Yemeklerin tuzunu azaltarak böbreklerinizi koruyun!
Böbrek hastalığı Türkiye'de en sık görülen kronik hastalıkların başında geliyor. Hastalık tedavi edilmediğinde organ kaybına yol açabiliyor. Kış yaklaşırken hastalığı ve korunmak için yapılması gerekenleri İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nden İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Seyit Mehmet Kayacan ile konuştuk.
Türkiye'de böbrek hastalığı ne sıklıkta görülüyor?
Türkiye'de erişkin nüfusun yüzde 15'i, yaklaşık 7.5 milyon insan kronik böbrek hastası. Bu kişilerin de 3'te birinin durumu ciddi. Bu veriler şu anlama geliyor: Her altı-yedi erişkinden biri böbrek hastası, her 20 erişkinden biri de ciddi kronik böbrek hastası. Son dönemde en önemli tedavi yöntemi ise diyaliz. Diyaliz hastalarının sayısı da 75 bin. Bu rakamın 2020 yılında 100 bini aşacağı belirtiliyor. Hem hasta açısından hem de ülkemizin mali boyutu için büyük problem.
Hastalıktan korunmak için neler yapılabilir?
Yapabileceğimiz en önemli şey risk faktörelerini ortadan kaldırmak. Belirttiğim gibi bunlardan birincisi diyabet. Kronik böbrek hastalıklarının yüzde 35'i bu nedenden kaynaklanıyor. Hipertansiyon ise yüzde 25'lik dilimi oluşturuyor. Diğer faktörler arasında obezite, tuz tüketimi ve sigara yer alıyor. Yemekteki ve ekmekteki tuzu azaltmak, hipertansiyonu dolayısıyla da kronik böbrek hastalıklarını önlemek açısından çok önemli. Sağlık Bakanlığı tedbir alarak ekmekteki tuzu azalttı, bu olumlu bir gelişme. Kadınlarda bel çevresinin 80, erkeklerde 94 santimi geçmemesi lazım. Topluma baktığımızda bu değerin fazla olduğunu görürüz, bu durum damar sertliği ve dolayısıyla kronik böbrek hastalığını hazırlayan bir faktör. Türk toplumunda hipertansiyon oranı her üç erişkinden birinde var diyebiliriz. Bunun yanı sıra daha da kötüsü hipertansif olduğunu bilmeyen çok sayıda insan var.
Kışa giriyoruz,"Soğuk havalarda böbreklerinizi üşütmeyin" sözünü çok duyarız neden?
Böbrekle enfeksiyon arasında çok yakın bir ilişki var. Dolayısıyla enfeksiyon riski kış aylarında daha fazla olduğu için, hastalıkların oluşması ve ilerlemesi daha hızlı olur şeklinde bir kanı var. Bu dönemde en sık görülen hastalık, 5-15 yaşları arasında rastlanan akut glomerülonefrittir. Geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonu, bademciklerde birazcık şişme ile bunu takip eden iki haftada idrarın kırmızı renkte çıkması, yüzde, gözkapaklarında ve bacaklarda ödem oluşumu (hipertansiyon ilave edilebilir) bu tabloyu ortaya çıkarıyor. Çevresel faktörlerin, vücudun bağışıklık sisteminde anlık çöküşün de önemli olduğunu söylemek gerekiyor. Son yıllarda artan bilinçlenmeyle gribe karşı aşılanma önemli. Ancak "Herkese grip aşısı yapılsın mı" gibi bir sorun ortaya çıkıyor. Bu aşı daha çok vücut direnci düşük kişilerde uygulanuyor; diyabetikler, hafif kronik böbrek hastalığı olanlar, sık akciğer enfeksiyonu geçirmeye meyilli olanlar gibi. Aşı, hem ileriki aşamalarda oluşabilecek zatürreden hem de böbrekteki iltihaplanmadan korumuş olur. Sadece enfeksiyonlar değil, soğuğun da vücudu kırıcı özelliği var. Bağışıklık sistemi olumsuz etkileniyor.
ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Kronik böbrek rahatsızlığı erkeklerde biraz daha çok. Ama son yıllarda bu oran giderek azalıyor. Hipertansiyona bağlı olarak erkeklerde daha sık görülebiliyor. Diyabete bağlı olanı da kadınlarda da fazla rastlanıyor. Bir de 'Ailevi Akdeniz Ateşi' erken teşhis edilmediğinde kronik böbrek hastalığına yol açan komplikasyonlara sebep olabilir.
GÜNLÜK KALORİNİN % 30’U PROTEİNDEN
Böbrek sağlığı için beslenme konusunda nelere dikkat edilmeli?
Günümüzde kronik böbrek hastalarının, dozunda olmak şartıyla, her şeyi yiyebileceklerini söylemek mümkün. Yaklaşık 70 kiloluk bir insanın alabileceği günlük protein miktarı da 70 gramdır. Diyetisyen gözetiminde bu proteini alabilirler. Sağlıklı insanlar için bu değeri biraz daha yukarı taşıyabiliriz. Gün içerisinde alınan kalorinin yüzde 30'unun proteinlerden sağlanması gerekiyor.
YANLIŞ UYGULANAN TOMOGRAFİ DİYALİZE NEDEN OLABİLİR!
Kronik böbrek hastalarında etkilenmeyen sistem yok. En başta kan düşüklüğü, kemik erimesi, bulantı ve kusma başta olmak üzere belirli şikayetler olabilir. Yine kronik böbrek hastlarının kanında fosfor maddesi hızla artar, fosfor bakımından zengin olan balık gibi yiyeceklerden kaçınmak gerekiyor. Bu hastalarda en istemediğimiz minerallerden biri de alüminyum. Mide ağrılarına iyi gelen ilaçların içerinde bu madde olduğu için dikkat edilmeli. Genellikle kullanılan ilaçlar çok önemli. Basit bir ağrı kesici dahi hiçbir börek problemi bulunmayan bir insanda akut böbrek hastalığına yol açabiliyor. Kullanılan bazı hipertansiyon ilaçları da hastalığa yol açabiliyor. Sık olarak antibiyotik kullanımı da riskler arasında, bu tehlikeli olabilir. Bilgisayarlı tomogrofide kullanılan kontrast maddenin de böbreklere zararı var. Bu hastaların çekimi nefrolog gözetiminde, çekim öncesi, çekim esnası ve sonrasını da kapsayacak şekilde üç günlük bir tedavi süreci olmalı. Kontrolsüz kontrast madde kullanılarak tomografi çekimi diyaliz hastalığına bile yol açabilir.
BEL?ÖLÇÜSÜNE?DİKKAT!..
Sağlıklı bir yaşam sürmek ve kronik hastalardan uzak durmak için bel çevresi kadınlarda 80, erkeklerde 94 santimetreyi geçmemeli.
BİTKİ ÇAYLARI DAHA ÇOK SU İÇMEMİZİ SAĞLIYOR!
Özellikle soğuk havalarda daha çok bitki çayı tüketiliyor? Bu çaylar böbreklerimizi nasıl etkiliyor?
Bir insanın kandaki azotlu maddeleri atabilmesi için günde en az 400 ml idrar yapması lazım. Bu miktarın altına düştüğü zaman kandaki üre miktarı artmaya başlar. Bitki çayları daha çok idrar miktarını artırmaya yönelik olan faktörlerdir. Kişi ne kadar çok idrar yaparsa, o kadar susuz kalır ve susuz kaldığı için de daha çok su ihtiyacı hisseder ve içer. Yoksa direkt olarak bitki çaylarının böbreğe olumlu bir etkisi yok. Sadece idrar miktarını artırarak, insanların daha fazla su içmesini sağlıyor. Zaten böbrek için en önemli ilaç sudur. Günlük sıvı tüketimi insandan insana değişse de önemli olan idrar renginin koyu ve bulanık olmaması. Eğer idrarınız duruysa yeterli suyu içiyorsunuzdur.