Avrupa'dan Türkiye'ye uyarı!
Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının kamuoyuna yansımasının ardından yaşanan gelişmeler Avrupa’da endişeyle izleniyor. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle cuma günü yaptığı yazılı açıklamada katılım kriterlerinin karşılanması bağlamında Türkiye’yi gözetmekle görevli olduğunu hatırlatarak 17 Aralık’tan itibaren yaşanan gelişmeleri artan endişeyle takip ettiğini bildirdi. Suçlamaların tarafsız ve şeffaf bir şekilde aydınlatılmasını talep eden Füle, Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin yargının bağımsızlığını ve hareket kapasitesini zayıflattığını kaydetti ve Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararını memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
Füle’ye Türkiye’den yanıt gecikmedi. Egemen Bağış’ın yerine göreve getirilen AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Füle’nin açıklamalarına ilişkin olarak, “Avrupalı dostlarımızı Türkiye’nin içişleriyle ilgili siyasî boyutları da olan gelişmeler konusunda yorum yaparken peşin hükümlerden kaçınmaya ve daha temkinli olmaya davet ediyorum “dedi.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği TÜSİAD’ın Uluslararası Koordinatörü ve AB uzmanı Bahadır Kaleağası, Avrupalı yetkililerden gelen uyarıları şöyle değerlendirdi: “Türkiye kendi içinde belli bir çalkantılı dönemden geçiyorken en önemli milli çıkar konularından biri olan AB süreci de olumsuz etkileniyor ve hızla toparlamazsa Türkiye aleyhine olan çevreler bunu istismar ederek kullanabilecekler. AB açısındansa kendi Türkiye politikasının eksiklikleri ve çökmesi söz konusu. Eğer böyle giderse tabii... Çünkü AB Komisyonu Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı gibi konularda şimdiye kadar gerekli derin analizi yapmamış. Ortaya çıkan konulardan biri de bu. Türkiye’de demokratikleşmeyi ve Türkiye’nin AB standartlarında daha yüksek bir düzeye, konuma gelmesini itekleyen, buna güç veren, enerji veren bir AB vardı bir dönem. AB bu özelliğini kaybetmiş gözüküyor. Ve bu özelliğini aslında uzun süredir kaybetti. Bunun en önemli nedenlerinden biri Kıbrıs konusunda hem kendi politikasının çökmesi, hem de Türkiye’ye karşı politikalarında içine düştüğü zavallı durumdur. Yani AB aslında Kıbrıs’ta politikasının kendi içinde çökmesinden ve Türkiye’ye karşı yaptığı haksızlıklardan başlayarak Türkiye üzerindeki olumlu dönüştürücü etkisini kaybetti . Ve de bugün gelinen durumda da tabii eleştirilerini söylüyorlar ama kendileri açısından da acınacak bir durum söz konusu.”
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de dün Bild am Sonntag gazetesine verdiği demeçte ucunda kim olursa olsun mevcut yolsuzluk suçlamalarının aydınlatılacağı konusunda Türk devletinin gücüne güvendiklerini belirterek, “Bunu yerine getirmek hukuk devleti üzerine kurulu her siyasetin sınavıdır” ifadesini kullandı. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt de cumartesi günü attığı twitte Türkiye’ye AB’den ilham alan demokratik reformlara geri dönmesi çağrısında bulundu.
Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Elmar Brok ise Başbakan Erdoğan'ın iktidarda kalmak için elindeki tüm imkânları kullanacağını belirterek, Türkiye'nin önünde son derece güvensiz ve istikrarsız bir dönem bulunduğu görüşünü savundu: “Yaz aylarında Gezi gösterilerinde olduğu gibi inanılırlık kaybı dramatik bir şekilde sürecektir. Laik bir devlet, temiz bir devlet isteyen halkın geniş kesimleri Erdoğan’a sırt çeviriyor. Erdoğan’ın zirve noktasını artık geride bıraktığına inanıyorum… Türkiye'nin önünde belirsizliklerle dolu oldukça istikrarsız bir dönem olduğunu düşünüyorum. Ve Erdoğan hükümetine yönelik güvenin azalması, ekonomik başarıların gevşemesi, yabancı yatırımların geri çekilmesi şeklinde etkiler yaratıyor. Ve bunun sonucu da yine Erdoğan’ın büyümesini sağlayan, destek görmesini sağlayan büyük ekonomik başarının gevşemesi olacak ve bu durum onu daha da zayıflatacak.”
Norveç usulü önerisi
Hrıstiyan Demokrat Birlik partili Elmar Brok, Türkiye’nin AB’ye üyeliği yerine Norveç usulü sıkı bir işbirliği çerçevesinde AB’ye bağlanması görüşünü de dile getirdi. Brok, “Her zaman söylediğim şeyi yine söylüyorum. Hedef Türkiye’nin AB’ye üye olması değil, Avrupa ekonomisine sıkı bir şekilde bağlanmasıdır. Sıkı bir işbirliği için Norveç örneğindeki gibi bir çerçevede ilerlenmeli. Türkiye’nin Batı cephesinde kalmasının, İslamcı bir sürece kaymamasının ne kadar önemli olduğunu kavramak için sadece haritaya bakmak yeterli. Ben Türkiye’nin şu an bizim için Soğuk Savaş döneminde olduğundan çok daha büyük stratejik önem taşıdığını düşünüyorum. Enerji ve enerjinin Türkiye üzerinden taşınması konusuna işaret etmek istiyorum. Bundan dolayı AB olarak Türkiye ile ilişkiyi, müzakereleri Norveç gibi bir çözüme götürecek şekilde geliştirmeye çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin tam üyelik koşullarını iç siyasi nedenlerden dolayı yerine getirmeyeceğine inanıyorum” dedi.
Diğer yandan Alman Toptancılık ve Dış Ticaret Birliği Başkanı Anton Börner de Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlık tehlikesi konusunda uyarıda bulundu. Börner, ekonomi gazetesi Handelsblatt'a verdiği demeçte refahtaki artışın devamı için motivasyonlu, iyi eğitimli çevrelerin katkısının gerekli olduğunu belirterek, “Bu çevrelerin otoriter kısıtlamalar, özgürlükler ve hukukî güvencedeki eksiklikler nedeniyle sırt çevirmeleri, kaçınılmaz olarak depresyon, istikrarsızlık ve yoksullukta artışa neden olacaktır. Bu da tüm bölge ve Avrupa için bir dram anlamına gelir” diye konuştu.