Yeni Berlin!
Almanya’nın kültürel Mekke’si diye anılan Leipzig’de herkes açık fikirli ve yeni projeler hakkında oldukça heyecanlı.
Bir zamanların endüstri şehri olan Leipzig bu günlerde sanatseverlerin sıklıkla ziyaret ettiği bir sanat noktası.Yirmi beş yıl önce Berlin Duvarı’nın yıkılması ile herkes Doğu Almanya’nın bu hip şehrine akın etti. Kimilerine göre Berlin’den de “cool” olan Leipzig canlı, genç nüfusa sahip, sanatsal ve bir o kadar da medeni. Peki bu kültürel şehri Berlin’den daha cazip kılan ne?
Öncelikle yaşamın ve özellikle kiraların ucuz olması, yerli ve yabancı sanatçıların kolaylıkla atölye kiralamasında önemli bir etken. Yanısıra Alman hükümetinin sanata oldukça cömert bir fon ayırıyor olması şehirde sanat üretimini kaçınılmaz hale getiriyor. EIGEN + ART ve HALLE 14 gibi önemli ticari galerilerin rezidans programları sayesinde şehre gelen yabancı sanatçılara kendi binalarında yer tesis etmeleri bu şehri sanat alanında bir çekim merkezine dönüştürüyor.
Almanya’nın kültürel Mekke’si diye anılan Leipzig’de herkes açık fikirli ve yeni projeler hakkında oldukça heyecanlı. Yaratıcı insanlarla yapılan röportajlarda neden Leipzig’i seçtikleri konusunda en sık karşılaşılan cevap; mekanların New York’taki kadar büyük ve kolay ulaşılır olmasından geliyor. Gelişen ekonomisi ve yeni sanatsal mekanları ile bu parlak şehir uzun zamandır medyanın da dikkatinde. Bir zamanlar Avrupa’nın en büyük pamuk fabrikası olan Spinnerei şimdilerde uluslararası bir sanat mekanı. “New Leipzing Okulu”nun üssü olarak kurulan mekanda atölyeler dışında ofisler ve bir de sinema yer alıyor. Komplekste bulunan sanatçı stüdyoları, workshoplar ve galeriler yaratıcı beyinlere tüm olanakları sunuyor. Bir anlamda sanat fabrikası olan Spinnerei’de çağdaş sanat sergilerini de izlemek mümkün. Örneğin geçtiğimiz senelerde dünya çağdaş sanatının önemli isimlerinden Rosemarie Trockel, Jörg Herold ve Carsten Nikolai’nin sergilerine yer verildi. Yeni Leipzig Okulu’nun öncü isimlerinden ünlü Alman ressam Neo Rauch’da bu binayı sanatsal anlamda kullanan ilk ve yıldız sanatçılardan.
Leipzig’in müzikle olan diyaloğu çok eskilere dayanıyor
Leipzig’teki fotoğraf müzesi de Almanya’da bulunan, en geniş kapsamlı müzelerden. Yetmiş bin adet tarihi fotoğraf ve üç bin adet vintage fotoğraf makinasının yer aldığı bu büyük mekan Almanya’nın en büyük fotoğraf müzesi olarak biliniyor.
Yine şehirde bulunan ve 2004 yılında kurulan Güzel Sanatlar Müzesi 10. yılında ünlü sanatçı Ben Willikens’ın tavandan asılı muazzam görsellikteki yerleştirmesiyle dünya basınında yer almıştı. Tüm bu sanat kuruluşlarının yanı sıra sokak sanatının güzel örneklerini de şehrin geniş ve ışıklı sokaklarında görmek mümkün. Bansky’den çok önce “XavierProu aka Blek Le Rat’s”ın “Madonna ve Çocuğu” isimli çalışması şehir duvarlarını süslemeye devam ediyor. Saxony yetkilileri, 1991 tarihli bu kamusal eseri cam ile korumaya altına almışlar bile.
Ayrıca şehirde görülmesi gereken diğer sanat mekanları arasında 1926’da inşa edilen fakat 2004 yılında yeni medya ve performans sanatlarına ağırlık veren Galeri Kub kendi bünyesinde gerçekleştirdiği tartışma, söyleşi ve panellerle yeni fikirler doğuran ve Leipzig’e çağdaş sanat anlamında yeni bir bakış açısı sunan bir kuruluş.
Kahramanlar şehri olarak da bilinen Leipzig’in müzik ile olan diyaloğu ise çok eskilere dayanıyor. Müzik tarihinde ürettikleri değerli besteleri ile bilinen Bach, Wagner ve Mahler gibi klasik müziğin usta isimleri de bu şehirde doğmuş. Kesinlikle hızlı bir değişim gösteren şehir Berlin’in pabucunu dama attı gibi gözüküyor.