'Laik azınlık' densizliğine isyan!
Frattini'nin "laik azınlık" ifadesi Türkiye'de büyük tepkiyle karşılandı. En sert tepki dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den geldi.
AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini'nin, Türkiye'deki seçim sonuçlarıyla ilgili olarak İtalyan La Repubblica gazetesine yaptığı açıklamada kullandığı "laik azınlık" ifadesi Türkiye'de büyük tepkiyle karşılandı. En sert tepki dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den geldi.
“Türkiye’de böyle bir azınlık falan söz konusu değildir" değildir diyen Gül, dışarıdakilerin Türkiye’nin gerçeklerini çok iyi bilmediğini söyledi.
Gül, “Bu sorunun cevabı gayet açıktır. Türkiye’de böyle bir azınlık falan söz konusu değildir. Herhalde Türkiye’yi çok detaylı bilmedikleri için, uzaktan konuşurken, kötü niyetli de değiller, ama bazı terminojilerle konuşunca böyle yanlış durumlar ortaya çıkıyor" diye konuştu.
Frattini: Polemik yersiz
Milliyet Brüksel muhabiri Güven Özalp'in haberine göre Frattini'nin ekibi ise "laik azınlık" ifadesine jet bir şekilde açıklık getirdi. Frattini'nin, "AKP'ye oy vermeyen, laik sisteme sıkıca bağlı olan ve seçim sonuçlarına göre sayı olarak daha az görünen" kesimi kastettiği belirtildi. Frattini'nin Başbakan Erdoğan’ın tüm vatandaşları kucaklayan ve dengeleri gözeten bir yaklaşım içinde olması gerektiğini vurguladığını dile getirildi.
"Frattini'nin sözleri saçma bir yakıştırma"
Frattini'nin sözlerlerine köşe yazarlarından da sert eleştiriler geldi. Milliyet yazarı Semih İdiz, bugünkü yazısında Frattini'yi şöyle eleştiriyor: "Frattini'yi anlamak gene de güç. Zira kendisi, bilgilerini sokaktaki adam gibi, sadece medyadan almıyor. Elinin altında AB Komisyonu'nun en büyük temsilciliklerinden biri olan Ankara'daki temsilciliği var. Başka bir deyişle, "laik azınlık" kavramının Türkiye açısından ne denli saçma bir yakıştırma olduğunu görebilmesi gerekirdi." İdiz yazasında şu görüşlere yer verdi:
"Türklerin yeterince tanımadıkları Batı ile ilgili birçok yargılarını yüzeysel varsayımlar üzerine kurdukları kesin. Ancak bu seçimler, Batılıların da Türkiye'yi hiç tanımadıklarını, anlayamadıkları şeyler karşısında basit varsayımlara sarıldıklarını gösterdi.
Duayenimiz Sami Kohen'e bu açıdan katılmamak mümkün değil. Türkiye'deki seçim sonuçlarına ağırlıklı olarak din-laiklik, asker-sivil açısından bakanlar yargılarında gerçekten yanılıyorlar.
Bu çerçevede özellikle Fransız basınında yer alan "İslamcılar kazandı, laikler kaybetti" manşetleri dikkat çekiyor. Bu manşetlerin, Türkiye ile ilgili gerçekleri yansıtmaktan çok, Fransızlarda yaygın olan İslam korkusuyla ilgili olduğu apaçık ortada.
'Laik azınlık' vurgusu
Yoksa hem Fransız gazeteleri hem de diğer Avrupa ülkelerindeki gazeteler, bal gibi, "AKP Kürt oylarını da aldı" veya "Merkeze geçen AKP'ye laik kesimden destek" türünden manşetler de atabilirlerdi.
Avrupa'da derin bir bilgisizliğe dayanan bu hava yayılırken, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini'nin Türkiye'de, "hakları korunması gereken laik azınlıktan" bahsetmesine ilk bakışta şaşmamak gerekiyor.
"Adam kendi basınında ne okuyorsa ona göre tepki gösteriyor" diye düşünmek bu durumda normal geliyor insana. Ancak Frattini'yi anlamak gene de güç. Zira kendisi, bilgilerini sokaktaki adam gibi, sadece medyadan almıyor.
Elinin altında AB Komisyonu'nun en büyük temsilciliklerinden biri olan Ankara'daki temsilciliği var. Başka bir deyişle, "laik azınlık" kavramının Türkiye açısından ne denli saçma bir yakıştırma olduğunu görebilmesi gerekirdi.
AKP'nin başarısını anlamalıydı
Dahası, önemli bir koltukta oturan biri olarak seçim sonuçlarının ince nüanslarını da takdir edebilmesi gerekirdi. AB'yi de yakından ilgilendiren bu nüansların bazılarından yukarıda söz ettik.
AKP'nin Kürt oylarını da alabilmiş olması son derece önemli bir gelişmedir. "Milli görüş" kökenlileri büyük ölçüde tasfiye ederek seçime girmesinin AKP'yi laik kesimden birçok seçmene de cazip hale getirdiğini anlaması gerekirdi.
İşin temelinde yatan sorun belli. "İslamofobi" Batı'yı öyle bir sarmış ki, "ılımlı İslam modeli"ne hayati bir ihtiyaç duyuluyor. Bu model ise Türkiye üzerinden oluşturulmaya çalışılıyor.
Türkiye'nin "ılımlı bir Müslüman ülke" olarak, "medeniyete avdet etmesi için" geri kalmış İslam dünyasına "öncülük" etmesi isteniyor. İş böyle basite indirgendiğinde de Türkiye ile ilgili siyasi ve sosyal gerçekler görülemiyor."
KOHEN: YİNE O DAR BAKIŞ
Gazetemiz yazarlarından Sami Kohen, tartışma yaratan açıklamayı köşesinde değerlendirdi. Kohen, yazısında şunları kaydetti: "Aslında bu demecin tümü dikkate alındığında, kötü bir niyet taşımadığı anlaşılır. Herhalde "laik azınlık" lafı edilmeseydi, böyle bir tepki de yaratmayacaktı... Ama bu demeç de, -diğer birçok Batılı diplomatın sözleri gibi- Türkiye'deki siyasal gelişmelerin, gene o dar "dinci-laik" perspektifinden değerlendirildiğini gösteriyor..."