Çiçek Dilligil ve Ethel Mulinas... İkisini de tiyatro sahnelerinden, TV ekranlarından tanıyoruz.
Onların son buluşma noktası ise Ethel Mulinas’ın kendi yazıp oynadığı ve Çicek Dilligil’in yönettiği tiyatro oyunu “Yolculuğum.”
“Yolculuğum” doktorunun bir yıl ömür biçtiği Mulinas’ın kendi yaşamından yola çıkarak 168 kilodan 80 kiloya düşüşünü anlattığı gerçek hikayesi.
3 yıl önce 40 yaşındayken tüp mide ameliyatı olarak yeni bir yaşama merhaba diyen Mulinas, hayatın bir mucize olduğunu ve isterseniz her şeyi başarabileceğinizi göstermek istiyor herkese. Yoğun bakımdayken yazmaya başladığı oyunu 3 yıldır sahneliyor. Bora Öztoprak oyun için yaptığı şarkıda olduğu gibi; “Yapabilirsin. Kendini yeniden yaratabilirsin. Kendini daha çok sevebilirsin. Şehrin öykülerini yeniden yazabilirsin” diyor ve ekliyor: “Hayatımızda değiştirmek istediğimiz neyse, madde bağımlılığı, alkol, kötü arkadaş, kötü eş... Her şeyi değiştirebilirsiniz.”
Çiçek Dilligil de Mulinas ve yaşadıklarından etkilenerek ameliyat oldu. İkili toplam 130 kilo verdi.
Pozitif enerji yüklü iki oyuncu ameliyat öncesi ve sonrası yaşadıklarını tüm samimiyetleriyle anlattı. Ortaya insana dokunan ve birçok kişiye ilham olacak traji komik bir hikaye çıktı.
Her şey aşk acısıyla başladı
Kilolarla başınız ne zaman derde girdi?
Ben doğduğumda 2.5 kiloydum. Ama hayatımın büyük bölümünde diyetisyen kapısında buldum kendimi . Orta okulla birlikte kilo almaya başladım. İlk travmatik kilo almam bir aşk acısıyla oldu. 19 yaşındayken bir aşk acısı bana 40 kilo ile birlikte geri döndü. Annemin ve babamın vefatında 40 kilo daha aldım. Ve en az 5-6 kere 40-50 kilo alıp verdim. Hakikaten matematik olarak açıklayamıyorsunuz ve üstüne bindiğin baskülün başı dönüyor. İlk kez 150 kilonun üzerine çıktığımda basküle baktım ‘error’ yazıyor. Pili bitti sandım. Oysa 150’den sonrasını tartmıyormuş onu öğrendim.
Diyetler sonuç vermedi mi?
Her okul tatilinde yazları zayıflama kamplarında geçiyordu. Çok şey denedim...
Kilolar arttıkça hayat nasıl değişti?
168 kiloydum ve yürüyemez haldeydim. İki adım atınca ter içindesin, turneye giderken uçakta koltuğa sığmıyorsun. Uçakta kemer bağlaman imkansız.. Havalimanında gördüğün yakışıklı adam gelip yanına oturuyor. Sonra hostes geliyor ek kemer veriyor bağlaman için. O an ben nerelere gireyim diye düşünüyorsunuz. İş görüşmesine gidiyorsunuz, sonuçta oyuncusunuz sizin kilolu olduğunuzu biliyorlar ama yapımcının koltuğunu kırıyorsunuz...
150’den sonra hayat zor
Peki iç dünyanızda tüm bunlarla nasıl başa çıkıyordunuz?
Kendine nazın geçmeden, kendinle dalga geçmeden zaten o kiloda yaşayamazsın. Kiloluyken çok özgüvenliymişim. Kilo verdikten sonra çok özgüven problemi yaşadım. 130 kilo olduğumda Vietnam dağlarında trekking yapardım. Trekking yaptıran hoca; “Siz bu kiloyla yapamazsınız” diyor. 40 kişilik gruptan en önde çıkan üçüncü kişiyim. 120-130 kiloyum sürekli adamlar eve çiçek gönderiyor. Haldun Dormen kaderimi değiştiren kişidir. Hocamdır, ikinci babamdır. Akademiye 80 öğrenci gidiyoruz ve ben o kiloya rağmen diziye giren tek kişi oluyorum.
Ne zaman “Yeter artık’’ dediniz?
150 kiloladan sonra hayat çok zorlaştı. Yürüyemiyorum, turneye gidiyoruz arkadaşlarımı rahatsız etmemek için uçakta onlarla oturmuyorum çünkü tek koltuğa sığamıyorsun. Sinemada, konserde sürekli tek koltuğa sıkıştığın için bedenin acıyor ve bunu hiç çaktırmamaya çalışıyorsun. Yürürken nefes nefese kalıyorsun. Hep bir şeyleri kapamak için bilinçaltından efor sarf ediyorsun. Nefesini kontrol edemiyorsun. Ayakkabılarını bağlayamıyorsun. Ama yüksek obezitede en acı şey büyük tuvalet. Çok zor bir şey insanın büyük tuvaletten sonra temizlenmesi.
Şeker 400‘e çıktı tansiyon 21’lerde
Peki kırılma noktanız ne oldu?
Ameliyattan kısa bir güre önce doktora gittim şekerim 400, tansiyon 21’lerde, her gün 10 tane hap içiyorum. 10 tane hapla şeker en fazla 200’lere, tansiyon 14-10’lara düşüyor. Doktorum bana döndü ve bana şunları söyledi: “Ethel sen anneni ve babanı kaybettin. Eğer yaşıyor olsalardı onlara kızınız için elinizden ne geliyorsa yapın yoksa bir sene içinde ya beyin kanaması ya da kalp enfarktüsü geçirecek derdim.” Doktordan çıktım yürüyorum, klasik “patates” diyen teyzeler. Şekerin sonu ya parmakların kesilecek ya bacağın ya böbreklerin iflas edecek. Düşünüyorum. Oyunun başlangıç sahnesinde de olduğu gibi... İstiklal Caddesi’nde tramvaya biniyorum ve çığlık atıyorum. Tabii oyundaki gibi yüksek bir çığlık atmadım ama hayatımın çığlığıydı. Bu kaderi değiştirmeliyim, bugüne kadar yapmadığım bir şey yapmalıyım...
Ve ameliyat olmaya karar verdiniz...
Kuzenim onkolog ve bana “Bu ameliyatın riski var ama böyle yaşamak ameliyattan 100 kat daha riskli” dedi. Çok korkuyordum, Hatta kardeşime bir vasiyet yazdım. “Anne, babamızı kaybettik beni suçlayacaksın ama inan ki artık yaşayamıyorum” dedim. Hakikaten artık çare olmadığını düşünüyorsunuz. Ölmekten daha kötü şeyler aklınıza geliyor, felç olmak gibi. Masada kalacak bile olsam bu ameliyatı olmalıydım. Bu böyle şizofrenik boş bir korku değil. Ve çaresi var. Ve ben de bunu anlatmak istedim. İnsanların çok çaresiz hissettiği şeyin aslında bir çaresi var. Ameliyat olmak verdiğim en, en iyi karar.
İlk altı ayda 60 kilo verdim şeker ve tansiyonum yok
Ameliyattan sonra bir yedikleriniz çok azaldı, son mönünüz ne oldu?
Ameliyattan bir gece önce doktorumu aradım ne yiyeceğim diye. Doktorum son 12 saate kadar yiyebilirsin dedi. Önce Kürt böreği, çiğ börek, mantı, suşi.. Hepsinden 1.5 porsiyon yedim. Çikolatalı sufle yaptırdım. O gece o kadar yemişim ki bir gecede 3 kilo almışım. (gülüyor)
Ameliyat nasıl geçti?
Ameliyatın çok kolay geçeceğini söylediler. Ve çok kolay atlattım. Ameliyat 1.5 saat sürdü. Midenin yüzde 75’ini aldılar. Laparostopik yapıldığı için ameliyat izi de olmuyor. Ameliyattan sonra bir gün yoğun bakımda kalıyorsunuz, iki gün de normal odada kalıp taburcu oluyorsunuz. Eve gittim ilaçlarımı aldım. Emboli denen kan sulandırıcı iğnemi yaptım. Bunu ameliyat sonrası yapıyorsunuz. Liseden beri deli gibi film festivaline giderim. Biletlerimi almıştım, arkadaşlarımın itirazına rağmen ameliyattan sonra dördüncü gün film festivaline gittim.
Operasyondan ne kadar sonra kilo vermeye başladınız?
Hastaneden 4 kilo vererek çıktım. Kilolar çok hızlı gidiyor. İlk ayda 20 kilo verdim. Ama ancak 40 kilo verdiğimde biraz kilo vermiş gibi hissediyorsunuz. İlk altı ayda 60 kilo vermiştim... Sonrasında yavaşlıyor tabii ki. Mesela geçen bir yılda sadece 4 kilo vermişim. Şimdi 79-80 arası oynuyorum. 79 diyorum genelde.
Tansiyon ve şeker ilaçlarına devam mı?
Ameliyattan bir ay kadar sonra kestiler. Birinci ayın sonunda açlık şekerim normale gelmişti bile. Bir mucize. Ameliyattan önce 400 olan şekerim bugün 80. Şeker hastalığım da bitti. Tansiyonum 11-7’lere düştü. Artık hiç ilaç kullanmıyorum.
Katı ve sıvıyı birlikte tüketmiyoruz
Ameliyat sonrası nasıl beslendiniz?
İlk hafta açık sıvı, ikinci hafta domates çorbası gibi katı çorbalar yiyebiliyorsunuz. Üçüncü hafta pürelere geçtik. Dördüncü haftadan sonra katı gıdaları yemeye başladım. Zaten bir yudum su ile doyuyorsunuz. Bu ameliyattan sonra katiyen yapmamanız gereken şeyler var. Birincisi kola ömür boyu yasak. İkincisi ise katı ve sıvıyı birlikte almıyoruz. Çay-simit, döner-ayran yok hayatımızda. Ve ben hakikaten hiç kilo almadım son sene. Tabii ki karbonhidrat ve tatlıyı olabildiğince az yemek daha iyi. Artık bir lokma ile doyuyorum. İkinci köfte bitmiyor.
Yürürken gözümden Şükür gözyaşları akıyor
Hayatınızda neler değişti?
Yaşam amacım yemek yemekten çıkıp başka bir şeye yöneldi. Bugün artık çok spora gidiyorum. Evden çıkıp yürürken şükür göz yaşları akıyor gözümden. Çünkü yürüyebiliyorum. Kiloluyken terimi, nefisimi kontrol edeyim diye uğraşırken utanıyorsun. Anı yaşayamıyorsun. İnsanlar belimin ağırdığını çakmasın, kendimi güçlü gibi yapayım derken çok efor sarf ediyordum. Hep konsantrasyonu dağıtan bir şey vardı. Bunlar artık bitti.
Ameliyattan sonra yaşadığınız en büyük sorun ne oldu?
Kilo verdikten sonra çok ağır bir özgüven sorunu yaşadım. Ameliyattan altı ay sonra ruh ve bedenim kaotik bir dönem yaşadı. Kilo verdikten sonra ameliyattan önceki 130 kilodaki özgüvenim yok oldu. Özgüvende çok ağır bir düşüş yaşadım. Kendi bedeniniz ile yabancılaşıyorsunuz. Vücudun, vücudundaki kemikler bana ait değil gibi geldi. İnsanların tavrının değişmesi, kendinizi yeniden keşfetmeniz dengenizi bozuyor. Ama artık iyiyim.
Şimdi nasıl hissediyorsunuz?
Şimdi ruhumun da çok hafiflediğini, yaşamın anlarından çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Bedenim ve ruhum barıştı. Yürürken ağaçtan, çiçekten, yaptığın sohbetten keyif almak çok güzel. Hayatım boyunca bana “ne kadar şeker bir kızsın”dan sonra ilk kez “Sen ne kadar güzel bir kadınsın, seksi bir kadınsın” dediklerinde önce bunu algılamıyordum. Sonra bu sözlerin samimiyetini fart ettim. Zaman içinde tekrar insan olmayı ve kadın olmayı hissettim. Çünkü o yüksek obezite ile hakikaten insan muamelesi görmediğiniz, o çok büyük cüsseyle görünmediğiniz zamanlar oluyordu.Kocaman bir cüsseniz var içeri girdiğinizde kimse size bakmıyor. Ya da bakanlar aşağılayıcı bakışlar atıyor. Tekrar kadın olduğunu hissetmek çok güzel bir şey. Kilo verdiğimi fotoğrafa bakınca anlıyordum. Çünkü beynin algılaması geç oluyor.
Hedefiniz kaç kilo daha vermek peki?
Rakamları bıraktım. Şu an ki tek hedefim spora devam ederek vücudumu toparlamak. Verebilirsem bir 7-8 kilo ne ala ama veremesem bile bu kilomda çok mutluyum. Gerçekten rakamsal bir hedefim yok. Benim hedefim ruhumu toparlamaktı. Zor bir süreci iyileştirmekti. Ve onu başardım.
Bedeniyle barışık insanların canı daha çok acıyor
Oyuna dönecek olursak izleyiciler neyle karşılaşıyor? Nasıl tepkiler veriyorlar?
Çiçek Dilligil: “Yolculuğum”u izlemeye sadece kilo sorunu yaşayan insanlar gelsin istemiyoruz. Bu sorunu yaşayanlar sorunu içselleştiryor. Bedeniyle barışık gelen insanlara öyle büyük bir tokat oluyor ki hiç düşünmedikleri şeylerle karşılaşıyorlar ve onlar daha da canları acıyarak çıkıyorlar. Oyunda dış sesler kullandık. Bu dış sesler aslında dışarıdan insanların şişman insanlara nasıl bakarak yargıladıklarını anlatıyor. “Bak şişko”, “Yemiş yemiş şişmiş”, “Çok yeme bunun gibi olursun” gibi... Beden sorunu yaşamayan insanlar bunu görünce “Ben bunu hiç böyle düşünmedim, ne kadar ayıp etmişim, ben ne yapmışım” diye düşünüyor, beyinlerine bir çapa atıyoruz. Oyundan çıktıktan sonra yarım saat düşünmeleri bile yeter. O çapayı attıktan sonra bundan sonraki hayatını ötekileştirmemek adına, bir adım daha attırmış oluyoruz insanlara.
E.M: Oyun sayesinde birçok insanın ameliyat olmasında etkili olduk. Genç bir kız geldi oyuna sonra beni arada, “Ben de ameliyat olacağım” diye. Oyunu tekrar izlemeye gelecek. Sevgi diye genç bir kadın ameliyat oldu, şimdi hamileymiş.
Çiçek Hanım siz nasıl karar verdiniz ameliyat olmaya?
Ethel beni oyun için aradığında yeni ameliyat olmuştu. Ve yazdıklarının oyunlaştırılması için aradığım arkadaşım Murat İpek de yeni tüp mide ameliyatı olduğunu söylediğinde şaşırdım. Ethel gerçekten çok cesur bir kadın. Ameliyatını oluyor, dört gün sonra elinde sularla film festivaline gidiyor. Bunlar insanı motive eden şeyler. O yaz tatilinde Ethel yarım kase çorba ile doyuyor, ben yedikçe yiyorum. Nasıl yani diyerek hayretler içinde kalırken ameliyat olmaya karar verdim. 96 kiloydum. Ameliyat olmaya karar verdikten sonra “Vur dibine” dedim ve yediğim patates kızartmalarını, atomları unutamıyorum. Eşim Bora Öztoprak’ı aradım ve ameliyat olmak istediğimi söyledim. Bana “Sen bir şey sormuyorsun, kararını deklare ediyorsun” dedi. Oğlum ve eşim korktu, ameliyat olmamı istemedi. Ama ben kararlıydım.
Siz hangi hastalıklarla vedalaştınız?
Yüksek tansiyonum vardı. Şeker hastası olmak üzereydim. Sabah-akşam tansiyon ilacı kullanıyordum. Doktor hastaye yatmam gerektiğini söylüyordu. Tabii şimdi hiçbiri kalmadı. Zaten bu ameliyattan sonra şeker hastalığıyla vedalaşıyorsunuz. Normal insanlar gibi az ve sık yiyoruz. Bu ameliyat canınızın bir şeyler istemesini engelliyor. Çok küçük miktarlarda yediğinizde bile doyuyorsunuz.
Ev yemekleri yapıyor musunuz?
Tabii ki. Yapıyoruz ama çok küçük porsiyonlarla yiyoruz. Eğer yemek yemezseniz abur cubura kaçıyoruz ama buna dikkat ediyoruz. Şaşmamaya çalışıyoruz. Sürekli 3 çeşit 4 çeşit yemek yaparım evde. İki köfte yanında bir kaşık yoğurt yiyip doyabiliyorum.
Sporla aranız nasıl?
Ameliyattan sonra 2.5 sene pilates yaptım. 2.5 aydır da Sobike Aquabiking yapıyorum, suda pedal çevirerek vücudumu şekle sokuyorum.
Kanserliye üzülüyoruz kilolu insana gülüyoruz
Hangi zorlukları geride bıraktınız?
Kiloluyken yürüyemiyorsun mesela yanındaki senin için yavaş yürüdüğünde onu engellediğini düşünüyorsun. Kompleks sahibi oluyorsun. Kendini zorluyorsun. Konservatuvar mezunuyum. Nefes tekniğini biliyorum. Sahneye çıktığımda bilmeme rağmen nefes tekniğini uygulayamıyordum. 15 senedir eğitim veriyorum, çocuklara bir şey anlatırken tıkanıyordum. Nefesi tekrar düzgün kullanabilme yetisine ulaşmak çok iyi bir şey. Çok iyi uyuyorum. Ve hayata mutlu ve motivasyonu yüksek başlıyorum. Murat diyordu bunu kulakları çınlasın, “Ev yanıyor” diyorlar. “Amaan yansın ben S beden giyiyorum”. (Gülüyor) Eskiden 4-5 kilom var vermem gereken diyenlere gıcık oluyordum. Şimdi bayılıyorum, onun için vermeyeceğim.
Toplum olarak obeziteye bakışımız nasıl?
Toplum olarak kanserli bir insana üzülüyoruz ama kilolu bir insanla dalga geçiyoruz. Aslında birbirinden hiç farkı yok. Size iki korkunç ölümcül hastalıktan bahsediyoruz. Oyunu sosyal sorumluluk projesi olarak görmemiz lazım. Daha ekran önünde olan insanların bu konuda yol gösterdiğine ve bunun yapılabileceğine inanıyoruz. Beslenme konusundaki bilinç giderek artıyor. Genç jenerasyon da meraklı bu konuya. Hepsinde bilinçli bir yeme içme durumu başladı. Bu bazen “kokoş” gibi geliyor ama olsun. Trend olacaksa bunlar olsun. En azından daha sağlıklı ve bilinçli beslenmeye başlıyoruz. Bu konularda bir lokmacık katkımız oluyorsa ne mutlu bize.