İngiltere kaosa doğru ilerliyor
Yaklaşık 3 yıl önce AB'den ayrılma kararı alan İngiltere'de bu süreç ülkeyi kaosun eşiğine getirdi.
İngiltere, eski imparatorluk günlerinin ihtişamına dönmek şöyle dursun, AB'den belirlenen takvim içinde ayrılmayı bile beceremeyecek gibi görünüyor - Sert Brexçitlerin gösterilerinde AB yanlıları için "vatan hainliği" suçlaması en yaygın slogan haline geldi - Başbakan May'i "diktatör" diye nitelendirenlerin sayısı artarken, siyasetçiler özellikle İşçi Partisi tabanında bir "nefret objesi" haline geldi LONDRA (AA) - TAYFUN SALCI - Yaklaşık 3 yıl önce Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma kararı alan İngiltere'de toplum bölünürken, süreç ülkeyi kaosun eşiğine getirdi. İngiltere 2016'da AB referandumuna giderken, ülkenin birlikten ayrılması için kampanya yürütenler İngiltere'nin eski imparatorluk günlerine döneceğini vaat ediyordu.
Ülke, AB kurumlarının aşırı kırtasiyeciliğinden kurtulacak, Avrupa dışında kalan dünyadaki ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yaparak refahını artıracaktı.
Brexit taraftarlarına göre salt AB bütçesine yapılan katkıların sona ermesi bile ülkenin sağlık sistemine yatırım olarak dönebilecekti.
Aradan geçen yaklaşık 3 yılda bu pembe tablo tersine dönmüş gibi duruyor. İngiltere, eski imparatorluk günlerinin ihtişamına dönmek şöyle dursun, AB'den belirlenen takvim içinde ayrılmayı bile beceremez görünüyor.
Toplum bölündü
Özellikle de AB'den anlaşmasız olarak ayrılınması durumda ülkeyi ekonomik küçülme, temel ihtiyaç maddelerinin tedariğinde sıkıntı, gümrük kapılarında kuyruklar ve toplumsal olaylar bekliyor.
Üstelik AB Referandumdan bir hafta önce ana muhalefetteki İşçi Partisinin AB üyeliğinden yana kadın milletvekili Jo Cox'un bir aşırı sağcı tarafından öldürülmesiyle hangi boyutlara varabileceği görülen toplumsal bölünme de aradan geçen süre içinde giderilemedi.
Geçen ay sert Brexit yanlısı aşırı sağ grupların Başbakanlık konutu "10 Numara" önünde yaptığı gösteriye Theresa May'e mesaj niteliğinde bir darağacı getirildi.
Sert Brexçitlerin gösterilerinde AB yanlıları için “vatan hainliği” suçlaması en yaygın slogan haline geldi.
Öte yandan AB yanlıları da "eleştirilerini" sertleştirdi. Başbakan May'i "diktatör" diye nitelendirenlerin sayısı artarken, özellikle İşçi Partisi tabanında May bir "nefret objesi" haline geldi.
Ülkeyi birleştiremedi, partisi bölünebilir
Toplumdaki bölünme bizzat iktidardaki Muhafazakar Parti içine de yansıdı. Temmuzda hükümetin yeni Brexit yaklaşımını ilan etmesini izleyen süreçte 10'dan fazla bakan istifa ederken, geçen ay parti içi muhalefet May hakkında güven oylaması talep etti. Oylamada 117 milletvekili May’e güvensizlik oyu verdi. Son olarak May'in AB ile vardığı Brexit anlaşması salı günü parlamentoda yapılan oylamada kendi partisine mensup 100'den fazla milletvekilinin de katkısıyla ezici bir çoğunlukla reddedildi.
Brexit sürecinin alacağı şekle bağlı olarak Muhafazakar Parti içindeki sert Brexitçi grubun partiden kopması ve yeni bir parti kurması ihtimaller arasında zikrediliyor.
Güçsüz lider, istikrarsız ülke
May 2017'de kendi kararıyla gittiği erken genel seçimde "güçlü lider" ve "istikrar" temalı propagandasına rağmen parlamentodaki çoğunluğunu kaybetmişti.
Kuzey İrlanda'nın aşırı sağcı Demokratik Birlik Partisinin (DUP) 10 milletvekilinin desteğiyle azınlık hükümeti kurabilen May, Brexit sürecinde de bu partinin siyasi rehinesi haline geldi.
May'in 3 yıla yaklaşan başbakanlık kariyeri 5 terör saldırısı, 72 kişinin hayatına mal olan büyük Grenfell Tower yangını, zayıflayan iktidar ve yönetilemeyen Brexit süreciyle tarihe geçecek görünüyor.
Kuzey İrlanda
Kuzey İrlanda'nın kendisi, ülkedeki bölünmenin en uç şeklini uzun yıllardır Katolik ayrılıkçılarla İngiltere ile birlik yanlısı Protestanlar arasında yaşıyor.
Bölgede 30 yılı aşkın terör ve çatışma 1999 varılan Belfast Anlaşması ile ancak sona erdirilmişti. Brexit süreci şimdi bizzat bu anlaşmayı tehdit ediyor.
Başkent Belfast'ta hala ayrı mahallelerde yaşayan halk, özellikle anlaşmasız Brexit senaryosunda eski çatışmalı günlere geri dönülmesi tehlikesiyle karşı karşıya.
Bütün Brexit sürecinin tıkanmasında kilit meseleyi de Kuzey İrlanda oluşturdu. May'in AB ile vardığı Brexit anlaşması, Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında fizik sınır oluşmasını engellemeye dönük bir "tedbir maddesi" içeriyordu.
İngiltere ile AB arasında Brexit'in ardından iki İrlanda'yı fiziki sınırla ayırmayacak bir kapsamlı ticaret anlaşmasına varılamaması halinde devreye girecek madde, bu kez Kuzey İrlanda ile İngiltere arasına bir sınır girmesi ihtimalini doğurduğu için bütün anlaşmanın reddedilmesini beraberinde getirdi. Kuzey İrlanda'da Katolikler ile Protestanların ortak hükümetini öngören özerk yönetim de 2017'nin başından bu yana krizde bulunuyor. Sinn Fein ile DUP’un anlaşamadığı bölge, halen hükümetsiz yönetiliyor.
Brexit'in getireceği kaosun Kuzey İrlanda'da eski terör ve çatışma günlerine dönülmesine yol açmasından korkuluyor.
Süreç uzadıkça, yeni referandum ihtimali artıyor
May, İşçi Partisinin hakkında verdiği güvensizlik önergesini çarşamba günü DUP'un ve parti içi muhalefetin desteğini alarak atlattı.
Hemen ardından yaptığı konuşmada da Brexit süreci için bütün kesimlere “birlik” çağrısı yaptı. Ancak May’in o günden bugüne çeşitli muhalefet partileriyle yaptığı görüşmeler de, parti içi muhaliflerle görüşmeleri de arzuladığı birlik tablosunu yaratamadı.
Brexit süreci uzadıkça ve çetrefilleştikçe, bu konunda yeni bir referandum yapılması için yürütülen kampanyalar hız kazandı.
Avrupa Adalet Divanının geçen ay verdiği kararla İngiltere’nin Brexit sürecini tek taraflı olarak durdurabileceğine hükmetmesi de bu kampanyalara hukuki bir zemin sağladı.
May’in Brexit anlaşmasının parlamentoda "tarihi" diye nitelendirilen 202'ye karşı 432 gibi ezici bir çoğunlukla reddedilmesinin ardından YouGov araştırma şirketinin gerçekleştirdiği ankete göre, yapılacak yeni bir AB referandumunda, birliğe üye olarak kalınmasını isteyenlerin oranı yüzde 56'ya çıkarken, ayrılmak isteyeceklerin oranı ise yüzde 44'e düştü.
Brexit kararının alındığı 2016 referandumunda ayrılmak isteyenler yüzde 52, üyelikten yana olanlar ise yüzde 48 olmuştu.
Ancak Başbakan May yeni Brexit referandumu taleplerine şu ana kadar kategorik biçimde karşı çıktı. May'in temel gerekçesini de böyle bir referandumda alınacak her sonucun toplumdaki bölünmeyi daha da derinleştireceği görüşü oluşturdu.
Bununla birlikte, referandumlu veya referandumsuz, toplumdaki bölünmenin zaten derinleştiği görülüyor.
"Beyaz terör" en hızlı büyüyen tehdit
Son olarak İngiliz terörle mücadele polisinin mesaisinin 5’te birinin aşısı sağ gruplara ayrıldığı açıklandı. Milletvekili Cox’un öldürülmesinin ardından “Ulusal Eylem” adlı aşırı sağ örgüt terör listesine alınmış ve yapılan operasyonlarla aralalarında muvazzaf askerlerin de yer aldığı çok sayıda kişi tutuklanmıştı.
Gelecekteki bir “ırk savaşına” hazırlanan örgüt farklı isimler altında faaliyetine devam ederken, aşırı sağcılar ülkenin en kozmopolit kenti Londra’da bile her geçen gün daha kalabalık gösterilere imza atıyor.
Terörle mücadele polisi, geçen yıl terör suçları bağlamında yakalanan beyazların sayısının Asya kökenlilerden daha fazla olduğunu açıkladı. Polisin açıklamasına göre aşırı sağ akımlar İngiltere’de en hızlı büyüyen tehdidi teşkil ediyor.
Şiddet ve teröre başvuran grupların boyutu henüz küçük olsa da, Brexit'in ikiye böldüğü toplumun bir yarısını temsil ettikleri inancına sahip oldukları görülüyor.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre İngiltere'de işlenen nefret suçları 2012'de 42 bin 255 iken, geçen yıl 94 bin 098'e yükseldi. En dramatik artış da 2016'daki Brexit referandumunun ardından gerçekleşti.
İngiliz polisi, İngiltere’nin AB’den resmen ayrılacağı 29 Mart’ı takiben de nefret suçlarından büyük bir artış beklendiğini açıkladı.
İskoçya
Brexit'in, İngiltere'nin bütünlüğü için tehdit eden bir yönünü de İskoçya oluşturuyor. Brexit referandumunda yüzde 62 oranında AB üyeliği lehinde oy kullanan İskoçya, İngiltere'nin, kendisini AB dışına sürüklemesine karşı çıkıyor.? İskoçya'da 2014'te yapılan bağımsızlık referandumunda, İngiltere'ye bağlı kalınması yönünde sonuç alınmıştı. Ancak bu sonuçta, İngiltere'den ayrılmanın AB'den de ayrılmak anlamına geleceği şeklindeki propaganda etkili olmuştu.
Brexit'in gerçekleşmesini müteakip İskoçya'daki milliyetçilerin yeni bir bağımsızlık referandumunu gündeme getirmesine kesin gözüyle bakılıyor.
İngiltere, onu eski imparatorluk günlerine döndürmeyi vaat edenlerin elinde kendisini siyasi sınırları ve ekonomisi küçülmüş, şiddet ve terörün tırmandığı, toplumun da onulmaz biçimde bölündüğü bir ülke olarak bulabilir.