunun bölgede yaşamın normalleşmesi bakımından yapıcı ve verimli bir çerçeve olduğunu ifade eden Putin, "Tarafların, garantör ülkelerin ve BM’nin de katılımıyla uzman düzeyinde uluslararası toplantılar yapacağını kaydeden Putin, bugüne kadar uluslararası düzeyde 10 toplantı düzenlendiğini anımsattı. Rusya hava kuvvetlerinin Suriye’nin güney ve batısını teröristlerden temizlediğini savunan Putin, “İdlib’de kademeli olarak durumun istikrara kavuşmasını görüştük. Bizim önceliğimiz Suriye'yi teröristlerden tamamen temizlemektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teklifiyle bütün taraflara silahları bırakma çağrısında bulunduk. Sivilleri korumak bahanesiyle teröristleri korumak ve Suriye hükümetine zarar vermek kabul edilemez.” diye konuştu.Putin, Suriye’de kimyasal saldırı provokasyonu yapılması hususunda ellerinde net ve açık kayıtlar bulunduğunu iddia ederek muhaliflerin, silahlı grupların bu tür provokasyonu sahneleme çabasında olduğunu savundu.
Suriye’deki terörle mücadeleye muhalif grupların da katıldığını söyleyen Putin, bu yaklaşımın Suriye’de taraflar arasında güveni artırdığını ve siyasi çözüme katkıda bulunduğunu dile getirdi. Putin, BM’nin Anayasa Komitesi kurulması sürecine yardım etme noktasında mutabakata ulaştıklarını bildirdi.
Rusya Devlet Başkanı, Anayasa Komitesinin Suriye’nin gelecek yıllardaki siyasi yapılanmasını belirleyeceğine ve bir an önce kurulması gerektiğine işaret etti.
Putin bir soru üzerine şunları söyledi: "Bizim barış çağrımız İdlib’de de duyulacaktır. Bizim sağlanan tüm mutabakatlarımız şunu esas aldı: Çatışan tüm tarafları barıştırmaya çalışıyoruz. Terör unsurları ise bu sürece dahil olmamalıdır. Parantez dışında kalmalılar. Umarım teröristler de sağduyu gösterip silahlarını bırakacaklar."
İDLİB'DE ATEŞKES
Putin, basın toplantısından önce üç liderin zirve kapsamındaki müzakeresinde, Erdoğan'ın İdlib'de ateşkes çağrısı yapması üzerine de bu teklifi önemsediğini belirterek şunları kaydetti: "İdlib’de yeterince sivil var. Elbette yıkıcı olan unsurlar, terör unsurları bölgede provokasyona devam ediyor. İnsansız hava araçları ile saldırıyorlar. Bunu görmezden gelemeyiz. Bu problemleri bütün yönleriyle düşünmeliyiz." değerlendirmesini yaptı.
SURİYE'YE ASKERİ MÜDAHALE SORUNLARI ARTIR
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "İdlib'de sivillerin zarar görmemesi için tedbir almalıyız. Toplantıdaki konuşmalarımızda bu konuda anlaştık." dedi. ABD'nin zirve yapılırken rejime yönelik suçlamalarını sürdürdüğünü kaydeden Ruhani, Zirvede ABD'nin müdahalesine ve dış müdahaleye karşı çıktığını hatırlatan Ruhani, bunun sorunları daha karmaşıklaştıracağını söyledi. Ruhani, İdlib'deki durumun hassasiyetini vurgulayarak bölgede Nusra ve DEAŞ gibi terör örgütü mensupları bulunduğunu ifade etti. Terör eylemlerinin halka zarar verdiğini belirten Ruhani, "Bölgede teröristleri yok etmeliyiz. İdlib'de sivillerin zarar görmemesi için tedbir almalıyız. Toplantıdaki konuşmalarımızda bu konuda anlaştık. Teröristleri silahlarını bırakmaları ve eylemlerini sona erdirmeleri için teşvik etmeliyiz." diye konuştu.
Suriye sorununun çözümü için siyasi sürecin ve yeni anayasanın yazılmasının önemine işaret eden Ruhani, ülkeden kaçan Suriyelilerin dönmesi, tutukluların takası ve Suriye'nin yeniden inşasına vurgu yaptıklarını söyledi. Ruhani, 7 yılda Suriye halkının çok zarar gördüğünü, yakın gelecekte ülkede barışın sağlanacağına inandığını dile getirdi.Üç ülke arasındaki iş birliğinin devam etmesi gerektiğini vurgulayan Ruhani, şöyle devam etti: "Bu süreç yolun sonuna kadar, yani Suriye'de demokrasinin sağlanacağı zamana kadar, mültecilerin döneceği ve barış ile istikrarın tam olarak sağlanmasına kadar devam ettirilmelidir. Gelecek zirve, Rusya'da yapılacak. Üç ülkenin onayladığı bildiri, açık şekilde bizim yolumuzu belirliyor. Suriye'de barış ve istikrarın sağlanması için çalışmaya devam edeceğiz."
Ruhani, gazetecilerin sorularını yanıtlarken de bölgedeki teröristlerin sivilleri kalkan olarak kullandığını iddia etti. Ruhani, Fırat'ın doğusu konusunda sorun bulunduğunu belirterek "ABD'nin Suriye'yi derhal terk etmesi gerekli." ifadesini kullandı. İran Cumhurbaşkanı Ruhani, basın toplantısının sonunda "Umarım Suriye'de barış ve istikrar sağlanır, böylece Suriyeliler evlerine dönebilir." dedi.
İŞTE LİDERLER TARAFINDAN AÇIKLANAN TAHRAN BİLDİRİSİ
Tahran’daki üçlü zirvede karara bağlanan bildiride şu maddelere yer verildi.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Eylül 2018 tarihinde Tahran’da üçlü bir Zirve'de bir araya gelmişlerdir.
Devlet Başkanları;
1. Astana formatının Ocak 2017’den bu yana sağladığı başarılardan, özellikle de Suriye Arap Cumhuriyeti genelindeki şiddetin azaltılmasında katedilen ilerlemeden ve ülkede barış, güvenlik ile istikrara yapılan katkıdan duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir.
2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli ve devam eden taahhütlerini vurgulamış ve bunlara herkes tarafından saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğini yinelemişlerdir. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.
3. Sahadaki güncel durumu ele almışlar, 4 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da yapılan son toplantılarının ardından Suriye Arap Cumhuriyeti’yle ilgili meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarındaki mutabakat uyarınca üçlü eşgüdümü sürdürmek hususunda hemfikir kalmışlardır. Bu çerçevede, İdlip gerginliği azaltma bölgesindeki durumu görüşmüşler ve bu konuyu yukarıda belirtilen ilkelere ve Astana formatını tanımlayan işbirliği ruhuna uygun olarak ele almayı kararlaştırmışlardır.
4. BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Terörle mücadelede, yukarıda belirtilen terörist grupların ateşkes rejimine katılmış veya katılacak olan silahlı muhalif gruplardan ayrıştırılmasının sivil zayiatın önlenmesi bakımından da dahil olmak üzere büyük önem arzettiğinin altını çizmişlerdir.
5. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yinelemişlerdir. Siyasi sürecin Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin kararları ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu olarak ilerletilmesi amacıyla aralarındaki aktif işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
6. Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde bir siyasi çözüme ulaşma sürecini ilerletme amaçlı ortak çabaları sürdürme konusundaki kararlılıklarını yinelemişler ve Anayasa Komitesi’nin kurulması ile çalışmalarının başlatılmasına yardımcı olmaya yönelik taahhütlerini vurgulamışlardır. Kıdemli memurları ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi arasındaki yararlı istişarelerden duydukları memnuniyeti vurgulamışlardır.
7. Bütün Suriyelilerin normal ve huzurlu bir hayata yeniden kavuşmalarına ve acılarının hafifletilmesine yönelik tüm çabalara destek olma ihtiyacını vurgulamışlardır. Bu bağlamda, ilave insani yardım göndermek, insani mayın temizliği faaliyetlerini kolaylaştırmak, sosyal ve ekonomik tesisler de dahil olmak üzere temel altyapı unsurlarını eski haline getirmek ve tarihi mirası korumak suretiyle Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve insani ajansları olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.
8. İhtiyaç duyan tüm Suriyelilere hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasını kolaylaştırma yoluyla, sivillerin korunması ve insani durumun iyileştirilmesini hedefleyen ortak çabaları sürdürmedeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.
9. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri asıl yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşleri için gerekli şartların oluşturulması ihtiyacının altını çizmişlerdir. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve diğer uluslararası uzmanlık kuruluşları da dahil olmak üzere, ilgili tüm taraflar arasındaki eşgüdüm ihtiyacını vurgulamışlardır. [Suriyeli mülteciler ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler hakkında uluslararası bir konferansın toplanması fikrini değerlendirmek hususunda mutabık kalmışlardır.]
10. BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) uzmanlarının katılımıyla yürütülen, alıkonulanlar/kaçırılanların serbest bırakılması, cenazelerin teslimi ve kayıp şahısların tespiti Çalışma Grubu’nun faaliyetlerindeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılamışlardır.
11. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in daveti üzerine, bir sonraki toplantılarını Rusya Federasyonu’nda yapmayı kararlaştırmışlardır.
12. Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanları, Tahran’daki Üçlü Zirve’ye evsahipliği yapmalarından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani’ye içten teşekkürlerini sunmuşlardır.
Zirve öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem Ruhani hem de Putin ile baş başa görüşmeler gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Suriye" meselesi için yapılacak Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi öncesi görüştü.İran Liderler Konferans Salonu'nda, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ev sahipliğinde Suriye meselesi için yapılacak Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'ne iştirak eden Başkan Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in zirve öncesi ikili görüşmesi basına kapalı gerçekleşti.
Görüşmede Türk heyetinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.
Rus heyetinde de Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Enerji Bakanı Aleksandr Novak, Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ile Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov yer aldı.
Tokalaşarak poz verdiler
Erdoğan ve Putin, ikili görüşmeleri öncesi basın mensuplarına tokalaşarak poz verdi. Görüşmenin başında Erdoğan ve Putin'in samimi sohbeti ve gülüşmeleri dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, görüşmenin yapıldığı salonda Rusya Devlet Başkanı Putin'i beklerken, Kremlin Dış Politika Danışmanı Uşakov ile sohbet etti. Aynı anda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nın da Rus meslektaşı Lavrov 'la sohbet ettiği gözlendi.
İLK GÖRÜŞME RUHANİ İLE
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Suriye konulu üçlü zirve kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu, toplantıların ikili ilişkileri görüşmek için de bir fırsat olduğunu söyledi.
Ruhani, ev sahipliği yapacağı Suriye konulu üçlü zirve öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya geldi.
Velencek Toplantı Salonu'nda Erdoğan'ı karşılayan Ruhani, kendisini Tahran'da görmekten mutluluk duyduğunu ifade etti.
Ruhani, "Bugün 3 ülke olarak bölgesel sorunları çözmek üzere üçüncü zirve toplantımızı yapıyoruz. Bu görüşme, iki ülke meselelerini konuşmak ve müzakere etmek için de bir fırsattır. Tahran'a tekrar hoş geldiniz. Bu yolculuğunuzun iki ülke ve iki millet için hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.
Daha sonra toplantı, basına kapalı devam etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a İran ziyaretindeMilli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT Başkanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın da bulunduğu heyet eşlik etti.