''Pompeo, Arap NATO'sunu kuramayacak''
Orta Doğu Uzmanı Prof. Dr. Samir Salha, ABD'nin bölgede yeni bir yapılanma, yeni projeler üretme peşinde olduğunu belirterek, "ABD'nin, bölgedeki istikrarsız politikalar sonucu ortaya koyduğu güvensiz tablo ile iddia edildiği gibi bir Arap NATO'su kurması mümkün değil. Müttefikleri dahil hiçbir Arap ülkesi bu projeye destek vermeyecektir. Pompeo'nun Orta Doğu turu boşa çıkacak." dedi.
Prof. Dr. Salha, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun 8-15 Ocak tarihleri arasında Suudi Arabistan, Katar ile Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Kuveyt, Bahreyn, Umman ve Ürdün'ü kapsayan Orta Doğu turunu, ABD'nin, 'Arap NATO'su kurma projesini ve Münbiç'te Türkiye'ye alternatif olarak kullanmaya çalıştığı 'Mağrip gücü' iddialarını, AA muhabirine değerlendirdi.
Prof. Dr. Salha, ABD'nin Orta Doğu konusunda politika belirleme sorunu yaşadığını, değişken tavrının bölgede ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.
Özellikle Orta Doğu söz konusu olduğunda ABD'de Beyaz Saray dahil her kurumdan farklı açıklamalar geldiğini, bu istikrarsız duruşun bölgede çözümü zorlaştırdığını vurgulayan Salha, ''Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yapıyor, ardından Pentagon, ardından CENTCOM başka bir açıklama yapıyor. İstihbarat örgütleri ise daha farklı hareket ediyor. Dolayısıyla bu çok sesli, çok bakış açılı açıklamalar ve tavırlar, doğal olarak Orta Doğu politikasına da yansıyor. Orta Doğu ile ilgili gerçek bir okuma söz konusu değil. Washington bölgede yaşananları doğru biçimde analiz etme bilincinden çok uzak.'' diye konuştu.
''ABD Orta Doğu'yu analiz etmekten yoksun''
Orta Doğu'nun doğru bir şekilde analiz edilmediği takdirde bu sorunların daha da çözümsüz hale geleceğine dikkati çeken Salha, şunları kaydetti: ''ABD'nin Orta Doğu'yu gerçek anlamıyla okumadığını Suriye'de yaşananlardan anlayabiliyoruz. Obama döneminde sürdürülen politika Trump ile beraber çöktü. Trump halefi Obama'nın tam zıddı bir politika gütmeye çalıştı. Seçim hedefleri arasında olan Suriye'de barışı sağlama vaadi, iktidara gelmesi ile içinden iyice çıkılmaz hal aldı. Trump, Suriye'de çözüme yönelik politikalar uygulayacağını söylemesine rağmen, sorunu tam tersine çözümsüz hale getirdi.
Trump, Suriye'den çekileceğini açıkladı. Bu açıklamanın hemen ardından ABD Genelkurmayından ve CENTCOM'dan farklı farklı açıklamalar geldi. ABD kurumlarından Trump'ı ikna etme çabaları sonuç bulmuş olacak ki Trump geri adım atmaya başladı. Önce '4 ay içinde çekileceğiz' dedi, daha sonra 'Hiçbir zaman hızlı çekileceğiz demedim' açıklamasını yaptı, şimdi de 'Kürtlere yönelik tehdit ortadan kalkmadan çekilmeyeceğiz' ifadesini kullandı. Tüm bunlar, ABD'nin Suriye politikasındaki çelişkileri.'' -''ABD, Arap ülkeleri ile ciddi sorunlar yaşayacak'' Prof. Dr. Salha, ABD'nin çelişkili politikalarının bölgedeki ülkeleri olumsuz etkilediğini, müttefiki olan ülkelerin bile ABD'nin bir sonraki hamlesi konusunda tedirginlik yaşadığını kaydetti.
ABD'nin, sürekli gündemde tuttuğu ama reel bir politika üretmediği İran konusunda da müttefiklerinin rahatsız olduğunu savunan Salha, ''ABD'nin, İran'ı Suriye'den çıkarmak ve bölgedeki etkinliğini sınırlamak isteğine Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi birçok devlet destek verdi. Ama İran, Suriye'de daha da güçlü hale geldi ve sanki Beşşar Esed rejimi ile büyük bir zafer elde etmiş gibi bir izlenim ortaya çıktı.'' görüşünü dile getirdi.
Arap ülkeleri ile Washington arasında güven bunalımından kaynaklı ciddi sorunların baş göstereceğini öne süren Prof. Dr. Samir Salha, bu ülkelerin, ABD'nin bölgede yeni bir yapılanma projesine de destek vermeyeceğini düşündüğünü söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun Orta Doğu gezisinin bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Salha, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki müttefiki olan Arap ülkeleri dahil, tüm Arap dünyası ABD'ye karşı ciddi bir güvensizlik içinde. Dolayısıyla Pompeo'nun Orta Doğu turundan bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. ABD'nin şu ana kadar bölgede uyguladığı politikalarını göz önünde bulundurduğumuzda Pompeo'nun bu turunun boşa çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çünkü ısrarla ifade ettiğim gibi ciddi bir güven bunalımı var. ABD, iç kamuoyunda da sorunlar yaşıyor. Dolayısıyla Orta Doğu'da yeni bir proje için yeterince kapasitesi yok. En azından şimdilik mümkün görünmüyor. Yani iddia edildiği gibi Arap NATO'su projesinin hayata geçirilmesi özellikle kırılgan bir süreçte olan Arap dünyasında karşılık bulamayacaktır. Müttefikleri dahil hiçbir Arap ülkesi bu projeye destek vermez.
ABD'nin Arap ülkeleri üzerindeki etkisi gittikçe zayıflıyor. Çok basit bir örnek vermek gerekirse ABD'nin sıkı müttefikleri Suudi Arabistan, Mısır, BAE'nin, İran'ın bölgedeki etkinliğini azaltmak üzere ABD ile vardıkları anlaşmanın hala hayata geçirilmemiş olması da bu üç ülkeyi ciddi bir şekilde rahatsız ediyor.''
''ABD, PYD'nin elindeki silahları Esed rejimine mi verecek?''
ABD'nin Orta Doğu'daki dengesiz politikalarının Arap ülkeleri gibi Türkiye'yi de etkilediğini fakat Türkiye'nin alternatif politikalar ortaya koyduğunu dile getiren Salha, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Türkiye, bunu hem diplomatik hem de sahadaki başarılı çalışmaları ile yürütüyor. Ne yaptı Ankara? Hem Suriye konusunda hem de genel anlamda bölge ile ilgili iş birliğinde Rusya'ya yönelik açılım politikasını hayata geçirdi. Üstelik bu açılım politikasını sadece siyasetle sınırlı tutmadı, ekonomi ve güvenlik konularına da yaydı. Öte yandan İran'dan vazgeçmeyeceğini, komşuluk ve ekonomik ilişkilerini sürdüreceğini deklare etti. Türkiye'nin, Rusya ve İran ile ilişkilerini geliştirmesinin temelinde de yine Ankara'nın ABD'ye duyduğu güvensizlik yatıyor.'' ABD ile Türkiye ilişkilerindeki güvensizliğin en temel nedeninin, ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'yi yapılandırma ve silah desteği olduğunu anlatan Salha, ''Trump çekilme kararını açıklarken, PYD'nin elindeki ağır silahlara ilgili hiçbir açıklama yapmadı. İlerleyen günlerde ise çekilme ile ilgili ardı ardına çelişkili açıklamalar geldi. ABD'nin bu istikrarsız politikaları ve açıklamaları hem Türkiye'de hem Orta Doğu'da hem de dünyada bir güven bunalımına neden oluyor.'' şeklinde konuştu.
''Bolton'ın Ankara ziyareti zor geçecek''
Prof. Dr. Salha, ABD'nin Suriye'den çekilmesi durumunda PYD'nin elindeki silahların nasıl kullanılacağına dair kuşkuların da yavaş yavaş su yüzüne çıktığını söyledi.
PYD'nin Suriye rejimi ile görüştüğüne dair iddiaların akıllara ''ABD bu silahları Esed rejimine mi verecek?'' sorusunu getirdiğini belirten Salha, şöyle devam etti: "ABD, Beşşar Esed'i devirmek ve Suriye'de demokratik bir rejim kurmak istiyordu, neden şimdi rejimle yakınlaşmaya çalışıyor, PYD ile rejim arasında bir yakınlaşma politikası güdüyor? Alın size dünyanın ABD'ye karşı güvensizliğine sebep bir örnek daha. ABD, Ankara'ya sürekli bir şekilde söz veriyor ve sözünü tutmuyor ve bunun bedelini Türkiye ödüyor. Silahlar konusunda Türkiye'ye 'bekle' diyor. Silahlar konusunda bir şey yapmadığı gibi Suriye rejimi ile iş birliğine gidiyor.
Dolayısıyla ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve heyetinin Ankara ziyareti her açıdan zorlu geçecek. Çünkü Türkiye, çekilme kararından önce imzalanan Münbiç mutabakatını ve YPG/PKK'dan silahların toplanması, ABD üslerinin ve cephanelerinin örgüte bırakılmaması taleplerini masada Bolton'ın önüne koyacak.
ABD'nin, 'Türkiye neden Münbiç'e yönelik bir operasyon yapma ihtiyacı duyuyor?' sorusunun cevabını anlaması gerekiyor. Türkiye, sınırında terör devleti istemediği için ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması için bu operasyonları düzenliyor. ABD bunu görmeli.'' -"Trump, Türkiye ile Arap ülkelerini karşı karşıya getirmeye çalışıyor'' Trump'ın ABD'nin çekileceği bölgelere Arap ülkelerinin askerlerini konuşlandırmak istediğini, bu amaçla Mısır ve BAE subaylarının Münbiç'te incelemelerde bulunduğuna dair iddiaları da değerlendiren Prof. Dr. Samir Salha, şöyle konuştu: "'Gölge MOSSAD' diye anılan internet sitesi Debka'nın iddiasına göre, İran'ı Suriye'den çıkarmak için diğer kilit bölgelerde Suudi ve Mağrip askeri gönderilmesi planı yapılıyor. ABD bir yandan Türkiye ile Münbiç konusunda mutabakata varıyor. Ankara'ya YPG/PKK'ya verdiği silahları toplama konusunda söz veriyor. Daha sonra geri adım atıyor ve bu silahlarını örgütün elinde bırakıyor. Bununla yetinmeyen ABD bir de Türkiye'nin arkasından iş çeviriyor. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır gibi birtakım Arap ülkelerine Suriye'de alan açmaya, rol biçmeye çalışıyor. Bizi bazı Arap ülkeleri ile karşı karşıya getirmek istiyorlar. Özellikle Mısır.
Ama ben, Arap ülkelerinin ABD inisiyatifi ile bölgeye gelseler bile Türkiye'nin kararlılığı karşısında çekilmek zorunda kalacaklarını düşünüyorum. Araplar, Türk askeri ile bölgede karşı karşıya kalmak istemeyeceklerdir. Mağrip askerleri bölgeye yerleştirilsin veya yerleştirilmesin ABD terör örgütüne desteğini sürdürdüğü sürece, terör örgütünün elindeki silahlar alınmadığı sürece her koşulda Türkiye Fırat'ın doğusu ve Münbiç'e yönelik temizlik harekatını gerçekleştirecektir. Hem kendi sınır güvenliği hem de Suriye'nin toprak bütünlüğü için bunu yapması gerekiyor.'' ''Türkiye bu noktada yalnız sayılmaz'' diyen Salha, sözlerini şöyle tamamladı: ''Rusya ile ilgili bu konuda yaptığı birtakım görüşmeler var. Türkiye, Rusya ve İran öncülüğünde tasarlanan ve bölgenin güvenliğini esas alan süreci, ABD ve müttefiki Arap ülkeleri bozamayacaktır. İran, Suriye ve Irak rejimleri, Deyri Zor gibi bölgelerde DEAŞ'a karşı bir operasyon yürütmek isterlerse Türkiye 'hayır' demez. Tam tersine böyle bir operasyona destek verir. Ama bu operasyonun arkasında PYD'yi koruma söz konusu olursa Türkiye bunu kabul etmez ve başından itibaren ortaya koyduğu tavrı sonuna kadar sürdürür.''