ABD siyasi tarihinin en kötü örtbas girişimi: Kaşıkçı cinayeti
ABD Başkanı Donald Trump'ın rotasını çizdiği "Kaşıkçı cinayetinin Suudi Veliaht Prense dokunmadan örtbas edilmesi" çabası, hem ABD hem de uluslararası kamuoyunda büyük tepki topluyor
Cemal Kaşıkçı cinayetini "ekonomik ve stratejik çıkarlar" ekseninde önemsizleştirmeye çalışan ABD yönetimi, cinayetle Suudi Veliaht Prens arasındaki tüm olası bağları yok sayarak yakın tarihin en kötü siyasi örtbasına imza atmaya hazırlanıyor. Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda 2 Ekim'de hunharca öldürülen Suudi gazeteci Kaşıkçı, şimdiden hem Amerikan siyasi tarihine hem de uluslararası ilişkiler literatürüne girdi.
Cinayetin planlanması, işlenişi ve ardından ortaya çıkan detaylar kadar ABD yönetiminin cinayetin ardından ortaya koyduğu söylemler de tüm dünyada şaşkınlıkla takip edildi.
Bir yanda cinayetle Suudi sarayının koridorları arasındaki bağlara ilişkin sorular net cevaplar beklerken, diğer yanda Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile derin iş birliği içine giren Donald Trump yönetiminin belirsiz tavrı tepki topladı.
Prens Muhammed bin Selman ile ilişkilerini tamamen çıkarlar ekseninde inşa eden Trump yönetimi, son günlerdeki söylemleriyle tüm dünyaya "ne kadar vahşice olursa olsun tek bir cinayetten dolayı bu stratejik ortaklığını tehlikeye atmayacağı" mesajını vermekte tereddüt etmedi.
"Çıkarlar değerlerden önce gelir"
Değerler ve çıkarlar arasındaki gerilim, uluslararası ilişkiler teorilerinin ana çalışma alanlarının hemen hepsinde merkezi yer tutan bir konu olarak dikkat çekiyor.
İster realist kanattan isterse idealist kanattan olsun tüm ana teorilerde değerlerle çıkarlar arasındaki denge arayışı, ulus devletlerin en fazla karnını ağrıtan meselelerden biri oldu.
Amerikan pragmatizmin sınırlarını başkanlık döneminde zaman zaman zorlayan Trump, tam da çıkarlarla değerler arasında sıkıştığı Kaşıkçı cinayeti konusunda çıkışı "çıkarlara yaslanmakta" bulmuş gözüküyor.
Beyaz Saray açıklamasında "önce çıkarlar" dedi
"CIA'in, Kaşıkçı cinayetinin talimatını Muhammed bin Selman'ın verdiği" yönünde bir sonuca ulaştığının medyaya sızmasından birkaç gün sonra yazılı açıklama yapan Beyaz Saray, Amerikan siyasi tarihine geçecek bir metin ortaya koydu.
Çok açık bir şekilde "çıkarların değerlerden önce geldiğini" ifade eden Trump yönetimi, Muhammed bin Selman'ın cinayetle ilişkilendirilmesini kabul etmeyeceğini ve Riyad'la kurduğu derin ilişkiye halel gelmesini istemediğini ilan etti.
Açıklamada uzunca İran tehdidine karşı Suudilerin varlığına, Riyad ile yapıldığı söylenen 100 milyarlarca dolarlık anlaşmaya ve Amerikan çıkarlarına atıf yapan Beyaz Saray, 17 kişiye getirdiği yaptırımları ise "çok güçlü bir karşılık" diye pazarlamaya çalıştı.
Cinayetin Prens Muhammed bin Selman'ın bilgisi ve izni dışında gerçekleşmiş olmasının mümkün olmadığını ifade eden tüm delil ve iddiaları bir kenara koymayı tercih eden Trump yönetimi, aynı zamanda ülkenin istihbarat kurumunun vardığı sonuca da gözlerini kapattı.
Feda edilemeyecek kadar değerli, örtbas edilemeyecek kadar açık
Son 50 günde ortaya çıkan tablo, cinayetle kimlerin ne şekilde ilişkili olduğuna dair ciddi fikir veriyor. Suudi yönetiminin tutarsız ve çelişkili söylemleri bir yana Trump yönetimi de şu ana dek "Muhammed bin Selman'a dokunmadan cinayeti cezalandırma" taktiğini benimsemiş gözüküyor.
Bu sürecin arka planına bakıldığında, Muhammed bin Selman'ın, daha Veliaht Prens olmadan önce Trump'ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile başlayan serüveni, ABD'nin Suudi Arabistan eksenli yeni Orta Doğu perspektifinin merkez noktası olduğu dikkati çekiyor.
Silah anlaşması, İran ve İsrail
Riyad ile ilişkisini, milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları, İran'a karşı bölgede denge unsuru olması ve İsrail'le her alanda ittifak yapması gibi sacayaklarına yerleştiren ABD yönetimi, bu ilişki ağının ortasına oturttuğu Veliaht Prensin "feda edilemeyecek kadar değerli" olduğuna ikna olmuş gözüküyor.
Trump'ın ve diğer tepe isimlerin her fırsatta "milyarlarca dolarlık silah anlaşmasına" ve "İran tehdidine karşı Suudilerin gerekliliğine" vurgu yapmaları boşuna değil. Bununla birlikte İsrail-Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ortaklığında dizayn edilen yeni Orta Doğu perspektifinin de "Muhammed bin Selman'dan vazgeçememe" halinin bir gerekçesi olduğu aşikar.
Ancak Amerikan medyasında Türkiye'nin de çok başarılı ve aklıselim stratejisi sayesinde devam eden Kaşıkçı yayınları, mızrağın çuvaldan büyük olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.
Kongrenin pozisyonu belirleyici olabilir
ABD Kongresinin birçok üyesinin açıkça Trump yönetimine "Muhammed bin Selman da dahil sorumluları bul" şeklindeki çıkışları da Kaşıkçı gündemini uzun süre dünyanın bir numaralı maddesi yaptı.
Bu bağlamda Magnitsky Yasası üzerinden Trump'a yapılan "sorumlulara yaptırım uygula" çağrısı belki de gelecek dönemin en önemli köşe taşı olacak. Zira Kaşıkçı cinayeti bağlamında Kongre elindeki yaptırım gücünü, Suudilere silah satışını durdurmak ve benzer şekillerde kullanabilir. Bu da gelecek aylarda Kongrenin kendisiyle imtihanı olabilir.
Bu yoğun baskı altında dahi Muhammed bin Selman'ın "feda edilemeyecek kadar değerli" gördüğünü salı günkü açıklamasıyla ilan eden Trump yönetimi, Kaşıkçı cinayetinin de "örtbas edilemeyecek kadar açık" olduğunun da farkında.
Gelinen son noktada CIA raporunun ardından Trump'ın izleyeceği yol, ister cinayetin aydınlatılması isterse örtbas edilmesi şeklinde olsun, yakın tarih kitaplarına girecek kadar önemli olacak.
Trump'ın en önemli dış politika sınavı
Şu ana kadar birçok iç ve dış politika konusunda ciddi eleştiriler toplayan ABD Başkanı Trump'ın belki de en önemli dış politika sınavı, Kaşıkçı cinayeti olacağı tahmin ediliyor.
Şu ana kadar vasatın altında bir performans sergileyen yönetim, son açıklamasıyla artık ibreyi "Muhammed bin Selman'ın dışında olduğu bir cezalandırma ve yaptırım stratejisine" doğru net olarak çevirmiş oldu.
Bu stratejiyi aynen devam ettirmesi durumunda Trump yönetimi; ABD medyası, ABD Kongresi, Türkiye ve uluslararası kamuoyunu Kaşıkçı cinayeti konusunda karşısına almaya ve yakın tarihin en kötü siyasi örtbasına imza atmaya aday olacak.