Yasak da, nereye kadar?
Önce Twitter kuşu uçtu gitti, ardından YouTube karardı. Yeni kayıtlar, tapeler, yayın yasakları derken kafalar iyice karıştı. Peki, gizli bir belgenin ya da ses kaydının yayınlanması hangi koşullarda kabul görür, sınır nerede başlar, nerede biter? Suçlu sızdıran mıdır, yayınlayan mı? Emsal olur mu bilmem ama işte ABD ve Avrupa’dan birkaç örnek. Hani belki Batı’nın iyi yönlerini almak isteyen olur.
WikiLeaks’e destek İsveç’ten
Ulusal güvenlik denince işin rengi değişiyor tabii. Hele de ABD’de. Yakın tarihte iki olay var. İlki ABD’ye ait binlerce özel yazışmayı sızdıran WikiLeaks. WikiLeaks’i ortaya çıkaran Julian Assange ve ona belgeleri sızdıran Chelsea Manning. (Bu da kim demeyin, er Bradley Manning hapishanede cinsiyet değiştirince bu ismi aldı.) İkisi de ABD’nin en büyük düşmanı. Manning 2010’da tutuklandı. Casusluktan 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı. O askerdi ve yaptığı casusluk suçu sayıldı. Ancak Assange hakkında dava açılamadı! Çünkü bu tarz belgeleri yayımlamak, ulusal güvenliği en büyük önceliği sayan ABD’de bile ifade özgürlüğüne giriyor. Assange İsveç’te iki kadına tecavüze teşebbüsten yargılandı, suçlu bulundu. İki yıldır İngiltere’nin Ekvador Büyükelçiliği’nde. Dışarı çıktığı anda tutuklanacak. WikiLeaks belgelerinin yayınlandığı internet sitesi de gizli baskılara maruz kalmıştı. Önce hacker saldırılarına uğradı, sonra ‘hosting’ sağlayan ABD’li şirketler ‘kurallarımıza aykırı’ diyerek desteğini çekti. Sonunda gizliliğini korumaya söz veren İsveçli bir şirket üzerinden yayın yapmaya başladı.
Cameron istedi hemen imha edildi
Ve eski CIA Ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgeler. Amerikan istihbarat ağının akıl almaz büyüklüğünü ortaya koydu o belgeler. Herkes şok içindeyken, Snowden çıktı, “Halkın kendilerine karşı neler yapıldığını bilme hakkı vardı” dedi. Belgeleri anlaştığı gazeteler aracılığıyla duyurdu kamuoyuna. İngiliz The Guardian, Amerikan Washington Post ve New York Times, Alman Der Spiegel ve Fransız Le Monde onlardan bazılarıydı. Rusya’ya sığınan Snowden’ın ABD’de casusluktan yargılanması gündemde. ABD’de gazeteciler belgeleri yayımlamaya devam ediyor. Ancak İngiltere’de durum farklı... The Guardian, dava açılma tehdidini görünce, İngiliz ajanları eşliğinde ellerindeki tüm belgeleri imha etti. Üstelik ‘Ya bize verin ya da imha edin’ emri doğrudan Başbakan David Cameron’dan gelmişti. Gerekçe ise bu belgelerin yanlış ellere geçmesi halinde ciddi ulusal güvenlik tehdidi oluşturabileceğiydi.
Watergate’i gazeteciler çözdü
1972’de ABD’de Demokrat Parti’nin Watergate’teki merkezine ‘böcek’ yerleştiren kişiler yakalanınca skandal patladı. İnceleme sürerken seçim yapıldı, Richard Nixon başkan oldu. Bu kişileri Nixon’ın tuttuğu ortaya çıktı. Nixon savcıyı ve adalet bakanını görevden almaya çalıştı, bunlar da ortaya çıktı. Skandalın aydınlatılması sürecinde Washington Post’tan Bob Woodward ve Carl Bernstein araştırmacı gazeteciliğin efsaneleri olarak isimlerini yazdırdı. Bilgi veren Gırtlak takma isimli biri vardı o dönemde. 2005’te o kişinin FBI’dan Mark Felt olduğu ortaya çıktı. Tarihte ilk defa bir Amerikan Başkanı istifa etmek zorunda kaldı...
AİHM: Kamu yararı varsa yayınlanabilir
Telefon kayıtlarıyla ilgili emsal bir karar var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı... Slovakya’da, 1996’da dönemin Adalet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı arasında geçiyor telefon görüşmesi. Devlete bağlı bir sigorta şirketinin özelleştirilmesiyle ilgili konuşma. İki grup arasında yapılan yolsuzluklar gündemde. Bu konuşmayı bir radyo yayınlıyor. “Yasadışı yollardan elde edilen bir kaydın yayınlanması suçtur” diye dava açılıyor. Radyo yönetimi özel hayatın gizliliğini ihlal ettikleri gerekçesiyle mahkum olunca AİHM’e başvuruyor. Karar çıkıyor: “Eğer kamu yararı varsa, dinleme yasadışı olsa bile yayınlanması suç değildir, kamu denetimi anlamına gelir. Çünkü kamuoyunun yasalara uymayan işleri bilme hakkı vardır.”