Ekolojik dengenin odağındaki hayvan: Bal arısı
Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Silici, "Bal arısı sadece ürettikleri açısından değil ekosistem açısından, polinasyon (tozlaşma), denge açısından çok önemli, bal arılarının yaşamını tehdit eden, ölümüne sebep olan pestisitleri, ağır metalleri onlardan uzak tutmalıyız, hava, su ve toprak kirliliği gibi ögeler de onların yaşamını tehdit ediyor" dedi.
Ürettiği ve insan yaşamına sunduğu mucizevi besinlerin yanı sıra doğadaki denge açısından da büyük öneme sahip bal arılarının pestisitlerden, ağır metallerden uzak tutulması gerektiği belirtildi. Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Silici, AA muhabirine, yıllardır bal arısı, besin kaynakları ve bal arısının ürettikleri üzerine yaptığı çalışmalarda arının yeryüzündeki en mükemmel organizma olduğunu gördüğünü söyledi.
Bal arısının yaklaşık 125 milyon yıldır hayatta olduğunu belirten Prof. Dr. Silici, "Hakikaten bu onların bir başarısı. Bu başarıyı her şeyden önce mükemmel organizasyon yeteneklerine ve yaşam tarzlarına borçlular. Bal arısının besin kaynakları mucizevi bir yapıya sahip. Örneğin perga (arı ekmeği) vitamin, mineral içeriyor, omega içeriğiyle müthiş bir besin. Dünyadaki pek çok diyetisyen bir insanın sadece perga ile yaşayabileceğini söylüyor, çünkü o kadar dengeli bir besin." diye konuştu.
Prof. Dr. Silici, bal arısından elde edilen ürünlerin mucizevi içeriklere sahip olduğunu, örneğin propolisin antibakteriyel, antiviral, antikanserojen gibi pek çok özelliği bir arada bulundurduğunu aktardı.
Arı sütünün gençliğin, üretkenliğin, doğurganlığın sembolü olduğunu anlatan Silici, "Arı sütü ve apilarnil gibi muhteşem ürünler var. Bir de bunların dışında arının kendini savunmak için kullandığı arı zehri var, bu da başlı başına bir şifa. Bal arıları iyi ki varlar ve biz de iyi ki bu ürünlerden şifa kaynağı olarak yararlanabiliyoruz. İyi ki insanların bu ürünlere ulaşması için de bilimsel çalışmalar yürütüyoruz." ifadelerini kullandı.
Bal arısının doğadaki yerine dikkati çeken Prof. Dr. Silici, şöyle devam etti: "Bal arısı sadece ürettikleri açısından değil, ekosistem açısından, polinasyon (tozlaşma), denge açısından çok önemli. Bal arısının yok olması demek hayatımızdaki pek çok şeyin yok olması demektir. Maalesef insan elinin değdiği ve yanlış uygulamaların olduğu her yerde ne yazık ki sadece bal arısı değil, diğer pek çok canlı da yaşam tehdidi altında. Bal arılarının yaşamını tehdit eden, ölümüne sebep olan pestisitleri, ağır metalleri onlardan uzak tutmalıyız, hava, su ve toprak kirliği gibi ögeler de onların yaşamını tehdit ediyor." - Arı ürünleri 2 yıldır bilinmeye başlandı Arı ürünleri ve apiterapi üzerine 30 yıldır çalıştığını belirten Silici, arıdan elde edilen ürünlerin 2 yıldır bilinmeye başlandığını belirtti.
Arıyla ilgili yapılan bilimsel çalışmaların kısa zaman öncesine kadar insanlara ulaşamadığını Silici, "Kongrelerde verileri sunsak da yeterli olmadı. Ama ne zaman ticari ürünler üretilmeye başlandı ve reklamları dönmeye başladı o zaman arı ürünleriyle farkındalık başladı. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde de propolise rağbet arttı. Bu nedenle propolise ilgi ve istek daha fazla. Diğer arı ürünleri de çok faydalı. Arı sütündeki 10- HDA doğal başka hiçbir üründe yok. Arıların bize sundukları eşsiz besinlerden yararlanmalıyız." ifadesini kullandı.