Vakko; Vitali Hakko'dur
Babası demiryolu şirketinde çalışıyordu. Bu yüzden Yedikule’de ahşap bir evde dünyaya geldi.(1913) Okul çağına geldiğinde ise Kumkapı’daki Frererler’in yani din adamlarının okuluna gitti. Ancak sadece altı yıl okuyabildi. Çünkü babası işsiz kalmıştı. Ve onun da bir şekilde ailesinin geçimine katkıda bulunması gerekiyordu
Oyun oynadıkları karanlık ve büyük bir mekanı sinema salonu haline getirdi. Küçük bir film makinesi vardı. Arkadaşlarına sinema seansları düzenleyecek ve para kazanacaktı. Olmadı... Çünkü heyecandan elindeki gaz lambasını düşürmüştü. Bütün filmler yandı. Büyük bir kaza ucuz atlatıldı. İlk iş denemesi başarısız olmuştu ama bu onu yıldırmadı. Marangozluk yapmaya başlayan babasının yanında çırak oldu. 13 yaşına geldiğinde ise büyük bir karar verdi. Artık kendi ayakları üzerinde durması gerekiyordu.
Mahmutpaşa’da Spiros aldı bir Rum’un dükkanında kendine iş buldu. Görevi de dükkanın önünde durup “İçeri buyrun” diye bağırmaktı. “İş, iştir” dedi. O gün çocukluğuna veda ettiği ancak yükselişinin başladığı gün oldu.
Para kazanması hiç de kolay değildi. Çünkü hem Yahudi bir aileden geliyor hem de Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda yiyecek ekmek bile bulamayan halka kıyafet satmak kolay olmuyordu. Hayatını yoluna koyması için kendi işini kurması artık şart olmuştu. Bu konuda eniştesi kendisine yardım etti. Şapka devriminin ilk günlerinin yaşandığı 1934 yılında Eniştesi Rafael Elhadef’le beraber Vakko’nun ilk adımı sayılan Şen Şapka’yı kurdu. “Giyim kuşam bir renk, bir şenliktir. Bu nedenle de bizim markamız Şen Şapka’dır” diyordu Vitali Hakko...
Şapka Kanuna göre erkeklerin şapka giymesi zorunlu kılındığından şapkaları büyük satışlar elde etti. Bu mağaza şapka giyen Cumhuriyet kadınının ve erkeğinin simgesi haline geldi. Arkadaşlarıyla çıktığı bir yemek ise hayatının ikinci kez değişmesini sağladı. Çünkü ilk görüşte aşık oldu. Adı Kathy’di... Bir süre flört ettiler. Kararını vermişti. Bütün bir ömrünü geçirmek istediği kadın Kathy’den başkası değildi. Annesiyle Kathy’i Beyoğlu’ndaki Markiz Pastanesi’nde biraraya getirdi. 15 Şubat 1948’de Galata’daki Zülfaris Sinagog’unda da evlendiler. Ve dile kolay tam 59 yıl boyunca aynı yastığa baş koydular.
Sevgileri hiçbir zaman bir skandala karışmadı. Çünkü birbirlerine aşık olmalarının yanı sıra birbirlerine olan saygılarını hiçbir zaman kaybetmediler...
Turgut Özal’la birlikte Çin’e uçarken ikinci kez ölümden döndü. Aniden yere düştü. Nefes almıyordu. O kadar şansıydı ki uçakta doktor vardı. Doktorun müdahalesiyle yeniden hayattaydı. Ölüm onu üçüncü kez ‘yokladığında’ (elektrik kontağından yangın çıktı) Vakko Mağazı’nda her zamanki gibi üzerinde sembol haline gelen beyaz gömleğiyle çalışıyordu. Kendisini dışarı zor attı. Geçtiğimiz hafta ise bu kadar şansı değildi ve ölüme yenik düştü.
“Biliyorum herkes günü gelince bu dünyadan gidecek. Herkes birilerini ardında bırakacak ve üzecek. Bunların hepsine eyvallah da... Önemli olan ardında bıraktıkların...” diyordu Vitali Hakko...
Türkiye’ye bıraktıklarıyla ise her zaman bir ilk oldu. Dönemi için çok ileri nitelikte bir entegre tesis olan Vakko Fabrikası’nı kurdu. Bu modern fabrika konusunda Türkiye’deki ilk örneklerden biriydi. Onun için güzel sanatlar modanın ayrılmaz bir parçasıydı. Bu yüzden fabrikayı ünlü sanatçıların eserleriyle bezedi. Başlattığı Vakko Türk Resim Sanatı Koleksiyonu’yla, Vakko mağazalarında açılacak büyük sanat galerileriyle yine bir ilke imza attı. İyimser karakteri nedeniyle geleceğe hep umutla baktı. Mağazalarda pazarlıkla satışa son verilmesi, gelişi güzel indirimlerin yerini düzenli ve resmi indirim günlerininin alması, satılan bir malın geri alınması da yine ilk kez onun döneminde başladı. Batı’nın en ünlü modacıları ve giyim markalarıyla işbirliği kuran ilk iş adamı oldu. Moda severleri ilk büyük defilelerle, O tanıştırdı. Türkiye’de moda mankenlerinin eğitimle yetiştirilmesine, ilk moda dergi ve fuarlarının düzenlenmesine öncülük etti. 12 Eylül sonrasında, Türkiye’nin zor günlerinde “Anadolu Güneşi” adlı unutulmaz bir moda gösterisi ile ülkenin ve sektörün yurt dışında tanıtımına katkıda bulunmak için çaba gösterdi. Modanın sadece giyim kuşamla ilgili bir kavram olmadığını, bir yaşam tarzı olduğunu da çok iyi gören bir iş adamıydı. Yaratıcı projeleriyle, gençliğin giyiminden, dekorasyona; büyük kutlama gecelerinin düzeninden, kokuya, çikolataya kadar pek çok alanda modaya farklı dokunuşlar getirdi. Uzun yaşamı, yürekten bağlı olduğu bir ülkede, tutkuyla sevdiği bir meslekte. bütün hayatını verdiği Vakko’da son günlerine kadar çalışmakla geçti. Türkiye’de yıllardır yapılan araştırmaların hepsinde dünyaca ünlü isimlerle birlikte en çok hatırlanan 10 marka arasında Vakko da yer aldı. İşte bu yüzden her zaman sevgi, saygı ve büyük bir özlemle hatırlanacak.
Garsonlara yardım ederdi
Bay Vitali, davetlerinde konuklarını kapıda karşılarken mutlaka dans ederdi. Uğurlanken de asansöre kadar dens ederek götürürdü. Masadaki kirli tabakları toplayarak garsonlara yardım eden büyük bir patrondu. Vitali Hakko’nun her zaman en büyük taktir topladığı bir başka yönü ise davetine tüm konuklarından önce gelmesiydi. Bu yönüyle de davetine konuklarından sonra gelen görgüsüz iş adamlarına hiç benzemiyordu.
Beyoğlu’nda çöp bile topladı
Vitalo Hakko’nun en büyük tutkularından biriydi Beyoğlu... Hatta öyle ki Beyoğlu için gecenin bir yarısı, çöp toplamaktan karları temizlemeye kadar pek çok şey yaptı. Nedenini ise şu sözlerle açıklıyordu: “Nostalji dersen değil, alışkanlık desen o da değil... İşten hiçbir zaman dolaşmaya vakit bulamadım. Yarım yüz yılı aşkın süre benim meslek hayatımın tümüdür. Ama Beyoğlu bende enerjidir. Her zaman beni kışkırtan, teşvik eden bir unsur olmuştur. Benim için idealdir...”
Başkan Bill Clinton’ın taktığı kravat yok sattı
1994 yılında dönemin çiçeği burnunda Başbakanı Tansu Çiller, dönemin Amerika Başkanı Bill Clinton’a bordo renkli, çiçek dalı desenli ve beyaz puanlı bir Vakko kravatı hediye etti. Clinton’ın severek taktığı kravatlardan biri haline gelen Vakko ürünü bir anda çok popüler oldu. Önce Türkiye’de yaşan Amerikan vatandaşları başkanlarının taktığı bu kravatlardan takma yarışına girdi. Ardından herhangi bir vesile ile yurt dışına gidenler hediye olarak ’Clinton’ın taktığı kravat’ı eşe dosta götürmeye başladılar. O günlerde gazetelerde Clinton’ın Vakko kravatıyla çektirdiği fotoğraflar yayınlanıyordu. Duayen Vitali Hakko, işte bu fotoğraflardan afiş yaptırmayı da ihmal etmedi.
George Bush da Vakko hayranıydı
Sadece Bill Clinton değil, eski Amerika Başkanları’ndan George Bush da Vakko imzalı kravatlar tercih dünya liderlerinden biriydi. Baba Bush, 1991 yılında Vakko’nun düzenlediği moda şovuna katılmış, şov bittiğinde ise Vitali Hakko ve oğluyla birlikte objektiflere poz vermişti. Türkiye’nin en prestijli beş markasından biri olan Vakko’yu tercih edenler arasında Çin Büyükelçisi Aiguo Son da vardı. Song çok kaliteli ürünlere sahip olduğu için takım elbiselerini Vakko’dan aldığını açıklamıştı.
SABANCI GÜLDÜRDÜ
Sakıp Sabancı ve Vitali Hakko dost toplantılarında sık sık biraraya gelirdi. Hatta bir dönem hazır giyim sektöründe yaşanan sıkıntılar yüzünden haklarında dedikodular bile çıktı. Hakko’nun, hisselerinin bir bölümünü Sabancı’ya satacağı ve markanın yeni adının VakkoSA olacağı iddia edildi. Bu iddialara çok gülün Hakko, gazetecilere her zamanki esprili kişiliğiyle yanıt verdi: “Memnunum. Reklamımız oluyor.”