Yeni nesil Türk tiyatrosu tabuları yıkıyor
Bu yıl ülkemizin tiyatro salonları çok farklı oyunlara ev sahipliği yaptı
Kimi oyun tepkiler alırken kimi oyun kapalı gişe oynayarak kendine has izleyicisini kazandı. Tiyatrolarımız oynandıkları mekanlar, içinde barındırdığı konular ve seyircisinin yüzüne vura vura anlattıklarıyla marjinalliğin sınırlarını zorladı. Yeni hikâyeleri ve şapka çıkarılacak oyunculuklarla kapısını aralayan özel tiyatrolarda sezon kapanmak üzere ve daha iddialı yapımlar yerini alacak. Hayalgücünün sınırlarını zorlayan ve sezonun en dikkat çekici oyunlarını gözden geçirdik. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle bugün birçok yerde indirimli oynanan oyunları izlemek için koltuğunuzu ayırtmayı unutmayın.
Alışveriş ve S***ş (Dot)
Yazan: Mark Ravenhill Yöneten: Murat Daltaban Oyuncular: Ece Dizdar, Tuğrul Tülek, Serkan Altunorak, İbrahim Selim, Mert Can Sevimli
Sahneye çıktığı günden beri Dot Tiyatrosu’nun en çok konuşulan oyunlarından biri oldu. “In-your-face” yani yüzüne yüzüne tiyatro akımının belirgin izleri de bu oyunda... Kaybolmuş bir kuşak ele alınıyor. Oyunun karakterleri 20’li yaşlarında. Bağımlı bir adam, erkek bir fahişe ve iş bulma uğruna soyunacak kadar cesur bir kadın... Oyundaki her şey tahrik etme ve tahrik olma duygularının üzerine kurulu. Seksin bile değer yargılarını yıkan duygu patlamaları, 900’lü hatlarda yalnızlığını kapatmaya çalışan insanlar ve uyuşturucunun kaybettiği dünyalar... Oyuncular, “Oyun insanlığın artık satılık olmasından bahsediyor. Çok ciddi bir sistem eleştirisi var” diyor. Alışveriş ve S***ş isminden dolayı çok kez eleştirildi... Müzik tercihi olarak da yüksek sesli rock kulağımızın pasını siliyor.
Oyundaki diğer bir dikkat unsuru karamsar hayatların anlatıldığı durum komedisi. Alışveriş ve S***ş’in esas konusu olan insanların alışveriş ve sekse bağımlıklarını, parçalanan yemekler arasında izliyorsunuz. Bu kaybolmuşluğa içten içe üzülüyorsunuz. Londra kökenli oyunun Türk izleyicisi ile buluşurken de senaryosunda hiçbir fark olmamış. Sadece izleyicilerin kızgın olduğu durum 90’larda sahnelenen bu oyunun neden bu kadar geç bize izletildiği. Herkesin hem fikir olduğu nokta ise sinema filmi izler gibi bir oyun izleyeceğiniz.
Oyun Mısır Apartmanı’nda bulunan Dot’un küçük sahnesinde sahneleniyor. LED ekranda dönen animasyonlar ve tek bir masa dekoru sadece oyunculara odaklanmanız gerektiğini vurgular gibi...
Pornografi (DotMarsta)
Yazan: Simon Stephens Yöneten: Murat Daltaban Oyuncular: Emel Çölgeçen, Emre Yetim, Berrak Kuş, Cemil Büyükdöğerli, Umut Kurt, Gizem Erdem, Hakan Meriçliler
Dot’un Maçka G-mall’da hazırlanan yeni tiyatro salonu, ilk oyun olarak Pornografi’yi seçti. Sezonun, ismi ile ironi yaratan oyunlarından biri. Yine Londra kökenli olan oyunda tiyatro bu kez evlerimizin içine giriyor. Kendi kendimize söylediğimiz cümleleri monologlar ve seyircisinin gözüne baka baka oyuncular anlatıyor. Altı parçadan oluşan oyunda karakterleri birbirlerine bağlayan kavramlar yalnızlık ve depresyon. Pornografi kelimesi sadece metefor olarak kullanılıyor. Oyuncular, “Görüntüden haz almak, cinayetlerin televizyonda gösterilmesi de pornografiktir. Bir insanın acı çekmesini göstererek izleyenlerin vicdan rahatlaması da pornografi” diyor. Yani at gözlüklerinizi ve yalnızlıklarınızı bir kenara atın, karşınızdakinin gözlerinin içine içine bakın diyor. Öyle de oluyor, oyuncular gözlerimizin içine baka baka repliklerini söylüyor. Bunu da, “Bu oyunun biraz rahatsız edici tarafı seyircinin gözlerinin içine baktıkça rahatsız olmaları” diye anlatıyorlar. Oyun Londra’daki metro istasyonu, terör saldırısı sonrası ve 2012 Olimpiyatları’nın kişileri nasıl etkilediğini anlatıyor.
Pornografi’nin en can alıcı noktası abla ve kardeşin yaşadığı ensest ilişki. Öyle ki bu sahneden sonra oyunu terk edenler bile olmuş. İzlerken o aşkın imkansızlığını ve sert içeriği sizi etkiliyor.
Orta yaşın üzerindeki karakteri canlandıran İpek Bilgin’i Coldplay grubunun “Yellow” şarkısını söylerken buluyoruz. Pornografi Nisan ayında sezonu kapatıyor. Yarın ise oyunun yazarı Dot’ta Dünya Tiyatrolar Günü ile ilgili bir söyleşi verecek.
Dar-ül Love (garajistanbul)
Yazan: Murat İpek Yöneten: Ali Cem Köroğlu Oyuncu: Nuri Harun Ateş
İki erkeğin birbirlerine duydukları aşkı anlatan opera oyun olarak karşımıza çıkıyor. Opera dilini kullanarak anlatımına biraz hayal tozu serpen oyun bir travestinin seyirciye, İstanbul sokaklarında uğradığı saldırı sonucu komada gördüğü ölüm ve aşk dolu rüyasını aktarıyor. Travestiyi canlandıran Harun Ateş bu aşkı hem oyunuyla hem de söylediği şarkılarla anlatıyor. Tek kişilik bir kargaşanın içinde seyirci ışık oyunlarıyla büyüleniyor. Dar-ül Love ilk oyununda bir grubun protesto gösterilerine maruz kaldı. Günlük bir gazete “Böyle sanat olmaz olsun” başlığıyla tiyatro oyununu karaladı. Ama izleyici ve tiyatro ekibi oyununa sahip çıktı ve kapalı gişe oynanmaya devam etti.
Dar-ül Love modern zamanın en büyük sorununa el basıyor, yalnızlık. Nuri Harun ise “Sevgili bulamayacak kadar yaşlandığında, sokakta işsiz kalan bir seks işçisi gibi hem yalnız, hem fazlasıyla kırgın olabilirsiniz hayatta” diyerek bir bakıma oyununu özetliyor. Oyunda anlatılmak istenen bir diğer kavram ise eşcinselsen ailenle de aşkta da bir savaş içerisindesindir. garajistanbul’un sadece yatak ve projektörden yansıyan görüntülerden oluşan dekoru, izleyicisine farklı bir deneyim sağlıyor.
İki karakteri birden canlandıran Nuri Harun Ateş Orta Doğu’nun masalsı atmosferine sizi götürüyor.
Bayrak (garajistanbul)
Yazan: Berkun Oya Yöneten: Berkun Oya Oyuncular: Ali Atay, Ayten Uncuoğlu, Bartu Küçükçağlayan, Canan Ergüder, Köksal Engür, Okan Yalabık, Uluç Özkök
Bayrak anne-baba, karı-koca ve kardeşler üzerinden bir ilişkiler yumağı sunarak iletişimsizlik, affetmek, affedilmek, özür dilemek gibi kavramları irdeliyor. Berkun Oya’nın başında olduğu Krek topluluğu bu sezon ayrıca 15 dakikalık Bomba oyunu ile seyirciye tiyatronun da deneysel işlere açık olduğunu vurgulamıştı. Farklı bakış açısı ile ilgi çeken Berkun Oya, Bayrak kelimesinin de oyunda farklı anlamlarda kullanıldığını vurguluyor, “Seyirci bayrağın sandığı anlamıyla değil negatif bir anlamıyla karşılaşacak” diyor.
Ülkelerin imgeleşmiş simgesini bir kurgu tekniği ile ailenin içine dikilen düşman bayrağı olarak manevi değerlerimizi ve ilitişimsizliği gösteriyor. Marjinal olan kısmı İtalyan sahnelerden çıkıp kendi tiyatrolarında yer edinen tiyatroların müzik ve videolar desteği ile seyircisini etkilemesi.
Mönüde bunlar da vardı
Yala Ama Yutma
Özen Yula’nın yazdığı, kendini bir porno yıldızının vücudunda bulan Melek’in öyküsünü anlatan ’Yala ama Yutma’ adlı oyun sahneye çıkmadan çok büyük yargılamalardan geçti. Bir gazete tarafından kötü niyetli haberler sonucunda oyunun sahne alacağı tiyatro mühürlendi, ardından oyun süresiz olarak iptal edildi. Hâlâ akıbeti ne olacağı belli olmayan oyunun durumu nasıl sonuçlanacak merakla bekleniyor!
Bir Kış Öyküsü
Tarihinde ilk defa Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu Kürtçe bir oyuna ev sahipliği yaptı. Yönetmenliğini Haldun Dormen’in üstlendiği oyunda, 60 ihtilali sonrasında bir Anadolu kasabasına atanan yeni kaymakam, kar yolları kapattığı için bir türlü kasabaya ulaşamaz. Köye vardığında ise tüm yolsuzluklar yeni kaymakamın kanun ve kuralları ile aklanmaya başlar. Ancak ufak bir problem vardır. Kaymakam aslında tımarhaneden kaçan bir delidir...