Yoga namazın zikir sayılır
Malezya yogayı yasakladı, Diyanet İşleri Başkanlığı da yoganın İslam inancına uygun olmadığı yönünde bir fetva yayımladı
O ise sabahları önce namaz kılıyor, ardından yoga yapıyor. Sadece evinde değil, üniversitedeki odasında ya da yolculuk halindeyken de yoga yapmayı ihmal etmiyor. Kimi zaman tek başına oluyor kimi zaman kadınların da içinde bulunduğu bir grupla birlikte “ruhunu arındırıyor.” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Salih Akdemir’le “yoga ve İslamiyet” tartışmalarını masaya yatırdık.
Kuran yogayı yasaklıyor mu?
Yasaklama, Kuran’ın ruhuna aykırı. Kişiler inançlarında özgürdürler...
Peki o zaman neden Malezya yogayı yasaklıyor, Diyanet İşleri yasağı destekleyen fetvalar veriyor?
Bunun temelinde, kadın ve erkeklerin birarada yoga yapıyor olmaları yatıyor. Kadınlar biraz açık giyiniyor. Bazılarını da rahatsız eden bu. Tabii bir de yoganın Budist inancından gelmesi.
Siz ne kadardır yoga yapıyorsunuz?
Yaklaşık beş yıldır.
Nasıl başladınız?
Menekşe Öztürk isimli milli tekvandocu bir öğrencim vardı. Beni, doktor Muammer Karakaş ile tanıştırdı. Ben ona İbranice, o da bana yoga öğretti.
Neden yoga öğrenmek istediniz?
Meditasyonda amaç, Nietzche’nin dediği gibi üstün insanı oluşturmak; tasavvufta buna ‘insan-ı kamil’ diyoruz. Toplum içinde yabancılaşmamış, kendini gerçekleştiren insanı istiyoruz. O insan bilgeliklerin hepsini içinde buluşturacak. Meditasyon bu.
Kadınlar, özellikle de sağlıklı kalmak için yapıyor...
Yoga, vücut sağlığı için çok önemli. Kanser tedavisinde de kullanılıyor. Ama kurslarda aşamalar atlanabiliyor...
Önce yoga hareketleri, ardından da meditasyon geliyor...
Meditasyon bilincin dördüncü aşamasında başlar. İlk üç aşama sırasıyla: uyanıklık, uyku ve rüya durumları... İnsan, bu üç bilinç durumunda, Allah’tan kopuk yaşar. Onu ilgilendiren değerlerden uzak, hazcı bir yaşam biçimidir.
Meditasyona başlayan kişinin ruh hali nasıl değişiyor.?
İnsan kendini sorgulamaya, yani insanlaşmaya başlıyor. Ve değerleri ön plana çıkartıyor. Bu aşama, sevgili Peygamberimizin, bir Kudsi hadislerinde bildirdiği gibi, “Kendini bilen Rabbini bilir” aşamasıdır. Bu aşama içimizdeki “gerçek ben”le bağ kurmayı amaçlamaktadır.
Bu bağ nasıl kurulur?
Mantra aracılığıyla... Mantra sözcüğü “Man” ve “Tra” sözcüklerinden oluşur. Anlamı, zihni oyalayan demektir. Genelde mantra, öğrenciye gurusu tarafından gizli verilir. Mantrasını alan öğrenci, temiz, sessiz bir yerde bağdaş kurar ya da bir koltukta oturur.
Sonra..
Hoca ve öğrenci oturduktan sonra gözlerini kaparlar ve iki dakika kadar sessizce beklerler. Daha sonra hoca, öğrencisine kendisine dur deyince dek içinden mantrasını tekrarlamasını söyler.
Ne bu sözcükler?
Hintli gurular, sanskritçe mantraları öneriyorlar. Ben “barış, aşk” gibi Türkçe ya da “ya rahman, ya rahim, ya vedud” gibi Arapça mantralar öneriyorum.
Kaç dakika sürüyor bu tekrarlama?
10-20 dakika arası. Sınırlama yok.
Çıkış için komutu hoca mı verir?
Hoca öğrencisine mantrasını durdurmasını ve yavaş yavaş açmasını söyler.
Peki ruhsal arınma bu aşamada mı başlıyor...
Tabii ki... Dördüncü aşamada ruhsal bakımdan ilerledikçe tanrısal tecellilere mazhar olabiliyorsunuz. Bu aşamadan sonra kozmik bilinç olarak adlandırılan beşinci aşamaya geliyorsunuz.
“Kozmik Bilinç?”
En açık anlatımı ile Sevgili Yunus Emre’miz bu aşamayı şöyle ifade eder: “Ne yokluğa yerinirim ne varlığa sevinirim. Bana seni gerek seni..”
Onlara göre kadınların “seksi” bir biçimde, erkeklerle birlikte hareket etmesi uygun değil
Kuran-ı Kerim’de sizin anlattığınız bütün bu süreç, yer bulur mu?
Hadid Suresi’nin 22-23. ayetlerinde şöyle der: “Yeryüzünde ve kendinizde gerçekleşecek hiçbir olay yoktur ki, Biz onu varlığa getirmeden (yaratmadan) önce, bir Kitap’ta olmasın! Bu, Allah’a göre çok kolaydır. O halde, yitirdikleriniz için üzülmemeniz ve size verdikleri ile de şımarmamanız için, (bu gerçeği hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın!) Allah, kuşkusuz, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” Bu aşamaya gelen biri de artık kendini tamamen Allah’a teslim etmiştir.
“Allah’a teslim olma” durumu hal ve davranışlara nasıl yansıyor?
O artık Tanrısal bir akış içindedir. Olan hiçbir şey onu Allah’tan uzaklaştıramaz. Bu aşamada artık kendini beğenme diye bir şey yok. Kişi kendinden çok başkalarını önemser. Onları mutlu etmeye çalışır.
Bu bilince varamayanlar, yokluk durumunda depresyona girer. Nitekim bir Mit görevlisi, borcu yüzünden canına kıydı..
Çalışma ortamında dileyen kişi meditasyon yapabilir mi?
Tabii ki... Uçakta, otobüste. Kısacası uygun olan her ortamda..
Siz uçakta, otobüste yapıyor musunuz? Garip bakanlar oluyor mu?
Hem de çok sık yapıyorum. Şu ana kadar garip bakana hiç rastlamadım. Gözlerim kapalı olduğu için insanlar uyuduğumu zannediyor.
Kimi İslamcılar, yogaya karşı çıkarken, namazın sizin anlattığınız ruhsal arındırmaya vardırdığı tezini öne sürüyorlar..
Yoga, ibadete alternatif olamaz. Tamamen bireysel ve ruhsal arınma süreci. Ben her zaman beş vakit namazımızı kılarım. Bu zaten yapmam gereken bir görev. Yoga ise namaza ilave bir şey... Biz bunu Kuran’daki zikir içine koyabiliriz.
İslami açıdan düşünüldüğünde yoga yapan aynı zaman da zikir mi yapıyor?
Tasavvufun yaptığı zikirdir. Yoga Hindistan’dan gelmiş, olabilir. Bu doğru ise, bilgelik ise din buna karşı çıkmaz. Sevgili Peygamberimiz diyor ki, bilgelik, inananın yitik malıdır. Onu nerede bulursa bulsun, ona en layık olan odur. Müslümanın, inananın bu tür bilgelikleri benimsemesi gerekir. Yanlışlara dikkat çekmek başka, arınma biçimini reddetmek başka...
Zikir yapan da yoga yapmış olur mu?
Zikirde amaç, Tanrı’yı içimizde sürekli canlı tutmak...
Yogada amaç ne?
Yogada da o. Zaten dördüncü aşamadan itibaren Allah ile iç içe olan bir aşama başlıyor...
Müslümanlığın temelinde evrensel barış, kardeşlik, uyum gibi felsefeler yok mu? Yoga da buna ulaşmanın bir yolu ise neden karşı çıkıyorlar..
Çünkü sistemi bilmiyorlar...
Bilmek mi istemiyorlar acaba...
Ataerkil bir gelenek içinde yaşıyoruz. Bu yüzden, kadınların, onlara göre ‘seksi’ bir biçimde ya da erkeklerle birlikte hareket etmeleri uygun karşılanmıyor..
Kuran’ın yoga felsefesi ile buluştuğu noktalar neler?
Yoganın amacı insanları, değerleri tanımadıkları için insan olmaktan çıktıkları üç bilinç düzeyinden yukarılara çıkarmak... Onu yeniden değerler dünyasına dahil etmek.. Yani öncelikle kendisi ile, sonra da Allah ile dolayısıyla toplum ile barışık bir biçimde yaşamasını sağlamak. Kuran’ın da yapmak istediği budur.
Türkiye’de de “yoga haramdır” diyen bazı islamcılar, belki de sizin kadar Kuran’ı iyi bilen insanlar..
İnanın, bunu sadece erkekler yapsa, hiçbir eleştiri, yasak, karşı çıkma gündeme gelmez.
Diyanet İşleri Başkanlığı da yogaya ilişkin, İslam ile bağdaşmadığı yönünde görüş bildirdi...
İslam hiçbir kurumun tekelinde değil. Biz, zaten böyle bir şeyi Kuran’a aykırı görürüz. İslam bir kilise değildir. Görüşler vardır. Ben Tefsir Ana Bilim Dalı Başkanı’yım. Öğrencilerime Kuran’ı öğretiyorum. Söylenenlerin, Kuran’la uyumu söz konusu ise bir anlamı vardır. Diyanet’in fetvaları beni hiçbir şekilde bağlamaz ve kimseyi de bağlamaz. Yoganın yasak olmadığını açıkça ifade ettiler.
Kadınlarla birlikte yoga yapıyorum, ne var bunda!
Günde kaç kez yoga yapıyorsunuz?
İki kere... Örneğin bu sabah kalktım namazımı kıldım, sonra yogamı da yaptım...
Siz de kadınlarla birlikte yoga yapıyor musunuz?
Evet çünkü kadın erkek ayırımı diye bir şey olamaz. Kadını kadın olarak değil insan olarak algılıyoruz.
Nerede yapıyorsunuz?
Bir grubumuz var. İçlerinde araştırmacılar, akademisyenler, bu konuya ilgi duyan birçok kişi var. ODTÜ’de de yaptığımız zamanlar oluyor, evlerde de yapıyoruz. Önemli olan insan temelinde cinsiyetsiz bakabilmek. Sorunda burada zaten.
Kendinizi İslami ve felsefi kavramlarla nasıl tanımlarsınız?
Allah bilincini içimde canlı tutmaya çalışarak sadece güzel ülkemizde değil bütün dünyada öncelikle sevginin, kardeşliğin, barışın egemen olması ve sonuçta emeğin esas alındığı sınıfsız toplumların oluşması için çabalayan biri olarak tanımlarım. Zaten kim olursa olsun, insan olan birinin yapması gereken de budur.
Diyanet devletten ayrılsın Ateistler vergi vermesin
1995 yılında, Türkiye’de “laiklik” tartışmasında etkin rol oynamıştınız. Erbakan’ı, “laiklik” konusunda uyarmıştınız. AKP, hangi noktada...
Burada asıl düşündürücü olan CHP’nin yaklaşımı. Kimin laik, kimin anti-laik olduğu belli değil. Benim anlayışıma göre, devlete bağlı bir Diyanet İşleri Başkanlığı olamaz. Türkiye’de laiklik yok, laikçilik var. Devlet, bütün vatandaşlarına eşit mesafede olmalı. Aleviler taleplerinde haklılar. Şimdi bir ateist neden vergi versin... Şu an Diyanet’in yönetimi iyi, ancak tersi bir durum da olabilirdi.
Baykal “türban” ve “çarşaf” atağında samimi mi?
Zaman gösterecek.
Kuran çarşafı gerektiriyor mu?
Hayır. Çarşaf ataerkil bir yapının sonucu. Türkiye yine iyi, diğer ülkelerde kadın özgürlüğü olmayan bir varlık. Bu da din adına yapılıyor. Bugün Afganistan’da yaşananlar ortada. Baykal, bunu samimi olarak yapıyorsa, Türkiye iyiye gidiyor demektir...
Paradoksal bir durum yok mu?
Tam seçim zamanında bunlar gündeme gelince... Niyet okumak bizim işimiz değil... Bu ülkede hiç kimse kıyafetinden dolayı eleştirilmemelidir. Herkes dilediği şekilde giyinir. Bu onun Anayasal hakkıdır. İnancı ne olursa olsun, herkes birbirinin inancına ve düşüncelerine saygı göstermelidir. Toplumda karşılıklı saygı egemen olursa, özlemini duyduğumuz sevgi, kardeşlik ve barış ortamı kendiliğinden oluşur.
Sorbonne’da hukuk üzerine doktora yaptı
Prof. Dr. Salih Akdemir, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Ana Bilim Dalı Başkanı. 1950 Elazığ doğumlu. Evli ve dört çocuk sahibi. Sami Dillerinden, Arapça, Akkadça, İbranice, Aramice biliyor. Yine, Latince, Klasik Yunanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, İngilizce, Almanca, Boşnakça (Sırpça-Hırvatça) biliyor. Birçok dili kendi imkanları ile öğrendi. Doktorasını Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk üzerine yaptı. Lisansta, Tefsir Usulü ve Kuran Tercümesi Teknikleri dersleri veriyor. Kuran’ı ezbere biliyor ve öğrencilerine öğretiyor; çevirisini yapıyor.