Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki "kriz endişesi" büyüyor
Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki (OAC) şiddet olaylarının birkaç ay aradan sonra yeniden yaşanması ülkedeki güvenlik krizi endişelerini artırdı.
BM ve güvenlik kaynaklarına göre, OAC'de haziranda yeniden başlayan şiddet olayları nedeniyle 100'e yakın kişi yaşamını yitirdi.
Güvenlik güçleri ülke çapında aktif olan silahlı gruplar karşısında yetersiz kalırken OAC halkı, ülkede görev yapan BM İstikrar Misyonunu (MINUSCA), sivillerin uğradığı şiddet olaylarına karşı işlevsiz kalmak ve tedbir almamakla suçluyor.
Son olarak geçen hafta sonu başkent Bangui'nin PK5 Mahallesi'nde bilinmeyen bir sebeple iki grup arasında çatışma çıkmış, olayda 7 kişi ölmüştü.
Bölgede çeşitli silahlı gruplar çatışıyor
Orta Afrika İslam Topluluğu liderlerinden Amat Deleris, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Bu çatışmalar çoğunlukla farklı grupların toplumsal sorunlar hakkında uzlaşmaya varamamasından kaynaklanıyor." dedi.
Ülkeyi Ocak 2014-Mart 2016 döneminde yöneten geçiş hükümetinde görevli bir yetkili, ülkedeki tüm tarafların, yıllardır süren siyasi krize ve güvenlik krizine son vermek amacıyla çaba sarf ettiğini ve yıl başındaki seçimlerin bunun parçası olduğunu belirtti.
Adının açıklanmasını istemeyen yetkili, tarafların ortak isteğinin barışın sağlanması olduğunu ancak her konuda anlaşmalarının mümkün kılınamadığını dile getirdi.
"Çözüm kapsayıcı bir diyalog sürecinden geçiyor"
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki (DKC) Kongo Katolik Üniversitesinde görev yapan Profesör Christopher Tshipamba da "Farklı silahlı grupların çatışmasına sahne olan OAC, Orta Afrika'da ekonomik ve siyasi istikrarsızlık sorunu yaşayan ülkelerin başında yer alıyor." ifadesini kullandı.
Tshipamba, MINUSCA ve Fransız güçlerinin çözemediği sorunları ortadan kaldırmak amacıyla diyalog oluşturmanın şart olduğuna, aksi halde geçmişteki ağır çatışmaların tekrarlanacağına işaret etti.
Diplomatik ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğine de vurgu yapan Tshipamba, OAC yetkililerini, uluslararası toplumun uyguladığı silah ambargosunun kaldırılmasına yönelik gerekli adımları atmaya çağırdı.
Hükümet Sözcüsü Theodore Jusso, seçim sonrası krizle karşı karşıya kalan OAC'nin kalkınabilmesi için çaba sarf ettiklerini ancak Marshall Planına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Diğer yandan muhalefet, 9 ay önce kurulan ve reformlara imza atması beklenen yeni hükümetin halkı hayal kırıklığına uğrattığını savunuyor.
Devlet Başkanı Faustin Archange Tuadera, kısa süre önce gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bazıları hiçbir şeyin yapılmadığını iddia ediyor ancak ben farklı düşünüyorum. Halkımızın beklentisi çok büyük ancak çok uzaklardan geldiğimiz unutulmamalıdır." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Tuadera, çok sayıda silahlı grubun Silahsızlanma, Dağılma ve Reentegrasyon (DDR) programına uyduğunu ancak ulusal güvenlik güçlerinin yapısının uluslararası toplumun uyguladığı silah ambargosu nedeniyle zayıf kaldığını bildirmişti.
Ülkedeki siyasi krizin arka planı
Seleka grubunun, Aralık 2012'de yönetime karşı ayaklanmasıyla ülkede siyasi kriz çıkmıştı. Darbeyle 2003 yılında iktidara gelen Hristiyan Francois Bozize, isyancıların başkent Bangui'yi işgal etmesi sonucu 24 Mart 2013'te ülkeden kaçmıştı.
Bozize'den sonra geçiş hükümetinin başına Müslüman Michel Djotodia seçilmişti. Djotodia'nın iktidara gelmesiyle Hristiyan anti-Balaka ile Seleka grupları arasında çıkan çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirmişti. Djotodia'nın ardından Catherine Samba Panza, 20 Ocak 2014'te geçiş süreci devlet başkanlığına seçilmişti.
Ülkede 30 Aralık 2015'te yapılan devlet başkanı seçiminin ilk turunda herhangi bir adayın yüzde 50'nin üzerinde oy alamaması nedeniyle 14 Şubat'ta seçimlerin ikinci turu düzenlenmiş ve Tuadera yüzde 62,69 oyla seçimi kazanmıştı.