Libya’da savaşın seyri değişiyor
Türkiye ile Libya arasında imzalanan güvenlik mutabakat muhtırası sonrasında UMH’nin askeri kapasitesini artırması, başkent Trablus’u ele geçirmeyi başaramayan Hafter’e bağlı LUO’nun hedefini daha da imkânsız hale getirmiş bulunuyor. UMH güçleri Sirte’nin batısında stratejik hedeflere yönelik düzenlediği hava saldırısında Hafter'e bağlı güçlerin üst kademesinden önemli isimler öldürüldü. Ele geçirilen askeri mühimmatlar, Libya savaşındaki İsrail bağlantısını da “hava üstünlüğü” mücadelesinde gündeme getirdi
4 Nisan’da birinci yılını geride bırakan Libya’daki savaş, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve ateşkes girişimlerine rağmen halen devam ediyor. Ocak ayından itibaren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya’nın Libya’nın doğusuna gerçekleştirdikleri yoğun kargo uçuşları, o dönem devam eden ateşkes ve siyasi çözüm görüşmelerine rağmen büyük bir savaşın kapıda olduğunun habercisiydi. Sonuç itibarıyla yoğun askeri ikmallerin ardından darbeci general Halife Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu (LUO) 28 Şubat itibarıyla yeniden Trablus’a saldırmaya başladı. Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı Öfke Volkanı Operasyonu güçleri ise 25 Mart sabahında Trablus ablukasını kırmak için bütün cephelerde “Barış Fırtınası Operasyonu”nu başlattı. Böylece Giryan’ın ardından UMH, ikinci defa savunma yerine saldırı pozisyonuna geçmiş oldu.
Libya’da savaşın oldukça uzun zamandır aynı cephe hatlarına sıkıştığı tespitinden yola çıkıldığında, tırmanan savaşın seyrinde birtakım sorular da ön plana çıkıyor. Sahada neler yaşandığı ve mevcut durum itibarıyla büyük bir değişimin yaşanıp yaşanmayacağı ve yeni gelişmeler ışığında olası senaryoların neler olabileceği ön plana çıkan sorular olarak masada.
Esasen Libya 2020 yılına bir dizi diplomatik girişim öncülüğünde siyasi çözüm umuduyla girmişti. Kasım ayında UMH ile iki mutabakat muhtırası imzalayan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Eylül 2019’dan itibaren Wagner üzerinden Libya savaşına doğrudan müdahil olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 12 Ocak’ta Moskova’da siyasi çözüm için tarafları bir araya getirmişti. UMH Başbakanı Fayiz es-Serrac ateşkes metnini imzalarken Hafter ise metni imzalamadan Moskova’dan ayrıldı. Kısa bir süre sonra ise Almanya Başbakanı Angela Merkel 19 Ocak’ta Berlin’de, siyasi çözümün yol haritasını belirlemek amacıyla ana uluslararası aktörlerin de katılımıyla Berlin Konferansı’nı gerçekleştirmiş ve 55 maddelik bir metin çerçevesinde Cenevre’de görüşmeler başlamıştı. Bu görüşmelerin gerçekleştirilmesi adına Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde “askeri, ekonomik ve siyasi” olmak üzere 3 ayrı görüşme masası kurulmuş, Libya’da kalıcı ateşkes sağlanmasını hedefleyen 5 5 formatındaki ortak askeri komite toplantılarıyla görüşmeler başlamıştı. 26 Şubat’ta başlaması planlanan “siyasi masa görüşmeleri” ise büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Aynı günlerde UMH, BAE’nin Ocak ortasından bu yana Libya’ya silah gönderdiğini, Halife Hafter liderliğindeki LUO’yu desteklemek için yaklaşık 100 uçuş gerçekleştirerek Libya’ya tahmini 6 bin 200 ton ağırlığında cephane ve askeri mühimmat ulaştırdığını açıkladı. Bahsi geçen uçuşların BAE’deki Suveyhan Hava Üssü’nden ve Eritre’deki Assab hava üssünden kalktığı biliniyor.
28 Şubat ise çok sayıda ihlalle devam eden ateşkesin sahada sona erdiği tarih oldu ve Hafter’e bağlı LUO, Trablus’a yönelik saldırılarına hız vermeye başladı. Keza aynı tarihte BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Salame de Libya’da ateşkes ihlallerinin yaşandığını belirtmiş ve ateşkesin tamamen bozulabileceği yönünde uyarıda bulunmuştu. LUO’nun Trablus’a yeniden saldırılarını yoğunlaştırması ve Cenevre görüşmelerinin kadük kalmasının ardından, iki yıldan fazla bir süredir görevde bulunan Salame, Mart ayında sağlığının stresi daha fazla kaldırmadığını açıklayarak istifa etti. Fakat Salame’nin istifası da Trablus’a yönelik saldırıların durdurulması adına güçlü bir uluslararası inisiyatifin önünü açmaya yetemedi. Benzer şekilde Kovid-19 salgını nedeniyle ABD, birçok Avrupa ülkesi, Türkiye ve BAE tarafından desteklenen bir insani ateşkes çağrısı yapılmış ancak bu ateşkes kabul edilmesine rağmen anında ihlal edilmiştir. LUO daha geçtiğimiz hafta içinde Kovid-19 hastalarını tedavi etmeyi amaçlayan bir hastaneyi iki kez bombaladı. Başkentte yaşanan su ve elektrik kesintisiyle devam eden füze saldırıları, Trablus halkının salgınla mücadelesini imkânsız hale getiriyor.
Sahada neler oluyor?
LUO’nun 28 Şubat’tan itibaren Trablus saldırılarına yeniden başladığını ifade etmiştik. Ayn Zara başta olmak üzere pek çok cephede bu saldırılar devam ederken, LUO’nun saldırılarının ana hedeflerinden biri; Giryan, Zuvara, Zaviye ve diğer cephelerde UMH güçlerinin -özellikle savunma zaaflarını anlayabilmek için- füze ve top atışlarıyla test edilmesiydi. Bunun yanı sıra, Ocak ayından itibaren Türkiye’nin sağladığı askeri yardımlarla elde edilen askeri kapasiteyi hedef alan saldırılar ise Mitiga ve Trablus havalimanları ile limanlarına yoğunlaşmaktaydı. 22 Ocak’ta Mitiga havalimanını hedef alan Grad roket saldırıları daha sonraki aylarda da devam etti. Benzer şekilde Trablus Limanı da gelen yardımların engellenmesi amacına yönelik füze saldırılarına maruz kaldı.
Buna mukabil UMH de içinde bulunduğu ablukayı kırmak için cepheleri kuvvetlendirmeye çalışmakta ve özellikle güney-doğu Trablus üzerindeki tehdidi ortadan kaldırmak için Nefusa Dağlarındaki Cadu’ya ikmalde bulunmaktaydı. Cephelerin güçlendirilmesi için askeri koordinasyon ile ikmallerin yoğunlaşmasına ek olarak yeni elde edilen askeri yardımlarla hava savunma ve hava saldırı alanları başta olmak üzere UMH’nin askeri kapasitesinin de artırılması söz konusu oldu. 2014’ten itibaren ülkede ilerleme kaydeden LUO, BAE’nin sağladığı drone filosu, Kadim Hava üssünden savaş uçaklarıyla verdiği hava desteği, Rusya’nın sağladığı hava savunma sistemleri sayesinde hava üstünlüğünü elinde tutuyordu. Nisan 2019’dan bu yana karada ise müttefikleri BAE ve Rusya tarafından sağlanan silahlarla Sudanlı, Çadlı ve Rus paralı askerleri sayesinde oldukça avantajlı konumdaydı. BAE, 2016’dan beri Hafter güçlerine destek sağlayan ve Bingazi’nin yaklaşık 170 kilometre doğusunda yer alan Kadim Hava üssünü inşa etmişti. Hava üssünde, Rus ve Fransız yapımı savaş uçaklarının yanı sıra Hawk hava savunma sistemlerinin kurulduğu daha önce teyit edilmişti. BAE, LUO’ya ayrıca Çin yapımı Wing Loong II SİHA filosu da tedarik etmiş bulunuyor. Çin yapımı Wing Loonglar Trablus’a yönelik büyük sivil kayıplarına neden olan gece baskınlarında kullanılmaktaydı. BAE tarafından sağlanan bu hava desteği ile LUO, UMH kuvvetleri üzerindeki hava üstünlüğünü korumaktaydı ancak Kasım 2019’da Türkiye-Libya arasında imzalanan güvenlik mutabakat muhtırası sonrası Türkiye’nin UMH’ye sağladığı askeri yardım, UMH’nin askeri kapasitesini artırmış, özellikle hava üstünlüğünü ele geçirmesini sağladı. Özellikle Ocak 2020 sonrasında Trablus’a verilen radar, hava savunma sistemleri, frekans/sinyal karıştırıcı cihazlar ve gece görüş cihazları LUO’nun ve BAE’nin hava kuvvetlerini köreltti ve özellikle BAE’nin savaş uçaklarıyla hava operasyonları gerçekleştirmesi zorlaştı. Bu nedenle de Ocak sonrasından itibaren saldırılar, Grad roketleri ve diğer karadan atış unsurları ile bombardıman şeklinde gerçekleşmekte. Ne var ki sahada gerçekleşen bu değişim, LUO’nun Trablus merkeze yönelik karadan gerçekleşen füze bombardımanını engelleyememesini beraberinde getirdir. Bu saldırılar aynı zamanda sivil kayıpların artmasına neden olmakta. Bu duruma ek olarak LUO’nun Ayn Zara’da ufak da olsa elde ettiği ilerleme, UMH üzerindeki baskıları artırdı.
UMH’ye bağlı güçler Trablus ablukasını kırmak amacıyla, 25 Ocak günü başlatılan “Barış Fırtınası Operasyonu”nu çerçevesinde karşı saldırıya geçti ve LUO kontrolündeki Vatiyye hava üssüne operasyon düzenledi. UMH’nin son dönemde yoğun şekilde askeri ikmal yaptığı Nefusa Dağlarındaki Cadu’nun 60 km güneyinde bulunan Vatiyye hava üssü Ağustos 2014’ten itibaren LUO kontrolünde. Nisan 2019’da kısa süreliğine de olsa UMH birliklerinin kontrolüne geçmiş ancak tekrar kaybedilmişti. Başkent Trablus’un güneybatısında yer alan ve ikinci en stratejik üs konumundaki Vatiyye hava üssünün, Terhune ve Trablus’un batı kanadındaki LUO cephelerinin ikmal merkezi olması nedeniyle UMH tarafından öncelikli bir hedef olarak seçildiği görülüyor. Buna karşılık LUO, UMH’nin Cadu’ya ikmalini engellemek adına Nefusa dağlarının batı ucunda yer alan Nalut bölgesindeki askeri hedeflere hava operasyonları düzenlemişti. Düz bir alanda inşa edilmiş olan Vatiyye hava üssü ele geçirilmesinden ziyade savunması zor bir hedef. 2014 sonrasında BAE başta olmak üzere dış ittifakları sayesinde sahip olduğu hava üstünlüğüyle LUO Vatiyye’yi elinde tutmayı başarabildi; fakat UMH, devraldığı hava üstünlüğü ile Vatiyye’nin kontrolüne ele geçirerek güney ve batı cepheleri arasındaki bağlantıyı kesmeyi ve böylece bu iki cephede ilerleme kaydetmeyi hedefliyor. UMH 25 Ocak’ta kısa bir süre içinde Vatiyye hava üssü ele geçirmiş, ama hava desteğine rağmen karadan ilerlettiği birliklerinin sayısının yeterli gelmemesi nedeniyle aynı gün üssün kontrolünü kaybetmişti. Saldırıya katılması beklenen farklı cephelerden gelecek güçlerin son anda vazgeçmesi bu geri çekilmenin ana sebebi olarak görünüyor.
Vatiyye’nin kontrolünü yeniden ele geçiren LUO, karşı bir saldırıyla Trablus’un batı kapısında hızlı bir ilerleme kaydederek Rikdalin, el-İsa, Ajaylat, Zlatan, Sabrata ve Surman’ı da ele geçirdi. En batıda Tunus sınır kapısına kadar ilerleyen LUO, sınır kapısının olduğu Ras Ajdir’deki UMH güçlerini ablukaya aldı ancak Tunus ile olası bir gerginliğe mahal vermemek adına şimdilik çatışmasızlık içinde ablukayı devam ettirmekte. Ülkenin batı kıyı şeridindeki önemli bir Amazig kenti olan Zuvare de, Ras Ajdir gibi abluka altında. Batı kanatta ilerleyen LUO’nun, kısıtlı bir askeri varlıkla bölgede bulunmakla beraber, bu cepheye askeri yığınak yapmaya başlamasının ardından 13 Nisan’da UMH güçleri, Sabrata ve Surman’ı ele geçirmek için saldırı başlattı. Hava saldırılaryla başlayan operasyon sonrasında iki gün içerisinde kaybedilen Rikdalin, el-İsa, Ajaylat, Zlatan, Sabrata ve Surman yeniden ele geçirildi ve sınır kapısının olduğu Ras Ajdir ile yeniden kara bağlantısı sağlanmış oldu. Vatiyye hava üssüne yönelik hava saldırıları ise devam ediyor.
Güneybatı cephesinde çatışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Ayn Zara ekseninde bulunan Ebu Selim mahallesi, savaşın başladığı Nisan 2019’dan itibaren LUO’nun yoğun saldırılarına hedef olan bölgelerden biri. Bu hat üzerinde bulunan güçlerin taraf değiştirmesini başaramayan LUO, bir yıldan fazladır hava ve füze saldırılarıyla Trablus merkeze doğru ilerleme kaydetmeye çalışmasına rağmen mesafe alamazken, UMH’nin hava operasyonları ile LUO’ya büyük kayıplar verdirdiği görülüyor. Ancak bu cephedeki tehdidin ortadan kaldırılması için UMH’nin Terhune’nin kontrolünü yeniden ele geçirmesi gerekiyor.
Bir diğer hareketli cephe ise Misrata’nın güvenliğini doğrudan etkileyen doğu kanat. UMH, daha önce aşiretlerin ve askeri milislerin taraf değiştirmesi sonucu LUO kontrolüne geçen Sirte kentini yeniden ele geçirmeyi hedeflerken, LUO ise Zemzem Vadisi ve Abu Grein bölgesi üzerinden Misrata’ya girmeye çalışmakta. Öte yandan bu cephedeki gelişmeler UMH’nin hava üstünlüğü de ortaya koyması açısından da ön plana çıkıyor. 27 Mart günü karadan ilerlemeye çalışan güçlerin UMH tarafından püskürtülmesinin ardından, 28 Mart’ta Sirte’nin batısında stratejik hedeflere yönelik düzenledikleri hava saldırısında Sirte Operasyon Odası vuruldu ve bu saldırıda LUO üst kademesinden önemli isimler öldürüldü. Sirte Operasyon Odası Komutanı Tümgeneral Salim Diryak, asistanı Kaddafi el-Sadai, Rabea el-Fercani, Salim el-Tavergi ve Hamid el-Şaeri’nin öldürüldüğü bu saldırının LUO’ya büyük bir darbe vurduğu açık. Ayrıca 12 Nisan’da UMH Ordu sözcüsü Albay Tayyar Muhammed Kanunu, Ebu Kıreyn bölgesinde gerçekleştirilen operasyonlarda LUO’ya ait iki Çin yapımı Wing Loong II SİHA ile bir MI-35 helikopterin düşürüldüğünü açıkladı.
Hava üstünlüğü mücadelesi
Hava üstünlüğünün kimin elinde olduğu da savaşın nasıl ilerleyeceğini belirleyen en önemli unsur olmaya devam ediyor. Türkiye-Libya arasında imzalanan güvenlik mutabakat muhtırası sonrasında UMH’nin askeri kapasitesini artırması, özellikle hava saldırı ve savunma sistemlerine sahip olması, bir yılı aşkın süredir başkent Trablus’u ele geçirmeyi başaramayan Hafter’e bağlı LUO’nun hedefini daha da imkânsız hale getirmiş bulunuyor. UMH’nin Tümgeneral Usame Cuveyli komutasında başlattığı Barış Fırtınası Operasyonu batı, güney ve doğu olmak üzere tüm cephelerde ilerleme kaydetmeyi, böylelikle Trablus ablukasını kırmayı hedefliyor. UMH, LUO kontrolündeki hava üslerine operasyon yapmaya ve buradaki askeri güçleri yıpratmaya çalışıyor. Bu hedefler çerçevesinde UMH’nin; Vatiyye hava üssünü ele geçirerek Terhune ve batı cepheleri arasındaki ikmal hattını koparmayı,Terhune’ye doğru ilerleyerek güney cephesindeki LUO tehdidini ortadan kaldırmayı, batı cephesinde Sirte üzerinden ilerleme kaydederek Misrata kentinin güvenliğini sağlamayı kısa vadeli askeri hedefler olarak belirlediği gözlemleniyor.
Buna mukabil Kadim Hava üssündeki Miragelar başta olmak üzere BAE’ye ait savaş uçaklarının hava operasyonlarına katılıp katılmayacağı bu açıdan önemli. Ayrıca UMH’nin elde ettiği hava üstünlüğünü kırmak adına LUO’nun hava savunma füzesi Fransa yapımı Mistral MANPADS’ler aldığı söylentileri de var. Bu söylentilerin doğru olup olmadığı henüz bilinmezken, LUO’nun UMH’nin hava üstünlüğünü kırmak amacıyla bazı adımlar atması muhtemel. Hava üstünlüğü mücadelesi Libya’da devam eden uluslararası mücadelenin çok boyutlu yapısının kristalize olmasına da katkıda bulunuyor. Her ne kadar BAE, Mısır ve Rusya’nın Halife Hafter ve LUO’ya sağladığı destek daha çok ön plana çıksa da batı kanadında gerçekleşen UMH ilerlemesi sonrası ele geçirilen askeri mühimmatlar, Libya savaşındaki İsrail bağlantısını da “hava üstünlüğü” mücadelesinde gündeme getirdi. BAE’nin bir İsrail firması tarafından üretilen ve Mısır üzerinden aktarılan gelişmiş hava savunma sistemlerini LUO’ya ulaştırdığı iddiaları Libya’da savaşın tansiyonunun düşmeyeceğini ortaya koyuyor.
[Tunus, Libya ve Mısır konularında serbest araştırmacı olarak çalışan Nebahat Tanrıverdi Yaşar Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir]