Zaytung can sıkıntısından doğdu
Hakan Bilginer Zaytung’un kurucusu. 3.5 sene önce sistem mühendisi olarak çalışırken çok sıkıldığı için Amerika’daki ‘onion’ sitesinden esinlenip hobi olarak kendi kendine uydurma haberler yazmaya başlamış. 3.5 yıl sonra bugün Zaytung 100 bin yazarı olan, her yıl gelirini iki katına çıkaran, sürekli kendini gündemde tutan ve pek çoğumuz için iç karartıcı gündeme karşı anti depresan etkisi yaratan bir site. Geçen hafta Zaytung 2012-2013 haberlerinden oluşan almanağını yayınladı. Şaka kültürümüzün çıtasını yükselten Zaytung’un beyni Hakan Bilginer Zaytung’un hikayesini anlattı.
Zaytung’u kurma fikri nereden aklına geldi?
Tamamen can sıkıntısından başlamış, hiçbir iddiası olmayan, biraz vakit geçirmek için başladığım bir şey. 2009’un yazında büyük bir firmada sistem mühendisi olarak çalışıyordum.
Sabah 9 akşam 6 arası bir iş miydi?
Evet. Sabah 9, akşam 6 saatleri arasında olmasına rağmen bir sürü boş vaktim vardı. 8-9 yıldır o işi yapıyordum. Sistem düzgün işliyorsa çok bir işin kalmaz. İşim sistem mühendisliğiydi ama kariyerimin çoğunu gizli gizli bir yerlere yazı yazarak veya fotoğraf çekerek geçirdim.
Şaka yapıyorsun.
Hayır. Bayağı bir yol aldım fotoğrafçılıkta ve yazarlıkta. Vaktimin çoğu ekşi sözlüğe yazarak geçiyordu. Amerika’da the Onion var, çok severek takip ettiğim bir siteydi. Aklıma gelen bazı fikirler de oluyordu onla ilgili. Düzenli olarak takip ediyordum Onion’u ve bunun Türkçesini niye yapmayalım dedim kendime.
‘Sitenin popüler olacağına asla inanmamıştım’
Sabah 9, akşam 6 işlerinin can sıkıntısınının yaratıcı fikirler doğurduğunu bilirim.
O süreç bir-iki ay sürdü, siteyi kurmam zaman aldı. Tek başıma yavaş yavaş ortaya çıkardım. Oturup bütün kodlarını sıfırdan yazıyorsan, zaman alan bir şey. Sonra kendi arkadaş çevreme, sözlükten tanışıp arkadaş olduğum insanlara gösterdim. Bayağı beğendiler ve çok güldüler.
Sana popülerlik kazandıracak bir şey olarak mı düşündün?
Aslında hiçbir zaman popüler olacağına inanmadım.
Zaytung ismi nereden çıktı?
Almanca gazetenin Türkçe okunuşu. Fonetik olarak tuhaf ve akılda kalıcı geldi. Ciddi gazete çağrışımı yapması hoşuma gitti. İlk üç ay sadece beş kişinin bildiği ve yazdığı bir yer oldu.
‘Reklamlar arttıkça gerçek işimiz oldu’
Bir süre siteyi paylaşmaya cesaret edemedin mi, biraz pişsin mi istedin?
Site öyle duruyordu ama kimseye söylemiyorduk. Bir gün birisi ekşi sözlüğe entry girmiş, ‘Zaytung çok güzel, girin, bakın.’ O entry’nin üzerine 50 entry daha girildi. O gün Zaytung’a 10 bin kişi girdi.
Bunun bir iş haline gelme düşüncesi nasıl oluştu?
İlk 1.5 sene işime devam ettim. Akşamları Zaytungla uğraştım. Başka işlerle uğraşmalarına rağmen neredeyse tam zamanlı destek veren iki arkadaşım vardı. 2011 Mart’ı gibi reklam anlaşmaları yaptım. Aynı ay işimden ayrılmaya karar verdim. Reklam ağıyla belli bir gelir gelmeye başladı.
Gelinlik modelini yollamamızı isteyen genç kız
Başka neler yapıyorsunuz?
Dergilerimiz var. Orada bir gelin dergisi var. Bir gelinlik resmi kullanmıştık. Kapağında okuyucudan mesaj gelmişti; ‘Önümüzdeki ay düğünüm var, bu gelinliği çok beğendim, modelini bana gönderebilir misiniz?’ Bir haberde de yeni evli çift bayram ziyaretine gidiyorlar birbirlerinin akrabalarına ve günü birbirlerinden tiksinerek tamamlıyorlar. O habere bir resim kullandık. Birkaç aile büyüğü yaşlı insan var. Ertesi gün mail geldi. Bu mailde ‘Ciddiyetsiz haberinizde kullandığınız kişi devletin şerefli bir kaymakamıdır. Maili gönderen de kaymakamın kendisi. Şu laubali sitenizden lütfen kaldırın’ dediler.
Hiç herhangi bir haberden dava açıldı mı?
İki sene önce savcılığa şikayet etmişlerdi ama takipsizlik kararı çıktı. Haberin içinde Cebrail’i havalimanında binlerce kişinin karşıladığı söyleniyordu.
‘Gerçek olamayacak kadar zaytung’ dediğin gerçek haberlere rastlıyor musun?
En son ‘Keşke biz yapsaydık’ dediğim bir şey oldu. AKP milletvekillerinin kendi önergelerini reddetmesi ile ilgili bir hikaye vardı. Muhalefet “Evet” oyu verince vekiller ne olduğuna bakmadan otomatik olarak “Hayır” diyorlar. Çok komikti, ben yazsam çok komik olurdu ama gerçekti. Kimse ne oylandığını bilmiyor. “Kim verdi? Ona göre reddedelim” diyorlar. Çok komik bir olaydı.
‘İstanbul’un en kötü köftecisi okuyucumuzun
annesi çıktı’
‘İstanbul’un en kötü on köftecisi’ diye bir yazıyı blog bölümümüzde yayınladık. Orada bir resim kullandık. Gözleri bantlı yaşlı bir teyze köfte yapmış. Kullanılan resimlerden biri oydu. Ondan bir gün sonra mesaj geldi. “Merhaba sitenizi takip ediyoruz ancak şu en son yayınladığınız resimde kullandığınız İstanbul’un en kötü köfteci yazısındaki resimlerden biri benim anneme aittir. Burası küçük bir yer. Biz sizi anlıyoruz ama dedikodu çıkar. O resmi değiştirebilir misiniz lütfen?” diye. Hemen değiştirdik.
“Ateist imam” haberimiz çok konuşuldu
Günlük kaç kişi siteyi ziyaret ediyor?
Günlük ziyaretçi 70-80 bin kişi. Aylık 1 milyon kişi.
- kuşağından kuzenim apolitik olmadıklarını, komik video kuşağı olduklarını söylüyor. Zaytung’ta bu kuşağın etkisi var mı?
Komik videodan ziyade internet mizahı diyelim. Mesela ekşi sözlük bir okul gibiydi bizim için. Çok yoğun bir şekilde mizahın da olduğu ve çok yoğun bir şekilde siyasi tartışmaların da yaşandığı bir yerdi ekşi sözlük. Şu anda Zaytung’u yaptığımız kadro yazı yazmayı, mizahi dili, hem siyasi hem de dünya görüşü olarak katkıda bulunmayı ve kendini ifade etmeyi ekşi sözlük’ten öğrendi. Orada yetişip ünlü olanlar var.
‘Gezide bomba planları bulundu’ haberini Melih Gökçek’in gerçek sanıp Twitterda paylaşması çok konuşuldu.
Gerçek sanılması çok sık yaşanıyor ama ünlü olmadıkları için duyulmuyor. Ondan önce ateist imam meselesi vardı. Ateist imam hikayesini anlatan haberimiz şöyleydi: ‘Ateist imam işine profesyonelce yaklaştığını açıkladı.’ Diyanet çalışanlarının forumlarının olduğu bir sitede ciddiye alınan bir haber olmuştu. ‘Böyle bir cami de yok, böyle bir imam da yok, bunlar camiamıza yapılan saldırılardır’ demişlerdi. Kendi aralarında
böyle bir tartışma olmuştu “Acaba bir insan hakikaten dini bir iş yapıp ateist olabilir mi?” diye.
‘Toplum olarak kendimizle dalga
geçmeyi öğreniyoruz’
Sence biz kendimizle dalga geçebilen bir toplum muyuz?
Kendimizle dalga geçmeyi yavaş yavaş öğrenen bir toplumuz. O da yavaş yavaş. İnternette son on yılda çıkan mizahın bir sonucu bu oldu. Normalde hem
bireysel olarak hem de ülke olarak kendi kendimizi çok ciddiye alma hastalığımız var. En basitinden tırnak içinde ‘kezban’ muhabbeti vardır internette. 15-20 yaş arası genç kızların çok kullandığı kalıplar da vardır. ‘Giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir’ ‘Yok efendim, lafa bakarım. Lafa değil söyleyene bakarım adam mı’ diye.
Zaytung takip edenlerde böyle bir farkındalık mı oluşturdu?
Sadece Zaytung da değil. İnternette sözlüklerde ortaya çıkan mizahta bireysel olarak kendi kendini çok ciddiye alma durumuyla feci halde dalga geçen bir şey var.
‘Türkiye kızlarının yüzde 97’si iyi niyetinden kaybediyor’a çok gülmüştüm. Biz biraz da ‘drama queen’ ülkesiyiz, her şeyi dramatize ediyoruz. Beslendiğimiz kaynaklar da belli. Diziler ve arabesk canımıza okudu. İnternet mizahı ölü toprağını üstümüzden attı.
Her şeye yansıyan, başarıda da sevinçte de kendi kendini lüzumundan fazla ciddiye alma halini kırması. Çünkü siz bir şekilde bunu karikatürize ettiğinizde eskisi kadar ciddiyetle yapılabilen bir şey olmuyor. Şunu diyeceğiniz anda birilerinin sizle dalga geçeceğini biliyorsunuz: ‘En büyük hatam çok fazla dürüst olmam.’ Bunu söylediğiniz an birileri sizle dalga geçecek, bunu kırmış olması güzel.
Almanak fikri nasıl ortaya çıktı?
O sene ne yapmışız, derli toplu görmek, bunun basılı bir materyal olarak elimizde olmasını istedik. Geride iz bırakmak istedik. İnternet hâlâ suya yazı yazmak gibi.
Basılı bir şekilde görmenin, elinde tutmanın kişisel hazzı var. Hem de geride daha kalıcı bir şeyler bırakma adına daha anlamlı. Hoşuma giden bir tarafı var.
‘Erzurum Valiliği’nden
aradılar’
Bazı insanlar sizin yaptığınız mizaha gülmek yerine, ona inananların zekasıyla dalga geçmeyi seviyor olabilir. Ama siz bunu değil sizin yaptığınız akıllı mizahın sevilmesini istiyorsunuz, değil mi?
Elbette. Onun dışında bir haber yayınlamıştık geçen sene. “Başbakan Erdoğan üç günlük Afrika gezisine gidiyordu. Onun gitmesini fırsat bilip Türkiye’de insanlar her yerde parti veriyor, alkol, uyuşturucu kullanılıyor, ülkenin her yanında dev punch kaselerinden içki içiliyor” dedik. O haberin bir yerinde de şu cümle geçiyor: ‘Erzurum valiliği şehrin merkezine dev bir ekran koyup erotik film gösteriyor’ deniliyordu. Bir gün sonra Erzurum valiliğinden bir telefon geldi. ‘Haberinizde Erzurum valisinin adı geçmiş. Vali bu durumdan biraz rahatsız oldu. Valinin adı geçmese olmaz mı?’ dedi birisi gayet kibar bir şekilde. Biz de ‘İyi, dedik rahatsız olduysa değiştirelim çünkü Erzurum’u özellikle seçmedik’ dedik. Onu Erzincan yaptık.
‘Telifli ve kadrolu 100 binden fazla yazar var’
Şu an eski işinden daha mı az, yoksa fazla mı kazanıyorsun?
Daha fazla. Tam zamanlı çalışan 5 kişi var. Dışarıdan yazanlar da var.
Telif mi veriyorsunuz?
Evet hem de iyi telif veriyoruz. Yazı başına 500 ile bin lira arasında telif veriyoruz ama çok zor seçiyoruz, belli bir yaratıcılık ve uslup gerektiriyor.
Nasıl oluyor, fikir mi sunuyor okuyucular?
Freelanse yazan editör kadrosuna seçtiğimiz insanlar için böyle bir uygulama var. Onun dışında zaten sitenin normal kullanıcıları var. Onların içinde iyi olanlarını freelanse editör kadrosuna alıyoruz. Hatta yeterince iyiyse full time’a geçenler oluyor.
Ne şahane...
Aslında bu kendi kendine gelişti, önce full time olsun, sonra part time olsun dedik. Zaten Zaytung’un içerik olarak devamlılığını da bu çeşitlilik sağlıyor. Şu an aslına bakarsanız Zaytung’un 100 binden fazla yazarı var. Yazıların çoğu editör kadromuzun içinden çıkıyor. Geri kalan yüzde onu kullanıcılardan çıkar. Foto haber gibi şeylerin yüzde doksanı okuyuculardan gelir, yüzde onu bizden çıkar.
Büyüyen bir oluşum mu?
Büyüyen bir şey tabii. Bu sene Gezi Parkı olayları etkiledi gerçi. Özellikle son iki ayın gelirleri... Onun dışında her yıl bir önceki yılı ikiye katlayan gelir modelimiz var, ona göre de kadro artıyor. Kendimizi sürekli yeniliyoruz. Mesela bir internet mağazası açtık.