Siviller kaçamıyor
SDG öncülüğünde başlatılan Mumbuc operasyonunda, kent dört bir yandan kuşatıldı. IŞİD sivillerin merkezden çıkışını engelliyor. Bu sebeple operasyon yavaşlatıldı. Al Jazeera’ye konuşan SDG kaynakları, merkezin de kontrol altına alınmasından sonraki hedefin batıdaki Al Bab olduğunu söyledi.
ABD’nin hava bombardımanıyla destek verdiği, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) öncülüğünde yürütülen Mumbuc operasyonu ilerliyor. Yerleşim merkezi, PYD’nin başını çektiği SDG tarafından kuşatıldı. Ancak bu kuşatma, IŞİD’in geri püskürtülmesi ve IŞİD kontrolü altındaki yerleşim bölgelerinden sivillerin kaçışını imkânsız hale getirdi. Şehir merkezindeki binlerce sivilin kurtarılması için bir koridor oluşturulması gerekiyor.
Operasyona dâhil edilmeyen muhalif Arap ve Türkmen komutanlar, merkezin birkaç gün içinde kuşatılmasından bu sebeple rahatsız.
SDG güçleri Mumbuc’un merkezinin bir kilometre güneyindeki Hatabat yolunu da kontrol altına aldı. Al Jazeera’nin Mumbuc operasyonunu yürüten SDG kaynaklarından edindiği bilgiye göre, ABD ve SDG şehri tamamen kuşattıktan ve IŞİD’in Rakka’ya giden yolunun önemli ölçüde kesilmesinden sonra operasyonu yavaşlattı. Sivillerin çıkışının sağlanması için bir koridor oluşturulmaya çalışıyor ancak IŞİD çıkışları kapattı. Şimdiye kadar sadece 600 kişi kurtarıldı.
SDG’li kaynaklara göre, koridorun oluşturulması ve ardından merkeze yapılacak büyük operasyonun en geç iki hafta içerisinde başlaması planlanıyor.
Mumbuc İdari Konseyi’ne yeni isimler Al Jazeera’ye bilgi veren kaynaklar, merkezin kontrolü ele geçirildikten sonra Mumbuc’u birkaç ay önce ABD’nin desteğiyle oluşturulan Mumbuc İdari konseyi yönetecek. Bölgedeki nüfus yapısı ve Türkiye’nin uyarıları göz önünde bulundurularak çoğunluğu Arap kabile liderlerinden oluşan konseye yeni isimler de getirildi. Bunlardan biri, Bubanna aşiretinin lideri.
Konsey’deki Arap temsilcilerin sayısı artırıldı. Kürt ve Türkmenlerin yanı sıra bir Çeçen ve bir de Ermeni temsilci daha konseye getirildi. İsimler belirlenirken Amerikalı yetkililer de sürece dâhil oldu. Bölgedeki PYD’li ve Türkmen kaynaklar, Türk ve Amerikalı yetkililerin bu süreçte devamlı iletişim içinde olduğu bilgisini verdi.
Mayıs sonunda Al Jazeera’ye konuşan üst düzey bir Türk yetkili, Obama ile Erdoğan’ın 19 Mayıs’ta yaptığı telefon konuşmasının uzun süren anlaşmazlıkların ardından olumlu ve yapıcı bir görüşme olduğunu, IŞİD karşıtı atılacak bir adım için ortak bir karara varıldığını söylemişti. “Tamamen SDG’siz bir plandan bahsetmek mümkün değil ama Türkiye sınırında istediğimiz tabloyu göreceğiz. Muhaliflere yeniden ciddi bir yardımın gelmesi söz konusu olabilir” diyen yetkili, Obama ile Erdoğan’ın görüşmede sahada atılacak adımları detaylı olarak ele aldığı bilgisini vermişti.
SDG: Bir sonraki hedef Al Bab Mayıs sonunda Rakka’nın kuzeyinden başlatılan operasyon, 1 Haziran’da Mumbuc’a kaydırılmıştı. Aynı SDG’li kaynaklar, Al Jazeera’ye Mumbuc’un ardından bir sonraki hedefin Al Bab olduğunu söyledi.
Al Bab, IŞİD’in Türkiye sınırı ile Rakka arasındaki ikmal yolunda elinde son kalan ilçe. Mumbuc’u kuşatan SDG güçlerinin 17 kilometre batısında yer alıyor.
Nisan ayında Al Jazeera’ye konuşan PYD’li ve Türkmen kaynaklar, IŞİD bölgesi için Türkiye ve ABD’nin yeni bir plan üzerinde konuştuğu bilgisini vermişti. Buna göre Mumbuc’tan Tel Rıfat’a kadar olan bölge SDG tarafından IŞİD’den temizlenecek, Türkiye sınırında da Özgür Suriye Ordusu bir cep oluşturacaktı. Mumbuc’tan sonra hedefin Al Bab olduğunu anlatan SDG’li kaynaklar, bu planın uygulanmaya devam ettiğini söyledi.
Mare hattında IŞİD tehlikesi Arap ve Türkmen muhaliflerin Mumbuc ve olası Al Bab operasyonlarından sonra endişesi, Türkiye sınırındaki Mare-Carablus hattında sıkışan IŞİD’in, daha önce de kuşattığı Mare’ye ağırlık vermesi. Azez-Mare hattında IŞİD’le mücadele eden ÖSO’ya, ABD’nin havadan sağladığı destek ise kısıtlı.
PYD gerginliği Türkiye ile ABD ilişkileri, ABD'nin Suriye sahasında PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin silahlı kanadı YPG'ye verdiği destekten dolayı bir süredir gergin.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, Ekim 2014’te PYD’yi "terör örgütü" olarak görmediklerini açıklamış, Washington yönetimi Eylül 2015’te de PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi de "terör örgütü" olarak görmediğini ilân etmişti.
( Al Jazeera)