Üç aylık hamileyken bile maçlara çıkıyordum
Eczacıbaşı Voleybol Takımı’nın kaptanı Neslihan Darnel, liglerde kulübünü, şampiyonalarda ise Milli takımı başarıya götüren en önemli isimlerden biri. Başarılı sporcunun en büyük uğuru ise kızı Zeynep. Öyle ki maçlarda da yanında. Darnel ile maçlar ve annelik arasında geçen hayatını konuştuk.
Kızınız Zeynep ile maç öncesi ritüelleriniz var mıdır?
Zeynep doğduğundan beri bana şans getirdiğine inanıyorum. Maça gelmeyi kendi de çok seviyor. Gelemediği maçlar öncesi arar ve kesinlikle iyi şanslar diler.
Beraber maç izlediğiniz zaman tepkileri nasıl oluyor?İzliyor ama bir süre sonra sıkılıp dikkati dağılıyor.
Kahramanı annesi mi?
Sordukları zaman, “Annem gibi olacağım” diyor. Umarım olur. Hiç voleybolcu olması gibi bir baskım yok. Şimdi düşünüyor ama ileride neye karar verir orası belirsiz. Sürekli antrenmanlara geliyor ve takım arkadaşlarımı tanıyor. Eşim de voleybolun içinde. Babası sayesinde Galatasaray’daki kızlarla
deplasmana gidiyor. Benim olmadığım yerlerde de var.
Sizin küçükken idolünüz neydi?
Ben küçükken Barbie bebek olmak isterdim. Şimdiki çocukların idealleri daha farklı. Özellikle 4 yaşındayken Zeynep’ten daha saftım ve pek bir şeyin farkında değildim. Zeynep her şeyin farkında. Cevaplayamayacağınız sorular soruyor.
‘Evin otoritesi benim, babası ona kıyamaz’
Evin otoritesi anne mi, baba mı?
Anne. Biraz baba ile samimi oldular, onu pek dinlemiyor. Baba kıyamıyor ona. Bütün kaçamaklar baba ile.
Hamile kaldığınız zaman kariyeriniz açısından risk aldığınızı düşündünüz mü?
Planlanmış bir hamilelik değildi benim ki... Eşimle de konuştuğum zaman 26 yaşımdan önce çocuk sahibi olmak istediğimi belirtmiştim. Bu sporu 36 yaşına kadar oynayabiliyorsun. Voleybolu bıraktıktan sonra çocuk yapmak için çok geç. Ne kadar erken yaparsanız, vücut kendini o kadar çabuk toparlıyor. Her ne kadar sporcu olsak da kadınız ve anne olma özlemi her kadında olduğu gibi bizde de var.
Kızınız doğduktan sonra ne kadar ara verdiniz?
3 buçuk aylık hamileyken maça çıktım ve ondan sonra bıraktım voleybolu. Zeynep doğduktan 40 gün sonra antrenmanlara başladım. Büyük bir ara vermedim. O yüzden beni pek etkilediğini düşünmüyorum. İspanya’daki doktorum her şeyin yolunda olduğunu söylediği çin hamileyken sahaya çıktım.
‘12 kadının bir arada olması zor o yüzden çıkıntılık yapamazsınız’
Maça çıkmadan önce sizi neler motive eder?
Zihinsel olarak maçı oynarım kafamda, zaten üç toplantı yapılır. Takımların videolarını izliyoruz ve kime karşı oynayacağımız kafamızda belli oluyor. Taktik de veriliyor. Telkin sözlerim vardır, içimden 100 defa tekrarlarım, “Canlıyım, dikkatliyim, enerjiğim” diye. Buna çok inanıyorum. Kendinizi nasıl telkin ederseniz öyle oluyor.
Bu mesleğin size kattığı en büyük kazanım ne?
Takım sporu yapmak kollektif hareket etmek demek. Bunu yapabilmek büyük meziyet. 12 kızsınız, 12 ayrı karaktersiniz ve bunlar kadın düşünün, düşünmeyin (gülüyor). Ortama uyum sağlamak zorundasınız, çıkıntılık yapamazsınız, eğleniyorsunuz da... Bana kattığı şey özgüven mutlaka. Takım sporu olduğu için sadece sizin oynamanız yetmiyor. Yanınızdaki arkadaşınızı motive etmek ve onu da anlamanız gerekiyor. Ben merkezcilik kalkıyor ve etrafına da ilgi göstermek zorunda kalıyorsun. Süper bir çevren oluyor ve iyi dostluklar kuruyorsun. Küçük bir camiayız, benim en yeni arkadaşım 10 senelik. Beraber büyüyorsun ve birbirinin en iğrenç halini bile biliyorsun. (gülüyor)
‘Magazin malzemesi olmamak için RHCP konserine gitmedim’
Red Hot Chili Peppers (RHCP) konserine neden gitmediniz?
Çok görmek istediğim bir performanstı. Maalesef ülkemizde işinizde belli bir yere geldikten sonra sizi başka bir tarafa çekmek istiyorlar. Magazinsel bir taraf... Ben sporcuyum ve bu kimliğim ile tanınmışım bugüne kadar. Türkiye şartlarında evli bir kadınım, adamın teki bana bir şey yazdıktan sonra ben konserine gidersem süper bir malzeme magazin için. Ben böyle bir şeyin parçası olmak istemedim. Magazin nankör bir taraf. Bir yandan çok iyi olabilirsin
ama ertesi gün yok olabilirsin. O yüzden “sporcu çizgimden ayrılıp magazin çizgisine kaymayayım” dedim.
‘Gözden çıkarılmış bir oyuncuyken
bu noktalara kadar geldim’
12 yaşında voleybola başladığınızda hayal ettiğiniz noktada mısınız?
Resmen hobi olarak başladım. Hareketli bir çocuktum. Buralara gelebileceğimi tahmin etmedim. Keyif aldığım bir şey yapıyordum. Herkesin yeteneği olan bir işi yapma şansı yok bu dünyada. Benim böyle bir şansım oldu ve onu değerlendirdim.
Kırılma maçınız hangisiydi?
Eskişehir’de oynadım. Oradan 1998 yılında İstanbul’a geldim. Benimle birlikte iki arkadaşım daha gelmişti. Onlara daha iyi oyuncu olacak gözüyle bakılıyordu. Ben ikisini alana biri bedava gibiydim. O zaman A takıma ilk çıktığım yıldı. Lig maçları başlayacaktı ve benim oynamam söz konusu bile değildi. Maçlar başlamadan önce bir arkadaşımız sakatlandı. Oyuncu olmayınca mecbur beni sahaya attılar. Bana gelen şansı iyi değerlendirdim. Bir daha da kadrodan çıkmadım.
O dönemi itiraf etmek önemli bir şey mi?
Ego küçük yaşta veriliyor ve karakterinizi etkiliyor. Ben biraz daha etraftan soyut bir tiptim. Ergenlikte bile sakindim uyuzluk derecesinde hem de... Benim hakkımda iyi denilene de kötü denilene de pek kulak asmazdım. Benim zamanımda çok iyi oyuncular vardı ama hepsi kaybolup gitti.