Gazete Vatan Logo

Varoluş serüvenimin peşindeyim

Selen Öztürk bugünlerde hem tiyatro sahnesinde, hem TRT’de yayınlanan Payitaht Abdülhamit dizisinde rol alıyor. Oyun ve diziden yola çıkarak Selen Öztürk’ün dünyasına konuk oldum.

Varoluş serüvenimin peşindeyim

İntiharın Genel Provası oyununu bir de senden dinleyelim.

Yugoslavya’nın çöküşü dönemindeki siyasi durumdan yola çıkmış oyun. O dönem çok intihar vakası olmuş. Alt sınıftan, 15 yaşındayken tecavüze uğramış, zavallı bir kızı oynuyorum. Hayat kadınlığı yapmaya zorlanıyor. İnsanları intihardan kurtarmak için onları kandıran bir kumpasın içine giriyor. O da zamanında intihar etmeye çalışmış ve kurtarılmış. Kandırılanların ve sahtekarların uzaktan seyredilen resmi gibi.

Özellikle de başarılı birisinin hayatta düşüşe geçmesi daha trajik durum...

Başarılı bir mimar ve Yugoslavya’da iç savaşta yarattığı eserlerin tümü de yıkılmış. Aslında evrensel bir durum. Şu an Suriye’de bir mimar da olabilirdi. Bir şey inşa ediyorsun ve anlamsız bir savaş onu yok ediyor.

İntihar etmek üzere olan birini vazgeçirmek için ne söylerdin?

Gerçekten karar vermiş biri intihar eder zaten. En ufak bir umut ışığı gören birini ise döndürebilirsin. Biraz da fizyolojik bir şey. Beyinde bir odanın ışığı kapanıyor. Serotonin, endorfin bitiyor. Psikiyatrik bir destek gerektiriyor.

Haberin Devamı

İntihar eden insanı kurtarmaya çalışan insanı kim kurtaracak?

Son zamanlarda bana en iyi gelen şeyin bir varoluş serüveninin peşine düşmek olduğunu anladım. İnsan maneviyata eğilerek kendini iyileştirebilir. İnsan neden var sorusunun peşinden gitmek lazım. Hem bilim, hem inanç üstüne araştırmalar yapıyorum. Bu araştırmalar yaşamak için çok büyük motivasyon sağlıyor.

Sana ne ilham verdi son dönemde?

Morgan Freeman’ın İnancın Hikayesi’nden çok etkilendim. Yaratılış hikayesini anlatıyor. Kozmos’u izledim. Evrenin hikayesi. Binbir çeşit insan türüyor, bitki gibi. Yaşayan her şey bir. Ağaçla benim DNA’m aynı köklerden geliyor. Böyle bir his geliyor bana ve mutlu ediyor beni. O kadar renkli ki insanlık, birbirimizle çatışmak yerine birbirimize sarılsaydık, ne kadar muhteşem bir yer olurdu. Her şeye inancını kaybedersen intihar edersin. Ama ufacık bir şeye karşı inancın varsa o seni yaşama bağlayan güçtür.

Varoluş serüvenimin peşindeyim

Tarihi diziler dünyanın hiç bir yerinde objektif olamaz

Haberin Devamı

Dünyadan büyülenen, meraklı bir kız çocuğu var sanki içinde…

Tanımlayamadığım bir acı, bir boşluk beni arayışa sürüklüyor. Belki de o yüzden bu işleri yapıyorum. Evrensel enerjiyle temas ettiğim anlar sanat oluyor. Yalnızlık duygusu da olabilir. Mayaların kıyamet kopacak dediği şey aslında ‘akıl sağlığınıza dikkat ediniz’di. Elektronik ve teknolojinin gelişimiyle ruhumuzda boşluklar oluştu. İnsanlar birbirlerini anlamaktan çok uzaklaştılar. Sevmek o kadar kolay bir şeyken, kötülüğü görmek, güvensiz hikayeler yaşamak her seferinde daha zorlaştırıyor sevmeyi. Ama 2018 ne istemediğimi artık bilme yaşım olacak.

Payitaht Abdülhamit dizisinde oynadığın, Abdülhamit’in kızkardeşi Seniha Sultan’ı konuşalım biraz da.

Seniha Sultan statükocu, devletin bekasını her şeyin üstünde tutan bir sultan. Ama kendi hayatında eğlenceli, esprili, biraz aykırı, kısa saçlı, kafasına tüy takan, özgür ruhluymuş da. Oğlu Sabahattin İttihat ve Terakki’ye katılıyor. Oğlu isyankar, kocası hain. Böyle bir karmaşanın içinde ayakta durmaya çalışıyor. Abdülhamit’in en göz önünde olan kardeşlerinden. Çok eğleniyorum oynarken. Dönem işlerini seviyorum. Ama bu diğerlerine göre daha dişi bir karekter.

Haberin Devamı

Dizi objektifliğe dair bir tartışma yarattı.

Tarihi diziler dünyanın hiç bir yerinde objektif olamaz. Amaç insanları sorgulatıp, daha fazla tarih okutturmak. Kurguya dair bir sistem dizi. Queen Elisabeth gibi diziler de objektif değil. ‘İlham alınarak yazılmıştır’ ibaresi Muhteşem Yüzyıl’da başladı. Her kaynaktan okuyalım ve öğrenelim tarihi. Bilgi güçtür, her zaman.

Seniha Sultan’ın trajik bir sonu var.

Bütün hanedanın sonu çok trajik. Naime Sultan Nazi kampına bile düşüyor. Sürgün hayatı onları oradan oraya sürüklüyor. İlk gittiklerinde çok zorlanmışlar. Çoğu bugün Türkçe bile bilmiyor.