Vesile Hanım’dan yöresel vesileler
Lale Harika Haksal yarattığı Vesile Hanım markasıyla dalından topladığı lezzetlerle turşudan reçele kadar birçok lezzet sunuyor. Londra’da da satılan ürünlerin yeni hedefi Japonya, Çin ve Kore.
Hep bir şeylere vesile olmuş. Arkadaşlıklara, yeni dostluklara, mutluluklara. Şimdi de Akçapınar köylülerinin iş kurmalarına, yerel ürünlerin yolculuğuna vesile. Bu kadar mı elbette değil. Kendi deyimiyle doğadan uzak kalan insanlarla sağlıklı kavanozlar arasındaki buluşmaya vesile. Yakın dostu Oğuz Özerden’in “Lale, bir gün bir iş kurarsan adını Vesile koy. Çünkü her şeye Vesile oluyorsun” sözünden hareketle şirketine Vesile Hanım adını koyuyor. Lale Harika Haksal inanılmaz bir kadın. Gökova’da harikalar yaratıyor. Turşusundan, reçeline hepsi özel. Üretiyor, ürettiriyor… Vesile Hanım’ın bamya turşusunu ilk tattığımda “Böyle bir şey olamaz” demiştim. Çünkü o güne kadar bu lezzette bir bamya turşusunu tatmamıştım. Ürünleriyle duygusal bağı var. “Değerimizi anlayanlara satıyorum ürünlerimi, yoksa satmıyorum. Para için yapsak, zaten bu kadar lezzetli de olmaz. Biz lezzet için yapıyoruz, karşılığında para veriyorlar” diyor.
Lale, 2006’da Muğla Akçapınar’a yerleşiyor. Ve her şey ondan sonra başlıyor... “Benim en iyiyi bulup, en doğal şekliyle yapma merakım buradaki köylülerin iş isteme durumuyla örtüştü ve Akçapınar köylüleriyle çalışmaya başladım” diye hikayesini anlatıyor.
Vesile Hanım Yöresel Ürünleri nasıl bir marka?
Biz sezonda altı ton bamya turşusunu tek tek elle ayıklayan, elle hazırlayan minnacık bir şirketiz. Haute couture turşu, haute couture reçel…
Çalışma düzeninde ne gibi farklı uygulamaların var?
Bu sene çağla turşusunu yapmak için Palamutbükü’nde, çağla tarlasının tam ortasında ev tuttuk ve turşuyu orada yaptık. Ekip çalışmak için oraya yerleşti. İlk defa kocaları karılarını 13 gün dışarıya bir yere gönderdiler ve izin verdiler. Bizde dalından kelimesinin içi boş kalmaz. Dalından anında kavanoza ve kıtır kıtır.
Her sebzeyi yöresinden alıyor
Bir isim daha koysana ürünlerine…
Tilbe Saran, bizim ürünlerimiz için “mutluluğun tadı” der. Belki de o fark, aşktır.
İyi ürün nedir sana göre?
İyi; ruhuma sinendir… Yerken hissettiğimdir… Midemi bozmayandır… Dürüsttür. Doğru ve sağlıklı malzeme kullanmaktır. Kandırmamaktır ve ürünü bozmamaktır. Azaltmadan ve değiştirmeden yapmaktır. Ürünlerin kendi mükemmelliklerine küçük, doğal dokunuşlar yapmaktır.
Ürün seçiminde tercihlerin neler?
İlk mahsûl (bebek) tercih ediyorum. Hangi meyve ve sebze en güzel nerede yetişmişse, oraya gidiyorum. Osmanlı çileği için Karadeniz Ereğlisi’ne, beyaz şeftali için Uludağ’a, şekerpare için Malatya’ya, mürdüm için Seki Yaylası’na gidiyorum.
Dalından, tarlasından koparıldıktan hemen sonra işlemimiz başlar. İşleme geçiş süresi gecikirse meyve ya da sebze söner, hiç bir kıymeti kalmaz ve dalından diyemeyiz. Ürünlerimizde kesinlikle dağ suyu kullanıyoruz. Turşumuzu dağ suyuna kurarız, organik sirke, kaya tuzu, limon, Ula sarımsağı kullanırız.
Japonya ve Çin’de de satılacak