"ABD Kürtleri değil Türkleri seçer"
ABD'li uzman Michael Rubin, ABD'nin PKK konusunda sağlıklı istihbarata sahip olmadığını savundu
AMERİKAN Enterprise Ensitüsü uzmanı Michael Rubin, ABD'nin terör örgütü PKK konusunda sağlıklı istihbarata sahip olmadığını, PKK'nın taktik değiştirdiğini, eylemlerinde Kürt Peşmergeler arasında ilişki olduğunu savundu. Türkiye'nin 10 yıl önce izlediği Suriye politikası gibi kararlı olması gerektiğini anlatan Rubin, Iraklı Kürtler'in Washington'u ‘Ankara’ ve ‘Erbil’ arasında seçime zorlaması halinde Washington'un Ankara'yı tercih edeceğini söyledi.
ABD'deki Türkiye Michael Rubin, Amerika’nın Sesi Televizyonu’nun sorularını yanıtlarken Bush- Erdoğan görüşmesinde gerçek bir krizin değerlendirildiğini, ABD’nin istediğini elde ederek ortamın sakinleşmesini sağladığını söyledi. Rubin, “Türkiye, ABD’nin PKK’ya karşı somut adım atmasını sağlamak istiyordu, bunu aldı mı bilemiyorum. Türkiye ile ABD istihbarat paylaşımı ve silahlı kuvvetler arasında daha sıkı irtibat sağlanması konusunda anlaştı. Ama, PKK konusunda ABD’nin çok fazla istihbarata sahip olduğunu düşünmüyorum'' diye konuştu. Rubin, biri genel diğeri uydulardan elde edilen olmak üzere iki farklı istihbarat olduğunu, Türkiye'nin bu bilgilere sahip olduğunu belirterek, şöyle dedi:
“Türkiye'nin elinde Türk uçakları ve kaynaklarından alınan istihbarat var. Türkiye’nin, saldırıların engellenmesinde kullanabileceği istihbarata ihtiyacı var. Bu da, insan kaynaklarından sağlanır. ABD bu alanda yetersiz. Örnek vereyim: 2003 yılı Ekim ayında, Diyana’nın (Kuzey Irak’taki bir kent) kuzeyinde PKK bana silah çekti. Bana refakat edenler ortamı sakinleştirdi. ABD’ye döndüğümde bu bilgiyi yetkililere ilettiğimde, bana ’orada PKK üyeleri mi var?’ dediler. Eğer o bölgede 30 PKK’lı teröristin bulunduğunu; ve orada kalıcı yapılar inşa ettiklerini bilmiyorsanız, o zaman sizin elinizdeki istihbarat ne kadar sağlıklı olabilir?'' Rubin, Başkan Bush'un istihbarat paylaşımı sözü vermesi üzerine, yönetimin bu sorun üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmasını beklemediğini vurgularken, “2004 yılı Haziran ayında, İstanbul'daki NATO zirvesinde Başkan Bush, PKK tehdidiyle mücadele etme sözü vermişti. Madem istihbaratımız vardı, neden bu istihbaratı NATO müttefikimiz Türklerle paylaşmıyorduk?'' diye sordu. ABD’li uzman, Washington’un elinde çok fazla istihbarat bulunduğuna inanmadığını kaydederek, şöyle konuştu:
“Silahlı kuvvetler arasındaki iletişim sorunu daha ziyade bürokratik. ABD’nin Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı, Türk Genelkurmay Başkanlığı ile iletişim içinde. Oradaki komutanlar bu sorunu anlıyor. Ama, Irak’tan sorumlu olan Merkezi Kuvvetler Komutanlığı tamamen farklı bir bürokrasi. Oradaki komutanlar bu sorunu anlamıyor. Kuzey Irak’taki ABD birliklerinin komutanı Tümgeneral Benjamin Mixon, görevinden ayrılmadan önce PKK’ya karşı hiçbir şey yapmadıklarını söyledi. Bu açıklama, Merkez Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki düşünce şeklini diplomatik nezaketlere başvurmadan, yalın bir şekilde yansıtıyor.''
ABD KİMİ TERCİH EDER ?
ABD’nin Türkiye uzmanı Rubin, Türkiye'nin Barzani ile diyalogu olduğunu, peşmergelerin eğitiminde rol aldığını ve ayrıca Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin Ankara’da bürosunun bulunduğunu, asıl sorunun ‘3 ilin valisi' konusundaki Barzani’nin kendisini ‘devlet başkanı' olarak görülüp görülmemesi olduğunu söyledi. ABD'li uzman, şöyle konuştu:
“Barzani, kendisini Cumhurbaşkanı Gül'ün, Başbakan Erdoğan’ın muhatabı zannediyor. Böyle bir şey yok. Ama, Barzani çok zor bir ders alacak. Bunu söylediğim için Kürtler beni çok eleştirdi. Eğer ABD’yi, Erbil ve Ankara arasında seçime zorlalarsa, ABD, Ankara’yı tecih edecektir. Ben, AKP’nin bazı politikalarını çok eleştirdim. Ama, Türkiye ve ABD’nin güçlü bir ilişkisi var. Son 5-6 yılda yaşanan sorunlara rağmen, ABD stratejik müttefiki olan Türkiye’yi unutmayacak. Barzani de bunu anlayamıyor. Barzani’nin bu mesajı almıyor. Belki bir gün alır. 10 yıl önce de Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Türkiye’nin kararlı bir tutum sergilemesi sonucu bu mesajı almıştı. Türkiye, ciddi olduğunu göstermeli. Geri adım atmamalı. PKK kuzey Irak’ta konuşlandığı sürece saldırılar olacak. Bunun yanı sıra, Türkiye terör konusunda seçici bir yaklaşım sergilememeli. Nasıl Amerika Türkiye’yi bu konuda desteklemeliyse, Türkiye de, örneğin, ‘Hamas meşru bir örgüttür’ dememeli. Ankara’ya davet ederseniz, yarın öbür gün, bazıları PKK’yla Hamas arasında ne fark var derler. Hele, şimdi Meclis’te ‘PKK’lılar kardeşimizdir’ diyen milletvekilleri varken.'' Michael Rubin, ABD’nin, Kuzey Irak’taki Kürtler’e bu konuda adım atması için neden baskı uygulayamadığının sorulması üzerine beceriksizlik olgusunun küçümsenmemesini istedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD hiçbir zaman koordineli bir şekilde çalışmamıştır. Başarısı genelde rastlantılar sayesinde gelişir. Zayıf bir Ulusal Güvenlik Konseyi, zayıf bir Dışişleri Bakanlığı olduğu sürece, büyük stratejiler geliştiremezsiniz. Başkan, son döneminde, sadece en acil krizle ilgileniyor. Partiler ise, daha ziyade 2008 seçimlerine odaklanmış durumda. Beyaz Saray da sükunet istiyor. Türkiye- ABD ilişkilerinin iyileşme sürecine girdiğini düşünmüyorum. Ermeni tasarısının en azından 1 yıl süreyle rafa kaldırılmış olması iyi bir gelişme. Ben Türk-Amerikan ilişkilerinin iyileşmesini istiyorum. Ama sanırım, bu hem Washington’da hem de Ankara’da iktidar değişimiyle mümkün olur. Siyaset ve diplomasi sadece konular üzerinden yürütülmez. Bazen kişiliklere de bağlıdır. Korkarım, ilişkilerin 1990’lı yılların sonundaki düzeye gelmesi için daha çok zaman var.''
“Barzani, Arafat'ın kartını oynuyor''
ABD'li uzman Michael Rubin, Irak’taki Kürtler’in PKK’ya karşı neden harekete geçmediğine ilişkin soru üzerine şöyle dedi:
“Bence Barzani, Yaser Arafat’ın oynadığı kartı oynuyor. Yani hem diplomatlarla görüşüyor, hem de saldırılara göz yumuyor. Bunu koz olarak kullanmaya çalışıyor. Barzaniler’le, Talabaniler’le konuştuğunuz zaman şöyle diyorlar: ‘Türkiye biraz daha siyasi ödün verse, o zaman anlaşmaya varabiliriz.’ Bu hiç mantıklı değil. PKK gibi bir grupla uzlaşma olmaz. PKK uzlaşmaz, Maocu ve ideolojilerini zorla kabul ettirmek isteyen bir örgüt. Öte yandan böyle bir adım atmak son dererce tehlikeli bir örnek oluşturur. Danışmanları, Barzani’ye, sadece duymak istediği şeyleri söylüyor. Barzani’nin her şeyi anladığını zannetmiyorum. Kuzey Irak’a yapılan yatırımlara bakıp, Türkiye’nin ciddi olmadığını düşünüyor olabilir. Öte yandan başka bir sorun daha var: 21 Ekim’de düzenlenen saldırıda, PKK çok farklı bir taktik izledi. Kullandığı taktikler, ABD’nin Kuzey Iraklı peşmergelere öğrettiği taktiklere benziyor. Burada çok büyük bir sorun var: Peşmergeler, bu saldırının koordine edilmesinde rol aldı mı? Aralarında kesinlikle bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Barzani’nin saldırı emri verdiğini zannetmiyorum. Ama, eğer insanlarınızı sürekli kışkırtırsanız, bazı peşmergelerin bağımsız olarak böyle bir adım atmış olması mümkün. Barzani bu saldırıya göz yumdu. Ve bu konuda bir şey yapılması gerekiyor.