İran'da kadın olmak!
Yazar Zeynep Heyzen Ateş İran'da kadın yazar olmanın zorluklarını edebiyathaber.com'a yazdı. Katıldığı 'kadın yazarlar' toplantısında yaşadıklarını anlatan yazar İran'da yaşayan kadınların hayatlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
İşte Ateş'in o yazısı...
İran Yayıncılar Birliği, Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında bir dizi panel düzenledi. Bu panellerden en ilginç olan “İranlı Kadın Yazarlar” teması çerçevesinde düzenlendi. Bir toplantım olduğundan panelin başlangıcını kaçırdım, alana geldiğimde gördüğüm manzaraysa 3 erkek, 2 kadındı. Erkek konuşuyordu.
Gönül ister ki herhangi bir ülkenin kadın yazarlar panelindeki kadın yazarların sayısı erkeklerden fazla olsun.
Ama durum göründüğünden daha da vahimmiş, kadınlardan biri yazar değil, Nahid Tabatabaei adlı kadın yazarın çevirmeniymiş… Ayrıca bir yorum yapmıyorum. Aşağıdakiler İran’da toplamda yirmi küsur kadın yazarın olduğunu öğrendiğim panelde aldığım notlar.
Erkek konuşmacılar:
Kadın yazarlarımız yüzlerce yıllık kültürel baskı altında eziliyor. Ama bu mücadelenin onlara zarardan çok yararı var, yaşadıkları zorluklar yapıtlarına yansıyor, yapıtlara evrensellik kazandırıyor. Kadınlar her yerde toplumda var olmak mücadele ediyorlar. İran edebiyatına baktığınızda güçlü kadınların seslerini duyuyorsunuz. (…) Kadın yazarlarımızın sayısı az olmakla beraber pek çok erkek yazardan iyidirler, çünkü aşmaları gereken engeller daha fazladır.
Şovenist toplumla mücadele, kadın yazarların kalemini, sesini güçlendiriyor. Toplumda kadına yönelik şiddet, intihar ve yaşlanmak gibi karamsar konular kadın yazarların en sık işledikleri temalar.
Kadın yazarlarımızın öykülerine baktığınızda çağdaşları olan diğer kadın yazarlar kadar, hatta daha iyi olduklarını görürsünüz çünkü bütün zekâlarını kullanmak zorundadırlar!
Kadın yazarlarımız evrensel bir dil kullanmaya özen gösterir. Verilen mesaj kadınları konu alsa da, insan haklarına dairdir.
Ara not/gözlem: İranlı kadın yazar ne masadaki diğer erkeklerle ne de dinleyicilerle konuşuyor. Sadece yanındaki çevirmen kızla muhatap oluyor. Erkek konuşmacılar çoğu panelde olduğu gibi birbirlerine laf atıyorlar ama kadınla veya çevirmen kızla hiçbiri arasında doğrudan bir iletişim yok.
Dinleyici sorusu: Köylü kadınların yazar olma şansı var mı? Kadın yazarların hepsi şehirli mi?
İranlı kadın yazarın çevirmeni: İran içindeki kadın yazarlardan mı bahsediyorsunuz? (“Evet.” Sonra yazara soruyu çevirip yanıtı alıyor ve dinleyiciye aktarıyor.) Köylü kadınlar yazabilir ama şehre gitmeden yazamazlar. Yazmak eğitimli insanların işidir. Bu eğitimi aldıklarında elbette köydeki deneyimlerinden bahsedebilirler.
Dinleyici sorusu: Kadın yazarların İran’daki geçmişi nedir? Yüz yıl önce kadın yazar var mıydı?
Yanıt: İran’ın geçmişine baktığımızda çok az kadın yazarın meşhur olabildiğini görürüz.
Erkek konuşmacı sözü devralıyor: İslam devriminden önce kadın yazarların hepsi zengin ailelerdendi; geçimlerini yazarak kazanmıyorlardı. Şimdiki kadın yazarlar kendilerini keşfetmek, kendilerini bulmak için yazıyor. 20 kadar kadın yazar var. (İran’da yaşayan.)
Ara not/gözlem 2: Kadın yazarın ayağının dibindeki çanta –masanın altı boş olduğundan görebiliyoruz- Prada, +-3000 euro.
Dinleyici sorusu: Ülkenin geçmişinde ve kültüründe örnek alınabilecek kadın yazarlar yoksa İranlı kadın yazarlar kimi örnek alıyor?
Erkek yazar: İslam devriminden sonra sosyal değerler değişti. Kadınlar toplumdaki yerlerini sorgulamaya başladı. Edebiyatı besleyen budur.
Gazelle-Agency yetkilisi (masadaki erkeklerden solda olan): Panel bitmeden önceki sohbetlerde gündeme gelen bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Telif hakları kanunu İran’da var mı diye sormuşlardı. Telif kanunu İran’da çok katıdır. Korsana karşı ciddi önlemler alınmıştır ve intihal hapisle dahi sonuçlanabilir. Ama İran uluslararası telif kanununu kabul etmedi. Yabancı yayıncılara sizin bastığınız kitabın çevirisini başkası basmaz diye bir güvence vermek zor –her eserin korsanı yapılabilir. (Zeynep Heyzen Ateş - edebiyathaber.net)