Gazete Vatan Logo

Yüzüklerin efendisi

Yüzüklerin efendisi

Sempatik tavırları ve özellikle de yüzükleriyle farklı bir Danıştay Başkanı portresi çizen Hüseyin Karakullukçu geçtiğimiz hafta emekli oldu. Karakullukçu, klasik bir emeklilik hayatı yaşamayacağını şu sözleriyle dile getiriyor: ”Hareketli biriyim. Evde yardımcım yoktur. Çamaşır dahil tüm ev işlerimi kendim yaparım; en çok ütüyü severim.”


İki yıldır sürdürdüğünüz Danıştay Başkanlığı ve toplam 40 yıldır süren meslek hayatı... En nihayetinde gelen emeklilik... Nasılsınız şu an; yorgun mu yoksa enerjik mi?

Yorgun değilim, hem de hiç... Yine dünyaya gelsem yine aynı mesleği yapardım. 30 yıl daha çalışacak enerjim var. Gerçi süre koymak da doğru değil ama... Hareketli biriyimdir; bıraktığınız yerde duramam. Emekli olarak bir hafta geride kaldı ama yoğunluğum hiç azalmadı, hâlâ koşturuyorum. Kendimi zaten durağan bir hayatın içinde düşünemem. Ama tabii ki daha rahat hissediyorum, daha çok vakit ayırabileceğim kendime.

Danıştay Başkanı iken bir gününüz nasıl geçiyordu; kaçta kalkardınız, neler yapardınız?

Sabah 06.30’da kalkardım. En geç 09.00’da makamımda olur, saat 10.00’dan itibaren de kapıları açardık. Bizim orası Gezi Parkı gibi olurdu. Vatandaşın malını vatandaşa açtık ama iyi mi ettik kötü mü anlamış değilim. Derdi olan herkes bize gelir oldu. Dolayısıyla biz Gezi Parkı olmadan orayı Gezi Parkı haline getirdik. Çok yemek yiyen biri değilim ama o yoğunluğun içinde yemeğe bile vakit bulamadan çalıştığım çok olmuştur.

Çok stresli bir görevdi değil mi?

Stresli ama zevkli. Benim açımdan rahat, onore eden, üst bir görevdi. Herkesin arzu ettiği ama herkesin yapamayacağı bir görev...

Elinizde olsa devam etmek ister miydiniz?

İnsanlar bizi tanıdıkça farklılığımızı hissettiler. Biz de onlardan hiç uzak durmadık. Benim açımdan değil de onların açısından daha büyük zorluk oldu. “Başkanım gitmeyin, iki yıl daha yapın” dediler ama öyle bir şansımız yok. Elbette ki emekli olmasaydım devam ederdim ama görev bitiyorsa bunu yaşamak da onurdur. Şimdi bir seçim olacak ve yeni başkan seçilecek. Ben de onlara takılıyorum, “Ayrıldım ama anlaşamazsanız sözleşmeli olarak gelirim” diye (Gülüyor)...

Kol düğmelerim de vazgeçilmezim


Yüzükleriniz basında o kadar çok yer aldı, o kadar çok konuşuldu ki; yüzük modası başlattınız resmen. Bu merakınız nereden geliyor?

Erkeğin çok aksesuarı yok ki; bir saat, kravat... Buna bir de yüzük ekledim ben. Şimdi bakıyorum herkesin parmağında. Yakında çıkartırım herhalde (Gülüyor)... İri taşlı yüzük seviyorum. Yüzüklerimin çoğu da hediyedir. Şu an parmağımdaki bir belediye başkanının hediyesi; üzerinde Danıştay Başkanı yazıyor. Çoğunda ya ismim yazılıdır ya da benimle ilgili bir işaret vardır.

Kaç yüzüğünüz var?

40’a yakındır. Kıyafetlerimle uyumlu olanı takmaya çalışırım. Çoğunun maddi değeri yok; manevi değeri önemli.

En çok hangisini seviyorsunuz?

Hepsini ama yeşim taşlı olanları biraz daha fazla.

Muhteşem Süleyman yüzüğünüz çok konuşulmuştu ama kayboldu. Siz de yeniden yaptırdınız...

Nasıl kayboldu o anlamadım. Normalde de yüzüksüz evden çıkmam.

Gömleğinizin manşetinde adınızın baş harfleri yazıyor. Tüm gömleklerinizde yazar mı?

Genelde yazar. Çünkü hep gömlek problemi yaşamışımdır; boğaz bölgemde sorun var herhalde. Diktiriyorum mecburen... Kol düğmem de çok var. Hatta yüzükten çoktur; 60 adet falan vardır.

Tabir-i caizse süslü bir adam mısınız?

Kendime özen göstermeyi severim. Zevkli, uyumlu giyinirim. Bakımlıyımdır.

Cilt bakım kremleri sürer misiniz?

Yok krem falan sürmem ama bundan sonra süreceğim herhalde.

Yemeği tarifle değil kafama göre yaparım

En çok ütü yapmayı severim


Kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?

Kaç gösteriyorum?

65 diye biliyorum ama...

Gel şunu pazarlıkla 35 yapalım (Gülüyor)

Yaşınızı hiç göstermiyorsunuz; çok mu spor yapıyorsunuz?

10 yıldır hiç yapamıyorum. Öncesinde düzenli spor yapardım ama... Ben insanların yaptığı şeyi yapmayı sevmiyorum. 10 yıl önce ben yürürken insanlar yürümüyordu. Herkes yürümeye başlayınca ben çekildim.

Yediklerinize dikkat ediyor musunuz?

Yemek seçmem ama az yerim. Mesela sabahları kahvaltı yapmam.

Çok güzel yemek yaptığınızı duydum...

Yıllardır yalnız olduğum için yaparım ama yiyecek adam yok (Gülüyor)... Yemeğin tarifi de, kitabı da olmaz bence. Kafama göre yaparım. Yemeğe ruhunuzu katmanız gerek.

Misafiriniz gelince yardımcınız mı yemek yapıyor, siz mi?

Yardımcım yıllardır yok benim, gönderdim. Evin içinde kalabalık sevmiyorum.

Hamur açıp, mantı yapabilir misiniz?

Yapmadım ama istesem yaparım.

Ev işlerini kendiniz mi yaparsınız?

Evet, çamaşır, ütü gibi her işimi kendim yaparım. Ütü yapmak en sevdiğim iştir.

Modayı takip ediyor musunuz?

İyi giyinmeyi seviyorum. Markadan anlamam; beğendiysem alırım. Normalde de hep kot, tişört, spor ayakkabı giyerim.

Keşke kelimesini asla kullanmam

Sizin gibi böyle gülen bürokratlar maalesef çok az. Keşke emekli olmasaydınız...
Hayatımda iki kelimeye yer yoktur; “keşke” ve “olsaydı”... 1980’den beri kullanmıyorum. Çünkü bir işe yaramıyor keşkeler.

Bugünlerde bir gününüz nasıl geçiyor?

Pek bir şey anlayamadım ki emeklilikten... Arkadaşlarımla görüştüm, söz verip gidemediğim yerlere gittim.

Pazartesi uyandığınızda ne hissettiniz?

Kotumu çekip, spor ayakkabımı giydim. Tabii biraz daha geç gittim makama ve kitaplarımı aldım. Arkadaşlarım beni ilk defa makamda öyle görünce bayağı şaşırdı.

Sizi görev sürecinde en çok ne yordu?

Hassas bir adamım. Adaletsizliğe tahammül edemiyorum. Adaletin bazen yerini bulmaması; davaların uzun süre sürümcemede kalması manen beni yordu.

Ticaret bana göre değil; iflas ederim


Bundan sonraki planlarınız nedir?

Biraz dinleneceğim. Kalabalığın içinde aslında yalnız yaşayan bir adamım. İsim ve yüzleri bazen karıştırıyorum; “başkanım” diyen herkese sarılıyorum. Kimseyi kıramam ne yapayım (Gülüyor)... Memlekette ne çok başkan var; herkes çavuş, hiç onbaşı olan yok... Çok meraklıyız mevkiye. Bana başkan demeyin; abi deyin mesela.

Kitap yazmayı düşünür müsünüz?

Aslında kalemim fena değildir. Yazarken kendimi daha iyi ifade ederim. Ancak anılarımın hangi birini yazayım? İlk anda aklıma gelenleri bile yazsam okuyan da ben de yoruluruz...

Ticarete atılmayı düşünür müsünüz?

Ticarete girsem paylaşmayı çok sevdiğim için baştan kaybederim (Gülüyor)... Dostlarım bana, ‘fikir bazında şu işimize katkı sağla’ derse ve konumuma da uyarsa neden olmasın. Bir de her tür devlet hizmetine de hazırım... Devlet bize ihtiyaç duyarsa seve seve çalışırım.

Yüzüklerin efendisi


Tüm gün ayaklarımı uzatıp televizyon seyrederim demiyor musunuz?

Yok, uzun süre oturamam.

‘Evlilik aşkın pik noktasıdır; sonra düşüş başlar’

- Cemal Safi’nin aşkı tarif eden “Benim Adım Aşk” diye bir şiiri var. Mutlaka okunmalı. Bence aşk, bir hastalık. Nasıl ki aşırı derecede alkollü kişi iradesinin dışında hareketler yapar, aşk da böyle bir hastalık. Güzel bir duygu; keşke hep devam etse... Evlilik aşkın pik noktasıdır; o andan itibaren düşüş başlar.

- Arkadaşlarım; “Ne kadar farklısın, her ortamda yaşarsın” diyorlar. Ben de “Ayrık otu gibi bir adamım. Beni burdan söksen az ötede yaşarım; yeter ki köküme tuzlu su dökmeyin” diyorum. Hayata pozitif bakıyorum.

- Hayat felsefem çok basit: “Yaşa... Nasıl anlıyorsan orada yaşa. Hayatı nerde yakalıyorsan orda yaşa”

- Yargının Gülen Yüzü diyenler oldu bana. Hiç değişmedim aslında. Hiçbir zaman ‘ulaşılmaz adam’ olmadım. Ve de hiçbir zaman sıfatımı kullanmayı sevmedim. İşimi sorduklarında “adam işi yaparım” diyorum. Yani insan psikolojisini tahlil etmek bana zevk veriyor. Mesela bak, yan masamızdaki gruptan kimden zarar gelir ya da gelmez söyleyebilirim.

- Beni koruyorlar ama rahat edemiyorum o korumalarla. Görevdeyken beni eve bırakıyorlardı. Ben de peşlerinden kotumu giyip dışarı çıkıyordum. Markette vb. yerlerde beni tanıyan olursa da; “Yok kardeşim, ne başkanı? Böyle başkan mı olur, baksana kılığıma” diyordum (Gülüyor)...

Haberin Devamı