Rus ordusunun öldüremediği adam! Ukrayna'da kardeşlerinin cesetleri ile diri diri gömüldü ama...
Ukrayna topraklarını işgal eden Rus ordusu binlerce sivilin ölümüne neden oldu. Rusya'nın harabeye çevirdiği ülkeden dehşete düşüren haberler gelmeye devam ediyor. Dizlerinin üzerine çökmüş gözleri bağlı üç Ukraynalı kardeş... Arkalarında bir Rus askeri... Susturucu takılmış bir silah... O kardeşlerin ikisi kafalarına sıkılan kurşunlarla infaz edildi, üçüncüsü ise ister şans deyin ister kader, küçücük bir detay sayesinde kurtuldu ve bugün yaşadıklarını dünyaya duyurmak istiyor. İşte savaşın korkunçluğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bir hayatta kalma hikayesi...
Bir buğday tarlasının ortasına kocaman bir çukur kazıldı. Bir grup Rus askeri, Kuliçenko kardeşleri silah zoruyla çukurun kıyısında diz çöktürdü. Kardeşlerin bacakları ve kolları bileklerinden bağlanmıştı. Gözlerini kapatan sargı bezleri bantlarla iyice sağlamlaştırılmıştı.
İlk kurşun kardeşlerin en küçüğü Yevgen'i öldürdü. İkincisi ise en büyükleri Dimitro'yu. Mikola'ya sıkılan kurşun ise sağ kulağının hemen yanından girip ağzının sağ tarafından dışarı çıktı.
Askerler Mikola'yı çukura doğru ittirince genç adam kardeşi Yevgen'in cansız bedeninin üzerine düştü. Ardından Dimitro'nun ağırlığının da kendi üzerine yüklendiğini fark etti. Ama bu kadarla kalmadı. Üzerindeki baskının arttığını hissetti Mikola; askerler kürek kürek toprak atıyordu çukura.
33 yaşındaki Mikola, hayatta olduğunu o zaman anladı. Kafasına sıkılan kurşun yanağını delmiş, herhangi bir ciddi hasar vermeden üst çenesinin yanından çıkıp gitmişti. Ama infazdan kurtulmak sadece bir başlangıçtı. Evine dönebilmesi için onu çok uzun bir yolculuk bekliyordu. Üstelik yol üzerinde Rus askerlerine yakalanmaması gerekiyordu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat'ta Ukrayna işgalini başlattığında, Kuliçenko ailesi Dovjik köyünde yaşıyordu. Üç erkek kardeş, evlerini ablaları İrina ile paylaşıyordu.
Kuliçenkolar gümbür gümbür tanklarıyla köye giren Rus askerlerine görünmemek için ellerinden geleni yapıyor, eve girip çıkmak için arka taraftaki pencereleri kullanıyordu. Özellikle 30 yaşındaki Yevgen'in Ruslardan saklanmak için çok iyi bir sebebi vardı: Birkaç yıl evvel Ukrayna ordusuna mensup bir paraşütçü olarak ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı savaşmıştı. Daha sonra ordudan istifa edip 36 yaşındaki ağabeyi Dimitro'yla birlikte çiftçiliğe başlamıştı ancak Mikola ve İrina, işgal başladığında Yevgen'in gizlice Jitomir'e gidip birliğine yeniden katılmaya çalıştığını aktardı.
Yaşadıklarını Wall Street Journal'a anlatan Mikola Kuliçenko'nun ifadeleri, yürüyüşü sırasında karşılaştığı kişiler ve resmi kurumların yetkililerince de doğrulandı.
Dovjik köyü sakinleri, Rus askerlerinin kendilerine 18 Mart'a kadar neredeyse hiç dokunmadığını söyledi. Ukrayna güvenlik güçlerinin verdiği bilgiye göre, o tarihte Rus askeri araçlarından oluşan bir konvoy bombardıman ateşiyle vuruldu ve köyün içinden geçen yolda bir mayına çarptı. Bunun üzerine Rus askerleri suçluyu bulmak için 570 nüfuslu köyü didik didik etmeye başladı. Kapı kapı dolaşıyor, "Ailenizde orduda görev yapmış birileri var mı?" diye soruyor, genç erkekleri soyup vücutlarını dövmeler ya da morluk var mı diye kontrol ediyorlardı. Köyün yerel yöneticisi Nina Kurilo, Rus askerlerinin evinin tavan arasında ve kilerinde bile silah aradığını söyledi.
Bir gün akşam 16 sularında Rusya ordusuna ait Tigr model bir askeri araç Kuliçenkoların ahşaptan yapılma mütevazı kulübesinin kapısına dayandı. İrina o sırada evde değildi.
İki Rus askeri evin bahçesine girip Yevgen, Nikola ve Dimitro'nun kimlik belgelerini istedi. Askerler ayrıca Kuliçenkolara üstlerini çıkarmalarını ve bahçenin çitinin kenarına diz çökmelerini söyledi. Ardından birkaç asker daha geldi; iki asker içeri girip evi aramaya başladı.
Kısa süre içinde Yevgen'in Jitomir'e giderken yanında götürmek için hazırladığı çantayla dışarı çıktılar. Çantada bir miktar mühimmat, bir de Yevgen'in eski üniforması vardı. Çantayı yere, kardeşlerin yanına attılar.
Askerlerden biri, "Hanginiz ordudaydınız?" diye sordu, Yevgen, "Ben" diye cevap verdi.
Rus askerleri Kuliçenko kardeşleri geldikleri araçlardan birine bindirdi, komşulardan aldıkları bez torbaları da kafalarına geçirdiler. Otobüs durağında başka bir araca transfer edildiler ve yola çıktılar.
İrina eve döndüğünde bütün eşyalarının ortalığa saçılmış olduğunu ve erkek kardeşlerinin evde olmadığını gördü. Telaşa kapılan genç kadın komşulara "Nereye götürülmüş olabilirler?" diye sordu ama kimse bilmiyordu.
GÖZLERİNİ BAĞLAYIP SAATLERCE SORGULADILAR
Nihayetinde kardeşleri taşıyan araç durdu. Rus askerleri kafalarındaki torbaları çıkarıp Mikola, Yevgen ve Dimitro'nun gözlerini sargı bezleri ve bantlarla bağladı.
İki asker Mikola'yı kardeşlerinden ayırıp sorguya aldı. "Yevgen nerede savaştı? Ne kadar süre orduda kaldı? Rütbesi neydi? Neden hiçbiriniz evli değilsiniz?" gibi sorular sordular. Ardından üç kardeşi soğuk bir bodruma kilitlediler. Burada kendi yaşlarında 10-12 erkek daha vardı.
Ertesi gün sorgulamalar devam etti. Rus askerleri Ukrayna ordusuna, konvoyun yerini kimin haber verdiğini öğrenmek istiyordu. Mikola, "Bilmiyorum" deyince Rus askerleri tüfeğin dipçiğiyle sırtına ve bacaklarına vurdu. Bir tanesi boğazına bir bıçak dayadı ve Mikola'yı kulaklarını kesmekle tehdit etti.
Mikola, sorgu sırası kendilerine gelen kardeşlerinin acı içinde inlediğini duyabiliyordu. Bodruma indirildiklerinde konuşmaları yasaktı. Rehin alınanlardan birkaçı kendi aralarında konuşmaya çalışırken yakalanınca dövülerek cezalandırılmıştı.
Bir sonraki gün artık dayak yoktu. Ruslar, Kuliçenkolara sigara ikram edip havadan sudan sohbetler açmaya başlamıştı. Mikola çektikleri çilenin sonunun geldiği umuduna kapılmıştı.
Kuliçenkolar evlerinden alındıktan üç gün sonra yani 21 Mart'ta, Dovjik'teki baskını düzenleyen askerler geri geldi ve dayaklar yeniden başladı. Mikola kafasının arkasına ağır bir objeyle vurulduğunu ve bilincini neredeyse kaybettiğini hatırlıyordu.
ÖNCE BİR SİLAH SESİ, ARDINDAN BİR DAHA…
Rus askerleri ayaklarını bileklerinden bağlayıp onu ve kardeşlerini bir araca tıktı. Nereye gittiklerini bilmeden bir süre ilerlediler. Araç durunca sürüklenerek indirildiler ve dizlerinin üzerinde sıraya dizildiler. Mikola'nın gözleri bağlıydı ama birilerinin kürekle toprağı kazdığını ve etrafındaki konuşmaları duyabiliyordu.
Önce susturucu takılmış bir silahın tıkırtısını duydu. Ardından ikinci silah sesinin geldiği yöne doğru döndü. Tam o sırada üçüncü kurşun sağ kulağının altına isabet etti. Ceketinin kapüşonu kafasına geçirilmiş haldeydi ve Mikola'ya göre, hayatta kalmasını sağlayan da bu küçük ayrıntı oldu: Ateş eden kişi kafasının dönük olduğunu fark edemediğinden yanağına nişan almıştı.
Düştüğü çukurda bir yandan üzerine toprak atıldığını bir yandan da kanın boynundan aşağı akmakta olduğunu hissediyordu. Nefes almak gittikçe daha zor bir hal alıyordu. "Eğer sonum böyle olacaksa, en azından kardeşlerimle birlikte olacak" diye düşündü Mikola. Yevgen hiç kıpırdamıyordu; Dimitro'nun son nefesini verdiğini duymuştu. Ardından bir anda her şey durdu.
Kuliçenko gücünü toplayıp üzeri tamamen kapanmamış olan mezardan dışarı tırmanmayı başardı. Gözündeki ve ayak bileklerindeki bağları çıkarmayı başardı ama el bileklerindeki ipler çok sıkıydı. Ayağıyla toprakları ittirerek kardeşlerinin mezarının üzerini iyice örttü ve uzakta gördüğü yola doğru ilerlemeye başladı. Nerede olduğunu bilmiyordu ama Rus askerlerine yakalanmadan eve giden yolu bulmak zorundaydı. Bir jeneratör sesi duyuyordu. Bunun Rus ordusuna ait olabileceğini düşündüğü için sesin geldiği yönün tersine doğru yürümeye başladı.
Hava kararıyordu. Mikola yolun kıyısında biraz yürüdü ve bir grup eve rasgeldi. Ay aydınlığında tabelalardan birinde köyün adını okudu; Çumak yazıyordu. Vücudu ağrılar içindeydi ve çok yorgundu. Boş bir eve girdi, bulduğu bıçakla ellerini bağlayan ipleri kesmeyi başardı. Fark edilmemek için evde bulduğu yatağı bahçedeki kilere sürükledi ve patates çuvallarının arasına uzandı.
"YARDIM ETMEK ZORUNDA OLDUĞUMU BİLİYORDUM"
Şafak sökerken kendine geldi. Tarlaların arasından yürüyor bacalarda yükselen dumanları kendine pusula ediniyordu. Buyanki köyünde yol sormak için bir evin kapısını çaldı. Ancak karşısındaki yaşlı adamın tavrı şüphelenmesine neden olunca onun söylediği yönün tam tersine devam etti.
Bir noktada motosikletini çalıştırmakta olan genç bir adam gördü ve yanına yaklaştı.
Genç adamın annesi Valentina Ridya oğlunun konuştuğu kişiyi içeri davet etti. Sabah 7 sularıydı ve bu kişi çok korkmuş gibi görünüyordu.
Ridya, Mikola'ya banyoyu gösterdi. Yüzünü yıkayıp aynaya bakan Mikola gözlerine inanamadı. Yanağı davul gibi şişmişti.
Ridya, Mikola'ya sahanda yumurta, patates, turşu ve kahveden oluşan bir kahvaltı hazırladı. Ancak Mikola yemekte zorlanıyordu. Karnına aldığı darbeler ve ağzının kenarındaki yara nedeniyle canı yanıyordu. Ridya, "Kulağından masaya kan damladı" dedi. Mikola konuşurken sürekli kekelediği için ne dediği zor anlaşılıyordu ama başına gelenleri aktarmayı bir şekilde başardı.
Mikola, Ridyaların evinde fazla uzun kalmadı. Hemen kendi evine gitmek, sonra da erkek kardeşlerinin cansız bedenlerini almak için geri dönmek istiyordu. Ridya'nın oğlu, Mikola için basit bir harita çizdi ve Rus güçlerinin fazla yoğun olmadığı bir noktayı işaretledi.
Köyde bir bakkal dükkânı işleten 55 yaşındaki Ridya, "Bu adama yardım ederken Rus askerlerine yakalanırsak ne yaparız?" sorusunun akıllarından bile geçmediğini belirterek, "Yardım etmek zorunda olduğumu biliyordum" diye konuştu. Mikola'ya bir şapka, bir kazak, biraz ekmek, soğan ve kurutulmuş etin yanı sıra akide şekeri ve birkaç paket sigara verdi ve genç adamı uğurladı.
12 SAAT YÜRÜDÜKTEN SONRA KÖYÜNE ULAŞTI
Bulunduğu yer ile Dovjik köyünün arası kuş uçuşu 19 kilometre olan Mikola, yürüyeceği yolun bunun iki katı kadar olacağını hesapladı. Ayakları su toplamıştı. O nedenle ayakkabılarını çıkarıp yola çıplak ayakla devam etti. Yolun bir kısmını da bir at arabasının arkasında kat etti.
Yola çıktıktan 12 saat sonra, akşam 20 sularında köyünün tanıdık sınırlarını karşısında gördü. Köyün çevresindeki ormana girdi ve ağaçların diğer tarafında bir Rus tankı olduğunu fark etti. Saklanmaya devam edip arka yollardan ilerleyerek önce bir arkadaşının ardından babasının evine vardı. Oğlunu yüzü şişmiş ve kanlar içinde gören baba Anatoli Kuliçenko, "Çok şükür döndün!" dedi ve "Kardeşlerin nerede?" diye sordu. Mikola'nın cevabı "Öldüler" oldu.
Anatoli'nin ağlama seslerine komşular yetişti. Rus askerlerinin Mikola'yı bulacağından endişe ediyorlardı. İrina da kardeşinin geldiğini duymuş ve koşa koşa babalarının evine gelmişti.
Mikola'nın tedavi edilmesi gerekiyordu ama hastaneye götürmek de riskli olacaktı. Anatoli Kuliçenko komşu köyde yaşayan Doktor Natalya Bebko'yu aradı. Bebko bir hafta boyunca telefonla Kuliçenko ailesini yönlendirerek Mikola'nın yaralarını iyileştirmelerine yardımcı oldu.
Diğer yandan Ruslar, tıpkı geldikleri gibi ansızın çekilip gittiler. Cephe hattının doğuya kaymasının sonucunda 31 Mart günü Dovjik'ten ve Ukrayna'nın kuzeyinden çıktılar.
Rusların çekilmesinin ardından Kuliçenko hastaneye Dr. Bebko'yla görüşmeye gitti. Göğsü ağrıyordu, lenf bezleri ve çenesi iltihaplanmıştı, sağ yanağının içindeki yumuşak dokular paramparça olmuştu ve el bilekleri günlerce bağlı tutulduğu için halen acıyordu. Dr. Bebko muayenesinde kurşun yaralarının iyileşmekte olduğunu gördü, onu asıl kaygılandıran ise Mikola'nın ruh haliydi.
DEDEKTİF GİBİ ÇALIŞIP MEZARI ARADILAR
2 Nisan günü Mikola ve İrina, kardeşlerinin cansız bedenlerini aramak için Çumak köyüne gitti. Ancak Ukrayna askerleri bölgedeki arazideki mayınların tamamen temizlenmediğini belirterek onları geri gönderdi. Üç gün sonra bir daha gittiler ama bu kez de mezarın yerini bulamadılar. Aradan geçen zaman ve yaşadığı travma, Mikola'nın hafızasının bulanmasına, kafasının karışmasına neden oluyordu.
İrina yerel yetkililerden yardım istemeyi düşündü ama onların da ne zamanı vardı ne de bu işle uğraşmaya niyeti. Mikola'nın bölük pörçük hatırladıklarını birleştiren İrina, Valentina Ridya'ya ulaştı. Kardeşinin hikayesindeki boşlukları Ridya'nın doldurabileceğini umuyordu. İrina mezarın yol kıyısında olduğunu tahmin etti. Çünkü kardeşlerinin bacakları bağlanmış haldeydi ve o vaziyette araçtan indikten sonra uzun uzun yürümeleri mümkün olamazdı.
Nihayetinde Ukrayna güvenlik güçleri meseleyi ele almayı kabul etti. Bir güvenlik güçleri mensubu Wall Street Journal'a, "En başta anlattıklarının doğru olduğuna inanmak çok güçtü" dedi.
Ancak kanıtlar hızla birikiyordu. Mikola müfettişleri Çumak'ta geceyi geçirdiği kilere götürdü. Mikola'nın üzerinde yattığı kan lekeli yatak halen oradaydı.
Yakınlardaki Vişneve köyünde, Rusların karargâh olarak kullandıkları bir okulun bodrumunda arama yapıldı. Okulun etrafındaki cipler, içeridekilerin komuta kademesinde olduğuna işaret ediyordu ama köyün yerel yöneticisine göre, kendilerini hiç tanıtmamışlardı ve üniformalarında da rütbelerini belirten işaretler bulunmuyordu.
"BELKİ BACAKLARIN YOLU HATIRLAR"
Rus askerlerinin karargâhı okulun yanında, bir elma bahçesi, eski bir domuz çiftliği ve bir kereste fabrikasını da kapsıyordu. Kuliçenko kardeşlerden birinin şapkası bu kereste fabrikasında bulundu.
Ancak Mikola ve İrina halen kardeşlerini bulabilmiş değildi.
Beşinci arama girişiminde, bir olay yeri inceleme teknisyeni Mikola'ya içgüdülerine güvenmesini söyledi ve ekledi: "Belki bacakların yolu hatırlar."
Mikola kendi başına dolanmaya başladı ve elinde Sovyetler dönemine ait bir Makarov'dan atılmış boş bir kovanla geri göndü. Mezarı da kovanın yakınlarında bulmuştu. Müfettişler ayrıca Mikola'nın kafasından söktüğü gözbağını da buldu.
DOĞUM GÜNÜNDE TOPRAĞA VERİLDİ
Yevgen ve Dimitro'nun cansız bedenleri mezardan çıkarıldı ve onlarca cesetle birlikte Çernihiv morguna gönderildi. Adli tıp patoloğu Yuriy Fenenko, "Maalesef ilk infaz edilen siviller onlar değildi. Son da değildiler" diye konuştu.
21 Nisan günü yani infazlarından tam 1 ay sonra, Dimitro ve Yevgen'in cenazeleri toprağa verildi. Yaşasaydı Dimitro o gün 37'nci yaş gününü kutluyor olacaktı. Cenazeye köyden yaklaşık 100 kişi katıldı. Kardeşler uzun bir hastalık sürecinin sonunda geçen yıl hayatını kaybeden annelerinin yanına gömüldü.
Normalde köydeki cenazelerde mezarların kazılması Anatoli Kuliçenko'nun vazifesiydi. Ancak Baba Kuliçenko bu kez bu görevini yerine getiremedi, bir kenarda kendi kendine oturup oğullarının toprağa verilmesini izledi. Köyün yöneticisi Nina Kurilo, yas tutanlara, "Şan olsun köyümüzün kahramanlarına, şan olsun Ukrayna'nın kahramanlarına" diye seslendi.
Mikola Kuliçenko'nun ifadesi, Ukraynalı savcıların Rus askerlerine karşı açmaya hazırlandığı binlerce savaş suçu davalarından birinin temelini oluşturuyor. Rus güçleri bu örnekte olduğu gibi infazların yanı sıra işkence ve tecavüzle de suçlanıyor.
Ukrayna Başsavcısı, geçtiğimiz ay 10 Rus askeri hakkında savaş suçu iddianameleri hazırladı. Bu askerler Kiev'in dışında bulunan Buça mahallesinde rehin aldıkları sivillere kötü muameleyle suçlanıyor. Hatırlanabileceği üzere Rusya'nın Mart ayında Kiev'den çekilmesinin ardından Buça'dan gelen ve toplu katliamlar yaşandığına işaret eden fotoğraflar tüm dünyayı şoke etmişti.
Ukrayna'daki ilk savaş suçları davası geçtiğimiz cuma günü görülmeye başladı. Davada yargılanan Rus askeri, 62 yaşındaki silahsız bir sivili öldürmekle suçlanıyor. Moskova ise savaş suçu işlendiği ya da sivillerin hedef alındığı suçlamalarını reddediyor.
Rusların Çernihiv'deki olası savaş suçlarına dair kanıt toplama vazifesi ise bölge savcısı Serhiy Vasilya ve ekibinde. Vasilya, Wall Street Journal'a, Kuliçenko kardeşlerin infazından sorumlu kişileri tespit etmenin sadece başlangıç olduğunu ancak şüphelerin Rus ordusunun belli bir birliği üzerinde odaklandığını söyledi.
Diğer yandan güvenlik kuvvetleri Kuliçenkoları Rus askerlerine ihbar eden Ukraynalıları da bulmaya çalışıyor. Soruşturmadan sorumlu yetkili, "Biri onlara söylemiş" derken muhbirlerin zorla ya da rüşvet yoluyla konuşturulduğunu, Rusların dönme ihtimaline karşı bu sorunun kökünden çözülmesi gerektiğini belirtti.
Vişneve'de Rusların karargâh olarak kullandığı okulda bulunan bir haritada dört kişinin evlerinin işaretlenmiş olması dikkat çekti. Güvenlik kuvvetleri evi işaretlenen bu kişilerin muhbirler olduğunu düşündüklerini belirtirken İrina da elinde gözyaşlarını sildiği mendilini buruşturarak, "Bence ben kim olduğunu biliyorum" dedi ve ekledi: "Umarım yaptıklarının hesabı sorulur."
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Ukrayna'da işlenen savaş suçlarını soruşturmak için müfettiş, adli tıp uzmanı ve destek personelinden oluşan 42 kişilik bir ekip görevlendirdi. Soruşturmada Rus birliklerinin Ukrayna'da insanlığa karşı suç işlediği ve soykırım yaptığı iddiaları incelenecek. UCM başsavcısı Karim Khan yaptığı açıklamada ekibin müfettişler, adli tıp uzmanları ve destek personelinden oluştuğunu ve Ukrayna makamlarıyla birlikte çalışacağını söyledi.
The Wall Street Journal'ın "Russian Soldiers Shot Three Brothers and Threw Them in a Ditch. One Survived." başlıklı haberinden derlenmiştir.