"Esed rejimi tecavüzü savaş silahı olarak kullanıyor"
Uzman Klinik Psikolog Ayşe Hümeyra Kutluoğlu Karayel, Beşşar Esed rejiminin cezaevlerinde kadınlara işkence ve tecavüzü savaş silahı olarak kullandığını, kadınların kişiliklerini yok etmeyi ve kalıcı psikolojik hasar bırakmayı amaçladığını söyledi.
Karayel, Suriye'de 8 yıldır süren iç savaşta, Beşşar Esed rejiminin cezaevlerine kadınlara uyguladığı işkenceler, kadınlar üzerindeki travmatik etkileri ve travmalarla başa çıkma yöntemlerini, AA muhabirine değerlendirdi.
Suriyeli kadınlar ve çocuklarda savaşın psikolojik etkileri üzerine yaklaşık 3 yıl çalışmalar yapan Karayel, "Yıllar önce nasıl Bosna'da Sırplar tarafından uygulandıysa, Esed de aynı şekilde tecavüzü sistematik olarak savaş silahı olarak kullanıyor. Rızası olmadan birliktelik, tecavüz, bir kadının, Müslüman bir kadının kişiliğini en fazla çiğneyecek şeydir. Kişiliği alır, yok eder. Yapan kişi tarafından güç gösterisidir. Üstünlüğünü ispat eder. Mağdur kişi için olay, bedene tahakküm kurma değildir. Onunla birlikte doğan çaresizlikler, şahsiyetinin zedelenmesi. Aşırı derecede rencide eden hikayeler var. Çırılçıplak soyuluyorlar. Herkesin önünde teşhir ediliyorlar. (İşkenceciler) Allah'a, Kuran'a sövüyorlar. Zorla Esed'e övgüler dizdiriliyor. 3 kişi, 5 kişi tarafından saat başı tecavüz, ölene kadar. Yahut hamile kalınca gözünün önünde bebeği öldürülene kadar." diye konuştu.
Karayel, şöyle devam etti: "Bir protestoya katıldığı için bir insana tecavüz edilir mi? Tırnakları kerpetenle sökülür mü? Dişleri çekilir mi? Karısının önünde kocasına tecavüz edilir mi? 6 aylık bebekleri doğurtup annelerinin gözü önünde ayaklarının altında çiğnerler mi? Burada amaç zihni melekelerini sakatlamak, kalıcı hasar vermek. Akli melekeleri ancak bu kadar zorlanabilir." AA'ya konuşan işkence mağduru kadınların cezaevlerinde isimleri ile değil de rakam verilerek çağrıldıklarını söyledikleri hatırlatılan Karayel, "Adın yok. Kişiliğin yok. Siliksin. Rakamsın. Tahkir edici, onur kırıcı ve maddi manevi hasar vermek amacıyla yapılıyor. " ifadelerini kullandı.
"Sosyal destek çok önemli"
Herkesin hayatının belli dönemlerinde travmatik olaylar yaşadığını ifade eden Karayel, tedavi edilmediği takdirde, kişide yorumlama şekline bakılarak patolojik raddeye gelen travmaların travma sonrası stres bozukluğuna dönüşebildiğini söyledi.
Karayel, bu durumlarda uzman desteği gerektiğini vurgulayarak, "Dolayısıyla kadınların yaşadıkları travmanın üstünden ne kadar zaman geçtiği, eşten dosttan destek alıp alamadığı, herhangi bir tedavi ve psikoterapi görüp görmediği, travmayla başa çıkmasını etkiliyor. Eğer ki uzman desteği alır, eş dost tarafından dışlanmazsa, atlatılabilir. İnsan beyninde mutlak unutma diye bir durum da yoktur. Ama en azından travmayla başa çıkmaları mümkün." dedi.
Suriyeli kadınların yaşadıkları travmaların etkisinden sosyal destek, iş-uğraş terapileri ve dini inançları sayesinde kurtulabileceğini dile getiren Karayel, "Dini inançları zaten kuvvetli insanlar. Tevekkül olgusu devreye giriyor. Sosyal destek çok önemli. Toplumlarınca, kültürlerince sanki yaşadıkları kendi suçlarıymış gibi ya eşleri tarafından boşanıyorlar ya dışlanıyorlar. Destek gören, başa çıkmada diğerlerine göre bir sıfır öne geçmiş oluyor." diye konuştu.
Karayel, savaş koşullarından ötürü bu tarz bir sağlık hizmetini bulmanın mümkün olmadığını belirterek, "Maalesef savaş 8. yılında olmasına rağmen kadınlar hala travmalarıyla yaşıyor. Travma böyle bir şeydir. Tedavi edilmediği sürece, 20 yıl sonra bile bir atakla tekrar nüksedebilir." ifadelerini kullandı.
"Tecavüz ve işkence rakamları, bilinenin katbekat fazlası"
AA muhabirinin kadınların yaşadıkları işkenceleri gizlemesine ilişkin sorusunu yanıtlayan Karayel, şunları kaydetti: "Bunların gizlenmesinin sebebi, bilindiği takdirde toplum tarafından dışlanma. Namus lekesi oluyor bunu adı. 'Hak ettin de oldu', 'Kuyruk salladın' oluyor. Kimisi zaten hamile kalıyor tecavüz neticesinde. Saklıyorlar dolayısıyla. Ya da mesela kadın rejim karşıtı gösterilere katılıyor. Esed'i desteklemediği için içeri alınıyor. İçeride tecavüz, işkence. Hamile kalıyor. Sonra çıkıyor bir şekilde. Kadının ailesi Esed destekçisi. Dolayısıyla kadından utanıyorlar. Muhaliflere desteğinin duyulmasından utanıyorlar. 'Konuşursan öldürürüz' diyorlar. Bu insanları dışlıyorlar. Anne baba da dahil olmak üzere sırt dönüyor. 3-5 çocuğu var. Mesleği yok. Ne yapacak? Kesiyor sesini. Bir şey olmamış gibi hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Bu yaşanılan dramlar kamuoyuna yansıtılamıyor. Bilinmiyor. Bu sebeple zaten rakamlara vakıf değiliz. Tecavüz ve işkence rakamları, bilinenin katbekat fazlası." Karayel, olumlu karşılayan ve destek çıkan, mağdurları kahraman gibi gören kesimin de az olsa da var olduğunu dile getirerek, "Görüşmelerimizin çoğunda eşi tarafından boşanan, terk edilmiş, ailesi yüz çevirmiş kadınlarla karşılaştık." dedi.
Bu kadınlara yeterince uzman desteği verilmediğinin altını çizen Karayel, "Bizim yaptığımız çalışmalar nadir örneklerdendi. Yeterince destek, yardım alamıyor bu kadınlar. Ekmek, battaniye yakacak yardımı yapılıyor. '7. psikoterapi merkezi açıldı' ya da '10. tıp merkezi açıldı' diye duymuyoruz ki. Bölgeye gönüllü ya da maaşlı travma üzerinde uzman psikiyatrist gelmiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Muhalif kaynaklara göre, Suriye'de rejimin cezaevlerinde en az 500 bin kişi alıkonuluyor. Tespit edilebilen 13 bin 500'den fazla kadın, rejimin zindanlarında işkence gördü ya da tecavüze uğradı. 7 binin üzerinde kadın halen rejimin cezaevlerinde tutuluyor.