"Yaşam Kültürü" kursu açtık.. Bekleriz
Yaşam kültürü nedir, diye merak edecekler için yazıyorum.. Beethoven'in "Ay Işığı Sonatı" ile "Amanin yalel yaleeel.' nakaratlı "Babam dükkan açacak.. Naylon kızlar çıkacak.." türküsü arasındaki fark yaşam kültürüdür..
Kırmızı Dergisi yayın hayatımıza girdi.. Ardından da "Yaşam Kültürü.." diye bir kavram girdi.. Bizim gibi üç yüz kelime ile konuşup, iki yüz kelime ile aşk şiirleri yazan bir topluma böyle ani "kavram dayatmaları.." akıl hastanelerinde uygulanan elektrik şoku gibi gelir..
Beyne geçici bir rahatlık verir.. Aklı erenler, yani biraz daha gayretli olanlar bu yeni kavramları cümle içinde kullanmaya heves ederler.. Amaç aynı deyimi veya kelimeyi kullanmaya cesaret edemeyenlere hava atmaktır..
Sadık okurlarım için not düşüyorum.. "Yaşam kültürü.." kavramı sizi korkutmasın.. Göğsünüzü gere gere kullanabilirsiniz.. İşte size pratik yapmanız için hazırlanmış birkaç alıştırma cümlesi:
"Usta! Bana yarım kilo yaşam kültürü tart.. Hesaplısından olsun.." "Gel lan buraya.. Yaşam kültürünü sevdiğimin çocuğu.." "Yaşam kültürün yok dediler, kız vermediler.."
Şimdi burada bir tırnak açacağım ama bazı okurlanm alınacak.. "Ne yani, biz bu kavramı bilmiyor muyuz?" diye sitem edecekler.. Merak etmesinler.. Ben kendi okurlarımın engin kültüründen, derin bilgisinden asla kuşku duymuyorum..
Benim okurum bilmese bile bilmediğini belli etmez.. Geçenlerde bir bilgi yarışmasında izlediğim karı koca gibi.. Sunucu bir şehir soruyor.. O şehirle ilgili beş ipucu veriyor.. Yarışmacı hanımefendi ki beyanına göre yüksek tahsilli.. Bu ipuçlarına bakıp, şehrin hangi ülkede olduğunu bilecek.. Tatil mi ney, mükâfat kazanacak..
İpuçları geliyor..
Biiir.. "Sözünü ettiğimiz şehir bir Uzak Doğu ülkesinin başkentidir.."
İkiii.. "O şehrin bulunduğu ülkenin para birimi Baht'tır.."
Üüüç! "O şehrin kraliyet sarayı ve altın kaplamalı kubbeleriyle budist tapınakları ünlüdür.."
Döööört! "O şehir dünyanın sayılı turizm merkezlerinden biridir.."
Beeeeş! "O şehrin adı Bangkok'tur.."
"Şimdi sorunuz geliyor.. Bize Bangkok şehrinin hangi ülkenin başkenti olduğunu söyleyebilir misiniz.. Süreniz işliyor..."
"Yanıt veriyoruuuum.. Senegal!"
Sunucu efendi adammış.. Bozmadı.. "Ne yazık ki bilemediniz.." dedikten sonra aileye bir şans daha vermek istedi ve "Bakalım eşiniz bilecek mi?" dedi..
Eşi oturduğu yerden zıpladı: "Hong Kong.." Cevap yanlıştı ama gerçekle kafiyeliydi.. İşte bu çift kesinlikle benim okurumdur.. Bilmese bile bilmediğini belli etmez, kanının son damlasına kadar mücadele eder..
Bu durumu kayıtlara geçirdikten sonra yeni okurlanm için "yaşam kültürü" kavramını tartışmaya açıyorum.. Yaşam kültürünün tam karşılığı "yaşamayı bilmek" oluyor.. Ama neye göre bilmek, kime göre bilmek orası açık açık söylenmiyor.. Zaten söylenmez de.. Çünkü bu "yaşam kültürü" denilen şey insana öyle birdenbire, ağızdan boca edilmez.. Hazmı zor olduğundan cırtım cırtım, gıdım gıdım verilir..
Örneğimiz hazır..
Temsil karşınıza kılığı kıyafeti yerinde, kısmen eğitim görmüş biri geldi.. Kendine kibar süsü vermek için konuşurken kadınlardan "bayan.." diye söz ediyor.. Bayan sözcüğü bir unvandır.. Cinsiyet belirtmek üzere kullanılmaz.. Mesela bir Fransız sunucu "Şimdi yanımızda bir erkek bir de madam yarışmacı var.." demez..
Bizimkiler der.. En çok da "Biz Evleniyoruz" adlı kültür ve sanat programının sunucusu Ebru Akel ile ahalimizin kültürel beslenmesine birinci dereceden katkı yapan Televole'deki dış sesin sahibi söyler.. Böyle bir durumla günlük hayatta karşılaşıldığında, karşınızdakinin lafını birden kesip "Kardeşim, bırak bu maganda ağzını.. Kadın de, hanım de, hanımefendi de.. Ne o öyle? Minibüs değnekçisi gibi bayan da bayan.." diyemezsiniz..
Fiyakası bozulur, karizması çizildiğinden kasılır.. Bir de tecrübe ile sabittir ki bizim millet yanlışı çok çabuk benimser, doğruyu gördü mü ağıla girmek istemeyen teke gibi inat eder.. Sen doğrusu budur, diye üsteledin mi o ön ayağı ile yeri eşeler.. Onun için ağırdan alıp usuletle ve suhuletle üstüne gideceksin..
"Yaşam kültürü" meselesine takıntılı olanların en fazla üzerinde durduğu iki konu vardır.. Biri yemek içmek.. Diğeri de giyinip kuşanmak.. O yüzden başkalarının yediğine içtiğine çok dikkat eder, giyindiği şeylerden gözlerini ayırmazlar.. Oradan not verirler..
Bunu bildiğimden dışarıda yemek yerken çok dikkatliyimdir.. Mesela garsonlara kesinlikle "Abi.." demem.. Siz de demeyin.. Garsona ezik ezik bakıp "Abi.. Biraz ekmek alabilir miyim?" dediğinizde masadaki herkesin kasılacağından şüpheniz olmasın.. Bir de sakın ola ki ekmeğinizi şaraba batırıp yumuşattıktan sonra yemeyin.. Tecrübemle biliyorum ki bu da masadakileri çok kasıyor..
Eğer masadaki sofra takımından bir şey çalacaksanız aynı cebe iki parça birden koymayın.. Ceketin iç cebine atacağınız çatal ile bıçak birbirine vurup ses çıkaracağından çabuk yakalanabilirsiniz..
Yemek isimleri
Bunlar teknik konular ama temel bilgi olarak değeri var.. "Yaşam kültürü" dedikleri şey yeme içme sanatı söz konusu olduğunda başka türlü derinlik kazanır.. Neyi, neyle yiyeceğini; neyi neyle içeceğini bilmek gibi..
Buralarda faça vermemek için de şık mekânların mönüsünde yer alan yemek isimlerine aşina olmak icap eder.. Unutmayın.. Sık bir mekânda hiçbir yemek, önünüze yemek olarak gelmez.. Mutlaka bir kod adı vardır..
Dana etini önünüze "Buyur zıkkımlan.." diye getirmezler.. Ona bir unvan verirler, for example "Teriyaki soslu dana eti.." diye getirirler. "Teriyaki.." Japon icadı bir sos olup hafif tatlıdır..
Tatlı bir sosla hayvani bir gıdanın yan yana getirilmesinin amacı o sofraya oturan müşterilere konuşacak bir konu çıkarmaktır.. Biri "Ben bu teriyaki sosunu çok severim.." der.. Öbürü "Bence fazla tatlı.." diye itiraz eder.. Yaşam kültüründen nasibi olmayan üçüncü kişiler de aval aval bakar.. Eğlenceli olur..
Küçük bir uyarı..
Aklınızda olsun.. Bu "teriyaki sosu.." pekmez rengi ve kıvamındadır.. Soya ile yapılır.. Başka bir yemeğin yanında, mesela bir Çin restoranına gittiğinizde görüp "Aaaa! Teriyaki sosuuuu.." diye sazanlık yapmayın.. Büyük ihtimal soya sosu çıkar.. Yine büyük ihtimal acıdır..
Çünkü Çin ahalisi, bizim insana verdiğimiz değerin daha fazlasını mahlûkâta verir.. O yüzden Çin yemeklerinde eti tabakta kesemezsiniz.. Mutfakta kesilmiş, lokmalara bölünmüş olarak önünüze gelir.. Tavuksa tavuğun, danaysa dananın, varsa ruhları muazzep olmasın yani azap çekmesin diye.. Tayland mutfağı bu mahlûkâtin bedenine saygıyı abartır..
Diyelim ki dana eti yiyeceksiniz.. İnsanların beslenmesi uğruna hayatini kaybeden dananın kişiliğine duyulan saygı yüzünden yemeğine bol acı katarlar.. Böylece dananın telef olmasından duydukları acıyı hazırladıkları soslarla ifade ederler..
(Kaynak: Büyük Türk gurmesi Engin Akın'ın toplu eserleri..)
"Yaşam Kültürü" nedir, vitamini var mıdır konusunda sanıyorum iyi bir başlangıç yaptık. Kırmızı Dergisi bu konuyu ikide bir başınıza kakacağından hazırlıklı olun. Bilmediklerinizi sorun, öğrenin.. Öğrenemiyorsanız biliyormuş gibi yapın.. Pazar yazılarımı da iyi takip edin.. Size "Yaşam Kültürü" konusunda sık sık sırlar vereceğim.. Kendinizi iyi hissedeceksiniz.. Kulunçlarınıza iyi gelecek..
Eğer kakınçlarınız hâlâ ağrıyorsa kendinizi bir ayıya çiğnetin.. Unutmayın, kulunçları ayıya çiğnetmek de bir yaşam kültürüdür..