Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin (ADOB) bu sezon sahnelediği Fındıkkıran Balesi, sanatseverlerin ilgi gösterdiği, keyifle izlenen eserlerden birisi... Geçtiğimiz hafta Perşembe akşamı salonu dolduran yaklaşık 700 kişi, masal tarzı baleyi izlemek üzere koltuklarına yerleşirken, sahne gerisinde sıra dışı bir telaş yaşanıyordu. ADOB’un daimi şefliğini yapan Bujor Hoinic, temsilin başlamasına az bir zaman kala rahatsızlanmış, tansiyonu da yükselmişti. Kurum doktorunun müdahalesine rağmen durumu düzelmeyince Hoinic ambulansla Başkent Hastanesi’ne götürüldü. Bu sırada temsilin iptal edilmemesine karar verildi ve ünlü şefin salonda bulunan, kendisi gibi orkestra şefi olan oğlu Artun Hoinic’e baget teslim edildi. Bluejean’in üzerine ayarlanan siyah gömleği giyerek orkestranın başına geçen ve sanat hayatında ilk kez Fındıkkıran Balesi’ni yöneten Artun Hoinic, seyircilerden büyük alkış aldı. Operanın “unutulmaz”ları arasında giren olayı, kısa bir süre geçtikten sonra buluştuğumuz Hoinic ailesinin ağzından dinledik...
İnanılmaz macera oldu
Bujor: Temsilden yarım saat evvel hastalanmasaydım, bu kadar duyulmayacaktı hastalığım. Ama böyle olunca bütün opera, bale, orkestra, “Temsil ne olacak?” paniği yaşadı.
Ayşe: Seyirciler gelmiş kapıda...
Bujor: Aslında o gün öğleden sonra rahatsızlığım başladı, evden çıkarken de kendimi pek iyi hissetmiyordum, ne olur ne olmaz diye, “Artun sen benimle gel” dedim. Ayşe duyunca ben iyi değilim, o da geldi, üçümüz birlikte Opera’ya gitmek üzere arabaya bindik. Yolda Ayşe, “Biz Opera’ya gitmeyelim, hastaneye gidelim” dedi, “Yok olmaz” dedim.
Ayşe: Opera’ya geldik ama iyi değildi, operanın hemşiresi geldi; 21/11 çıktı. “Siz yönetmeyin” dediler.
Bujor: Artun geldi benimle ama partisyonu hiç okumamıştı. Ben hala yönetirim diye düşünüyorum. Birinci perde çok zor, en azından birinci perdeyi yöneteyim diye düşünüyorum. Ama bana “Bu tansiyonla beyin kanaması bile geçirebilirsin” dediler.
Artun: Ben o sırada partisyonlara baktım, biraz daha zaman kazanmak için temsilin 10 dakika geç başlamasını rica ettim.
Bujor: Aslında biz Artun’la notasyonlarda iyi anlaşıyoruz, ama bu inanılmaz bir macera oldu böyle.
Gözüm notalarda aklım da babamdaydı
Artun: Tecrübeyle ilgili tabi, atlama var, sayfayı çeviriyorum orada yok, hızlı hızlı sayfaları çevirip nerede olduğunu bulmak gerekiyor. Son derece hızlı okumak gerekiyor. Birkaç yerde 5/6 sayfa birden çevirdim, anladım ki buraya geliyor müzik, bir nokta belirledim oradan itibaren devam edeceğim. Orkestra çok tecrübeli, çok yardımcı oldular. Çok stresliydim, aklım da babamdaydı. Bilmiyorum bağırsak mı, yüksek tansiyon niye oldu? Ambulans geldiğinde herkes panik içindeydi, ben de korktum haliyle.
Bujor: Operada bir ilkti, hiç olmadı böyle bir şey.
Artun: Bana, “Işığı bekle” dediler ama ben partisyonla o kadar ilgiliyken baleyi çok takip edemedim doğrusu. Normalde adımları takip etmek de gerekiyor... Ben ilk konserimi 17 yaşımda verdim orkestra şefi olarak. Çeşitli orkestralarla çalıştım. Ama böyle bir şeyi ilk kez yaşadım. Ve Fındıkkıran’ı ilk kez yönettim.
Bujor: Ben de çok streslendim çünkü eser kolay değil ve Artun hiç bilmiyor. Biraz kendime gelince Ayşe’ye sürekli telefon ettirdim.
Artun: Ben arkadaşlara
haber verdim “Bujor iyi merak etmeyin” diye, onlar da “Artun süper, çok iyi, sakın endişelenmeyin” dediler. Artun’a da arada iletmişler.
Kocaman bir ailem varmış
Ayşe: Bujor’u ambulansa aldılar, o an karar vermek o kadar zordu ki, bir yanım oğlumun yanımda kalmak istiyor diğer yanım “bu tansiyon ne, hastaneye gitmeliyim” diyor. Oğlum elinde babasının bageti, çok büyük bir sorumluluğu var, yanında kalmak istiyorum ama kocamı nasıl bırakayım? Sonunda Artun’u arkadaşlara “size emanet” diyerek bıraktım.
Artun: Sanatçılarla iyi tanışıyoruz, temsil boyunca her birinin desteğini hissettim.
Ayşe: O akşam yaşananları görünce ‘Ne kadar kocaman bir ailem varmış’ dedim.
Kot pantolon ile orkestra yönetti
Bujor: Tansiyonum hastanede 23 oldu. Ayşe ‘Ne bekliyorsunuz, düşürün’ diye bağırıyordu. ‘Birden düşüremeyiz, kalbi çok yorar, kontrolümüz altında’ dediler...
Ayşe: Nasıl merak etmeyeyim... Artun geldi, ruh gibi... Doktorlar bilgi verirken, ‘Bir süre hastanede kalın’ dediler. Sonra odaya çıktık. Baktım Bujor üzerinde smokinle yatakta oturuyordu, onu öyle görünce gülmeye başladım.
Çocuk kot pantolon ile orkestra yönetti, baba smokinle hastanede...
Maystroma ne oldu?
Bujor: Müdür Yardımcımız Solmaz Haberal, Ankara Müdürümüz Metin Turan inanılmaz destekti. Hastanede kalacak kıyafet lazım, Metin beni eve getirdi, bu arada o kadar üzüldü ki, onun da tansiyonu çıktı, öbür odaya da onu yatırdılar... Eve geldiğimde telefon çalıyordu. Genel Müdür Murat Karahan Bolşoy’dan arıyordu, “Maystroma ne oldu?” diye.
En büyük hedefim orkestra yaratmak
Artun: Bilkent Üniversitesi Kompozisyon bölümünü 2007’de bitirdim, Rusya’ya gittim. Bir sene Petersburg’da konservatuarda okuduktan sonra, Moskova Konservatuarı’na gittim. Orada Orkestra Şefliği ve Opera Şefliği bölümünü okudum, 2013 yılında mezun oldum. Sonra Türkiye’ye geldim, bir süre serbest çalıştım. Öğrenciyken başlamıştım zaten farklı orkestraları yönetmeye, Avrupa’da asistanlıklar da yaptım. Bursa, Adana, Ankara, Samsun’dan davetler geldi, giderek bu davetler çoğaldı. Geçen sene de Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde göreve başladım. Ama yine davetler oldukça gidiyorum. En son Ukrayna’daki Orkestra Şefliği yarışmasında ikinci oldum.
Bujor: Ben gittim ödülünü almaya, çünkü başka bir yarışmadaydı.
Artun: En büyük hedefim, dileğim Avrupa çapında bir orkestra yaratmak ya da bir orkestrayı dünya seviyesine getirmek.
Orkestra şefliği en komplike iş
Artun: Ben küçüklüğümden beri orkestra şefi olmak istiyordum ama memlekette Orkestra şefliğine yönelik lisans programı yok. Tüm Türk orkestra şefleri, hepsi mutlaka yurtdışında eğitim görmüştür. Bunun da sebebi budur. Çok yakın zamanda Hacettepe’de açıldı.
Bujor: Artun iyi bir şef. Yani böyle bir şey var ki, orkestra şefliğinde tecrübe çok önemli ama ne var gençlere o imkanı vermek gerekiyor. Çocuğun kabiliyetli ise keman ya da gitar alıyorsun çalışsın diye ama orkestra şefi olmak istiyorsa, ona bir orkestra alamıyorsun. Çoğu yetenekli çocuklar bırakıyor. Artun 17 yaşından itibaren öyle bir imkan buldu. Ankara’da bir amatör orkestrası vardı onu yönetti, beni yönetirken yakından takip etti, bazen bir pasajlık yönetti. Örneğin Petersburg’da öğrencilere orkestra veriyorlar ki tecrübe edinsinler. Ben Bükreş’te konservatuar okudum bana her hafta orkestra verildi... Orkestra şefliği müzikte en komplike iş.