Kuzey Avrupa ve Baltık ülkelerinde Rusya paniği! 'Bu durum yeni bir dünya savaşı anlamına gelir...'
Rusya-Ukrayna savaşı Kuzey Avrupa ve Baltık ülkelerinde son dönemde büyük bir tedirginliğe neden oldu. Peki Ukrayna işgalinden sonra Rusya'nın Baltık ve Kuzey Avrupa coğrafyasını hedef alması yakın bir gelecekte söz konusu olabilir mi? Uzmanlar, "Bu durum yeni bir dünya savaşı anlamına gelir" diyerek çarpıcı yorumlarda bulundu.
Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte özellikle Rusya'ya komşu olan Kuzey Avrupa ve Baltık ülkelerinde son dönemde büyük bir Rusya tedirginliği yaşanıyor. NATO üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya ile Avrupa Birliği'ne katılmadan önce Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya'da büyük bir Rusya paniği hakim. Özellikle Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın Finlandiya ve İsveç'e yönelik, "Bu ülkelerin NATO üyeliği ciddi sonuçlara yol açar" sözleri her iki ülkede de geniş yankı uyandırmış durumda.
Peki Rusya'nın Ukrayna işgalinden sonra Baltık ve Kuzey Avrupa coğrafyasını hedef alması yakın bir gelecekte söz konusu olabilir mi? Avrupa Birliği üyesi olan İsveç ile Finlandiya'nın olası NATO üyeliklerine karşı Rusya'nın tutumunu nasıl yorumlamalıyız? Avrupa Birliği'ni gelecekte neler bekliyor? Konuyu İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Önsoy ve Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu ile konuştuk.
'NATO'DAN GELECEK TALEPLERE SICAK BAKMAYABİLİRLER'
Rusya'nın Ukrayna'dan sonraki hedefinin hem Avrupa Birliği hem de NATO üyesi olan Baltık ülkeleri ile yalnızca AB üyesi olan, NATO'ya üye olmayan İsveç ve Finlandiya olacağı son günlerde sıklıkla tartışılıyor. Hem AB hem de NATO üyesi olan Estonya, Letonya ve Litvanya'dan oluşan Baltık ülkelerinde önemli bir Rus nüfusunun mevcut olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Murat Önsoy, bu ülkelerin Rusya ile tarihsel bağının diğer Doğu Avrupa ülkelerine nazaran daha fazla olduğunu söyledi. NATO'nun Rusya tehdidine karşı bu ülkelere bir güvenlik sağladığını söyleyen Doç. Dr. Önsoy, "Ancak ben bu ülkelerin NATO'dan gelecek füze sistemi ya da askeri tatbikat gibi taleplere sıcak bakmayacaklarını düşünüyorum" diye konuştu.
'COĞRAFİ KONUMLARI RUSYA'YI YATIŞTIRMA SİYASETİNE İTEBİLİR'
Baltık ülkelerinin coğrafi konumlarının onları NATO şemsiyesinde olsalar da Rusya'yı yatıştırma siyasetine itebileceğini söyleyen Doç. Dr. Önsoy, "Uluslararası siyasette orta büyüklükteki devletler bir dengeleme siyaseti ile güvenliklerini sağlayabilirken Estonya, Letonya ve Litvanya gibi küçük devlet olarak tarif ettiğimiz devletler için manevra şansı kısıtlıdır" dedi. Bu ülkelerin Batı İttifakı'na yanaşmalarının beklendiğini söyleyen Doç. Dr. Önsoy, "Eğer NATO'nun son dönemdeki sorunlu hali onları ittifakla ilgili güvensizliğe ittiyse dengeleyici ve yatıştırıcı pozisyona kendilerini konumlandırabilirler. Ancak bu da peyderpey bu ülkelerin siyaseten Rusya'ya doğru yakınlaşmasını ve Rus yanlısı siyasetçilerin iktidara gelmesine sebep olabilir" yorumunda bulundu.
'KALININGRAD, AB'NİN ORTASINDAKİ BİR RUS ADASI'
Eski Sovyetler Birliği ülkeleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya'nın 2004'te AB üyesi olduklarını ve yine bu tarihte NATO'nun bünyesine katıldıklarını hatırlatan Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Polonya ile Litvanya arasındaki Rus toprağı olan Kaliningrad bölgesine dikkat çekti. Kaliningrad'ın AB'nin ortasındaki bir Rus adası olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, "Polonya ve Litvanya arasında kalan bu bölge aynı zamanda Rusya'nın Baltıklara açılan kapısı" dedi. Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle de AB'nin 2004 yılındaki genişlemesi sonrasında Kaliningrad'ın insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ya da yasa dışı göç gibi 'yumuşak güvenlik soruları' nedeniyle AB için bir tehdit olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Köroğlu, "2008'de Rusya'nın Gürcistan'a savaş açması sonrası huzursuzluklar artmıştı. 2014'te Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi sonrası bu endişeler artmıştı. Rusya özellikle 2008 sonrasında Baltık Denizi'nde askeri gemiler ve denizaltıları ile gövde gösterilerinde bulunmuştur. Ancak Rusya'nın Ukrayna işgali sonrası Baltık ülkeleri doğal olarak Rusya'yı askeri tehdit olarak da görmektedir" diye konuştu.
'BALTIK ÜLKELERİ 'RUSYA NE DERSE ONU YAPARIZ' DEMEZLER
Baltık Denizi'nin ticaret açısından önemli olduğu kadar enerji yolları açısından da önemli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Kuzey Buz Denizi'nin de büyük güçlerin hakimiyet için mücadele ettiği yeni bir alan olduğuna işaret etti. Doç. Dr. Köroğlu, "Baltık ülkelerinde Rus azınlığın bulunması da yine Putin'in bu ülkeleri hedef olarak görmesi için bir başka neden olabilir" yorumunda bulundu. Avrupa Birliği üyesi olan Baltık ülkelerinin Belarus'taki gibi Rusya yanlısı bir hükümet ile Rusya'ya yakınlaşmalarının pek de mümkün olmadığını söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, "Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olmak isteyen bir hükümet olabilir ancak 'Rusya ne derse onu yaparız' şeklinde davranacak bir Baltık ülkesi olacağını pek düşünemiyorum" diye konuştu. Eğer Baltık ülkeleri AB ve NATO üyesi olmasalardı daha farklı bir tablonun ortada olacağını söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, "AB, kendi bünyesi içerisinde Baltıklar ile daha sıkı bir yapılanma içine girecektir" yorumunda bulundu.
'YENİ BİR DÜNYA SAVAŞI ANLAMINA GELİR'
Prof. Dr. Ayhan Kaya, Soğuk Savaş yıllarında başta Finlandiya olmak üzere Doğu ve Batı Blokları arasında kalan sınır ülkelerinin tarafsızlık politikası uyguladıklarını hatırlattı. Ancak son yıllarda tarafsızlık politikasının büyük ölçüde değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kaya, "Finlandiya ve İsveç NATO'ya üye olmasalar da NATO'nun tatbikatlarında yer almaktadırlar. Putin'in Rusyası'nın AB üyesi olan ve NATO ile sıcak ilişkiler geliştirmiş olan Finlandiya ve İsveç'e saldırmak gibi bir riski göze alabileceğini düşünmüyorum. Bu durum yeni bir dünya savaşı anlamına gelecektir" yorumunda bulundu. Avrupa Birliği'nin kendisine ait bir ordusu olmadığı için güvenliğini NATO'nun güvenlik şemsiyesi altında sağladığını söyleyen Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Finlandiya'nın Rusya ile çok uzun bir sınırı olduğuna dikkat çekti. "Rusya'nın saldırgan ve işgalci dış politika anlayışına bakıldığında ve Putin'in NATO üyesi olmaları durumunda İsveç ve Finlandiya'nın da kendilerine bir tehdit olacağını belirtmesi nedeniyle bu iki ülkenin Rusya'nın hedefinde olabileceğini söylemek gerekir" diyen Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, "Bu iki ülke NATO üyesi olmadıkları için kendilerini Rusya'ya karşı savunmasız hissetmekte ve bu nedenle şu anda hiçbir zaman olmadığı kadar NATO'ya katılmak istemektedirler" dedi.
'RUSYA BİR SÜPER GÜÇ DEĞİL'
Doç. Dr. Murat Önsoy, Rusya ile Sovyetler Birliği'ni kaynaklar ve güç potansiyeli açısından karşılaştırmanın doğru bir yöntem olmadığının altını çizdi. Rusya'nın nükleer silah sahibi bir ülke olmasına rağmen Sovyetler Birliği gibi bir süper güç olmadığını ve olması yönünde önünde büyük engellerin mevcut olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Önsoy, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrasında İsveç ve Finlandiya'dan yükselen NATO üyeliği talebi söz konusudur. Ama İsveç ve Finlandiya'nın gelecekteki NATO üyelik ihtimallerinin üzerinden yapılan tehdide rağmen bu iki ülkeye gelecekte bir Rus saldırısı olma ihtimali oldukça düşüktür" diye konuştu. Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası zayıflığından faydalanarak Doğu Avrupa'da Sovyetler Birliği tarafından inşa edilen nüfuz alanının Rusya tarafından tekrarlanması için şartların yeterince Rusya'nın yanında olmadığını söyleyen Doç. Dr. Önsoy, "Her ne kadar askeri olarak Avrupa genelinde bir zayıflık söz konusu olsa da bununla ilgili adımlar atılmaya başlandı. Askeri teknolojide gelişmiş olan Almanya gibi ülkelerin ordularını savaşabilir hale getirmeleri 6-12 ay arasında bir sürede gerçekleşebileceği tahmin edilmektedir" ifadelerini kullandı.
'SCHOLZ'UN SERGİLEDİĞİ KESKİN DÖNÜŞE BAKARSAK...'
Peki Avrupa Birliği'ni gelecek günlerde nasıl günler bekliyor? Ukrayna-Rusya savaşı bittiğinde nasıl bir Avrupa tablosu karşımızda olabilir? Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, AB'nin güvenlik konusuna çok daha fazla ağırlık vereceğini belirtti. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında uyguladığı pasif politikalarına son vermesi neticesini doğurduğunu söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, Almanya'nın savunma harcamaları için 2022 bütçesinden 100 milyar euro ek fon ayırmaya karar verdiğini hatırlattı. Prof. Dr. Ayhan Kaya, AB'nin lokomotif gücü Almanya'nın Merkel döneminde kendi içine kapalı, bağnaz, muhafazakar bir Avrupa inşa ettiğini söyleyerek "Sosyal Demokrat Olaf Scholz yönetimindeki Almanya'nın geçtiğimiz birkaç günde sergilediği keskin dönüş göz önünde bulundurulduğunda AB'nin küresel anlamda daha etkin bir güç haline gelmeyi isteyebileceği gibi bir tablo ortaya çıkmaktadır" ifadelerini kullandı. Avrupa Birliği'nin hem içerde hem de dışarda büyük problemlerle boğuştuğunu söyleyen Doç. Dr. Murat Önsoy ise Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde demokratik değerlerden sapma gözlemlendiğini söyledi. Doç. Dr. Önsoy, "AB'nin geleceği Rus işgali altındaki Ukrayna'daki bu zamana kadarki performansı ve bundan sonraki eylemleri ile şekillenecektir" diye konuştu.