Gazete Vatan Logo

Türkiye’ye sevdalıydı

Prof. Ezel Kural Shaw ile Stanford Shaw’un Bilkent Üniversitesi’ndeki çalışma odasında konuştuk

Türkiye için önemli bir isim aramızdan sessiz sedasız ayrıldı. İngiliz, Mısır, Osmanlı ve Türk tarihi alanında yaptığı çalışmalarla dünyanın ünlü ve saygın tarihçileri arasında gösterilen Stanford Shaw’a, 18 Aralık’ta İstanbul’da yapılan törenle veda edildi. Uzun yıllar California Üniversitesi’nde çalışan Shaw, 1999’dan beri Bilkent Üniversitesi’nde Osmanlı Tarihi dersleri veriyordu. Ancak Shaw “sevdalısı” olduğu Türkiye’de ne yazık ki yaptığı önemli çalışmalar ölçüsünde bir üne sahip olamadı. Arşivlere dayalı ciltler dolusu eseri, yetiştirdiği binlerce öğrencisi olan ve 76 yaşında ölen Shaw’u, kendisi gibi akademisyen olan Türk eşi Prof. Ezel Kural Shaw anlattı:

Stanford Shaw’un Osmanlı tarihine ilgisi nasıl başladı?
Osmanlı tarihi çok ilgisini çekiyordu. İngilizler’in Mısır’daki tutumlarını incelemeye başlayınca Arapça öğrendi, Mısır’a gitti. Osmanlı tarihine ilgisi daha da arttı. Osmanlı idaresi altında Mısır üzerine çalışma yaptı. 1956’da Mısır’dan ayrılıp Türkiye’ye geldi.

Yani tarih merakı, Türkiye sevgisine yol açtı?
Tarih çalışmaları Türkiye’yi, bölgeyi, insanların sıcakkanlılığını anlamasını sağladı. Onun için Türkiye, Osmanlı toprakları üzerinde yeniden doğmuş, Osmanlı kültürünü reddetmeyen fakat değişen, modernleşen bir ülkeydi. Ayrımcılığı sevmezdi. İç çekişmeler onu üzerdi. Herkesin beraber Türkiye ve dünya sulhu için çalışmasını isteyen bir kişiliği vardı.

Sizler California Üniversitesi’nde çalışırken Los Angeles’taki eviniz bombalandı...
Stanford’un 1’nci cildini yazdığı, 2’nci cildini birlikte hazırladığımız “Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye” adlı kitabın basılmasından kısa süre sonra evimiz bombalandı. Neden olduğunu anlamamıştık. Çünkü kitapta bu konuyla ilgisi olabilecek olsa olsa tek bir sayfa vardı. Ama “Neden anlamadınız?” diye yazılar çıktı. Daha sonra gözdağı vermek istiyorlar diye yorumladık. (‘Bu hatıralar biraz daha zor” diyen Shaw’un gözleri doldu) Arkasından başka olaylar oldu. Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ın öldürülmesinden sonra, “Sizi burada koruyamayız. Eviniz akvaryum gibi” dediler. İnsan ev alırken ileride ne olacağını hesaplamıyor ki, penceresi çok olan bir evdi.

Ne yaptınız?
Türkiye’ye geldik. Üç ay kaldık, sonra tekrar görevlerimize döndük. Stanford UCLA, ben California State University Northridge’ten emekli olduk.

Bilkent’e ne zaman geldiniz?
Emekli olduktan sonra, 1999’un Eylül’ünde Bilkent’ten davet geldi. Burada kendimizi bir aile ortamında bulduk. Çok güzel yılları geçti burada.

ARŞİVLERİN AÇILMASINI İSTEYEREK ÇIĞIR AÇTI

Shaw, tarih çalışmalarında arşivin öneminin altını çizen de bir isimdi...
Bilinebilecek şeyleri mümkün olduğu kadar açığa çıkarmak isterdi. Nereye gitse, arşivlerin açılmasından bahsederdi. “İnsan doğruyu bilince başka şeylerden çekinmeye gerek kalmaz. Arşivler açılırsa her şey ortaya çıkar” derdi. Olayların ne gibi ortamda geliştiği onun için çok önemliydi. Genç bir tarihçi olarak Mısır’a gidip eski Osmanlı bütçesini bulduğunda, oradaki arşivi ilk olarak yorumlayan, inceleyen kişi oldu. Arşivin önemini vurgulayan ilk bilim adamı ve birçok kişinin gözünde çığır açmış biri olarak görülüyor.

Bu kadar önemli işler yapmasına rağmen yeterince tanınmıyordu?
Stanford, şöhret peşinde değildi. Tüm zamanını araştırmalara verdi. Kendini tanıtmak için çaba sarfetmedi.

BEN YAPAMAM 3. CİLDİ ÖĞRENCİLERİ YAZACAK

1. Dünya Savaşı ve Türkiye üzerine yazdığı kitap yarım kaldı...
Birinci Dünya Savaşı üzerine çalışıyordu. 1’nci ve 2’nci cildi Türk Tarih Kurumu’na vermiştik. Dört cilt olarak düşünüyordu. Üçüncü cildin notlarını hazırlamıştı, bilgisayarında duruyor. Ama şimdi onlara bakamam, içim buna müsait değil. Umarım ki, öğrencilerinin yardımıyla hiç olmazsa 3’ncü cilt çıkar.

Türkiye’de Osmanlı tarihinden çok Ermeni soykırımı iddialarına karşı çıkan tezleriyle tanınması onu rahatsız ediyor muydu?
Bu işe bizim ismimizin karışması neredeyse tesadüf oldu. Onun konusu, Osmanlı ve Türk tarihiydi. Bir nevi o yoldan zorla dışarı itilmiş gibi hissetti kendini. Sürekli bu konu gündeme gelince, “Ben bu kadar bu tarih üzerine çalıştım, neden herkes onun üzerine yöneliyor” derdi.


Tabu olan konuların üzerine giderdi

Stanford Shaw ile doktora çalışmamı yaparken 1970’li yılların başında Başbakanlık Arşivi’nde karşılaştım. Efendi bir adamdı. Bir şey sorduğunuz zaman uzun uzun tartışırdı.
Shaw’un özelliği tabu olan konuların üzerine gitmesiydi. Bunları araştırır ve yazardı. Mesela 2. Abdülhamid dönemindeki değerlendirmelere Türkler bile karşı çıkıyor. Ama Shaw belgelerle konuşurdu. Polemikçi bir kişiliği yoktu. Batıda, Ermeniler’le ilgili birtakım yerleşik kalıpların üzerine gitmek istedi. Tabii ki çok kızdılar. Başına malum olaylar geldi. Kurtuluş Savaşı ile ilgili çıkarmaya başladığı kitapları son derece önemli. Ayrıca Türk Yahudileri üzerine de mühim araştırmaları vardı. Türkiye açısından erken bir kayıptır.

Haberin Devamı