EYT ile ilgili Bakan Bilgin'den son dakika açıklaması! Önümüzdeki günlerde...
EYT ile ilgili son dakika açıklaması! Bursa’da konuşan konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, EYT ile ilgili açıklamalarda bulundu. EYT dosyasının önlerinde olduğunu ve ileriki günlerde tamamlanacağını söyleyen Bakan Bilgin, “Türkiye’nin her sosyal meselesi bizim önümüzdedir. Bunların üzerinde çalışıyoruz, bunların üzerinde çözüm yolları üretiyoruz. Formüller buluyoruz. En uygununu tamamladığımız gün, daha önce 3600’de yaptığımız gibi, asgari ücrette yaptığımız gibi onlarla ilgili açıklama yapacağım. EYT var, EYT’yi tamamladığımız gün, onları açıklayacağım” dedi.
‘Üretim Sürecine Katılımın Desteklenmesi Projesi’ Bursa açılış toplantısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in katılımıyla gerçekleşti. Programda Vali Yakup Canpolat, Uluslararası Göç Örgütü Kıdemli Program Koordinatörü Torsten Harscihenz, AK Parti Bursa Milletvekilleri Hakan Çavuşoğlu, Mustafa Esgin, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve birçok sektör temsilcisi hazır bulundu.
‘HEDEFİMİZ SANAYİDE 50 BİN YENİ İSTİHDAM ÜRETMEK’
Programda konuşan Bakan Bilgin, projenin Türkiye'nin istihdam açığına katkıda bulunacağını söyledi. Programın Uluslararası Göç Örgütü tarafından desteklendiğine dikkat çeken Bakan Bilgin, “Biz bu programı çeşitli kaynaklardan, kendi kaynaklarımız da dahil, yerli kaynaklardan ve uluslararası kaynaklardan Türkiye çapında, Türkiye'nin bütün sanayi şehirleri başta olmak üzere, bütün kentlerine yaymak amacındayız. Amacımız bu yıl sonuna kadar bu programı bütün Türkiye'ye yayarak yaklaşık sanayide 50 bin yeni istihdam üretmek” dedi.
‘Üretim Sürecine Katılım Desteklenmesi Projesi’nin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç için önemine dikkat çeken Bakan Bilgin şunları kaydetti:
“Bu programın başarılı olması Türkiye'de sanayiye çeşitli sektörlerde yetişmiş iş gücü sağlamak, sanayiyle Türkiye'nin iş gücü açığını, sanayinin üretim gücüne katarak tamamlamak. Bu tabii Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu şartlar açısından fevkalade anlamlıdır. Çünkü Türkiye, gelişmekte olan bir ülke, hızlı gelişen bir ülke. Diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrıştığı çeşitli boyutlar var. Bunlardan biri biz geçtiğimiz salgın döneminde, pandemi sonrasında bunu açıkça gördük. Dünyanın en hızlı büyüyen yüzde 11,7 büyüyen bir ülkesi olarak ayrıştık. Büyüme hızımız oldukça yüksek. Bu yılın ilk çeyreğinde de biliyorsunuz 7,3 büyüyen bir ekonomiye sahibiz. Sanayideki büyümemiz devam ediyor. Geçen ay 9,1 sanayi sektörü büyüdü ve sanayi sektörünün içinde de imalat sanayinin bütün sanayideki büyümeyi sürüklediğini gördük. Dolayısıyla Türkiye, üretim gücüyle karşılaştığı sorunları aşabileceğini bugüne kadarki performansıyla ortaya koymuştur. Elbette genç nüfusumuz var. Genç nüfusun avantajları olduğu gibi sorunları da var. Sorun şu. Eğer ekonomi genç nüfusu istihdam edecek kapasiteye performansa sahip değilse arada bir açık oluşursa o da işsizlik olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla genç nüfusun istihdama katılması, ekonominin yeni iş imkanları üretmesi, ekonominin talep ettiği nitelikte emeğin ortaya çıkmaması durumunda yani iş açığı çıkması durumundaki sorunlarında çözülmesi istihdamın nitelikli emekle yani sanayinin talep ettiği emekle buluşturulmasıyla mümkündür. Bu programların amacını genel olarak böyle tanımlayabiliriz.”
‘TÜRKİYE TAHIL KRİZİNDE TARİHİ BİR ROL OYNADI’
Pandemi süreciyle birlikte dünyada artan sorunlara dikkat çeken Bakan Bilgin, Türkiye’nin sorunların çözümünde oynadığı role dikkat çekerek, tahıl krizini işaret etti. Bakan Bilgin, “Bugün Türkiye ekonomisinin performansı ortada. Fakat hepimizin içinde yaşadığı bir başka gerçek var. O da pandemi sonrası dünyada yükselen sorunlar. Dünya bugün bir ekonomik kriz içinde yaşıyor. Bu krizin öncelikle hepimizin bildiği gibi enerji merkezli bir kriz olduğu, bilhassa bölgemizde ortaya çıkan Ukrayna Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan enerji ve tahıl sorunlarının ön plana çıktığı bir aşamadan geçiyoruz. Rusya, Ukrayna ve Batı ülkeleri arasındaki ilişkilerde yaşanan sorunlar karşısında Türkiye'nin nasıl yapıcı bir rol oynadığını, üstlendiğini hepimiz yakındaki bir olayla şahit olduk. Nedir o? Tahıl krizinin çözülmesi. Yani Ukrayna'daki milyonlarca ton tahılın dünyanın ihtiyacı olan bölgelerine transfer edilmesi. Türkiye burada fevkalade, tarihi bir rol oynamıştır. Sadece kendisi için değil, bütün insanlık için, bu tahılın üretilmiş olan tahılın depolanmış olan milyonlarca ihtiyaç sahibine ulaştırılması fevkalade büyük bir iştir. Bu aynı zamanda bölgede Türkiye'nin barış kuran, barış üreten bir rolü olduğunu da bütün dünyaya göstermiştir. Başta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmak üzere bu konuda, uluslararası kuruluşların Türkiye'nin bu rolünde teşekkür etmesi bu süreçte iş birliğinin geliştirilmesi de ümit ederiz bölgedeki barışın bir an önce tesis edilmesi, savaşın sona erdirilmesi konusunda da bir başlangıç adımı olur” diye konuştu.
‘ENFLASYONUN ARTMASININ SEBEBİ DÖVİZ AÇIĞI’
Yaşanan ekonomik kriz ile ilgili de konuşan Bakan Bilgin, Türkiye’nin döviz açığına dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Tabii bir başka sorun, bütün bu ekonomik, dünyadaki ekonomik krizin yansımaları olarak Türkiye'nin yaşadığı enflasyon sorunudur. Enflasyon son yıllarda şahit olmadığımız bir orana yüzde 80’lere ulaşmıştır. Bu ciddi bir sorundur. Tabii ki bazen şöyle değerlendirme yapanlar var, işte dünyanın başka ülkelerinde yüzde 10, yüzde 20 fakat işte her birisi artan oranlarda devam eden bir kriz şekline dönüşen ve bugünlerde de çok sık resesyona girme endişesini artıran bütün iktisatçıların tartıştığı bir mesele haline gelmiştir. Resesyonun arkasından da bildiğiniz gibi bu durgunluğun bir stakkasyonist ortama dönüşmesi tehdidi ile karşı karşıyayız. Bütün bunlardan Türkiye etkileniyor. Türkiye daha fazla etkileniyor. Neden Türkiye daha fazla etkileniyor? Bunu aslında iş hayatının içinde olan bütün iş adamları bu konuyu tartışan ve bilen bütün insanlar tahmin ediyor. Bunun cevabı bu sorunun cevabını biliyorlar. Bu sorunun en önemli kaynağı Türkiye'nin döviz açığıdır. Döviz talebidir. Döviz talebinin artması, döviz fiyatlarını artırıyor. Bildiğimiz iktisada giriş derslerinde, bizim ders kitaplarımızın bu daha başlangıcında yer alan bir şey. Talebi arttığı zaman, onu yeterli üretemiyorsanız onun fiyatı artar. Bu önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Tabii Türkiye'ye ilave bir yük daha geliyor. Döviz fiyatlarındaki dalgalanmanın dışında bir başka yük de enerji kaynaklarının tahmin ettiğimizin üzerine çıkmış olması. Petrol, işte brent petrolün 40 dolar civarından artarak, 120 dolarlara ulaştığı bir aşamada bizim enerji maliyetlerimiz korkunç bir patlama göstermiştir. Bugün yıl sonu itibarıyla tahminimiz ekonomiye bunun 50 milyar doların üzerinde bir yük getirmesidir. Bunun maliyetini görüyoruz. Bunun maliyeti ekonominin çeşitli alanlarında ama özellikle enerji, ulaştırma, ilişkisi açısından baktığımız zaman pazarlarda bunu hissetmek, marketlerde bunu hissetmek hepimizin gündelik hayatının bir parçası olarak, gündelik bir olay haline gelmiştir. Tabii bunlar çözümsüz olaylar değil. Bunların bir kısmı uluslararası sistemle meydana gelen sorunların çözülmesine bağlıdır. Ama esas önemli tarafı da, bizim elimizde olan tarafı da ekonominin istikrar içerisinde olması, büyümesini sürdürmesi.”
Ekonomik krizin çözüm yolunun istihdamdan geçtiğini söyleyen Bilgin, “Türkiye bugün ihracata dayalı büyüme modelini geçerek bunu ısrarla sürdürerek, ihracata dayalı büyüme, büyümenin de sanayi üretimine dayanması, sanayinin de imalat sanayinin dinamizmine oturarak devam ettirilmesi Türkiye'nin önündeki tek çözüm yoludur. Tabii biz özellikle bu aşamada sanayinin istihdam yatırım, sanayi ve üretim arasındaki ilişkiyi sağlayacak en önemli unsur olan beşeri boyutunun, yani insani boyutunu, emek boyutunu bizim desteklememiz, istihdamı desteklememiz, üretim sürecinde emeği desteklememiz ve emeğin sosyal bakımdan korunmasını sağlamamız gerekmektedir. Biz takip ettiğimiz sosyal politikalarla bunu gerçekleştiriyoruz. Bütün kamu çalışanlarını koruyacak 3600 düzenlememizle. Yaklaşık 5,5 milyon emekli ve kamu çalışanını kapsayan bir düzenlemeyle bu sosyal politikada emekçilerin enflasyon karşısındaki konumunu güçlendirdik, onları tahkim ettik. Diğeri de asgari ücretteki aşınmayı, yılbaşında yaptığımız yüzde 50’lik artışın enflasyon karşısındaki aşınmasına hemen ilave bir yüzde 30’luk destek verdik. Bu programlarımız devam edecek” diye konuştu.
Programın kadın istihdamına yönelik projeyle devam edeceğini söyleyen Bilgin, “Bu programın Türkiye çapında hızlı bir şekilde yayılmasını planladık. Türkiye’ye katkı yapacak bir program olduğuna inanıyoruz. Bu programın Bursa’mıza da katkı yapacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde Bursa’yı yine bu kapsamda başka bir programda ziyaret edeceğiz. Onu da yine sanayicilerimizle, iş adamlarımızla ve üretim sürecindeki bütün paydaşlarımızla birlikte gerçekleştireceğiz. O da kadın istihdamına ağırlık veren 50+1, kadınlara pozitif ayrımcılık yapan bir istihdam programı olacaktır. O gün de yine sizlerle paylaşacağız” dedi.
‘TÜRKİYE’NİN HER SOSYAL MESELESİ BİZİM ÖNÜMÜZDE’
Bakan Bilgin, konuşmasında EYT sorununa de değindi. EYT dosyasının önlerinde olduğunu ve ileriki günlerde tamamlanacağını söyleyen Bakan Bilgin, “Türkiye’nin her sosyal meselesi bizim önümüzdedir. Bunların üzerinde çalışıyoruz, bunların üzerinde çözüm yolları üretiyoruz. Formüller buluyoruz. En uygununu tamamladığımız gün, daha önce 3600’de yaptığımız gibi, asgari ücrette yaptığımız gibi, yarın da sözleşmeli personel konusunda dosyayı açtığımda basın mensuplarıyla paylaşacağım. Diğer gün geçici işçiler sorunu var. Onu tamamladığımız gün, onlarla ilgili açıklama yapacağım. EYT var, EYT’yi tamamladığımız gün, onları açıklayacağım” ifadelerini kullandı.
Bursa’daki üretim alanlarının çeşitliliğine dikkat çeken Uluslararası Göç Örgütü Kıdemli Program Koordinatörü Torsten Harschenz ise yaptığı konuşmada şunlar kaydetti:
“Bursa’da pek çok üretim alanı var. Tekstil, otomotiv, gıda başta olmak üzere üretim çalışmalar gerçekleştiriyoruz. 85 binin üzerinde işletmenin yer aldığını duydum. Yaklaşık 750 bin kişi çalışıyor ve etkileyici buldum. İldeki yüksek nüfusa rağmen halen nitelikli iş gücünü bulmak konusunda sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. İŞ-KUR bizim ortağımız. 300 katılımcının belirli firmalara yerleştirilmesi ile başlayacağız. Burada firma temsilcileri var. Sizler ile bizim çalışmamız önemli. İlk olarak amaçlarımızdan bir tanesi belirli alanlarda uzman olacak mühendis profesyonel teknisyenler gibi deneyimli kişilerle ihtiyaç duyulan istihdam ile eşleştirmeyi hedefliyoruz."
ENFLASYON SORUNUNU ÇÖZMEMİZ LAZIM'
‘Üretim Sürecine Katılımın Desteklenmesi Projesi’ Bursa açılış toplantısına katılmak üzere Bursa’da bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Bakan Bilgin burada yaptığı konuşmada, alınacak önlemlerle enflasyon sorunun yakın zamanda çözüleceğini belirterek, şunları söyledi:
“Bugün içinde bulunduğumuz konjonktürel bir ekonomik sıkıntı var. İşte enflasyon, pandemi sonrası Türk ekonomisi, dünyanın hızlı büyüyen iki ekonomisinden birisiydi ve çok ümitli başlamıştık ama hiç beklenmeyen, hesapta olmayan bir şey çıktı. Dünyada büyük bir ekonomik kriz, gelişmiş ülkelerde ortaya çıktı. Arkasından tedarik zincirlerindeki ulaştırma maliyetlerinin artması, enerji maliyetlerinin artması, tedarik zincirlerinin kopmasına yol açtı. Çin'in birçok ülkeye, dünyaya tedarikçi olarak çelikte, her alanda bütün sektörlerde ürün vermesi, yine Hindistan'ın, uzak Asya'nın, bütün bunun getirdiği maliyet dünyanın gelişmiş ülkelerinde bir kriz yaşanmasına yol açtı. Geçtiğimiz ay Almanya gibi gelişmiş bir ülke 4 trilyon doların üzerinde milli geliri olan bir ülkede, üretici fiyatlarda enflasyonu yüzde 30’un üzerine çıktı. Yani bu kriz dünyanın yaşadığı bir kriz. Biz de bunun yansımalarını yaşıyoruz. Elbette enflasyonun yüzde 80’lere doğru gitmesi bu ciddi bir sorun. Bu sorunu, öncelikle enflasyonu kontrol altına alıp, bu sorunu belli bir süre içerisinde çözmemiz lazım. Türkiye'nin bu konuda avantajları var. Türkiye üretim gücünün dinamizmi. Bu ne demektir? Dinamizmin, sanayideki üretkenliğin artması demektir. Sanayinin büyümesini devam ettirmesi demektir. Sanayi, imalat sanayinin büyüme içerisindeki payının artması demektir. Rakamlara baktığımız zaman, işte sanayinin yüzde 9,1 büyümesi yıllık bazda, imalat sanayinin yüzde 13’ün üzerinde büyümesi. Bütün bunlar bizim geleceğe ümitle bakmamıza yol açıyor."
‘MUHALEFET PARTİLERİNİN GÜCÜMÜZÜ ALKIŞLAMASI LAZIM’
Türkiye’nin büyüme gücünün artmasının sadece ekonomik anlamda değil, siyasal anlamda da elini güçlendirdiğini söyleyen Bakan Bilgin, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin ekonomideki büyümesine bağlı olarak sorun çözme gücü artıyor. Sadece ekonomiyle ilgili değil, siyasal anlamda da uluslararası ilişkiler anlamında da Türkiye'nin sorun çözme gücünün dünyaya nasıl, coğrafyaya nasıl yansıdığını hepimiz görüyoruz. Türkiye Akdeniz’in uluslararası sistem tarafından kuşatılmasına karşı Akdeniz'i yeniden bir barış gölü haline getirmek için mücadele ediyor. Birtakım ülkelerin kışkırtıldığı batı sistemi tarafından kışkırtılmış Yunanistan da dahil birtakım ülkelerin maceraperest girişimlerine karşı Türkiye tavır alıyor. Uluslararası sistemin Türkiye'yi karşısına almasının nasıl bir risk olduğunu görüyor. Türkiye bir anlamda Akdeniz'de, Libya'da, Suriye'de barış kuran bir ülke konumunda ortaya çıkıyor. Sadece orda mı? Ukrayna'da yaşanan olayı dikkate alın. Savaşın barışa dönüştürülmesi konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu uluslararası ölçekteki liderlik yankı yapıyor. Ve en son işte dünyanın önümüzdeki dönemde bir açlık problemiyle buğday, tahıl problemiyle karşı karşıya kalma riski, Türkiye'nin gücü, Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle çözüldü. Türkiye tarafından bu sürecin yönetilmesi siyaset üstü bir konudur. Türkiye'nin gücünü gösterir. Yani buna bakmak lazım. Türkiye'nin devlet başkanının da bu sorununu çözmesi, kimseyi rahatsız etmemesi lazım. Muhalefet partilerimizin de burada Türkiye'nin gücünü alkışlamaları gerektiğini düşünüyorum."
‘SENDİKAL ÖRGÜTLENMEYE KARŞI OLAN İŞVEREN KARŞISINDA BİZİ BULUR’
Bakan Bilgin, Türk Metal Sendikası Bursa Şubesini de ziyaret etti. Sendika temsilcileriyle bir araya gelen Bilgin, Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin oldukça kapsamlı olduğunu, toplumun yüzde 99,9’una ulaşan bir sosyal güvenlik ağına sahip olunduğunu söyledi. Türkiye’de işçi kesiminin yeterince örgütlemediğini ve işverenlerin sendikal örgütlenmeden ürktüğünü belirten Bilgin, şöyle devam etti:
“Asgari ücret, toplam ücretlerin üçte birini geçti. Temel ücret oldu, vesaire gibi şeyler var, tespitler var. Ama bu bize başka şey söylüyor. Demek ki Türkiye'de işçi kesimi yeteri derecede örgütlü değil, yeteri derecede toplu sözleşmeden istifade edilemiyor. Demokratik toplumun getirdiği özgürlükler, çalışanlarımız tarafından yeterince kullanılamıyor. Bunun anlamı bazı sorunlar var. Bunlardan biri işletme türlerinin ölçeğinin küçük olması. Bu küçük işletmelerde örgütlenme sorunlarının ağır olduğunu biliyoruz. İkincisi, bizim işverenlerimizin sendikalara karşı demokratik çalışma kültüründen uzak olmaları. Sendikalardan ürkmeleri, sendikal örgütlenmeyi bir tehdit olarak algılamaları. Bu tabii bugünümüz için çağdaş toplumların demokratik toplumların örgütlenme kültürü açısından geri bir zihniyet ifade ediyor. Bunun değişmesi lazım. Üçüncüsü de sendikalarımızın ve işçilerimizin örgütlerinden motivasyonlarının düşük olması ve işçilerimizin de bu konuda daha duyarlı hale getirilmesi, eğitim başta olmak üzere onlara destek verilmesi. Dördüncüsü de devletin örgütlenme hakkının kullanımına karşı girişilen negatif tavırlara tavır alması. Bu konuda şunu söylemek isterim ki örgütlenme içerisine giren işçilere olumsuz tavır sergileyen işverenler karşısında bizim bakanlığımızı bulur. Bu konuda başta Türk Metal Genel Başkanımız Pevrul Bey'in, Türk İş Genel Başkanı Ergün Bey'in bildiği birçok diğer diğer konfederasyonlar için de aynı şey geçerli. Burada işçinin ekmeğini büyütecek, emeğini değerlendirecek bir toplu sözleşme hakkının kullanılması. Bu konuda her şeye destek olacağımızı, çeşitli örnek olaylarla bugüne kadar gösterdik. Bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz."